Tahir Elçi Davası

Diyarbakır Barosu, 28 Kasım 2015’te bir basın açıklaması düzenledi. Saat 10.30 sularında Baro Başkanı Tahir Elçi tarafından yapılan açıklamada, Türkiye toplumunun Afganistan, Irak ve Suriye’deki insanlığın tarihi mirasına yönelik bombalamaları kederle izlediği vurgulandı; çatışmaların bu kez de Diyarbakır’ın tarihi mirasına zarar verdiği ifade edildi. Açıklamanın ardından saat 11:00 sularında Tahir Elçi, Sur sakinleriyle konuşmaya başladığı sırada silah sesleri duyuldu. Çıkan çatışma sırasında Tahir Elçi vurularak öldürüldü.

Arka Plan Bilgisi  

Barış süreci kapsamında Türkiye devleti ile PKK arasında iki yıldır devam eden ateşkes, Temmuz 2015’te sona erdi. Barış sürecinin son bulmasının ardından, on yıllardır çoğunlukla kırsal alanlarda süren silahlı çatışmalar kent merkezilerine taşındı. 11 Aralık 2015’te ilan edilen daimî sokağa çıkma yasağının ardından, kent merkezlerinde devlet güçleri ile PKK/YDG-H arasında ağır silahların kullanıldığı çatışmalarda birçok kişi yaşamını yitirdi ve çeşitli yapılar zarar gördü.

Çatışmalar sürerken zarar gören yapılardan birinin, Sur ilçesindeki 16. yüzyıl yapısı Şeyh Mutahhar Cami’nin yanında bulunan Dört Ayaklı Minare olduğu 26 Kasım 2015’te basında yer alan haberlerle ortaya çıktı.

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, 14 Ekim 2015’te bir televizyon programında yaptığı konuşmanın ardından hedef gösterilmeye başlandı. Gözaltına alınan Elçi hakkında soruşturma açıldı ve hakkında hızlıca bir iddianame hazırlandı. Bu süreçte Tahir Elçi hedef haline geldi; ölüm tehditleri almaya başladı.

Diyarbakır Barosu’nun Basın Açıklaması

Diyarbakır Barosu, 28 Kasım 2015’te bir basın açıklaması düzenledi. Saat 10.30 sularında Baro Başkanı Tahir Elçi tarafından yapılan açıklamada, Türkiye toplumunun Afganistan, Irak ve Suriye’deki insanlığın tarihi mirasına yönelik bombalamaları kederle izlediği vurgulandı; çatışmaların bu kez de Diyarbakır’ın tarihi mirasına zarar verdiği ifade edildi:

“Diyarbakır deyince zihinlerimizde en çok canlanan Dört Ayaklı Minare’yi, şu anda gördüğünüz gibi, ayağından vurdular. Tarihi minare insanlığa sesleniyor, ‘Beni ayağımdan vurdular. Ne savaşlar ne felaketler gördüm ama böyle ihanet görmedim’ diyor bize.”

Minaredeki tahribatı basın mensuplarına gösteren Tahir Elçi, çatışmaların Diyarbakır’ın tarihi mirasından uzak tutulması çağrısı yaptı:

“Biz Diyarbakır Barosu olarak tarihi değerlerimize, tarihi eserlerimize, insanlığın bin yıllık emeğine, birikimine bu kadim şehirde sahip çıkalım. Biz bu tarihi bölgede birçok medeniyete beşiklik etmiş, ev sahipliği yapmış bu kadim bölgede; insanlığın bu ortak mekanında; Bu kadim bölgede, insanlığın bu ortak mekanında silah, çatışma, operasyon istemiyoruz. Savaşlar, silahlar, operasyonlar bu alandan uzak olsun diyoruz.”

Açıklamanın ardından saat 11:00 sularında Tahir Elçi, Sur sakinleriyle konuşmaya başladığı sırada silah sesleri duyuldu.

Elçi’nin Vurularak Öldürülmesi

Açıklamanın yapıldığı sıralarda, 27 Kasım 2015’te üç polis memurunun yaralandığı saldırıyla ilişkili olduğu düşünülen ve PKK militanı olduğu iddia edilen bir kişi de dahil olmak üzere iki yolcu bulunan bir taksi, Diyarbakır İl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesinde görevli polisler tarafından takip ediliyordu.

Tahir Elçi’nin avukatlarla ve Sur sakinleriyle birlikte hala Yenikapı Sokak’ta Dört Ayaklı Minare’nin yanında bulunduğu sırada, takip edilen taksi sokağın başında durdu. İstihbarat şube tarafından verilen bilgi üzerine, basın açıklaması için sokağın başında görevlendirilmiş Terörle Mücadele Şubesine bağlı ekipler bir operasyon gerçekleştirdi. Ticari taksiye yanaşan üç polisten ikisi, araç içindeki iki yolcu tarafından silahla vurularak öldürüldü.

Tahir Elçi’ye yaklaşık 90 metre mesafedeki taksiden çıkan kişiler, Yenikapı Sokağa girip Elçi’nin de aralarında yer aldığı; avukatlar, mahalle sakinleri, gazeteciler ve basın açıklaması için gelen Terörle Mücadele Şube, İstihbarat Şube, Güvenlik Şube ve Foto Film Şube polislerinin olduğu yöne doğru koşarak kaçtılar; bu sırada etrafa ateş etmeye devam ettiler. Aynı anda, silah seslerini duyan basın açıklamasında görevli polisler, kendilerine doğru koşan ve Tahir Elçi’nin yanından geçen iki silahlı saldırgana ateş ettiler. Olay sırasında Tahir Elçi ensesinden vurularak hayatını kaybetti.

Soruşturma Süreci

Tahir Elçi’nin ensesinden vurularak hayatını kaybettiği 28 Kasım günü konu ile ilgili soruşturma açıldığı Diyarbakır Valiliği’nin internet sitesinden duyuruldu.  “Sur’da Çatışma” başlığıyla paylaşılan duyuruda, “Diyarbakır Barosu tarafından bir basın açıklaması programı yapıldığı esnada güvenlik görevlilerimize saldırıda bulunulmuş; bu saldırıda 1 polis memurumuz şehit olmuş, 2 polis memurumuz da yaralanmıştır. Olay sırasında ve akabinde aynı yerde meydana gelen çatışmada, Diyarbakır Baro Başkanı Tahir ELÇİ hayatını yitirmiştir.” ifadelerine yer verildi.

Aynı gün İçişleri Bakanlığı internet sitesinde bir basın açıklaması yayınlandı. “Bugün Diyarbakır’ın Sur ilçesinde yaşanan olaylar” olarak çerçevelendirilen açıklamada, “hadisenin safahatına ilişkin” bazı bilgiler kamuoyuyla paylaşıldı. Bir gün önce devriye görevi yapmakta olan güvenlik güçlerine PKK militanlarının yaptığı saldırıyla ilgili yapılan parmak izi inceleme çalışmaları neticesinde bir kişinin kimliğinin tespit edildiği, çeşitli silah ve mühimmatın ele geçirildiği ifade edildi.

Açıklamada, bir gün önceki saldırıyı gerçekleştiren militanlara yönelik istihbarat çalışmaları neticesinde bir militanın ertesi gün Sur’a eylem amaçlı gideceğinin öğrenildiği, konuyu ilgili birimlerle paylaşarak “muhtemel bir eyleminin önlenmesi amacıyla tüm birimlerin uyarıldığı” ifade edildi.

Bakanlığın açıklamasının devamında; bir ticari taksinin (Tahir Elçi’nin basın açıklaması gerçekleştirdiği kalabalığa yakın mesafede) “10.50 sıralarında Suriçi Balıkçılarbaşı noktasında Terörle Mücadele ekibi tarafından durdurularak kontrol yapılmak üzere harekete geçildiği sırada” içinde bulunan militanlar tarafından açılan ateş neticesinde iki güvenlik görevlisinin hayatını kaybettiği, bir güvenlik görevlisinin yaralandığı söylenerek Tahir Elçi’nin ölümüne değinildi:

“Silahlı saldırı sonrası terör örgütü mensupları olay yerinden yaya olarak kaçarken, olay yerine yaklaşık 100 metre uzaklıkta bulanan 4 ayaklı minare olarak bilinen yerde Diyarbakır Barosu Başkanı ve mensuplarının basın açıklaması yaptığı sokakta, basın açıklamasının güvenliğini sağlayan polislerle teröristler arasında çatışma çıkmış, çıkan çatışmada olay mahallinde bulunan Diyarbakır Baro Başkanı Tahir ELÇİ hayatını kaybetmiştir.”

Açıklamada ayrıca, “çatışma esnasında” olay yerinde bulunan bir basın mensubunun ateşli silahlarla elinden vurularak, bir basın mensubunun da “arbede esnasında omuzundan hafif şekilde” yaralandığı bilgisine yer verildi.

Bakanlık; saat 13.00 itibariyle Sur ilçesinde sokağa çıkma yasağı ilan edildiğini ve görevlendirilen iki Mülkiye Başmüfettişi ve iki Polis Müfettişi’nin incelemelerine başladığını duyurdu.

Olay Yeri İnceleme

Bakanlığın yaptığı açıklamada olay günü saat 14.30 sıralarında Cumhuriyet Başsavcısı, Olay Yeri İnceleme ekipleri ve avukatlarla birlikte yola çıkıldığında çevre güvenliğini sağlamak üzere giden güvenlik görevlilerine beş ayrı noktadan roket atılmış ve heyete uzun namlulu silahlarla ateş edildiği ve dört polis memurunun hafif yaralandığı ifade edildi.

