Venezuela: Maduro yönetimine bağlı yetkililer açlığa zorlayarak, cezalandırarak ve korku yayarak baskı uyguluyor

Uluslararası Af Örgütü bir açıklama yayımlayarak, Venezuela’da Nicolas Maduro yönetimindeki güvenlik güçlerinin, Venezuela halkını denetim altına almak ve özellikle 21 Ocak ile 25 Ocak 2019 arasındaki protestolara katılan yoksulları cezalandırmak için baskı politikalarını şiddetlendirdiğini söyledi. Venezuelalı güvenlik güçleri insanları öldürdü, aşırı güç kullandı ve gençlerin de aralarında olduğu yüzlerce kişiyi keyfi olarak gözaltına aldı.

UAÖ Amerika Kıtası Direktörü Erika Guevara-Rosas konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Nicolas Maduro yönetimine bağlı yetkililer, değişim talep edenlere karşı çirkin bir sosyal kontrol stratejisi uygulayarak korku yayma ve cezalandırma yöntemlerini kullanıyor. Maduro hükümeti savunduğunu iddia ettiği toplumun en yoksul kesimine saldırıyor, yoksulları öldürüyor, gözaltına alıyor ve tehdit ediyor” dedi.

Venezuela yıllardır ağır insan hakları ihlallerinden kaynaklanan büyük bir kriz yaşıyor. 2015’ten bu yana yetersiz gıda ve ilaç, yüksek enflasyon, şiddet ve siyasi baskılar nedeniyle üç milyonun üzerinde kişi ülkeden ayrılmak zorunda kaldı.

Bu karanlık durum karşısında binlerce kişi hükümet değişikliği talep etmek için sokaklara çıktı. 21 Ocak ile 25 Ocak arasında birçoğu yoksul bölgelerde olmak üzere, çok sayıda protesto düzenlendi. Hükümet değişikliği talebiyle yoksul bölgelerde daha önce düzenlenen protestolar bu denli görünür olmamıştı. “Colectivos” olarak bilinen Nicolas Maduro yanlısı silahlı grupların varlığını çok güçlü şekilde hissettirdiği bu bölgelerde yaşayanlar büyük ölçüde temel gıda maddelerinin dağıtımını öngören devlet programına bağlı yaşıyor. Mevcut durumda ise bu program sınırlı seviyede uygulanıyor.

Yalnızca beş gün içinde en az 41 kişi protestolar sırasında ateşli silah yaralanması nedeniyle öldü. 900’ün üzerinde kişi keyfi olarak gözaltına alındı. Protestoların ülkenin dört bir yanına yayıldığı 23 Ocak’ta aynı gün içinde 770 kişinin keyfi olarak gözaltına alındığı bildirildi.

UAÖ, 31 Ocak ile 17 Şubat arasında Lara, Yaracuy ve Vargas eyaletleri ile başkent Karakas’ın çeşitli yerlerinde yaptığı araştırmada 50’nin üzerinde tanıklık topladı ve emsal teşkil edebilecek 15 vakayı belgeledi. Belgelenen vakalar, ağır insan hakları ihlalleri ve uluslararası hukuk suçlarını da kapsıyor. Araştırmanın bulguları yakında yayımlanacak raporda tüm ayrıntılarıyla kamuoyuyla paylaşılacak.

Farklı yerlerde toplanan kanıtlar tipik özellikler sergiliyor. Bu durum, devlet yetkililerinin sosyal kontrol yöntemi olarak seçici yargısız ölüm cezası infazına başvurduğunu ve bu amaçla özellikle Bolivarcı Ulusal Polis Teşkilatı’na bağlı Özel Görev Gücü’nü protestolara bir şekilde katılan insanlara karşı kullandığını gösteriyor. Karakas’ta ve ülkenin diğer yerlerinde daha yoksul bölgeler şiddetten daha fazla etkilendi ve damgalandı. Bu bölgelerde daha fazla sayıda kişi öldürüldü ve bu kişiler yetkililerle yapılan çatışmalar sırasında öldürülen “suçlular” olarak gösterildi.

Yargısız ölüm cezası infazları

UAÖ, Özel Görev Gücü’nün ülkenin çeşitli yerlerinde benzer yöntemler kullanarak gerçekleştirdiği altı yargısız ölüm cezası infazını belgeledi. Yargısız ölüm cezası uygulamalarının her birinde mağdurlar, önceki günlerde düzenlenen protestolarla bir şekilde bağlantılıydı. Bazılarının Nicolas Maduro’ya yönelik eleştirileri sosyal medyada yayılmıştı. Yetkililer, yargılanmadan öldürülen edilen altı genç erkeğin Özel Görev Gücü’yle girdikleri çatışmalar sırasında hayatını kaybettiğini açıkladı. Kamu güvenliğinden sorumlu Özel Görev Gücü suç mahalline müdahale etti, mağdurları suçlu olarak tanımladı ve ölümlerini haklı göstermek için bazılarının sabıka kaydı olduğunu söyledi.

