Türkiye: Sivil topluma yönelik baskılar, olağanüstü hal sona ermesine rağmen tüm şiddetiyle devam ediyor

Profesör Turgut Tarhanlı ve Betül Tanbay ile film yapımcısı Çiğdem Mater’in de aralarında bulunduğu on üç sivil toplum aktörü, Türkiye’de bağımsız sivil topluma yönelik baskıların son örneği olarak 16 Kasım 2018 günü sabah erken saatlerde gerçekleştirilen polis baskınlarıyla gözaltına alındı.

Yetkililerin yaptığı açıklamaya göre gözaltılar, bir yıldan uzun bir süredir hakkında bir iddianame olmaksızın cezaevinde tutulan sivil toplum lideri Osman Kavala’ya yönelik soruşturmanın bir parçası olarak gerçekleştirildi. İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün gazetecilerle paylaştığı “basın bilgi notu”nda, baskınların, Türkiye’nin dört şehrindeki 20 kişiyi hedef aldığı belirtiliyor. Basın bilgi notuna göre bu kişiler, Mayıs 2013’te Gezi Parkı’ndaki küçük bir grup protestocuyu polisin şiddet kullanarak dağıtmasına tepki göstermek amacıyla Türkiye’nin her yerinde gerçekleştirilen büyük ölçüde barışçıl “Gezi Parkı” protestolarıyla ilgili olarak Osman Kavala’nın da dahil olduğu iddia edilen faaliyetlerden ötürü gözaltına alındı.  Mevcut durumda gözaltında tutulan 13 kişi arasında, Osman Kavala’nın başkanlığını yürüttüğü sivil toplum kuruluşu Anadolu Kültür ve Kavala’nın yönetim kurulu üyesi olduğu Açık Toplum Vakfı ile bağlantılı sivil toplum aktörleri yer alıyor.

Gözaltına alınan kişilere yöneltilen suçlamalar arasında, Gezi Parkı protestolarını “derinleştirmek ve yaygınlaştırmak,” “sivil itaatsizlik ve şiddetsiz eylem” başlıkları altında aktivizm eğiticileri ve kolaylaştırıcılar davet etmek, “Gezi Parkı sürecinin” devamını sağlamak amacıyla medya faaliyetleri gerçekleştirmek ve Türkiye’ye biber gazı ithalatını durdurmak için çalışmalar yapmak bulunuyor. Doğru oldukları takdirde bile tüm bu faaliyetler, ifade, örgütlenme ve barışçıl toplanma haklarının güvence altına aldığı meşru faaliyetlerdir.

Gezi Parkı protestoları sırasında Uluslararası Af Örgütü, biber gazı ve tazyikli su kullanan polis memurlarının yaygın bir şekilde aşırı güç kullanımına başvurduğunu belgelemiş ve Güney Kore’den Türkiye’ye biber gazı ithalatının durdurulması için kampanya yürütmüştü. 

31 Ekim 2018 tarihi, Osman Kavala’nın hakkında bir iddianame olmaksızın Türkiye’nin en yüksek güvenlikli cezaevinde tutulmasının birinci yılına işaret ederken, absürt iddialarla gerçekleştirilen yeni gözaltılar, hükümetin bağımsız sivil topluma yönelik baskılarını sürdürmeye ve olağanüstü halin Temmuz 2018’de sona ermesiyle birlikte Türkiye’nin normalleşmeye başladığı yönündeki varsayımları yerle bir etmeye kararlı olduğunu gösteriyor.

15 Temmuz 2016’daki kanlı darbe girişimi sonrasında ilan edilen ve iki yıl süren olağanüstü hal döneminde, 1.500’ün üzerinde sivil toplum örgütü ve vakıf kapatıldı. Barışçıl protestolar bastırıldı ve bastırılmaya devam ediyor. Olağanüstü hal dönemi sona ermesine rağmen, hükümeti eleştirenler hala cezai suçlamaların hedefi olma ve uzun süre tutuklu yargılanma tehlikesi altında. 150’nin üzerinde gazeteci halen cezaevinde tutuluyor. Hükümete, meclis veya yargı denetimine tabi olmaksızın kanun hükmünde kararnamelerle yönetme yetkisi verilen olağanüstü hal döneminde yaklaşık 130.000 kamu sektörü çalışanı, “terör örgütleriyle bağlantılı” oldukları iddiasıyla keyfi olarak işinden ihraç edildi.

İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nün basın bilgi notuna göre gözaltına alınanlar arasında Anadolu Kültür çalışanlarının yanı sıra önde gelen sivil toplum aktörleri de bulunuyor. Gözaltına alınan kişilerin isimleriyse şöyle: Asena Günal, Ayşegül Güzel, Bora Sarı, Filiz Telek, Hakan Altınay, Hande Özhabeş, Meltem Aslan, Yiğit Ali Emekçi, Yiğit Aksakoğlu ve Yusuf Cıvır’ın yanı sıra insan hakları hukuku profesörü Turgut Tarhanlı ile matematik profesörü Betül Tanbay ve film yapımcısı Çiğdem Mater.

Osman Kavala’ya yönelik yürütülen soruşturmada şimdiye dek uluslararası alanda suç olarak tanımlanan herhangi bir eylemin gerçekleştirildiğine dair hiçbir kanıt sunulmadı. Uluslararası Af Örgütü, Osman Kavala’nın ve Kavala hakkındaki soruşturmanın bir parçası olarak bugün gözaltına alınan sivil toplum aktörlerinin derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması çağrısında bulunuyor.