Türkiye: Sosyal medya düzenlemesi, internet ortamındaki ifade özgürlüğüne yönelik büyük bir tehdit

Uluslararası Af Örgütü, sosyal medya yayınlarını düzenleyen yasada öngörülen kapsamlı değişikliklerin, internet ortamındaki ifade özgürlüğüne yönelik büyük bir tehdit oluşturmasından kaygı duymaktadır. 

Uluslararası Af Örgütü’nün incelediği değişiklikler, yetkililer tarafından internet ortamında muhalif görüşlerini ifade ettiği için devamlı olarak hedef alınan yayınlara yönelik riskleri ağırlaştırıyor. İnternet dışında yayın yapan bağımsız medya ise yıllardır hükümet eliyle medya kuruluşlarının kapatılması, gazetecilere yönelik temelsiz yargılamalar ve diğer türde korkutma uygulamalarının ardından neredeyse yok oldu.

İnternet yasasında öngörülen değişiklikler

Hükümetin kanun teklifini hızla meclisten geçirmek istediği anlaşılmaktadır. Sivil toplum grupları, hükümetin sosyal medyaya yönelik daha kapsamlı bir düzenleme getirme planı ve değişikliklerle ilgili sivil topluma danışılmaması konusundaki kaygılarını ifade etti; ancak buna rağmen, yasal düzenleme 21 Temmuz’da meclise sunuldu. İnternet Yasası olarak da bilinen 5651 Sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun teklifi, 23 Temmuz’da Adalet Komisyonu’nda kabul edildi. 10 maddelik kanun teklifinin 28 Temmuz’da mecliste oylamaya sunulması bekleniyor. 

Yasada öngörülen değişiklikler, Türkiye’de günde bir milyondan fazla kez erişilen sosyal medya platformlarına Türkiye’de yasal temsilci bulundurma zorunluluğu getiriyor. Sosyal medya şirketleri, belirlenen zaman aralığında bu gerekliliği yerine getirememeleri halinde, 40 milyon liraya kadar idari para cezasına çarptırılacak, platformlarına reklam yasağı getirilecek ve internet bant erişimi yüzde 90’a kadar engellenebilecek. Bu yaptırımlar, sosyal medya platformlarını kullanılamaz hale getirebilir.

Sosyal medya şirketlerine getirilen yeni zorunluluklar

Ayrıca, yasada öngörülen değişikliklere göre, sosyal medya şirketlerinin Türkiye’deki yasal temsilcilerinin, kullanıcılar tarafından içeriğin engellenmesi veya kaldırılmasına yönelik iletilen talepleri 48 saat içinde yanıtlaması ve talebin reddedilmesi halinde, aynı süre içinde ret gerekçelerini bildirmesi gerekiyor. Sosyal medya platformlarına, 48 saat içinde talebi yanıtlamamaları halinde, 5 milyon lira; daha uzun süre yanıtlamamaları halinde ise 10 milyon lira idari para cezası uygulanacak.

Mevcut kanun gereğince sosyal medya şirketleri, mahkemelerden gelen içerik engelleme veya kaldırma taleplerini dört saat içinde yanıtlamak zorunda. Yeni düzenleme gereğince ise şirketlerin Türkiye’deki yasal temsilcileri, mahkeme kararının 24 saat içinde uygulanmamasından doğan “zararlardan” sorumlu tutulacak. Türkiye yetkililerinin internetteki içerikleri sansürlemek için halihazırda kullandığı yöntemler göz önünde bulundurulduğunda, bu zorunluluk, şirketlerin yasal temsilcilerinin yüksek miktarda para cezalarıyla, hatta cezai yaptırımlarla karşı karşıya kalabileceği anlamına gelmektedir. Öngörülen değişiklikler, aynı zamanda, sosyal medya şirketlerinin kullanıcı verilerini Türkiye’de depolamasını gerektiriyor. Böyle bir düzenleme, yetkililerin bu verileri talep edebilmesini ve sosyal medya kullanıcılarının gözaltına alınmalarına, tutuklanmalarına ve yargılanmalarına yol açabilecek şekilde kimliklerinin daha kolay tespit edilmesini sağlayacaktır.

