Türkiye, Irak'tan Gelebilecek Göçe Hazırlıklı Değil
Irak ve Şam İslam Devleti'nin (IŞİD) 6 Ağustos’ta Mahmur ve çoğunluğu Ezidi olan Başika kasabasını da kontrolü altına almasının ardından gerçekleşen saldırılar sonrası Ezidi azınlığına mensup yerinden edilmiş yüzlerce kişi Türkiye sınırına doğru göç etmeye başladı. Son bir haftada yüzlerce kişi Irak-Türkiye arasındaki Habur sınır kapısından uluslararası koruma aramak amacıyla Türkiye’ye giriş yaptı. Pasaportu olan Iraklılar sınır kapısından kolaylıkla giriş yapabilirken, pasaportu olmayan yüzlerce kişinin Türkiye’ye kabul edilmediği ve halen sınıra yakın bölgelerde Türkiye’ye geçiş yapmayı bekledikleri belirtiliyor.
Türkiye’ye girebilen Iraklılar Türkiye’nin değişik şehirlerine dağıldı. Mardin’in Midyat ilçesi ve Habur sınır kapısının bulunduğu Şırnak’ın Silopi ilçesinde ise yüzlerce Iraklı mülteci bulunuyor. Mültecilerin ihtiyaçlarının karşılanması konusunda Türkiye yetkililerinden şimdiye kadar bir açıklama yapılmadı. Mültecilerin ikamet ettiği bazı şehirlerin belediyelerinin, kendi imkanlarıyla mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamak üzere harekete geçmiş olduğu, aldığımız bilgiler arasında.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi olarak 24 Haziran 2014’te yaptığımız açıklamada, Suriye toplu sığınma hareketine benzer bir göç hareketinin Irak’tan Türkiye’ye doğru gelebileceğini, Türkiye’nin bu muhtemel göç dalgasına karşı hazırlık yapması gerektiğini vurgulamıştık. Ancak, son birkaç gündür Irak’tan Türkiye’ye doğru gelen göç dalgası ile ilgili Türkiye yetkililerinin yeterli hazırlıkları yapmadığı ve mültecilerin ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli önlemleri almak konusunda yetersiz kaldığı konusunda endişe duyuyoruz.
Türkiye ve Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi yetkililerinin, Irak’tan kaçarak Türkiye’ye sığınmaya çalışan mültecilerin pasaportları olmadığı için sınırda bekletildikleri ve her iki yönetimin de Türkiye’ye geçişlere engel oldukları yönündeki bilgileri kaygıyla izliyoruz. Gerek uluslararası insan hakları hukuku standartları gereğince, gerekse İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi'nin 14. Maddesi ile Türkiye’nin taraf olduğu 1951 Mültecilerin Hukuki Statüsüne İlişkin Cenevre Sözleşmesi uyarınca Türkiye’nin uluslararası koruma amacıyla sınırlarına ulaşmış olanları geri çevirmemesi, pasaportlu-pasaportsuz ayrımı yapılmadan “açık kapı politikası” benimseyip Türkiye’ye giriş izni vermesi gerekmektedir.
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü Murat Çekiç "Yerel kaynaklardan aldığımız bilgilere göre, Musul ve çevresindeki yerleşim yerlerinden kaçarak Irak’ın Türkiye sınırına yakın bölgelerinde sayıları 200.000'i bulan mülteci nüfusu barınma başta olmak üzere temel ihtiyaçlarından mahrum bir şekilde hayatta kalma mücadelesi veriyor" diye konuştu.
IŞİD şiddetinden kaçarak Türkiye’ye sığınan Iraklılara kapılarını açık tutup uluslararası koruma sağlaması Türkiye’nin hem hukuki hem de insani görevidir. Uluslararası toplumun da bu süreçte hem Türkiye’ye hem de Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne her türlü desteği vermesinin koşulları oluşturulmalıdır.
Bütün bu bilgiler ışığında, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi olarak, Türkiye yetkililerinden en kısa zamanda aşağıdaki konularda harekete geçmelerini ve gerekli önlemleri derhal almalarını talep ediyoruz:
- Başta Göç İdaresi Genel Müdürlüğü, Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ve Kızılay'ın Türkiye’de bu konuda görev ve sorumluluğu bulunan kurumlar, belediyeler ve konuyla ilgili çalışan sivil toplum örgütleri ile işbirliği içerisinde hareket ederek en kısa zamanda gerekli hazırlıkları yapması ve mültecilerin ihtiyaçlarının karşılanması için derhal harekete geçmelidir,
- 6458 Sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu gereği Iraklılara acilen geçici koruma statüsü tanınmalı, ihtiyaçlarının karşılanması için gerekli yönetmelik ve genelgeler şeffaf bir süreç işletilerek hazırlanmalıdır.