İçişleri Bakanlığı Sur’da bulunan militanların olay yerine bilinçli olarak zarar verdiğini ileri sürerek, heyetin Tahir Elçi’nin hayatını kaybettiği noktada sağlıklı bir olay yeri incelemesi yapamadan ayrılmak zorunda kaldığını ifade etti. Açıklamada bölgeye intikal eden emniyet güçleri ile örgüt mensupları arasında sıcak çatışmaların devam ettiği söylendi.

“Olayın en kısa süre içinde aydınlatılması ve faillerin bulunarak yargıya teslim edilmesi için gereken her şey yapılmaktadır.” 28 Kasım 2015, İçişleri Bakanlığı

Basında yer alan bilgilere göre Elçi’nin vurulmasından itibaren geçen altı gün içinde Olay Yeri İnceleme dört kez olay yeri incelemesi yapma girişiminde bulunsa da, silah sesleri nedeniyle olay yeri incelemesinin tamamlanamadı.

Forensic Architecture Raporu

Diyarbakır Barosu; açık kaynak araştırmaları, dijital modellemeler, mimari ve mekânsal analizler yapan Londra Üniversitesi’nin Forensic Arhitecture (FA)kurumuna Tahir Elçi’nin hayatını kaybettiği olayın failinin aydınlatılmasına için başvurdu. İnsan hakları ihlalleri, kurumsal şiddet ve çevresel yıkım hakkında çalışan FA, Tahir Elçi hakkındaki raporunu soruşturmanın hala devam ettiği 13 Aralık 2018 tarihinde yayımladı. Raporda, FA Londra Üniversitesi Goldsmiths Koleji bünyesinde çalışan bir araştırma ajansıdır. Ekip mimarlar, bilim insanları, akademisyenler, basın uzmanları, sinemacılar, teknoloji uzmanları ve diğer uzman profesyoneller”den oluşan “Londra Üniversitesi Goldsmiths Koleji bünyesinde çalışan bir araştırma ajansı” olarak tanımlanıyor. FA ekibinin mimarlar, bilim insanları, akademisyenler, basın uzmanları, sinemacılar, teknoloji uzmanları ve diğer uzman profesyonellerden oluştuğu ifade edildi. Raporda baronun FA’dan aşağıdaki konuları açığa kavuşturmanın mümkün olup olmadığını belirlemesinin istendiği belirtildi:

  • Elçi’nin öldürdüğü zamanı tespit etmek,
  • Öldürücü atışı yapmış olabilecek bireyleri tespit etmek,
  • Tahir Elçi’nin Yenikapı Sokak’ın dışında bir yerden ateşlenen uzun namlulu bir silahla vurulmuş olup olmayacağını belirlemek,
  • Yenikapı Sokak’tan koşarak geçen PKK mensuplarını Elçi’nin öldürülmesinde şüpheli olarak
    değerlendirmek gerekip gerekmediğini belirlemek, gerekiyorsa hangisinin şüpheli sıfatı
    taşıyabileceğini saptamak,
  • Yenikapı Sokak’taki polis memurlarının Elçi’nin öldürülmesinde şüpheli olarak değerlendirmeleri gerekip gerekmediğini belirlemek, gerekiyorsa hangilerinin şüpheli sıfatı
    taşıyabileceğini saptamak,
  • Vurulmasının ardından Elçi’ye yeterli tıbbi yardımda bulunma çabasının gerçekleşip
    gerçekleşmediğini saptamak.

Forensic Architecture raporunda; soruşturma dosyasındaki tanık ifadeleri, olay anına ait altı görüntü, dava dosyasındaki rapor ve tutanaklar, Diyarbakır Mimarlar Odası’nı tarafından olayın gerçekleştiği sokağın Şubat 2014 tarihli mimari çizimlerinin kullanıldığını ifade etti. Basın açıklamasında çok sayıda kamera bulunmasına rağmen hiçbiri Elçi’nin tam vurulduğu anı görsel olarak kayda geçmemiştir” denilen raporda; “videolardaki görüntü kayıtları polis memurlarının tabancalarını ateşlediklerine dair açık ve net görsel delil sunmaktadır, ses kayıtları ise görüntüsü bulunmayan atışların ses profillerini kaydetmiştir” ifadelerine yer verildi.

Rapordan Bulgular

Olay anına ait görüntü ve seslerin eş zamanlı hale getirilerek analiz edilmesine dayanan raporda; A, C ve D olarak kodlanan polis memurlarının “Tahir Elçi yönünde (farklı engel seviyelerine sahip) doğrudan ateş hatları bulunmaktadır ve dolayısıyla her birinin Elçi’yi vurmuş olması ihtimal dahilindedir” ifadelerine yer verildi. Ayrıca, polis C.’nin Tahir Elçi’ye doğru engelsiz bir ateş hattına sahip” tek memur olduğu belirtildi.

Raporun sonuç kısmında aşağıdaki bulgulara yer aldı:

  • “Tahir Elçi 28 Kasım 2015 tarihinde, saat yaklaşık 10.55’te, 7 saniye 12 karelik (7:12) bir süre
    diliminde tek bir mermiyle vurularak öldürülmüştür.
  • PKK mensuplarından ikisi de öldürücü atışı yapmamış görünmektedir.
  • Araştırmaya konu olan zaman aralığında yapılan bütün atışların benzer ses profilleri vardır.
    Bu süre içinde kayda değer derecede uzak bir mesafeden uzun namlulu bir silahın ateşlendiğine dair herhangi bir işitsel delil yoktur.
  • Üç polis memurunun (A, C ve D) Elçi’ye yönelik doğrudan bir ateş hattı vardır ve silahlarını
    birden çok kere ateşledikleri görülmektedir. Aralarında polis memuru C., Elçi’ye yönelik açık
    ve engelsiz bir ateş hattıyla silahını ateşleyen tek memurdur.”

“Araştırma olay yerindeki polis memurlarından kesin olarak hangisinin Elçi’nin ölümünden sorumlu olduğunu tespit etmemekle birlikte, kuvvetli suç şüphesi altında olan polis memurlarını saptamıştır. Öldürücü atışın Elçi’yi vurma kastıyla yapılmış olup olmadığının saptanması araştırmanın kapsamı dışındadır.”

Dava Süreci

İddianame

Tahir Elçi’nin öldürülmesi olayına ilişkin iddianame olaydan yaklaşık dört buçuk yıl sonra 20 Mart 2020’de tamamlandı. Düzenlenen tek iddianamede Tahir Elçi’nin ölümüne sebep olan zanlılar ile olay günü hayatını kaybeden iki polis memurunun cinayet zanlıları hakkında ceza istendi. İddianamede bir polis memuru hem “müşteki” hem de Elçi’nin öldürülmesi olayıyla ilgili olarak “şüpheli” olarak yer aldı. İki polis memuru doğrudan şüpheli olarak iddianamede yer aldı.

İddianamede şüpheli sıfatıyla yer alan üç polis memurunu hakkında Elçi’nin ölümü ile ilgili “Bilinçli Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme” suçlamasıyla ceza istendi. Ayrıca, olay yerinden koşarak kaçan iki militandan biri hakkında iki polis memurunun ölümü ile ilgili “Kasten Öldürme” ve “Ülkenin Bütünlüğünü Bozma” suçlamalarıyla ceza istendi. Militan hakkında Elçi’nin ölümüne dair “Olası Kastla Öldürme” suçlamasıyla ceza istendi.

Forensic Architecture raporunun sonuç kısmındaki bulgular iddianamede yer aldı.

İddianamede polisler hakkında Tahir Elçi’nin ölümüyle ilgili ceza istenen kısımda şu ifadeler kullanıldı:

“Polis memurları M.S, F.T. ve S. T’nin [1] , (…) terör örgütü üyelerini etkisiz hale getirmek için görevlerinin icrası kapsamında silah kullandıkları, terör örgütü üyelerinin kaçış güzergahına doğru ateş etmeye devam ettikleri, terör örgütü üyelerinin kaçış güzergahının, maktül Tahir ELÇİ'nin bulunduğu yön olduğu, dolayısıyla polis memurları M. S., F. T. ve S. T.’nin, Tahir ELÇİ'nin bulunduğu yöne doğru ateş ettikleri, amaçlarının kaçmaya çalışan ve olayda silah kullanan terör örgütü üyelerini etkisiz hale getirmek olduğu, M.S., F. T. ve S. T'nin, silahlarıyla terör örgütü üyelerine doğru ateş ettikleri esnada, mesleki tecrübe ve yetenekleri ile kaçan terör örgütü üyelerini etkisiz hale getirecekleri ve olayda başka bir şahsa zarar vermeyecekleri inanç ve düşüncesiyle hareket ettikleri, maktül Tahir ELÇİ’nin ölümü şeklinde gerçekleşen neticeyi istemedikleri kabul edilmiştir.”

Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi 27 Mart 2020’de iddianameyi kabul etti.


[1] Metnin orijinalinde bulunan isimler burada gizlenmiştir.

