Türkiye: Protestolar sırasında barışçıl toplanma ve ifade özgürlüğü haklarını güvence altına alın
Uluslararası Af Örgütü ve Article 19'un da aralarında bulunduğu 16 kuruluş, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınmasının ardından hükümetin ifade özgürlüğü ve barışçıl toplanma özgürlüğüne yönelik baskılarını artırmasından endişe duymaktadır. Türkiye'nin dört bir yanında on binlerce kişi, son on yılın en büyük gösterilerine işaret eden, büyük çoğunluğu barışçıl olan kitlesel protestolara katılmaya devam ediyor. Başlangıçta büyük şehirlerde başlayan protestolar ülke geneline yayıldı ve polis kalabalıkları dağıtmak için hukuka aykırı ve gelişigüzel güç kullanarak müdahale etti. Gazeteciler de tutuklamalar ve fiziksel saldırılar da dahil olmak üzere ciddi kısıtlamalarla karşı karşıya kalırken, sosyal medya platformları da gelişen olaylarla ilgili bilgileri gizlemeleri için baskı altına alınıyor.
Hükümet barışçıl protestoculara yönelik saldırılarını derhal durdurmalı, gazetecileri ve haber kanallarını hedef almaktan vazgeçmeli ve çevrimiçi ifade üzerindeki baskılarını durdurmalıdır. Ayrıca, sosyal medya şirketlerini, platformlarının erişilebilirliğinin devamını sağlamak için gerekli tedbirleri almaya ve korunan söylemleri içeren engellenmiş hesaplara erişimi yeniden sağlamak için acil adımlar atmaya çağırıyoruz.
Kitlesel protestolara baskı
Türkiye son on yılların en ciddi sosyo-politik çalkantılarından biriyle karşı karşıya. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun 19 Mart'ta 'yolsuzluk' ve 'teröre yardım' soruşturmaları kapsamında gözaltına alınması ve 100'den fazla kişi hakkında gözaltı kararı verilmesinin ardından on binlerce kişi sokaklara döküldü. İmamoğlu, partisinin üyeleri tarafından 2028 cumhurbaşkanlığı seçimleri için sembolik bir ön seçimde ana muhalefet adayı olarak gösterildiği gün olan 23 Mart'ta tutuklandı. Kendisi gibi suçlamalarla karşı karşıya olan Şişli ve Beylikdüzü ilçe belediye başkanlarıyla birlikte görevinden alındı.
İçişleri Bakanı'na göre 26 Mart itibariyle protestolar sırasında 1879 kişi gözaltına alındı. Protestolar, polisin yersiz ve hukuksuz güç kullanımı ile karşılaştı, insanlar coplarla dövüldü ve yerdeyken tekmelendi. Emniyet güçleri, protestoculara karşı gelişigüzel bir şekilde biber gazı, göz yaşartıcı gaz, plastik mermi ve tazyikli su kullandı ve çok sayıda kişinin yaralanmasına neden oldu. Bakan ayrıca 27 Mart'ta protestolar sırasında 150 polis memurunun yaralandığını bildirdi. Ancak kaç protestocunun yaralandığını bildirmedi.
Baskılar gösterilerin dışındaki protesto biçimlerini de etkilemektedir. 26 Mart'ta, bir öğretmen sendikası olan Eğitim-Sen'in yönetim kurulu üyeleri, protestoların ön saflarında yer alan üniversite öğrencileriyle dayanışmak amacıyla 25 Mart'ta iş bırakma kararı almalarının ardından ‘suç işlemeye alenen tahrik etmek’ suçlamasıyla yargılanmak üzere ev hapsine alınırken, sendikanın İstanbul Üniversitesi'ndeki temsilcisi de tutuklandı.
İstanbul'da 19 Mart'tan bu yana, İzmir ve Ankara'da ise 21 Mart'tan bu yana protestolara yönelik genel yasaklar uygulanmaktadır. İstanbul Valisi de “bireysel ya da toplu şekilde kanuna aykırı eylemlere katılması muhtemel şahıs, grup ve araçların ilimize girişlerine ya da ilimizden çıkışlarına izin verilemeyecektir” şeklinde bi karar yayınlamıştır. Bu kararın nasıl uygulanacağı belirsizdir.