- Mahmur mülteci kampında kalan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için UNHCR ile işbirliği içinde, evrensel insan hakları standartlarına uygun gerekli yasal düzenlemeler yapıldıktan sonra bir “gönüllü geri dönüş programı” uygulamaya konulmalıdır.
Arka plan
IŞİD adlı silahlı örgüt 2 Ağustos’ta, Musul’dan sonra Irak’ın kuzey doğusunda bulunan Musul’a bağlı Şengal (Sincar) kentini kuşatma altına aldı. Çoğunlukla Ezidi inancına mensup Kürt nüfusunun yaşadığı bu şehir, Musul’dan kaçan farklı etnik ve inançlarda birçok kişiye de ev sahipliği yapıyordu.
IŞİD saldırısı sebebiyle binlerce kişi Irak Kürdistanı şehirlerine ve Suriye’nin Rojava bölgesine kaçtı. Fakat bu şansı bulamayan yüz binlercesi, Şengal (Sincar) kentinin kuzeyindeki Şengal dağlarına doğru kaçmak zorunda kaldı. Şu an kuzey Irak'ta bulunan Uluslararası Af Örgütü Kıdemli Kriz Danışmanı Donatella Rovera, durumu şu şekilde özetledi: "Dağlarda sıkışıp kalmış olan siviller sadece IŞİD tarafından öldürülme ya da kaçırılma riski altında değil; aynı zamanda su, yiyecek ve tıbbi bakımdan da yoksunlar. Çaresiz bir şekilde insani yardıma ihtiyaçları var.” Özellikle çocuklar açlık, susuzluk ve dağdaki kötü koşullar nedeni ile büyük zorluklarla karşı karşıya. Bu koşullar nedeni ile hayatını kaybeden çocukların olduğu gelen bilgiler arasında. Örgütün kentteki kontrolü ele geçirmesiyle çoğu erkeklerden oluşan ama aralarında kadın ve çocukların da olduğu yüzlerce kayıp sivilin öldürüldüğü ya da kaçırıldığı öne sürülüyor.
Sincar'da IŞİD saldırıları yüzünden yerinden edilen Iraklılar 'çaresiz' bir şekilde yardıma muhtaç
Öte yandan 6 Ağustos 2014’te IŞİD, Irak Kürdistan Bölgesel Yönetimi’nin kontrolündeki Mahmur kenti ve Musul'un kuzeyinde bulunan ve çoğunluğu Ezidi olan Başika kasabasını da kontrolü altına aldı. IŞİD gece vakti Musul'un doğusuna ve kuzeyine ilerlerken, binlerce insan Irak Kürdistan'ı şehirleri Dohuk ve Erbil'e doğru kaçmak zorunda kaldı. Mahmur kentine beş kilometre uzaklıktaki Mahmur Mülteci Kampı da IŞİD’in hedefi haline geldi. Bu kampta 1990’lı yıllarda Türkiye’den kaçarak Irak’a sığınan yaklaşık 15 bin Türkiyeli Kürt mülteci yaşıyor. IŞİD saldırılarından hemen önce kamp boşaltılarak mülteciler Irak Kürdistanı’ndaki farklı bölgelere tahliye edildi.
Basın Açıklamaları
- İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprağı: Netanyahu, Gallant ve El Masri kendilerine isnat edilen savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlardan ötürü UCM’de adalet önüne çıkarılmalı
- Ukrayna: Rusya’nın savaş suçu kapsamına giren saldırılarında çocuklar öldürülmeye ve yaralanmaya devam ediyor
- ABD, İsrail’in insani yardımları engellemesine karşılık ABD yasalarını uygulamıyor
- Türkiye: “Etki ajanı” olarak bilinen yasa teklifinin geri çekilmesi sivil toplum için önemli bir kazanım
- Küresel: FIFA 2034 Dünya Kupası adaylık sürecini durdurmalı ve 2030 için güvenilir bir insan hakları stratejisi talep etmeli
- COP29: Liderler adil iklim finansmanı sağlamayı ve fosil yakıtlardan tamamen uzaklaşmayı taahhüt etmeli
- Uluslararası Af Örgütü ABD Başkanlığına seçilen Trump’ın ikinci döneminde de insan haklarını savunacak
- Türkiye: ‘Etki ajanı’ yasası olarak bilinen yasa teklifi sivil topluma yönelik bir saldırıdır ve reddedilmelidir