1. Duruşma

Tahir Elçi'nin öldürülmesinden yaklaşık 5 yıl sonra 21 Ekim 2020 günü saat 10:00’da Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görülmesi beklenen davanın ilk duruşması için Tahir Elçi’nin arkadaşları, Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden avukatlar, gazeteciler ve sivil toplum temsilcileri Diyarbakır Adliyesi’ne geldi. Pandemi önlemleri nedeniyle duruşma salonuna kısıtlı sayıda insan alacağı belirtildi. Saat 10:45’te izleyiciler içeriye alındı. Birçok gazeteci ve sivil toplum örgütü temsilcisi duruşma salonuna giremedi. Mahkeme heyetinin salonda yerini almasının ardından planlan saatten yaklaşık 75 dakika sonra duruşma başladı.

İzleyiciler ve avukatlardan en az 10 metre uzakta bulunan 49 inç boyutundaki ekranda 20 kareye bölünmüş bir görüntü üzerinden SEGBİS bağlantısında yüzleri seçilemeyen sanık polislerin kimlik tespiti yapıldı. Sanıkların görüntüsünün hakim veya savcılar tarafından görülüp görülemediği de şüpheliydi. Mahkeme başkanının iddianameyi özetlemesinin ardından, iddia makamı iddianameyi özetledi. Sanıkların sorgusuna geçilmesinden önce davaya katılma talepleri olan avukatlar taleplerini iletti. Mahkeme başkanı önce sorgunun gerçekleştirilmesi gerektiğini belirterek devam etmek isteyince katılma talebi olan avukatlar taleplerini yineledi fakat talep kabul edilmedi.

Tahir Elçi’nin eşi müşteki Türkan Elçi'nin avukatları SEGBİS kullanımının istisnai bir durum olduğunu hatırlattı ve başvurulara rağmen tüm sanık polislerin SEGBİS ile dinlenilmesine karar verildiğini belirterek itirazda bulundu. Mahkeme başkanı sanık polislere duruşmalara Diyarbakır’da fiziki olarak katılmak isteyip istemediklerini sordu. Üç sanık polis memuru da duruşmalara bulundukları şehirden SEGBİS ile katılmak istediklerini söyledi.

Türkan Elçi’nin vekili Av. Orhan Kemal Cengiz söz alarak iddianameyi olumlu karşılasalar da yetersiz bulduklarını ifade etti:

“İki militan sokağa girdi öldürüldü diyerek hikaye basitleştiriliyor. Tahir Elçi’nin hedef gösterilmesi, korunmaması… Müsaade edin biz davayı nasıl görüyoruz anlatalım.”

Mahkeme heyetinin sanıkların SEGBİS ile dinlenmesi konusundaki itirazları kabul etmemesi üzerine Elçi’nin avukatları kendilerinin SEGBİS bağlantısının gerçekleştirildiği illerdeki duruşma salonlarında hazır bulunabileceklerini ilettiler.

Elçi’nin vekillerinden Av. Tuğçe Duygu Köksal söz isteyerek SEGBİS kullanımına dair Anayasa Mahkemesinin Şehrivan Çoban ve Emrah Yayla kararlarına değindi. Mahkeme başkanı ilgili kararların kendilerine sunulmasını isteyerek duruşmaya 10 dakika ara verdi.

Aranın ardından, Mahkeme başkanı, iddia makamına SEGBİS ve katılma taleplerine dair görüşlerini sordu. İddia makamı, CMK gereğince davaya katılma taleplerinin savunmaların ardından alınmasının gerektiğini ve sanıkların duruşma salonuna getirilmesinin ise yüklenen suçların alt sınırı nedeniyle gerekmediğini belirterek, SEGBİS ile devam edilebileceğini belirtti.

Mahkeme heyeti, müşteki avukatlarının katılma taleplerinin savunmadan önce alınmasına ve sanıkların fiziki olarak duruşma salonuna getirilmelerine dair taleplerin oy birliği ile reddine karar verdi.

Türkan Elçi vekili Av. Erkan Şenses söz isteyerek, SEGBİS ekranlarının en az 15 metre uzakta olduğunu belirtti ve sanıkları göremediklerini ifade etti. Sorgu sırasında sanıklar ile aynı yerde bulunmayı talep ederek, bir ay önce konuda iletilen yazılı talebin karara bağlanmadığını söyledi.

SEGBİS bağlantısına dair tartışmalar avukatların, sanıkların yanında naip hakim bulunup bulunmadığına dair sorusuyla devam etti. Mahkeme başkanı sanıklara seslenmesine rağmen hiçbir cevap alamadı. Bunun üzerine çeşitli yollarla kurulan iletişim ile salonlarda naip hakim bulunmadığı anlaşıldı. SEGBİS üzerinden yapılacak bir yargılamanın sağlıksız olacağına dair itirazlarının net olmayan görüntüler ve ses bağlantısındaki sorunlar nedeniyle doğrulandığının kayda geçirilmesini talep etti.

Avukatların ses ve görüntü sorunu bulunması ve kimlik tespitini yapabilecek naip hakim de bulunmaması konusundaki itirazlarını sürdürmelerine rağmen mahkeme başkanı SEGBİS ile naip hakim bulunmadan sanıkların dinlenilmesinin usule aykırılık taşımadığını belirterek naip hakim bulundurulması talebini reddetmeye dair ara karar verdi. Avukatlar, sanıkların kimliklerini tespit edecek bir hakim bulunmadığını belirterek sorgunun bir sonraki duruşmada yapılmasını talep etti. Sanık sorgularının bir sonraki duruşmaya ertelenmesi talepleri yerinde görülmeyerek mahkeme heyeti başkanı tarafından reddedildi.

Avukatlar mahkeme başkanının, mahkeme heyeti ile müzakere etmeden tek başına karar yazdırması üzerine itirazda bulundu. Mahkeme heyeti duyuru yapmadan kısa süre yerini terk etti ve salona geri döndü.

Mahkeme heyetinin salona dönmesinin ardından avukatlar tekrar söz istedi. Mahkeme heyeti başkanı sorguya devam edeceğini belirtti. Avukatların ısrarı üzerine avukatlara söz verildi. Avukatlar hakimin duruşmadaki tavrını uygun bulmadıklarını belirleterek, duruşmanın hukuka aykırı şekilde bitirilmek istendiğini söyledi. Bu adaletsizliğin parçası olmak istemediklerini söyleyerek duruşmaya ara verilmesini talep etti. Saat 13:15’te duruşmaya saat 14:00’a kadar ara verildi.

Saat 14:40’ta mahkeme heyeti salondaki yerini aldı. Mahkeme başkanı avukatlara söz vermeyerek savunmaların alınmasına geçileceğini ve söz istemeden söz alan avukatlar hakkında duruşmanın düzenine dair işlem yapılacağını söyledi.

Bunun üzerine Türkan Elçi söze girdi:

“Ben bir stajyer avukat olarak bu dilekçeyi yazdım. 5 yıldır bekliyorum. Benim duruşumu takip etmiş olmanız lazım. İki dakikanızı ayırıp benim duygularımı dinlerseniz kararınız değişecektir. Ben bugün buraya gelirken adalete güvenim vardı. Adalete güvenim var. Adalete inanan bir insan ile 21 yıl evli kaldım. Hukuk dışında bir yol tanımıyorum. Bana 1 dakika ayırarak bu satırları okursanız, benim düşüncemi anlayacaksınız.”

Mahkeme heyeti başkanı Türkan Elçi’nin talebini, sanıkların savunmasının alınması ardından dinleyeceğini söyledi. Türkan Elçi bunu kabul etmediğini belirtti. Mahkeme başkanının Türkan Elçi’yi uyarmasının ardından, avukatlar mahkeme heyetini reddettiklerini belirtti.

Mahkeme başkanı izin alınmadan konuştukları gerekçesiyle duruşma düzenini bozdukları iddiasıyla işlem gerçekleştirmek için avukatların adını yazdırmaya başladı. Reddi hakim talebinde bulunan avukatların talebi değerlendirilmedi. Avukatların izinsiz konuşmalarının kayıt altına alınmasına ve dışarı çıkartılmasına karar verildi. Bunun üzerine duruşma salonunun iki kapısından da salona polisler girdi. Avukatlar mahkeme heyetinin reddedilmesi talebi karara bağlanmada duruşmanın devam edemeyeceğini söyledi. Avukatların ısrarlı itirazları devam ederken Diyarbakır Barosu eski başkanı Av. Mehmet Emin Aktar, adil bir yargılanma yapılmadığını belirterek reddi hakim ile heyeti reddettiklerini bildirdi. Elçi’nin vekillerinden Av. Erkan Şenses ekledi:

“Avukatlar mahkemenin emir eri değildir heyetinizi reddediyoruz.”

Mahkeme heyeti avukatları salondan çıkartmaktan vazgeçti fakat bu karar değişikliğini beyan etmedi. Ardından sırayla söz alan avukatlar reddi hakim taleplerini iletti.  Mahkeme heyeti avukatların reddi hakim taleplerinin ardından müzakere etmek için 15:20 itibarıyla salondan ayrıldı ve 20 dakika sonra geri döndü. Mahkeme başkanı, tüm heyetin mi yoksa sadece mahkeme başkanının mı reddedildiğini sordu. Av. Mehmet Emin Aktar, heyet üyelerinin tek tek her biri için ret talepleri olduğunu açıkladı.