Türkiye yetkililerine, uluslararası insan hakları hukuku uyarınca herkesin barışçıl toplanma özgürlüğü hakkına saygı gösterme ve bu hakkı güvence altına alma yükümlülükleri olduğunu hatırlatıyoruz. Bu hakka getirilecek her türlü kısıtlama dar kapsamlı olmalı ve üç aşamalı testi karşılamalıdır. Özellikle, kanunla öngörülmüş olmalı, meşru bir amaç gütmeli ve bu amaç için gerekli ve orantılı olmalıdır. Protestolara yönelik genel yasaklar orantısız ve haksızdır. Ayrıca, barışçıl protestoculara karşı güç kullanılmasını güçlü bir şekilde kınıyoruz. Emniyet güçleri tarafından güç kullanımı kesinlikle gerekli ve orantılı olmalıdır - sadece gerekli olan asgari güç kullanılabilir - ve güç kullananlar her zaman hesap verebilir olmalıdır. Yetkilileri, toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, işkence ve protestoculara uygulanan diğer türde kötü muameleler de dahil olmak üzere, emniyet güçleri tarafından hukuka aykırı güç kullanımı ve diğer insan hakları ihlalleri iddialarının etkili, tarafsız ve zamanında soruşturulmasını sağlamaya çağırıyoruz.
Gazetecilere ve medya kuruluşlarına yönelik tehditler ve şiddet
Kitlesel protestolara yönelik baskılara, bağımsız medya ve gazetecilere yönelik yoğun saldırı ve baskılar eşlik etti. Protestoları haberleştirdikleri gerekçesiyle İstanbul ve İzmir'de en az 11 yerel gazeteci gözaltına alındı, bunlardan yedisi 25 Mart'ta Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'na muhalefet ettikleri iddiasıyla tutuklandı. Yedi kişi daha sonra 27 Mart'ta serbest bırakıldı. En az 10 yerel gazeteci İstanbul'daki protestoları yerinde takip ederken polis tarafından fiziksel saldırıya uğradı, bir gazeteci de protestocular tarafından darp edildi.
Uluslararası basın da bu baskı dalgasından etkilendi. BBC, 27 Mart tarihinde yayımladığı haberinde, protestoları takip etmek üzere İstanbul’da bulunan muhabiri Mark Lowen’ın otelinde gözaltına alındığını ve daha sonra “kamu düzenine tehdit oluşturduğu” gerekçesiyle sınır dışı edildiğini bildirdi.
Yaşanan olaylarla ilgili haber yapılması da Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) tarafından kısıtlanıyor. RTÜK Başkanı Ebubekir Şahin, yayın kuruluşlarını, sunucuları ve yorumcuları siyasi olarak “tarafsızlıktan uzak” yayın yapmaları konusunda uyardı ve aksi takdirde yayın lisanslarının iptali de dahil olmak üzere en ağır yaptırımların uygulanacağını belirtti. RTÜK, 21 ve 27 Mart tarihlerinde Halk TV, SCZ TV, Tele 1 ve Now TV kanallarına idari para cezaları ve 10 güne kadar geçici yayın durdurma cezaları verdi.
Türkiye'yi ve özellikle RTÜK'ü basın özgürlüğüne yönelik bu ihlalleri derhal durdurmaya ve medyanın kamuoyuna gerekli bilgileri sağlamasına ve olayları devlet baskısından uzak bir şekilde haberleştirmesine olanak tanıyan bir ortam yaratmaya çağırıyoruz. Gazetecilerin sadece hükümet onaylı içerikleri yayınlamaya zorlanması bağımsız gazeteciliğin temel ilkelerine zarar vermektedir. Ayrıca, gazetecilerin ve diğer gözlemcilerin korunması ve emniyet güçlerinin eylemlerini izlemek de dahil olmak üzere kamu yararını ilgilendiren konularda özgürce haber yapabilmeleri ve misilleme veya diğer tacizlerle karşılaşmamaları gerektiğini yineliyoruz.
Çevrimiçi Sansür
Sosyal medya, Türkiye'de insanların bağımsız seslere ulaşabildiği, aktivistlerin ve gazetecilerin fikirlerini görece özgürce paylaşabildiği son mecralardan biri. Kitlesel protestoların ortasında yetkililer sosyal medya ve mesajlaşma uygulamalarına hızla ağır kısıtlamalar getirmiş, sosyal medya platformlarına protestolarla ilgili içerikleri engelleme talimatı vermiştir.