Hükümet, kanun teklifinin, insanların hakları, kamu düzeni ve ulusal güvenliğin korunması için gerekli olduğunu savundu. İfade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaları belirli durumlarda haklı görebilen uluslararası insan hakları hukuku gereğince tüm bu amaçlar meşrudur; ancak benzeri her türlü kısıtlama, bu amaçlar doğrultusunda gerekli ve orantılı olmalıdır. Buna karşılık, Uluslararası Af Örgütü, mevcut yasaların yetkililere, kişilerin internet ortamındaki şiddet ve istismara karşı korunması da dahil olmak üzere bu amaçları gerçekleştirebilmeleri için gerekli yetkileri tanıdığı kanaatindedir. Durum düşündüğümüz gibiyse, yasada öngörülen değişikliklerin, insanların düşüncelerini özgürce ifade edebildiği mecralardan geriye kalan ve gittikçe daha fazla sınırlandırılan az sayıda mecrayı hedef aldığı anlaşılmaktadır.

İnternette daha geniş kapsamlı sansür riski

Uluslararası Af Örgütü, kanun teklifinin yasalaşması halinde, hükümetin, internetteki içerikleri engellemek ve kaldırmak, kişileri ise yalnızca internette içerik ürettikleri veya paylaştıkları gerekçesiyle gözaltına almak, tutuklamak ve yargılamak suretiyle internetteki meşru ifade özgürlüğüne yönelik sansürü çok daha güçlü bir şekilde uygulama konusunda fazladan yetkiler elde edeceğinden endişe etmektedir. 

Devletler, şirketlerin internet ortamında da dahil ifade özgürlüğünü istismar etmemesini ve internetteki şiddet ve istismarın gerektiği gibi ele alınmasını sağlamakla yükümlüdür. Buna rağmen, sosyal medya platformlarına, internetteki içerikleri proaktif bir şekilde gözlemlemeleri için görevler atanması veya ara yükümlülük düzenlemeleri getirilmesi, gelişigüzel sansürü teşvik eder ve ifade özgürlüğü hakkını ihlal eder. İnternetteki içerikleri denetleyen şirketler, insan hakları yükümlülüklerini yerine getirmelidir. Bu amaçla, şirketler, diğer yükümlüklerin yanı sıra insan haklarına özen göstermeli ve insan haklarına fiilen saygı gösterilmesini mümkün kılmak için içerik moderasyonu uygulamaları ve politikalarına yönelik denetim ve daha kapsamlı bir şeffaflık sağlamalıdır.

Geçmişte, Türkiye’de Twitter, YouTube ve Wikipedia gibi sosyal medya platformları, bu platformlar üzerinde paylaşılan içerikler nedeniyle kapatıldı. Hükümet, Ocak 2020’de, Wikipedia’ya getirilen erişim engelinin ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiğine hükmeden Anayasa Mahkemesi kararına istinaden, yaklaşık üç yıldan sonra Wikipedia’ya erişim engelini kaldırdı. Wikipedia, Türkiye yetkililerinin Suriye’deki çok sayıda silahlı grupla iş birliği yaptığına ilişkin iddialar barındıran içeriklerin web sayfasında yer alması nedeniyle kapatılmıştı.

Türkiye yetkilileri, binlerce Twitter hesabının kapatılması talepleri de dahil olmak üzere her yıl on binlerce web sayfası ve diğer türde online içeriği engellemenin veya kaldırmanın yanı sıra kişilere, yalnızca muhalif görüşlerini internet ortamında ifade ettikleri için cezai yaptırımlar uygulamaya çalışmaktadır. Bu girişimler, daha önce benzeri görülmeyen boyutlarda sergilenmektedir. Sadece COVID-19 pandemisi döneminde, İçişleri Bakanlığı’na bağlı Siber Suçlarla Mücadele Birimi, 11 Mart ile 21 Mayıs arasında, 1.105 sosyal medya kullanıcısını ‘koronavirüsle ilgili provokatif paylaşımlarda bulunmak’ da dahil olmak üzere birçok nedenle terör örgütü propagandası yapmakla suçladı. Aktarılanlara göre, bu kullanıcılardan 510’u sorgulanmak üzere gözaltına alındı. Uluslararası Af Örgütü, Nisan ayında İçişleri ve Adalet Bakanlıklarına, COVID-19 ile bağlantılı gözaltılar, soruşturmalar ve yargılamalarla ilgili ayrıntıları öğrenmek için bilgi edinme başvurusu yaptı. Ancak bakanlıklar istenilen bilgileri vermeyi reddetti. 