Mahkeme heyeti ret talebinin değerlendirilmesi için Diyarbakır 11. ACM’ye müzekkere yazılmasına ve taleple ilgili karar verilmesinin istenmesine, bu nedenle duruşmanın 3 Mart 2021 saat 10:00’a bırakılmasına karar verdi.

2. Duruşma

Saat 3 Mart 2021 saat 10:00’da başlaması beklenen duruşma, 10:37 itibarıyla başladı. Duruşma salonuna pandemi önlemleri kapsamında kısıtlı sayıda insan alındı. Tahir Elçi’nin iki abisi ve akrabalarının yanı sıra, Türkiye’nin çeşitli şehirlerinden gelen avukatlar, baro başkanları, milletvekilleri, sivil toplum temsilcileri ve gazeteciler salonda yer bulabildi. İzin verilen kişi sınırı nedeniyle içeriye giremeyen izleyiciler oldu.

İlk duruşmada SEGBİS sistemi sanıkların kimlik tespitini imkansız hale getirmişti. İzleyiciler ve avukatlardan en az 10 metre uzakta bulunan 49 inçlik ekran 20 kareye bölünmüştü ve bu karelerde bulunan sanıkların kim kimliğini tespit etmek mümkün değildi. Mahkeme heyeti SEGBİS kullanımında diretse de, ses bağlantısının da olmadığı fark edilmişti.  İkinci duruşmada da sanıklar Diyarbakır’a getirilmedi fakat SEGBİS’te görüntülerin seçilebilmesi için projeksiyon cihazıyla daha geniş bir perdeye görüntüler yansıtıldı. Bununla birlikte ses sıkıntıları eskisi kadar olmasa da yaşanmaya devam etti.

Olay sırasında polis memuru olarak olay yerinde bulunan üç sanık, Hassa, Elazığ ve Malatya adliyelerinden bağlandı. SEGBİS üzerinden sanıkların kimlik tespiti yapıldı. Mahkeme Başkanı, ilk duruşmada verdikleri karardan döndüklerini belirterek katılma taleplerini almaya başladı. Tahir Elçi'nin eşi ve müşteki Türkan Elçi söz aldı. SEGBİS ile bağlanılan salonlara sesin ulaşmadığı ortaya çıkınca Türkan Elçi'nin konuşması durduruldu. Sorun çözülünce Türkan Elçi konuşmasını yapmaya başladı:

“132 gün önce adalet makamı addedilen makamınıza saygımız var diye anlatacaktık fakat makamınız bizleri salondan atmaya kalktı. Benim gibi bir mağduru dışarı atmak kolaydır çünkü arkanızda bu mülkün gücü var, bizimse arkamızda ne devletin ne devlerin gücü var. Hakimin kendisini devlet memuru olarak görüp sanık sandalyesindeki polisleri koruduğunu hissetmesi ve hissettirmesi tarafsızlığına zarar verir. Yargıcın tarafsız olması kadar tarafsız gözükmesi de önem arz eder.”

Türkan Elçi şikayetçi olduğunu ve katılma talebi olduğunu belirterek konuşmasını sonlandırdı. Ardından Tahir Elçi'nin kardeşleri Ömer Elçi ve Mehmet Elçi şikayetçi olduklarını bildirerek katılma taleplerini sundu.

Türkan Elçi vekillerinden Av. Beydağ Tıraş Öneri avukatların katılma talebini iletti:

“Diyarbakır Baro başkanı Tahir Elçi'nin, Türkan Elçi'nin ve çocuklarının dostlarıyız ve avukatlarıyız. Bu nedenle katılma talebinde bulunuyoruz.”

Av. Benan Molu söz aldı:

“Ağır ve sistematik insan hakları ihlallerinin cezasız kalmaması için bunları mahkemeye taşıyan, Af Örgütü gibi, TİHV gibi insan hakları örgütlerinin üyesi olan Tahir Elçi'nin davasının cezasızlıkla sonuçlanmaması için davaya katılmak istiyoruz.

Silahlı çatışmaya girdiği bilinen, haklarında istihbarat raporları bulunan 2 örgüt militanına yönelik operasyon usulüne uygun düzenlenmedi. Devlet sadece Elçi'nin değil, öldürülen polis memurlarının da yaşam hakkını koruma yükümlülüğünü yerine getirmedi.”

Av. Benan Molu, soruşturma sürecinde olay yeri incelemesinin yapılmaması, şüpheli polis memurlarının uzun süre görmezden gelinmesi ve Forensics Architecture 2018'te raporunu yayınlayana kadar polislerin ifadesinin alınmaması gibi sorunlara dikkat çekti.

Diyarbakır, Van, Gaziantep, Mardin, Şanlıurfa, Şırnak ve Ankara Barolarının yanı sıra Tahir Elçi Vakfı, İnsan Hakları Gündemi Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı, Özgürlük için Hukukçular Derneği, Çağdaş Hukukçular Derneği ve İnsan Hakları Derneği katılma taleplerini iletti.

Katılma talepleri iddia makamına ve sanıklara soruldu. Sanıklar takdiri mahkemeye bırakırken savcı, Türkan Elçi, Ömer Elçi, Mehmet Elçi ve Diyarbakır Barosu dışındaki katılma taleplerinin reddini talep etti.

Tahir Elçi'nin öldürülmesinden doğrudan zarar gördükleri gerekçesiyle Türkan Elçi, Ömer Elçi ve Mehmet Elçi'nin yanı sıra Diyarbakır Barosu'nun katılma talepleri kabul edildi. Geri kalan katılma talepleri savcının talep ettiği şekilde reddedildi. 

Sanık ve müşteki polis memuru Sinan Tabur, olay günü silah seslerini duyunca silahını hazırlayıp sokağa giren 2 kişiye ateş ettiğini, örgüt militanlarından birinin ateş etmesi nedeniyle karın boşluğundan vurulduğunu ve yere çöktüğünü ifade etti.  Tahir Elçi'nin bulunduğu yeri bulunduğu yerden görmediğini ve sadece hedef alarak ateş ettiğini, yan tarafında araç bulunduğunu aktarmasının ardından yaralanmasıyla ilgili katılma talebinde bulundu.

Sinan Tabur, sorular üzerine 6 el ateş ettiğini, yaralandıktan sonra ateş etmediğini, kendisinin örgüt militanlarını görmeden önce iki polis memurunun öldürüldüğünden haberi olmadığını söyledi. Sokakta istihbarat şubeden bildiği kimseyi görmediğini ama tüm sivil polisleri tanımadığını, kendisinin bulunduğu yerden Tahir Elçi'ye doğru ateş edemeyeceğini söyledi. Kendisinin tecrübeli bir polis olduğunu, vurulduktan sonra dengesini kaybettiğini ve o şekilde ateş etmeyeceğini ve etmediğini söyledi.

Tabur, güvenlik şube dışındaki şubelerin basın açıklamalarını takip edip etmediği sorusuna terörle mücadele ve istihbarat şubelerinin de genelde geldiğini ama diğer şubelerin çalışma usullerini bilmediğini söyledi. Olay sonrası idari soruşturma geçirmediğini belirten Tabur, sivillerin korunması için bir önlem alınıp alınmadığı sorusuna “Meydandaki silah seslerinden sonra sokak boşaldı zaten. Ben de yakın mesafeden örgüt militanına ateş ettim.” cevabını verdi.

Sinan Tabur müdafii, müvekkilinin militanlara ateş etmesinin Tahir Elçi’nin katili olduğu anlamına gelmediğini belirttikten sonra Tabur’un Forensics Architecture’un raporuyla sanık durumuna geldiğini belirterek “İngiltere'deki laboratuvarın hükümetimiz lehine bir rapor hazırlamayacağını biliyorsunuz.“ dedi.

Sanık polis memuru Mesut Sevgi ifadesinde Kürtçe konuşmalar olursa tercüme etmek üzere orada bulunduğunu, silah seslerini duyunca silahını çektiğini, ateş almayınca düzeltip kaçan militanların ayaklarına doğru ateş ettiğini çünkü gelenin kim olduğunu bilmediğini söyledi. Ateş ettiği kişinin Tahir Elçi’den uzak şekilde duvar dibinden koştuğunu söyleyen Sevgi, “Biz böyle olaylar için orada olmuyoruz, basın açıklamasını takip ederiz, basın açıklamasının bir kopyasını rica eder gideriz.” dedi. 

Sevgi sözlerine şöyle devam etti: “Tahir Elçi benim arkamda kalıyordu, biz sadece [koşan] şahsa bakıyorduk. Mermim bitti, şarjörüm yoktu başka arkadaşın silahını aldım. Kimse rahmetli başkana müdahale etmedi ama ambulans ve silah istedik bağırarak. Sıcak çatışma vardı.” 

Mahkeme başkanının Forensics Architecture raporunda Sevgi'nin önünün daha açık olduğunun ifade edildiğini belirtmesi üzerine Mesut Sevgi, raporun son modellemesinde Tahir Elçi'nin gösterildiği yerin hatalı olduğunu söyledi.

Tahir Elçi'yi koruma yönünde bir refleksleri olup olmadığı sorusuna Mesut Sevgi, "Olmadı, biz sokağa giren kişiye ateş ettik, o da ölümcül olmayacak şekilde ateş ettik çünkü sokağa girenlerin kim olduğunu bilmiyorduk." dedi.

