Türkiye Yetkilileri, 1 Mayıs'ta Barışçıl Toplanma Hakkına Saygı Duymalı

Uluslararası Af Örgütü, yetkililerin 1 Mayıs kutlamalarının geleneksel mekanı olan Taksim Meydanı'nda gösterilerin gerçekleşmesine izin vermemesinden endişe duymaktadır. Önceki yıllarda yetkililerin 1 Mayıs gösterilerinin gerçekleşmesine izin vermemesinin ardından polis, barışçıl göstericilere yönelik gereksiz ve hak ihlali niteliğinde aşırı güç kullanmıştı.

Uluslararası Af Örgütü Türkiye yetkililerine bu karardan vazgeçmeleri ve sendikacılar ile 1 Mayıs'ta barışçıl şekilde toplanmak isteyen herkesin haklarına saygı duyma çağrısında bulunuyor.

1 Mayıs'ta hem Taksim hem de Kadıköy'de gerçekleşmesi planlanan geniş çaplı gösteriler, yetkililerin bastırmaya çalıştığı Gezi Parkı eylemlerinin başlangıcından neredeyse bir yıl sonraya denk geliyor. Her yıl gerçekleştirilen bu etkinliğe yönelik tepkileri, yetkililerin geçen yılki eylemlere tepkilerinden ders alıp almadığını gösterecek. Uluslararası Af Örgütü İstanbul'daki 1 Mayıs kutlamalarına gözlemcilerini gönderecek.

Yetkililerin şu anki tutumuna bakılırsa, Taksim Meydanı ya da Kadıköy'de geniş çaplı gösterilere müsamaha gösterilmeyecek. Gösterilerin sadece şehir merkezinden uzak Yenikapı ve Maltepe'de gerçekleşmesine izin verilecek.

Yetkililer henüz bu emri uygulamaları ile ilgili muğlak referanslar dışında, gösterilerin gerçekleşmesinin reddedilmesi ile ilgili meşru ya da gerekçeli bir açıklama yapmadı. Uluslararası Af Örgütü’ne göre, yetkililerin tutumu, Türkiye'nin de taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi tarafından korunan barışçıl toplanma hakkına saygı duyma yükümlülüğü ile uyumlu değil.

Uluslararası Af Örgütü son yıllarda Taksim’de gerçekleşmesi engellenmeyen 1 Mayıs gösterilerinin barışçıl bir şekilde gerçekleştiğine, herhangi bir şekilde cana ya da mala zarar gelmediğine dikkat çekiyor. Yetkililerin Taksim'de 1 Mayıs gösterilerinin engellendiği durumlarda ise polis göstericilere yönelik hak ihlali niteliğinde aşırı güç kullanıyor, yaralanmalar gerçekleşiyor ve şehirde geniş çaplı karmaşa yaşanıyor.

2007 ve 2008'de polisin barışçıl göstericilere hak ihlali niteliğinde aşırı güç kullanarak müdahale etmesinin ardından birçok yaralanma yaşanmıştı. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 1 Mayıs 2008'de Kesk ve Disk/Türkiye kararında yetkililerin göstericileri güç kullanarak dağıtmasının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11. Maddesi'ni ihlal ettiği yönünde görüş bildirdi.

2009'da yetkililerin bazı 1 Mayıs göstericilerinin Taksim Meydanı'na girmesine izin vermesiyle, yaşanan çatışmalarda geçmiş yıllara nazaran gözle görülür bir düşüş yaşandı. 2010, 2011 ve 2012'de yetkililerin de onayıyla Taksim Meydanı'nda geniş çaplı ve barışçıl 1 Mayıs gösterileri düzenlendi, herhangi bir olay da yaşanmadı.

2013'te yetkililer 1 Mayıs gösterilerinin Taksim'de gerçekleşmesine meydandaki altyapı çalışmalarını gerekçe göstererek izin vermedi. Toplu taşıma askıya alındı ve polis Taksim'i çevreleyen bölgelerde göstericilere yönelik hak ihlali niteliği taşıyan aşırı güç kullandı. Sonuç olarak 2009'dan önce gerçekleşen yaralanmalardan daha fazla yaralanma olayı yaşandı. 2013'te ‘izinsiz’ 1 Mayıs gösterilerine katılmakla suçlanan 33 kişinin yargılanması hala sürüyor. Eğer mahkum edilirlerse üç yıla kadar hapis cezası ile karşı karşıya kalacaklar.

Geçmiş yılların tecrübesi ve Taksim Meydanı'nın yayalaştırılmasının tamamlanması ile meydanda 1 Mayıs gösterilerinin gerçekleşmesini yasaklamanın hangi meşru amaca hizmet ettiğini anlamak zor. Öte yandan yasaklama, hükümetin muhalif seslerin görüşlerini dile getirmek için kullanacakları bir platformu engelleme isteğine dayanıyor gibi görünüyor.

Uluslararası Af Örgütü, bu sebeplerle, yetkililere 1 Mayıs gösterilerinin Taksim'de gerçekleşmesine yönelik yasaklama kararını kaldırmaları ve uluslararası insan hakları standartları ile uyumlu bir şekilde göstericilerin 1 Mayıs'ta gösteri yapma hakkına saygı duymaları çağrısında bulunuyor.

Gösterilerin izinli olup olmamasından bağımsız olarak, yetkililer göstericilere yönelik gereksiz ve hak ihlali niteliğinde aşırı gücün kullanılmayacağını güvence altına almalı. Eğer güç kullanımı kaçınılmazsa, (örneğin başkaların güvenliğini güvence altına almak için) bu tarz bir güç - kolluk kuvvetlerin güç kullanmasına dair Birleşmiş Milletler standartlarına uygun bir şekilde - gerekli en asgari düzeyde olmalı. Türkiye yetkilileri, barışçıl toplanma özgürlüğü hakkı ile korunan eylemlerinden dolayı kimsenin gözaltına alınmayacağını ya da kovuşturmaya maruz kalmayacağını da güvence altına almalı.