Yargı ve internet sansürü

Uluslararası Af Örgütü, Türkiye’de yargı sisteminin, saygı gösterilmesi ve korunması gereken meşru eleştiri ve muhalif görüşler ile engellenmesi gereken karalama ve nefret savunuculuğunu ayırt etmekte yetersiz kaldığını belgeledi. Sulh Ceza Mahkemeleri yaygın bir şekilde yetkililerin içerik kaldırma veya engelleme taleplerini otomatik olarak onayladı. Mahkemeler, yalnızca görüşlerini veya fikirlerini internet ortamında ifade eden kişilere yönelik tutuklama kararları veriyor, bu kişileri yargılıyor ve hapis cezası dahil olmak üzere çeşitli cezalara mahkum ediyor. Anayasa Mahkemesi ise ifade özgürlüğü hakkına yönelik ihlallerle ilgili karar almayarak veya kararları çok geç çıkartarak, etkili bir hukuk yolu sunmuyor.

Kanun teklifi neden meclisten geçmemelidir ve diğer tavsiyeler

Meclisten geçmesi halinde, yasada öngörülen değişiklikler, hükümetin uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarına aykırı şekilde internetteki ifade özgürlüğünü ihlal ederek sosyal medya şirketlerini online içerikleri sansürlemeye zorlama yetkisini büyük ölçüde artıracak. Ayrıca, bu değişiklikler, sosyal medya platformlarını, online içerikler paylaşan kişilerin kimliğini açıklamaya zorlayarak, bu kişileri adil olmayan ve haklarını ihlal eden gözaltı, tutuklama, yargılama ve mahkumiyet riski altına sokacak.

Türkiye yetkilileri, kanun teklifini yasalaştırmak yerine, mevcut yasaları internette şiddete ve istismara maruz kalan kişileri korumak için etkili bir biçimde uygulamalıdır. Türkiye yetkilileri, özellikle, Türkiye’nin ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiğine hükmeden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarını uygulamak zorundadır. Türkiye yetkilileri, İnternet Yasası’nda ve sıklıkla internetteki ifade özgürlüğü hakkını ihlal etmekte kullanılan son derece muğlak ve geniş kapsamlı terörle mücadele ve hakaret yasalarında değişiklik yapmalıdır. Ayrıca, Türkiye yetkilileri, kolluk kuvvetleri bünyesinde ilgili yasalar, toplumsal cinsiyet eşitliği ve çevrimiçi şiddet ve istismar konusunda kapasite geliştirme ve eğitim faaliyetlerine yatırım yapmalı ve çevrimiçi şiddet ve istismara maruz kalan kişileri desteklemek üzere en iyi uygulamaları hayata geçirmelidir.*

Sadece ifade özgürlüğünü sınırlandırmak ve genel yasaklara bağlı kalmak, ayrımcılıkla mücadelede yetersiz kalan uygulamalardır. Ötekileştirilen ya da çevrimiçi şiddete veya istismara maruz kalan grupların etkin şekilde korunması ve sosyal açıdan kapsanması; kalıp yargılarla mücadele etmek, ayrımcılığı ortadan kaldırmak ve daha kapsamlı eşitliği teşvik etmek için hoşgörü, eğitim ve diyaloğun geliştirilmesi de dahil olmak üzere geniş çaplı müdahaleler gerektirir. Yetkililerin internetteki ifadeleri izleme ve sansürleme yetkisini artırmak yerine bu gibi adımların atılması, ifade özgürlüğü hakkını korunmak ve çevrimiçi şiddet ve istismarla mücadele etmek konusunda önemli bir ilerleme kaydedilmesini mümkün kılacaktır.

* Çevrimiçi istismarla mücadele adımları hakkında daha fazla bilgi almak için Uluslararası Af Örgütü’nün Zehirli Twitter başlıklı raporuna bakabilirsiniz.