Katılan avukatının Sinan Tabur’un 2019 yılında, Mesut Sevgi’nin ise olaydan kısa süre sonra 2016 yılında Diyarbakır'dan tayin olmasının nedenini sorması üzerine Mesut Sevgi, “Onu Sinan Tabur'a sorun. Ben hedef haline getirildim.” dedi ve tayininin normal olmadığını söyledi.

Sanık polis memuru Fuat Tan, Tahir Elçi'nin ailesine başsağlığı dileyerek savunmasına başladı ve olay gününü anlattıktan sonra Forensics Architecture raporunun gerçeği yansıtmadığını söyledi. Fuat Tan, yöneltilen soru üzerine: "Olay akşamı Terörle Mücadele Şubesinde görüntüleri izledik. Sinan gelemezdi yaralıydı ama Mesut sanırım gelmişti. İfade vermeden önce Emniyet'e gittik." Diğer sanıklar gidilmediğini söylemişti. Saat 11 civarı gerçekleşen olayın tutanağının neden 21:00'de tutulduğu sorusuna sanık Fuat Tan “bilmiyorum” cevabını verdi.

Verilen aranın ardından savcı, biri gizli beş tanığın dinlenmesi için talimat yazılmasını talep etti.

Katılan Türkan Elçi vekili Aynur Tuncel Yazgan, tesisi tahkikat talepleri için süre istedi, olay yeri keşiflerinin izlenmesi için tanıkların huzurda dinlenmesini ve tanıkların dinlenmesinde hazır bulunmayı talep etti.

Katılan Diyarbakır Barosu adına Baro başkanı Av. Cihan Aydın, soruşturma sürecindeki sorunlar, delil toplamanın geç yapılması, ifadelerin geç alınması ve sanıkların birbiriyle irtibatı nedeniyle toplanmayan delillerin karartılması ihtimali nedeniyle tutuklama talep etti. 

Sanıklar Mesut Sevgi, Fuat Tan ve Sinan Tabur toplatılmasını istedikleri bir delil olmadığını belirtti. Sevgi ve Tan müdafi, tanıkların dinlenmesinde hazır bulunma talebini iletti.

Verilen aranın ardından açıklanan kararda tutuklama talebi ret edildi, sanıklara yurtdışına çıkış yasağı konuldu ve tanıkların bir sonraki celsede dinlenmesine ve bir sonraki duruşmanın 14 Temmuz 2021 saat 10:00'da görülmesine karar verildi.

3. Duruşma

Tahir Elçi’nin ölümüyle ilgili üç polis memurunun “Bilinçli Taksirle Ölüme Sebebiyet Verme” ve bir silahlı örgüt mensubunun “Olası Kastla Öldürme” suçlamasıyla Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandıkları davanın 3. duruşması 14 Temmuz 2021’de görüldü.

Duruşma Öncesi
Duruşma öncesinde Diyarbakır Adliyesi önünde polisin yoğun güvenlik önlemleri ve zırhlı araçlar dikkat çekti. Adliyeye gelen izleyiciler, binaya girebilmek için iki farklı güvenlik noktasından geçti, bunun yanı sıra, TC kimlik numaraları istenerek, GBT sorgulamaları yapıldı.

Duruşmanın görüldüğü Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi salonunun çok sayıda avukat ve izleyiciyi almakta yetersiz kalacak olması nedeniyle duruşmanın, adliyenin en büyük salonu olan 8. Ağır Ceza Mahkemesi salonunda görüleceği öğrenildi. Duruşma salonuna alınacak izleyicilerin isimlerinin, avukatlar marifetiyle mahkemeye bildiren kişiler arasından seçildiği ve görevli polislerin izleyicilerin isimlerinin bu listede olup olmadığını salon girişinde listeden kontrol ederek onları içeri aldıkları görüldü. Salona giren kişilerden avukat olmayanların çantaları salona her giriş çıkışlarında yeniden arandı.

Duruşma Salonu
Salonda mahkeme heyetinin sol tarafında bulunan büyük bir ekrana, SEGBİS bağlantısı ve avukatların talep ettiği bazı dokümanlar yansıtıldı. Sanıkların hazır bulunmadıkları duruşmada, salonun sol ve sağ taraflarının avukatlara, normalde sanıklara ayrılan etrafı çevrili orta kısmın ise izleyicilere tahsis edildiği görüldü.

İzleyiciler
Duruşmayı Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA), ArtıGerçek, Evrensel Gazetesi, Mezopotamya Ajansı, Gazete Karınca ve KRT ile Türkiye İnsan Hakları Vakfı (THİV), Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD), Hafıza Merkezi, Hrant’ın Arkadaşları, Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Gündemi Derneği’nden temsilcileri izledi. Diyarbakır, Ağrı, Van, Urfa, Batman, Şırnak, Muş, Mardin, Siirt ve Ankara Barolarından başkan ve yöneticiler duruşmada hazır bulundu. Duruşmayı CHP’den bir milletvekili ve İstanbul il yönetimi temsilcileri, HDP’den iki milletvekili izledi.

Yargılama

Katılma Talepleri
Muş Barosu, Ağrı Barosu, Bitlis Barosu, Batman Barosu ve Mardin Barosu’ndan temsilciler davaya katılma taleplerini ilettiler. Batman Barosu Başkanı Av. Erkan Şenses öldürülen kişinin bir baro başkanı olması nedeniyle davaya katılma haklarının olduğunu söyledi.

Tahir Elçi’nin derneklerinin “sıradan bir üyesi” olmadığını söyleyen İnsan Hakları Gündemi Derneği temsilcisi, üyeleri Tahir Elçi’nin öldürülmesiyle, derneklerinin doğrudan zarar gördüğünü, söyledi. Bu nedenle davaya katılma taleplerinin kabul edilmesini talep etti.

Mahkeme heyeti başkanının katılma talepleri konusunda görüşlerini sorduğu sanık polisler M. S. bir söyleyeceğinin olmadığını, F. T. ve S. T. talepleri mahkemenin takdirine bıraktığını söyledi. Savcı taleplerin tamamının reddini istedi. Heyet başkanı, “suçtan zarar gören sıfatı” taşımadıkları gerekçesiyle talepleri reddetti.

Soruşturma Aşamasında Beyanları Alınan Tanıkların Duruşmadaki Beyanları
Heyet başkanı, soruşturma aşamasında ifade veren tanıklara, ifadelerini hatırlattıktan sonra Elçi’nin ölümüne ilişkin tanıklıklarını sordu.

İ61BR10KM55TM46Z Rumuzlu Gizli Tanığın Beyanları
Tanık, sesi ve görüntüsü anonimize edilmiş vaziyette duruşmaya bağlandı. İki örgüt militanının arabadan indikten sonra Elçi’nin bulunduğu sokağa koştuklarını söyleyen tanık, örgüt mensupları arabadan inip iki polis memurunu öldürdükten sonra olup bitenleri ve Elçi’nin vurulma anını görmediğini söyledi.

Hakimin önceki beyanlarıyla mevcut beyanı arasındaki çelişkiyi hatırlatması üzerine tanık, Elçi’nin vurulma anını görmediğini, söyledi.

Gizli Tanık Lojuman2019
SEGBİS bağlantısındaki sorun nedeniyle tanık dinlenemedi.

Tanık M. T.’nin Beyanları
Elçi’nin basın açıklaması sırasında “basın şoförü” olarak olay yerinde bulunduğunu söyleyen M. T., Elçi konuşmasını bitirdikten kısa süre sonra silah seslerinin duyulduğunu ve kendilerini bir “karambol içinde” bulduklarını ve siper aldıklarını söyledi. Elçi’nin vurulma anını görmediğini söyleyen tanık, Elçi’yi yerde gördükten sonra “Tahir Elçi düştü” dediğini söyledi. Hakimin tanığa önceki beyanında Elçi’nin yüzünün hendekler tarafına dönük olduğunu söylediğini hatırlatması üzerine tanık bu ayrıntıyı hatırlamadığını, “olayın etkisinde ne anlatacağını bilmediğini” söyledi. Hakimin Elçi’nin minarenin militanların koştuğu tarafında mı yoksa arkasında mı bulunduğu sorusuna “hatırlamıyorum” cevabını verdi. Elçi’yle aralarındaki mesafeyi belirtti. Tanık, polislerin ateş etme açılarını, ellerini tabanca şeklinde birleştirip, bulunduğu yerde yaklaşık 180 derece dönerek tarif etti. Bir avukatın “Sokak içerisinde gördüğünüz ateş eden kişiler kimdi?” sorusu üzerine “Koşan iki militanın geldiklerini görünce polislerin ateş ettiklerini gördüm. Baktım, Tahir Elçi yerdeydi” dedi.

Cezaevinden Getirilen Tanık E. Ö. Ve İşkence İddiaları
Jandarma mensupları eşliğinde salona getirilen hükümlü tanık “ülke bütünlüğünü bozma” suçundan 46 yıl 10 ay ceza aldığını söyledi. Hakimin ona önceki beyanlarını hatırlatması üzerin tanık, “Bir bilgim yok. Benim psikolojik sorunlarım var. [Soruşturma aşamasında verdiği iddia edilen ifadeye ilişkin] Susma hakkını kullanan biri nasıl [2016’da] ifade verebilir?” dedi. Tanık, teslim olması sonrasında olanları anlattı.

“Teslim olduğum zaman vuruldum ben. Kimin vurduğunu da bilmiyorum. Kol ve omzumdan vuruldum. Hastanede iki ay kaldım. Hastanede olduğuma dair rapor var. Nasıl ifade verebilirim? O gün Diyarbakır’da değildim.”