Erika Guevara-Rosas, “Venezuela’da defalarca tanık olduğumuz gibi yetkililer, protestolar sırasında öldürülenlerin (çoğunluğu düşük gelirli bölgelerden gençler) suçlu olduğuna inanmamızı istiyor. Onların tek suçu değişim talep etme cesaretini göstermek ve onurlu bir yaşam istemekti” ifadelerine yer verdi.

Özel Görev Gücü yetkililerinin 24 Ocak’ta Carora kentinde öldürdüğü Luis Enrique Ramos Suarez 29 yaşındaydı. Bir gün önce, Nicolas Maduro ve Carora belediye başkanlığına yönelik protestoların duyurulduğu sesli mesaj internette yayılmıştı. Luis Enrique’nin takma ismi bu sesli mesajda protestoları düzenleyenlerden biri olarak geçmişti. 24 Ocak’ta, 20’nin üzerinde ağır silahlı ve çoğunluğu maskeli Özel Görev Gücü üyesi Ramos Suarez ailesinin evine yasadışı baskın düzenledi ve orada bulunan 6’sı çocuk 10 aile üyesine kötü muamele uyguladı. Luis Enrique’yi takma isminden tespit ettikten sonra ona odanın ortasında diz çöktürdüler, bir yetkili fotoğraflarını çekerken diğerleri de darp etti.

Diğer aile üyelerini evin farklı odalarına kilitlediler, tehdit ettiler ve vücutlarının çeşitli yerlerini darp ettiler. Daha sonra aile üyelerini evlerinden zorla çıkartarak Bolivarcı Ulusal Polis Teşkilatı’nın konvoy araçlarına binmeye zorladılar ve evden iki kilometre uzaktaki bir yere gönderdiler. Dakikalar sonra ise Luis Enrique’yi göğsünden iki kez silahla vurdular. Luis Enrique orada öldü. Toplanan tanıklıklara göre, Özel Görev Gücü yetkilileri Luis Enrique’yi öldürdükten sonra silahlı çatışma oluyormuş gibi göstermek için evin içinde ateş açtı. Kanıt uydurmanın yanı sıra suç mahalline müdahale ettiler, Luis Enrique’nin vücudunu bir araca sürükleyerek aracı morga gönderdiler ve bu şekilde cezai bir soruşturmanın asgari protokollerini dahi ihlal ettiler.

Aşırı güç kullanımı

Ayrıca UAÖ, protestolar sırasında güvenlik güçlerinin açtığı ateş sonucunda iki genç erkeğin öldürüldüğü ve genç bir erkeğin yaralandığı vakaları da belgeledi. Hem Bolivarcı Ulusal Polis Teşkilatı hem de Bolivarcı Ulusal Muhafızlar bu türden operasyonlara katıldı. 19 yaşındaki fırıncı Alixon Pizani 22 Ocak’ta Karakas’ın batısındaki Catia’da bir grup arkadaşıyla birlikte katıldığı protesto sırasında göğüs kafesine aldığı kurşun yarası nedeniyle öldü. Görgü tanıklarının anlatımlarına göre, bir motosikletin üzerinde oturan Bolivarcı Ulusal Polis Teşkilatı üniformalı bir polis, elindeki tabancayla kalabalığın üzerine rastgele ateş açtı ve iki kişiyi ağır yaraladı.

Alixon, yetkililerden hiçbir destek almadan bir sağlık merkezine götürüldü ve orada öldü. Ailesi, Özel Görev Gücü yetkililerinin hastane girişinde Alixon’ın arkadaşları ve yakınlarının üzerine yaylım ateşi açtığını, bunun üzerine kalabalığın hastaneye sığındığını söyledi. Savcılığın halen bu olaya yönelik bir soruşturma başlattığına dair kanıt bulunmuyor.

Keyfi gözaltılar

Venezuela’da bir insan hakları örgütü olan Foro Penal’in bildirdiğine göre, yetkililer, 21 Ocak ile 31 Ocak arasında ülkenin her yerinde 137 çocuk ve genci gözaltına aldı. UAÖ, gözaltına alınanlar arasında 23 Ocak’ta San Pelipe kentinde düzenlenen bir protestoya katılan veya sadece uzaktan izleyen gençlerin de aralarında olduğu altı kişinin keyfi olarak gözaltına alındığını belgeledi.

