Yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek*

Orta Doğu Teknik Üniversitesi’nin (ODTÜ) yemyeşil kampüsündeyiz. Kampüse bahar gelmiş. Günlerden perşembe. Günlerden meşhur ODTÜ Devrim Yürüyüşü. 

Uluslararası Af Örgütü’nün gözlem heyeti olarak her yıl olduğu gibi bu yıl da kampüste düzenlenmesi  planlanan LGBTI+ Onur Yürüyüşü’nü izlemek üzere Mehmet Onur Yılmaz’la beraberiz. Onur zaten ODTÜ’lü. Biraz da gururla “Sen daha önce Devrim Yürüyüşü’ne gelmiş miydin?” diye soruyor. Gelmemişim. Bu sene önceki seneler gibi değilmiş, bayrak ve flama yasağı varmış, tek kortej yürünecemiş, az insan gelmiş. 

ODTÜ LGBTİ+ (lezbiyen, gay, biseksüel, trans ve interseks) Dayanışma öğrenci grubundan Özgür’le buluşuyoruz. Özgür ve arkadaşları, ertesi günün heyecanı içerisinde. Akıllarındaysa tek bir soru, her yıl yaptıkları ODTÜ Onur Yürüyüşü’nü yarın da yapabilecekler mi?

Ankara Valiliği, Kasım 2017’den bu yana devam eden belirsiz süreli bir yasakla, kentteki tüm LGBTİ+ temalı etkinlikleri yasaklamıştı. Bu yasak kapsamında ODTÜ Rektörlüğü de kampüste yürüyüşe izin vermeyeceğini belirtti. Ancak ODTÜ LGBTİ Dayanışma üyesi öğrenciler, barışçıl yürüyüş haklarından kolay kolay vazgeçeceğe benzemiyor. Özgür’e ilk olarak “Son durum nedir?” diye soruyorum, bana hala Rektörlükle görüşmelerin devam ettiğini söylüyor.

Peki neden bu yasak? Kısa bir süre önce 1 Mayıs kutlamalarında kendi kortejini kuran, bayraklarını açan LGBTİ+ grupların hakları neden kısıtlanıyor? İçlerinden biri kendini tutamıyor, “Gökkuşağı nefreti bu” diyor, “Bizi muhalif eylemlerin kışkırtıcısı olarak görüyorlar, oysa gökkuşağı bayrağını önceden her eylemde rahatlıkla açabilirken, bugün asamaz hale geldik.”

ODTÜ LGBTİ Dayanışma, öğrenciler tarafından 22 yıl önce kurulmuş bir topluluk. Öğrencilerin topluluğa resmiyet kazandırma çabaları bugüne kadar üniversite tarafından hep reddedilmiş. Öğrenciler resmiyeti bir varoluş sorunu olarak görüyorlar. LGBTİ+ bireylerin cinsiyet kimliği ve cinsel yönelimi nedeniyle ayrımcılığa, psikolojik ve toplumsal baskıya ve hatta şiddete varan baskılara maruz kaldığını söyleyen öğrenciler, benzer sorunları ‘özgürlükler diyarı’ olarak görülen ODTÜ’de de yaşadıklarını belirtiyorlar. 

Varlıklarını ortaya koymak, taleplerini dile getirmek ve yaşadıkları ayrımcılığa karşı dayanışmak için bu gruba ihtiyaçları var. 15 aktif üyenin yer aldığı topluluk film gösterimi, cinsel sağlık ve HIV konularında atölyeler düzenlemek; ‘açılma’ etkinlikleri yaparak, aile ve arkadaşlara cinsel kimliğini ve yönelimini açıklama konusunda deneyim aktarılması ve öldürülen trans kadınlarla ilgili bir açık hava sergisi açılması gibi faaliyetler yürütüyor.

Resmiyet kazanmaları ise hem onlara görünürlük kazandıracak hem de aktivitelerini daha rahat bir şekilde sürdürebilecekler. Ancak topluluk, defalarca başvuruda bulunmasına rağmen, her seferinde farklı bir bahaneyle reddedilmiş. Üstelik bir seneyi aşkın süre önce yaptıkları başvuruya hala  yanıt alamamışlar. Ankara Valiliği’nin LGBTİ+ temalı etkinliklere getirdiği yasağın bu duruma tuz biber ektiğini düşünüyorlar.

‘Kendimi gözaltına alınmaya hazırladım’

Devrim Yürüyüşü başladığında detaylar dikkatimi çekiyor. Gökkuşağı renklerinde çoraplar, broşlar, etiketler, katlanmış ama fırsat bulsa açılıp dalganacak flamalar... Yürürüşün sonunda stadyuma geçiliyor. Artık herkes biraz daha özgür. Kimlikler ve kortejler biraz daha belirgin. “LGBTİ+’siz devrim olmaz, LGBTİ+’siz devrim kurtulmaz” yazan büyük bir pankart açılıyor. Bir an için gölge dağılıyor, güneş açıyor.

Devrim Yürüyüşü dağılınca yine aynı tedirginlik çöküyor: Yarın ODTÜ Onur Yürüyüşü’nü yapabilecekler mi? Kampüse alınmamaktan, bayraklarını sokamamaktan hatta gözaltına alınmaktan korkuyorlar. İçlerinden biri, kendisini bir haftadır gözaltına alınmaya hazırladığını söylüyor: 
“Bu benim ilk yürüyüşüm. Yürümek istiyorum. Kendimi gözaltına alınmaya hazırladım. Tamam çok kötü bir şey olur ama burası beni var ediyor. Yürümek, özgürce benliğimi oluşturmak istiyorum” diyor.