Başlıca sosyal medya platformları ve mesajlaşma uygulamaları, belediye başkanı ve diğerlerinin gözaltına alındığı 19 Mart günü yerel saatle sabah 7'den itibaren bant genişliği kısıtlamasına tabi tutulmuştur. Kısıtlamaların İstanbul ile sınırlı olduğu ve 21 Mart'a kadar 42 saat sürdüğü görülmüştür. Bu kısıtlamaların nedenlerine veya neden kaldırıldıklarına ilişkin herhangi bir açıklama yapılmamıştır. 5809 Sayılı Elektronik Haberleşme Kanunu uyarınca, bu tür kısıtlamalar, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde ve milli güvenlik veya kamu düzenine yönelik tehditler söz konusu olduğunda, Cumhurbaşkanlığı'nın talimatıyla Bilgi Teknolojileri Kurumu (BTK) tarafından uygulanabilmektedir. Bu idari kısıtlamalar geçicidir ve en geç 24 saat içinde yargı tarafından gözden geçirilir.
BTK, 5651 sayılı Kanun’un 8/A maddesi uyarınca gazetecilerin, medya kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin ve insan hakları savunucularının sosyal medya hesaplarına yönelik yüzlerce erişim engelleme kararı çıkardı. Bu kararlara uyulmaması halinde sosyal medya şirketleri ağır yaptırımlarla karşı karşıya kalabiliyor.
Her ne kadar X platformundaki birçok hesabın şu anda engellenmiş olduğu görülse de X tarafından yapılan bir açıklamada aralarında haber kuruluşları, gazeteciler ve siyasetçilerin de bulunduğu 700’den fazla hesabın engellenmesine yönelik “birden fazla mahkeme kararına” itiraz edildiği belirtildi. X, 26 Mart tarihinde BTK tarafından 126 hesabın engellenmesine ilişkin verilen karara karşı Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru yaptığını duyurdu.
Yetkililer, uluslararası insan hakları yükümlülüklerini ihlal ederek, özellikle de en üst düzeyde korumaya sahip olan siyasi söylem içeren içerikleri sansürlemek amacıyla sosyal medya platformları üzerinde baskı kurmak için yasal ve yasal olmayan yolları kullanmaktan kaçınmalıdır. Türkiye, internete serbest ve sınırsız erişime izin vermeli ve yetkilileri eleştirmek için ifade özgürlüğü hakkını kullananların sosyal medya hesaplarının engellenmesine yönelik tüm hukuka aykırı kararları iptal etmelidir.
Sosyal medya platformlarına siyasi baskılara direnmeleri ve korunan ifadelere erişimi kısıtlamaktan kaçınmaları çağrımızı yineliyoruz. Bu tür engelleme kararlarını basitçe kabul etmek yerine, platformları, yasallığına mahkemede itiraz etmek de dahil olmak üzere, kapsamlarını ve sürelerini sınırlandırmak için mümkün olan tüm adımları atmaya çağırıyoruz. Platformlar ayrıca, hükümetin sansür talepleri ve buna karşılık alınan tedbirler konusunda, etkilenen kullanıcılara ve kamuoyuna karşı şeffaf olmalı ve kapatma veya kısıtlama durumunda platform erişimini sürdürmek için mümkün olan tüm adımları atmalıdır.
İmzacı Kuruluşlar:
ARTICLE 19
Articolo 21
Amnesty International
Civil Rights Defenders
Danish PEN
European Federation of Journalists (EFJ)
Human Rights Watch
IFEX
International Federation of Journalists (IFJ)
International Press Institute (IPI)
Norwegian Helsinki Committee (NHC)
PEN America
PEN International
PEN Sweden
South East Europe Media Organisation (SEEMO)
World Organization Against Torture (OMCT)
Basın Açıklamaları
- Türkiye: Barışçıl protestoculara yönelik hukuk dışı ve gelişigüzel saldırılar sona ermeli ve genel protesto yasakları derhal kaldırılmalıdır
- Türkiye: İBB Başkanı’nın gözaltına alınması da dahil süregelen baskılarda büyük artış
- İran: Yetkililer, kadın hakları aktivistlerini keyfi tutuklama, kırbaçlama ve ölüm cezasıyla hedef alıyor
- Türkiye: Cumartesi Anneleri/İnsanları protestocularının beraat etmesiyle yaklaşık yedi yıldır süren eziyet sona erdi
- Türkiye: Cumartesi Anneleri/İnsanları protestocuları beraat ettirilmeli ve onlarca yıldır gerçekleştirdikleri haftalık toplanmalarının engelleme olmadan devam etmesine izin verilmeli
- Suriye: Kuzeybatı kıyı bölgesinde sivillerin korkunç şekilde öldürülmesi soruşturulmalı
- Türkiye: Yetkililer, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde barışçıl protesto hakkını korumalı