UAÖ’nün görüştüğü bu kişiler, gözaltına alındıktan sonra yetkililerin onları darp ettiğini, (şiddete başvuran protestocular için kullanılan bir terim olan) “guarimberos” ve “terörist” olarak adlandırdığını, tahriş edici maddelere maruz bıraktığını, uykudan mahrum ettiğini ve öldürmekle tehdit ettiğini söylediler. Tanıklıklarına göre onları gözaltına alan yetkililer farklı güvenlik güçlerine mensuptu ve yanarında sivil giyimli kişiler de bulunuyordu.

Erika Guevara-Rosas, “Yüzün üzerinde gencin keyfi olarak gözaltına alınması ve bazı durumlarda işkence kapsamına giren zalimane muameleye maruz bırakılması, yetkililerin protestoları durdurmak ve halkı dize getirmek için sergilediği umutsuz çabanın ne kadar ileri gidebileceğini gösteriyor” değerlendirmesinde bulundu.

Dört genç kendilerine yöneltilen suçlamalar nedeniyle, ulusal hukuka göre gözaltında tutulmamaları gerektiği halde, mahkeme kararıyla sekiz gün cezaevinde tutuldu. Sekiz günün dört günü boyunca askeri bir kurum olan Gençler İçin Rehabilitasyon Merkezinde tutuldular. Bu merkezde kafaları tıraş edildi ve “Chavez’in çocuklarıyız” gibi cümleleri yüksek sesle söylemeye zorlandılar.

29 Ocak’ta gençlerden üçünün davasına bakan hakim, hiçbir hukuki gerekçesi olmadığı halde gençlerin gözaltında tutulması yönünde emir aldığını kamuoyuna açıkladı. Şikayet mahiyetindeki bu açıklaması üzerine kadın hakim görevinden alındı ve ülkeden ayrıldı. Dört genç duruşmaya çıkarılmayı beklerken özgürlüklerine getirilen sınırlandırmalar da sürüyor.

Gençler kendi yaşlarındaki insanlar için okulda okumanın, yemek yemenin ve kıyafet bulmanın bile her gün çaba gerektirdiği, ekonomik, toplumsal ve siyasal krizdeki bir ülkede yaşamanın ne kadar moral bozucu olduğunu ifade etti. Bazıları, daha iyi bir gelecek arayışıyla Venezuela’dan ayrılmak istediğini söyledi.

İlk tavsiyeler

Venezuela yetkilileri, son yıllarda şiddetlendirdikleri baskı politikalarına son vermeli ve insan hakları ihlalleri veya uluslararası hukuk gereğince suç teşkil eden fiillerin mağdurlarına adalet, hakikat ve onarım sağlama yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Erika Guevara-Rosas konu hakkında yaptığı açıklamada, “Venezuela’nın adalet sisteminin insan hakları ihlallerinin mağdurlarını kendi hallerine terk ettiği görülüyor. Bildirilen ihlalleri kayda geçirme cesareti gösteren az sayıda kişi savunmasız bırakılıyor ve yetkililerden yanıt alamadıkları için tehlike altına giriyor” dedi.

UAÖ, Venezuela’da adalete giden yoldaki büyük engeller nedeniyle Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Konseyi’ne ülkedeki topyekun cezasızlığı ele almak üzere harekete geçme çağrısında bulunuyor. BM İnsan Hakları Konseyi, Venezuela’daki insan hakları durumunu gözlemleyecek ve bu konuda rapor verecek bağımsız bir soruşturma heyeti kurmalıdır. Ayrıca, Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığı, söz konusu vakaları değerlendirmeli ve sağlam bir zemine dayalı olduklarına kanaat getirdiği taktirde Venezuela’da halihazırda yürütülen ön soruşturmanın kapsamına almalıdır.

Son olarak, Venezuela’daki insan hakları durumuyla ilgili gerçekten kaygı duyan ülkeler, adalete kendi ülkelerinde erişemeyen mağdurlara alternatif bir yol sunmak üzere oluşturulmuş evrensel yargılama yetkisine başvurmalıdır.​​​​​​​ Erika Guevara-Rosas, konuya dair açıklamalarını şu sözlerle sonlandırdı: “Uluslararası adalet, Venezuela’daki insan hakları ihlallerinin mağdurlarının tek umudu. Daha fazla şiddetin önüne geçmek için mevcut tüm mekanizmaları devreye sokmanın zamanı geldi.”