Bir diğeriyse yeraltında kalarak var olmayacaklarını ve tam da bu yüzden onurlu bir mücadele verdiklerini ifade ediyor: “Bir sonuca varmasa bile bir mücadele vermiş olacağız. Geri çekilirsek hem LGBTİ hem de ODTÜ ruhu açısından kaybedeceğimiz çok şey var.”

O sırada birkaç kişi yanlarına uğruyor, yarınki yürüyüşte onlara destek vereceklerini söylüyor. Öğrencilerden biri bana dönüp, “Arkadaşlar bizim topluluktan olmadığı halde yarın yürüşe gelecekler. ODTÜ’nün geleneği böyle. Bu güzel bir şey” diyor. ODTÜlü olmanın gururu yüzünü aydınlatıyor.

‘Film izlemek bile bir eylem’

Zaman ilerledikçe, yarına yaklaştıkça, polis müdahalesi korkusunun somut nedenlerini de öğreniyorum. ODTÜ LGBTİ Dayanışma, Ankara Valiliği’nin LGBTİ+ temalı etkinliklere yönelik yasağı nedeniyle gösterimi iptal edilen Romeos filmini kampüste izleme kararı almış. Öğrenciler film izlerken birden elektrikler kesilmiş, ardından 80 kadar özel güvenlik binaya gelerek “Dağılın yoksa müdahale edeceğiz” uyarısında bulunmuş. Ancak diğer öğrencilerin de desteğiyle kalabalık artmış ve güvenlik geri çekilmiş. Bu olaydan sonra “film izlemek bile bir eylem” diye şakalaşır olmuşlar.

Gece saatler ilerledikçe gerginlik artıyor. Hala kararlılar mı? “Varoluşumuzu bir gün bile gösterebilmek çok önemli. 365 günde bir kere yapabiliyorsak hakkını verebilmeliyiz” diye cevap veriyor biri. O zaman anlıyoruz, öğrenciler bu yürüyüşü ne pahasına olursa olsun yapacaklar.

Ertesi gün ODTÜ Onur Yürüyüşü’nü gözlemlemek için kampüse girmek istiyoruz. Ancak ODTÜ Rektörlüğü’ne Uluslararası Af Örgütü adına gözlem için geldiğimiz bildirilmesine ve bu konuda defalarca telefon açılmasına rağmen, saatlerce kapıda bekletiliyoruz. Öğrencilerin durumunu cep telefonlarıyla takip ediyoruz. Bize gönderdikleri fotoğraflarda mutlu ve umutlu görünüyorlar. Çimlerin üzerine 30 metrelik bir gökkuşağı bayrağı sermişler, etrafında yürüyüşe hazırlanıyorlar. 

Onur Yürüyüşü’ne yarım saat kala, kapıdaki güvenlik bizim hiçbir şekilde içeri giremeyeceğimizi belirtiyor. Biz kampüs kapısında, elimizde telefon, Onur Yürüyüşü’nü beklemeye devam ediyoruz. ODTÜ LGBTİ Dayanışma’nın Facebook sayfasından canlı yayın başlıyor. “Varız, varız, var olacağız” ve “Aşk aşk hürriyet uzak olsun nefret” sloganları arasında Özgür, grubun açıklamasını okuyor:

“22 yıldır süren mücadelemiz, bir dirhem bile azalmadan devam ediyor. ... Aşklarımızdan ve varoluşumuzdan rahatsız olanlar, bizleri iliklerine kadar hissederek bizlerle yaşamayı öğrenecekler.”

Açıklamanın son cümleleriyse Adnan Yücel’in dizelerinden geliyor, “Bitmedi daha, sürüyor o kavga ve sürecek, yeryüzü aşkın yüzü oluncaya dek”. Yüzlerce öğrenci, bir süre daha slogan attıktan sonra kısa bir yürüyüş yapıyorlar. Biz de iç çekip, kampüsün kapısından ayrılıyoruz.

ODTÜ LGBTİ Dayanışma öğrencilerinin her yıl rahatlıkla yapabildikleri yürüyüşü bu yıl da yapabilmek için bunca mücadele vermek zorunda kalmaları, utanç verici bir durum. Yalnızca barışçıl bir şekilde varlıklarını ve taleplerini görünür kılmak isteyen öğrenciler, uluslararası destek sayesinde bu kadar ilerleyebildiklerini söylüyorlar. Kararlı ve cesur tavırlarıyla, korku ikliminin hakim olduğu bu dönemde, insan hakları mücadelesi için umut veriyorlar. Ancak bir kez daha, “kazanılmış” varsaydığımız hakların ne kadar çabuk elimizden kayıp gidebileceğine şahitlik ediyoruz. 

Beril Eski
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi
Basın Koordinatörü

*Adnan Yücel’in şiiridir ve ODTÜ LGBTİ Dayanışma öğrencilerinin açıklama ve pankartlarında kullanılmıştır.


 


Genel yasağın kalkması için kampanyamız devam ediyor. Destek verin !