Hakim, çelişkiyi gidermek üzere tanığa, önceki ifadesinde bir video izlediğini ve Elçi’nin vurulma anını gördüğünü, yazılı olarak hatırlattı. Tanık cevap verdi, “Benim böyle bir ifadem yok. Tahir Elçi’nin ölümünü araştırıyorsunuz da bana işkence yapılmasını neden araştırmıyorsunuz?”

Hakim tanığa maruz kaldığını söylediği işkence hakkında suç duyurusunda bulunabileceğini hatırlatması üzerine tanık verdiği 10 dilekçenin dikkate alınmadığını söyledi. Söz alan avukat, tanığın 6 Nisan 2016’da Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nda bir cumhuriyet savcısına Elçi’nin ölümüne ilişkin verdiğini söylenen ifade sırasında baskıya maruz kalıp kalmadığını sordu. Tanık, avukata sorusu için tepki gösterdi, “Beni perişan ettiler. Polisler tarafından dünyaya geldiğime pişman edildim. Böyle bir ifadeyi kabul etmiyorum.”

Gizli Tanık Lojuman2019
Duruşmaya SEGBİS ile bağlanan gizli tanık, Elçi’nin vurulduğu yerin kendi bulunduğu yerden görülmediğini, olaya ilişkin bilgi ve görgüsünün Elçi’nin vurulma anına değil, vurulmasından hemen sonrasına ilişkin olduğunu söyledi. Olaydan hemen sonra, yargılanan iki militandan biri olan U. Y. ‘nin, keskin nişancı atışı yapıldığını paylaştığını, söyledi. Tanık, U. Y.’nin koşan diğer örgüt mensubunun silahının şarjörünü, indikleri takside düşürdüğünü söylediğini aktardı.

Beyanlar sırasında SEGBİS bağlantısındaki sorun ve ses yankılanması nedeniyle tanığın sözleri bir süre anlaşılamadı. Duruşmaya kısa süreli ara verildi. Devam eden duruşmada tanığın sesinde defalarca kesinti yaşandı. Verilen aralarda teknik sorunun çözülmesi çalışmaları yürütüldü.

Tanık, bir avukatın Elçi’nin altında vurulduğu Dört Ayaklı Minare çevresindeki hendekli sokaklardan minareyi görmenin mümkün olup olmadığı sorusuna “Hayır” cevabını verdi.

Tanık D.A ve İşkence İddiaları
Duruşmaya tutuklu bulunduğu Bolu F Tipi Cezaevi’nden SEGBİS’le bağlanan tanık sözlerine duruşmaya gelmek ve bildiği her şeyi duruşma salonunda anlatmak istediğini söyledi. Önce “Savcı bana ‘kağıtlara imza atarsan seni bırakacağız’ dedi. ‘Beni oyuna getirdiler” diyen sanık daha sonra, “siyasi tutsak olduğu” ve “kulakları rahatsız olduğu” için SEGBİS’le ifade vermek istemediğini söyledi.

Mahkeme başkanı hakim, tanığa SEGBİS’le vereceği ifadenin “önem derecesine göre” duruşmaya da getirilebileceğini söyledi. Avukatların ve hakimin ısrarı üzerine tanık şöyle konuştu:

“Bize işkence yaptılar. Savcı ve polis bana ‘Her şeyi üzerine alacaksın. Seni öldürürüz’ dedi. ‘Bu insanların üzerine ifade ver. Seni bırakacağız.’ dediler. ‘Her şeyi kabul edeceksin. Seni infaz ederiz yoksa’ dediler.”

Cezaevinden Getirilen Tanık R. Ö. ve Kişisel Husumet Nedeniyle Verilen İfade
Hükümlü bulunduğu cezaevinden getirilen tanık, olaya ilişkin hiçbir bilgisi olmadığını, olay gerçekleştiğinde cezaevinde bulunduğunu söyledi. Cezaevinden firar ettiği sırada köyünde karşılaştığı örgüt militanı M.’ye kendisine hakaret etmesi nedeniyle “gıcık olduğunu” söyleyen tanık, Elçi’nin ölümünü İzmir Buca Cezaevi’ndeki televizyondan gördükten sonra M. aleyhinde ifade vermeye karar verdiğini söyledi.

Duruşmaya 13.15’e kadar ara verildi.

Avukatların Beyanları
Duruşmanın yaklaşık 45 dakikalık gecikmeyle başlamasının ardından, militanların taksiden indikleri caddeyi, Elçi’nin bulunduğu sokağı ve kaçtıkları sokağı bir bütün halinde gösteren bir kroki ekrana yansıtıldı.

Söz alan avukat; sanık polislerin duruşmaya getirilmemeleri, Elçi’nin ölümünden dört ay sonra keşif yapılması ve iki yönetmelik ve İstanbul Protokolü’ne aykırı olay yeri incelemesi yapılması nedeniyle etkin soruşturma yükümlülüğünün ihlal edildiğini ve bununla ilgili suç duyurusunda bulunacaklarını söyledi. Olay yeri incelemeye kadar tedbirlerin alınmadığını belirten avukat, mermi çekirdeklerinin belli bir aşamadan sonra toplanmadığını, delillerin “halkın kullanımına bırakıldığını” söyledi.

Avukat, Tahir Elçi’nin öldürüldüğü olay yeri ile bundan hemen önce iki polisin öldürüldüğü olay yerini birlikte içerecek şekilde bir olay yeri incelemesi yapılması talebini de içeren soruşturmanın genişletilmesi talebini mahkemeye iletti. Olay yerini gören güvenlik kamerası kaydındaki mavi ekran hatasının ve polis kamerası görüntüsündeki üç saniyelik kesintinin sebebinin tespit edilmesini talep etti. Dosyada bulunan bir ihbar mektubuna göre olaya karışan örgüt militanlarının bir yıldan beri izlendiğini, buna rağmen Elçi’nin hayatını kaybetmiş olmasının ciddi bir güvenlik zafiyetine işaret ettiğini vurguladı.

Avukat Zahide Öneri olay yerinde bulunan polislerle ilgili İçişleri Bakanlığı raporunun tamamının dosyada bulunmamasına dikkat çekerek raporun tamamının dosyaya eklenmesini talep etti.

Avukat Fikret İlkiz mahkeme heyetine, sanık U. Y. hakkındaki suçlamalar hakkında verilen birleştirme kararını hatırlattı. Bu birleştirme kararının kendilerine tebliğ edilmediğini söyledi. Bugün alınan tanık beyanlarından sonra cinayet soruşturmasının çöktüğünü, söyledi. “Bugün dinlenen tanık beyanlarına dayanarak bir algı üzerinden soruşturma yürütüldüğünü” belirten Av. İlkiz “Savcılığın yaptığı soruşturmaya güvenilmeyeceğini bugün öğrendik” dedi. Tanık beyanlarına dayanarak iddianameler düzenleyen savcıların kusurlu olduklarını vurguladı.

Savcılık Mütalaası
Cumhuriyet savcısı mütalaasında; ifadeleri alınamayan tanıkların duruşmada dinlenmeleri için adreslerine davetiye çıkarılmasını, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişlerinin Elçi cinayetiyle ilgili yürüttüğü soruşturma raporunun bir örneğinin istenmesini talep etti.

Karar
Verilen bir saatlik aranın ardından mahkeme heyeti ara kararını açıkladı:

  1. TÜBİTAK’a müzekkere yazılarak olay yerini gören Mardin Kebapevi’ne ait kameranın bağlı olduğu sabit diskin aslındaki görüntü kayıtları üzerinde inceleme yapılarak görüntü kayıtlarına erişilemediği saptanan 4 nolu kameranın görüntülerine erişimin sağlanmasının istenmesine
    1. Erişim sağlanamazsa bunun sebebinin ne olduğunun tespitine,
    2. Karşılaşılan mavi ekranın sebebinin ne olduğunun tespitine,
    3. Sabit disk üzerinde ekleme-çıkarma-kesme – montaj-silme vb. müdahalenin bulunup bulunulmadığının tespitine,
    4. Kamera kaydının sabit diskinin imajının taraflara verilmesi talebinin kabulüne
  2. Diyarbakır Emniyeti Foto Film Şube Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak Tahir Elçi’nin olaydan kısa süre önce yaptığı basın açıklamasında bulunan şube görevlisi polislerin isimlerinin istenmesine,
    1. Elçi’nin ölüm olayını içeren olay anına ait görüntüleri şube adına kaydeden cihaz ve içindeki hafıza kartının hangi kuruma, birime veya şahsa teslim edildiğinin sorulmasına ve ilgili tutanaklarının mahkemeye gönderilmesinin istenmesine,
    2. Avukatların değindiği videodaki 12 saniyelik boşluğun sebebinin Adli Tıp Kurumu’na sorulmasına,
  3. Sanık polis F. T.’nin diğer polislere sokağın başına yönlendirdiği anda aralarında geçen konuşmaların çözümünün yapılması amacıyla bir ses ve görüntü çözümü uzmanı bilirkişinin görevlendirilmesine,
  4. Tahir Elçi’nin 14 Ekim 2015 tarihli CNN Türk kanalında katılmış olduğu program sonrasında hakaret ve ölümü tehdidi aldığına ilişkin herhangi bir müracaatta bulunup bulunulmadığı, bulunmuş olması halinde bu müracaat kapsamında alınan tedbirlerin bildirilmesinin istenilmesine,
  5. Duruşmada bahsi geçen 5 Ocak 2016 tarihli ihbar mektubundaki iddialara ilişkin herhangi araştırma yapılıp yapılmadığının sorulmasına, ihbarcının kimliğinin tespiti yönündeki talebin ise ihbarcının can güvenliği düşünülerek reddine,
  6. Tüm deliller toplandıktan sonra keşif talebinin değerlendirilmesine,
  7. Avukatların keşifle dinlenmesini talep ettikleri polis memurlarının tanık olarak dinlenmesi talebinin keşfe ilişkin kararla birlikte değerlendirilmesine,
  8. Basın açıklamasının yapıldığı güne ilişkin emniyet tedbirlerini içeren yönergenin Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü’nden istenmesine,
  9. Tahir Elçi’nin telefonuna ait 1 Ekim 2015 ile 29 Kasım 2015 tarihleri arasındaki HTS kayıtlarının Bilişim Teknolojileri Kurumu’ndan istenmesine,

karar verildi.
 

