Türkiye: İnsan hakları savunucuları serbest bırakılmalı ve bu adaletsizliğe son verilmeli

  • İki yıldan uzun bir süre sonra savcının esas hakkındaki mütalaasını vermesi bekleniyor
  • Uluslararası Af Örgütü’nden bir heyet, UAÖ Türkiye Şubesi’nin eski yönetim kurulu başkanı ve direktörünün yargılandığı davanın duruşmasını izleyecek

Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi (UAÖ) Onursal Başkanı Taner Kılıç, eski direktörü İdil Eser ve diğer dokuz insan hakları savunucusunun yargılandığı davanın bir sonraki duruşması 9 Ekim 2019 tarihinde İstanbul’da görülecek. Duruşma öncesinde bir açıklama yayımlayan UAÖ, gözaltına alındıkları günden bu yana iki yıldan uzun bir süre geçen hak savunucularının kendilerine isnat edilen absürt suçlardan beraat ettirilmesi gerektiğini söyledi. 

UAÖ Türkiye Şubesi’nin Onursal Başkanı Taner Kılıç ile eski direktörü İdil Eser, diğer dokuz insan hakları savunucusu ile birlikte “terör örgütüne üye olmak” gibi asılsız suçlamalarla yargılanıyor.

UAÖ Genel Sekreteri Kumi Naidoo konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Kendilerine yöneltilen absürt suçlamaları kanıtlayabilecek en küçük bir kanıt kırıntısı olmaksızın iki yılı aşkın bir süredir yargılanan Taner ve diğer 10 insan hakları savunucusu beraat ettirilmeli, bu adaletsizliğe artık son verilmelidir” dedi. Naidoo, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Savcılık yetkilileri, sekiz duruşma boyunca, ceza gerektiren bir suç işlendiğini kanıtlayabilecek hiçbir güvenilir kanıt sunmadı. Buna rağmen, 11 insan hakları savunucusunun halen mahkumiyet tehlikesi ile karşı karşıya olması, Türkiye’de insan haklarını savunan herkes için bir uyarı niteliği taşıyor.” 

Taner Kılıç 14 aydan uzun bir süre cezaevinde tutulduktan sonra Ağustos 2018’de adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Diğer 10 insan hakları savunucusundan sekizi ise dörder ay cezaevinde tutulduktan sonra Ekim 2017’de adli kontrol şartıyla serbest bırakılmıştı. 

“Hayatlarını başkalarının haklarını savunmaya adayan Taner ve diğer 10 insan hakları savunucusu, Türkiye yetkililerinin sivil toplum üzerindeki sert baskıları sonucunda halen neler yaşandığının güçlü birer sembolüdür” diyen Kumi Naidoo, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Türkiye’deki insan hakları savunucuları ya cezaevlerinde tutuluyor ya da devamlı gözaltına alınma, yargılanma ve cezaevine gönderilme endişesi yaşıyor. Taner ve aynı davada yargılanan diğer 10 insan hakları savunucusu beraat etmeli, yalnızca insan haklarını savunduğu için cezaevinde tutulan herkes derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmalıdır.” 

İstanbul 35. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülecek olan duruşma saat 10:00’da başlayacak.  

UAÖ’nün kıdemli temsilcilerinden oluşan ve duruşmayı izlemek üzere dünyanın dört bir yanından İstanbul’a gelen uluslararası heyette UAÖ Birleşik Krallık Şubesi Kate Allen, UAÖ Norveç Şubesi Direktörü John Peder Egenaes, UAÖ İspanya Şubesi Direktörü Esteban Beltran ve UAÖ İsveç Şubesi Direktörü Anna Lindenfors yer alıyor.

Arka Plan

Savcılık, yargılamanın devam ettiği iki yıldan uzun bir süre boyunca, ‘terörle’ ilgili olmak bir yana, ceza gerektiren herhangi bir suç işlendiğine ilişkin bile hiçbir kanıt sunmadı.

11 kişiden herhangi biri hakkında mahkumiyet kararı verilmesi, insan hakları aktivizminin suç haline getirildiğini bir kez daha ve çok açık bir şekilde ortaya koyacak. Bu davada yargılanan insan hakları savunucuları arasında avukat olanlar (Taner, Nalan ve Şeyhmus), terörle bağlantılı bir suçtan mahkum edildikleri takdirde avukatlık ruhsatlarını kaybetme riski ile karşı karşıya kalabilirler. 

Taner’e yönelik temel suçlama, Taner’in cep telefonunda ByLock uygulamasını bulundurduğu iddiasına dayanıyordu. Hak savunucularının gözaltına alınmasının üzerinden aylar geçtikten sonra, Haziran 2018’de 15 sayfalık bir polis raporu mahkemeye sunuldu. Rapor, Taner Kılıç’ın telefonunda ByLock olduğuna ilişkin hiçbir kanıtın bulunmadığını gösterdi.

UAÖ’nün de incelediği polis raporu, Taner Kılıç’ın dizüstü bilgisayarı, cep telefonu, üç adet harici belleği ile bir SIM kart ve bir hafıza kartı üzerinde adli inceleme yapıldığını gösteriyor. 

ByLock uygulaması, silinmiş olan uygulamalar da dahil olmak üzere telefonda bulunanlar listesinde görünmüyor. Bu bulgu, daha önce mahkemeye sunulan bağımsız dört adli tıp raporunu doğruluyor. Adli tıp raporlarının hepsi, Taner’in ByLock uygulamasını indirdiğine veya kullandığına ilişkin hiçbir kanıt olmadığını tespit etmişti.