Davanın bir sonraki duruşması 12 Ocak 2022 saat 10.00’da görülecek.

5. Duruşma

Tahir Elçi’nin ölümüyle ilgili üç polis memurunun, “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme” ve bir silahlı örgüt mensubunun “olası kastla öldürme” suçlamasıyla Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandıkları davanın beşinci duruşması 15 Haziran 2022’de görüldü.

Binaya girmeden önce kapının karşısındaki, gişeden GBT sorgusu yaptırma uygulaması gözlemlendi. Aynı anda iki kişinin işlem yapabildiği gişenin ardından, gişeden alınılan GBT sonuç belgesi, ikinci x-ray kontrol noktasındaki polis memuruna gösterilmek suretiyle içeri girilebildi. İçeri girişler beşer kişilik gruplar halinde yapıldı. Bina içinde, X-ray kontrollerinden sonra, tek kişinin geçişine izin veren dönerli, demir parmaklıklı bariyerden geçildiği görüldü.

Duruşma, adliyenin en büyük salonunda görüldü. Avukat olmayan kişilerin serbestçe giremediği salonda, yalnızca ismi önceden mahkemeye sunulan kişilerin girişine, üçüncü bir üst araması yapılarak izin verildi. Mahkeme heyeti ve savcının bulunduğu kürsünün sol tarafının avukatlara ayrıldığı, sanıkların SEGBİS’le bağlandığı davada sanık bölümünün izleyicilere ayrıldığı görüldü. SEGBİS bağlantısı ve avukatların göstermek istediği belgeler mahkeme kürsüsünün arkası ve salonun sağ ve sol köşesine kurulan büyük ekranlara yansıtıldı. Duruşma salonunda üniformalı polisler yer aldı.

İzleyiciler
Duruşmayı, Türkiye’nin farklı illerinden gelen çok sayıda baronun temsilcisi, avukatlara ayrılan bölümden izledi. Fransa, Belçika, Kanada, Amerika Birleşik Devletleri ve Hollanda diplomatik misyon temsilcileri, Paris Barosu’ndan iki avukat, Cenevre Barosu İnsan Hakları Merkezi’nden bir avukat, Sınır Tanımayan Avukatlar Kuruluşu Başkanı ile Tehlike Altında olan Avukatlar Kuruluşu’ndan (OIAD) bir temsilci duruşmayı izledi. Ayrıca, Hafıza Merkezi, MLSA, Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı ve kentteki çeşitli sivil toplum örgütlerinin temsilcileri de duruşmayı izledi. TBMM İnsan Hakları Araştırma ve İnceleme Komisyon Başkan vekili ve CHP milletvekili ile Millet Partisi’nden yöneticiler de duruşmayı izleyenler arasındaydı. Basından Mezopotamya Ajansı, Evrensel, Medyascope, Deutsche Welle (DW) Türkçe muhabirleri izleyici sıralarında hazır bulundu.

Yargılama
Muhtelif barolardan temsilciler ve müşteki avukatlarından oluşan yaklaşık 40-50 avukat salonda hazır bulundu. Sanık polisler M.S. Hatay’dan, avukatı Bingöl’den, S.T. ve avukatı Malatya’dan duruşmaya SEGBİS bağlantısıyla katıldılar. Tanık H. U. duruşmaya İzmir 1 No’lu F Tipi Ceza İnfaz Kurumu’ndan SEGBİS ile katıldı. Diğer iki sanık ve bir katılan da duruşmada SEGBİS’le hazır bulundu.

Tanık H.U.’nun Beyanları
Örgüte 2011’de katıldığını söyleyen tanık, davanın sanıklarından PKK militanı U.Y.’yi tanıdığını söyledi. Diyarbakır kırsalında bulunduğu sırada, 2015-2016 yıllarında U.Y.’yi gördüğünü, U.Y.’nin “orta saha komutanı” M** U***’nun eylemselliğinde bulunduğunu söyledi.

“Sürekli Diyarbakır’a gittiğini biliyordum. Sur olaylarında dahili olduğunu biliyorduk ama nereden nasıl müdahil olduğunu bilmiyorduk. Görüntüler çıkınca ‘bu kimdir’ dedik. Arkada bir noktadaydık. Eylemi kendisinin yaptığını, ödüllendirildiğini, Kuzey Irak’ta görevlendirildiğini ve şu an Rakka’da olduğunu biliyorum.”

Hakim tanığa “eylem”den kastının ne olduğunu sordu. Tanık “görüntüde görülen sokaktaki dört polisin şehit edilmesi” cevabını verdi. Tahir Elçi’yle ilgili herhangi beyanda bulunmayacağını söyledi. Bu sorunun kendisine Terörle Mücadele Şube’de de sorulduğunu. Olay yerinde bulunmadığı için bu konuda yorum yapamayacağını söyledi.

Mahkemenin, Adli Tıp Kurumu ve TÜBİTAK’a yazdığı müzekkerelere cevap verilmediği, tutanağa geçti.

SEGBİS sisteminde yaşanan sorun nedeniyle hakimin sesi bir süre sanığa ulaştırılamadı. Sorun kısa süre içinde çözüldü.

Avukat Gamze Yalçın mahkemeye usule ilişkin bir itirazda bulundu:

“Diğer celselerde de olduğu gibi bu celsede de usule aykırı işlem yapılıyor. Biz dosyaya girip çıkan evrakların hangi evraklar olduğunu bilmeden duruşmaya başlıyoruz. Bu konuda bilgi geçmenizi istiyoruz.”

Heyet başkanı hakim durumu “gelen evrak çok detaylı” diyerek açıkladı. Av. Yalçın “Geçen celse bazı ara kararlar kurdunuz. Müzekkereler yazdınız. Hangi evrakların dosyaya geldiğini, hangilerinde eksiklik olduğunu biz de bakma hakkına sahibiz. Usule aykırı davranılıyor.” dedi. Diyalog şöyle devam etti:

“Dile getirmediniz daha önce.”

“Dile getirmemize gerek yok zaten usule ilişkin bir şey”

“Sayfalarca detaylı olduğu için okumadık. Tamam okunsun.”

Hakimin talimatı üzerine evraklar okundu. Dosyaya giren Toshiba marka sabit diskin “mekanik olarak arızalı olduğu nedeniyle inceleme gerçekleştirilemediği”, İçişleri Bakanlığı müfettişleri tarafından düzenlenen raporun mahkeme dosyasına girdiği zapta geçirildi.

Söz alan müşteki avukatı ve Diyarbakır Barosu Başkanı beşinci celseye gelinmesine rağmen dosyada “bir arpa boyu” yol alınamadığını söyledi:

“Bu yargılamanın alelade, sıradan bir cinayet dosyası olarak görülmesini kabul ve müsaade etmiyoruz. Sadece Dört Ayaklı Minare’nin bulunduğu sokakta, minarenin önüne hapsedilemeyecek bir dosya olduğunu hatırlatmak istiyoruz. Geçen celse verdiğiniz ara kararların yanlış olduğunu tartışacağız. Bizim olumlu, davayı aydınlatıcı tek bir talebimizi kabul etmiyorsunuz. Netice alınamayacağını bildiğiniz konularda yeniden müzekkereler yazıyorsunuz. Evet TÜBİTAK’a yazdınız. Geldi. Daha önce de yazışmalar yapılmıştı. Yine boş geldi. Silinen ya da bozuk olduğu kararlaştırılan görüntü kayıtlarının akıbetini böyle yazışmalarla çözemeyiz. Ancak reddettiğiniz taleplerimizin kabulüyle çözebiliriz. Duruşmaya gelen tanıkların nasıl manipüle edildiğini gördük.

Bugünkü tanığa Tahir Elçi’nin ölümüyle ilgili bilgi sordunuz. Bana aktarılan militanlar o sokağa girmeden öncesine dairdi. (Önceki celsede dinlenen tanık) D.A. savcılar, kolluk bizi manipüle etti. Bize görmediğimiz bilmediğimiz olayla ilgili telkin ve yönlendirmeler oldu dedi. Lütfen soruşturma aşamasını irdeleyelim. Yapmazsak şeklî bir yargılama olur, toplum nezdinde bir itibari olmaz.

D*** A*** dinlendi. Temmuz ayında bir mektup gönderdi bize. Sayın iddia makamı kendisine neden itibar edilmemesi gerektiği konusunda onun dosyasını getirdi. Savcının D*** A***’nın dinlenmesi hususunda burada gelip beyanda bulunana kadar bir itirazı oldu mu? Hayır. Eğer istendiği gibi bir ifade olsaydı siz bunu hükme esas alacaktınız. Savcıların ismini verdi. Olayları anlattı. Kendilerinden ne istenmesi gerektiğini anlattı. Bu hususlarda bir ihbarda bile bulunmadınız. Siz nasıl tanıkların sanıkların beyanlarına göre bir vicdanı kanaat oluşturuyorsunuz; biz de sizlere yönelik bir kanaat oluşturuyoruz. Bir ihbarda bile bulunmadınız. HSK’ya başvurduk. Bir şey çıkar mı bilmiyoruz. Olanı bir kez daha anlatmamız lazım. Bugün gelen yeni mektubu da yeni tutanağı da irdelemezseniz, Diyarbakır Barosu adına, siz heyetin cinayeti aydınlatma konusundaki iradesinden şüphe etmeye başlayacağız.”

Diyarbakır Barosu başkanı, bahsi geçen tanığın Bolu Cezaevi’nden mahkemeye yazdığı mektubu duruşma salonunda mektubun gündeme gelmesinden sonra mahkemeye sunduklarını hatırlattı. Mektubun mahkemeye sunulmasının ardından tanığın tutulduğu Bolu F Tipi Cezaevi’nin bazı kimseler tarafından ziyaret edildiğini, tanığa da “Avukatın gelmiş” dendiği ve tanığın daha sonra İzmir 1 Nolu Cezaevi’ne “sürüldüğü” bilgisini aktardı.  Tanığın kendilerine gönderdiği mektuptan aktarımlar yaptı:

“Bolu hapishanesinde saat 2-3 gibi ocak ayında birileri geldi. ‘Avukat geldi, seninle görüşecek’ dediler. Avukatım geldi diye çıktım. Ancak [gelen kişilerin] ellerinde aralarında benim dosyamın da bulunduğu dosyalar vardı. ‘Korkma biz seni koruruz’ dediler. Tehdit içerikli söylemlerde bulundular.

‘Tahir Elçi dosyasındaki ifadeni geri çekeceksin. Diyeceksin ki, Tahir Elçi’yi biz öldürdük. Yapmazsan başına gelecekleri sen göreceksin, ifadeni geri çekmezsen o zaman görürsün.’ Avukatların ismini sayarak, ‘avukatların sana geldiğini ve bu şekilde, Elçi cinayeti hakkındaki beyanlarını avukat baskısıyla verdiğin yönünde beyanda bulunacaksın’ dediler. Kabul etmedim.”

Avukat Nahit Eren, önceki celsede eski Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmesi talebinin “bilgi ve görgüsünü olmadığının anlaşmadığı” gerekçesiyle reddedildiğini hatırlattı. “Yürütmenin en tepesindeki bu siyasetçinin cezai sorumluluğu var.” dedi. Davutoğlu’nun “Bu bir siyasi suikasttır” beyanlarını hatırlattı. Siyasi suikastın taksirle veya olası kastla işlenemeyeceğini vurguladı. Mahkemeye “’Çağrılırsam bu konuya ilişkin bildiğim her şeyi anlatırım’ ve ‘siyasi suikast’ diyen bir insanın olaya ilişkin ‘bilgi ve görgüsü yok’ nasıl diyebilirsiniz?” sorusunu yöneltti.

İçişleri Bakanlığı’nın raporunda müfettişlerin “Savcılık bize cevap vermedi” dediği hatırlattı. Mahkemenin bazı konuları araştırmak konusunda isteksiz davrandığını ileri sürdü.

Mahkeme heyeti başkanı “isteksizlik” ifadesine tepki gösterdi: “Olmaz bu, ikide bir heyete ‘isteksiz’ derseniz doğru olmaz. Burada yani insanlara sanki mahkeme farklı bir kanaatteymiş gibi bir algı uyandırmayın. Bu dosyanın tarafı değiliz. Bu dosyada şehit iki polis de var, öldürülen Tahir Elçi de var.”

Heyet başkanı, kabul ettikleri, soruşturmanın genişletilmesi taleplerinin müşteki avukatlarının talepleri olduğunu söyledi. Mahkemede bir nezaket dilinin kullanılması gerektiğini ifade etti.

Müşteki avukatı Orhan Kemal Cengiz de mahkeme heyetinin vermiş olduğu kararları eleştirdi:

 “Olayın meydana geldiği dar çerçeve dışındaki tüm istekler reddedildi. Sayın Tahir Elçi değil ‘şehit polisler için de yargılama yapıyoruz’ dediniz. Geçen celsede ‘Bir tane polis memuru bir ihbar göndermiş, bu adamın söyledikleri dosyayla örtüşüyor’ dedik. Siz, adeta aklımızla alay eder şekilde reddettiniz. Güvenliğini sağlayamayız diye. O polis memuru, halbuki, çok açık bir şekilde nasıl bir ihmal zinciriyle iki polis memurunun öldürüldüğünü sorguluyor. İstihbaratçıların ihmal zinciri... İstihbaratçılar iki yıldır telefonlarını dinliyorlar. Telefon kayıtları istendi ama kayıtlar getirilemiyor. Bu olayın örtbas edilmesi yönünde bir irada ortaya çıkıyor. Biz bir intikam peşinde değiliz. Tamamen, o noktaya nasıl gelindi bu tabloyu görmek istiyoruz. Siz tutumlarınızla tarafsız ve bağımsız bir mahkeme olduğunuzu göstermek zorundasınız. Bu kadar önemli bir davada taleplerimizi reddediyorsunuz.”

Türkan Elçi’nin avukatı Erdal Doğan mahkemeye hitaben şöyle konuştu:

“Eğer üzerinizde bir baskı varsa Sayın Başkan ve Sayın üyeler, davadan çekilebilirsiniz. Taleplerimizi reddediyorsanız, bu reddiniz bağımsız ve tarafsız olmadığınızı gösteriyor. Çekilebilirsiniz, başka bir heyet gelir, bağımsız ve tarafsız bir yargılama yapar. Savcıyı buraya getirip sanık yapmıyorsanız isteksizsiniz.”

Avukat Mahsuni Karaman “Bir mülkiye müfettişi raporu altı yıl bizden gizlendi, Mardin Kebap Evi (güvenlik kamerası) görüntüsü karartıldı. Foto Film Şube’nin (görüntü kaydının) 13 saniyelik kısmı karartıldı. Sizler fail ve fiili araştırmıyorsunuz. Delillerin karartılma iddialarını evet araştırmıyorsunuz. Tahir Elçi adliye karşısında trafik kazasında yaşamını yitirseydi önünüzdeki iddianameden hukuken daha ayrıntılı bir iddianame hazırlanırdı.

Elçi’nin Avukatı Mahsuni Karaman’ın Diyarbakır Başsavcısı Tarafından Odaya Kilitlendiği ve Keşif İşleminin Başsavcının Koruması Tarafından Sabote Edildiği İddiası

Av. Karaman, dönemin cumhuriyet başsavcısının kendisini bir odaya kilitlendiğini, kendisinden, önce bilgi sahibi sonra da şüpheli sıfatıyla beyan almaya çalıştığını ileri sürdü:

“Ben çağrıldığım an anladım ki böyle bir şey var. 13 saniyelik kesintiyi tespit ettikten birkaç gün sonraydı. Araştırılması yönünde baskı kurduk. Başsavcı ve dönemin savcısı ısrarla araştırma yapmıyor. Basına demeçler vermeye başlayınca beni odaya kilitlediler.

Başsavcı dedi ki, ‘emri ben verdim. Sizi ben kilitledim.’ Benim verdiğim demeci (elinde) sallayarak ‘sizi attırırım’ dedi. Aynı başsavcı Konya’da aynı, Kürtlere karşı işlenen cinayeti örtbas etmeye çalışıyor.

(…)

Kabul ettiğiniz iddianamenin hukuk garabet olduğunu görün.”

Av. Mehmet Emin Aktar, mahkemeye mevcut davaya alelade bir cinayet davası olarak bakmaması uyarısında bulunduktan sonra kilitleme olayının ayrıntılarını anlattı:

“Başsavcılığa gittik. Savcı makamdaydı. ‘Keşif yaparak delillerin kaybolmasını önleyelim’ dedik. ‘Bekleyin’ dedi. Diğer tarafa gitti. Keşfe kravatlı gitmesi gerekiyormuş, kravat taktı. Adliyenin önünde ben, savcı ve (anlaşılamadı)birlikte zırhlı araca bindik. Öğleden sonra sokağa çıkma yasağı ilan edilmişti.

Bir kısım arkadaşlarımızla yürüyelim dedik. Sur Emniyet Müdürlüğü’ne gittik. Başsavcı, ben ve Servet Bey’den ricada bulundu. ‘Siz oturun çay için. Ben Emniyet Müdürü ile görüşme yapacağım’ dedi. Daha sonra bu görüşmenin delileri karatmaya yönelik olduğuna dair haberler çıktı.

Sonra bunlarla biz çelik yeleksiz, herkes çelik yelekli yürümeye başladık. Hasanpaşa Hanı’nın tam önünde birkaç el tabanca sesi geldi. Sonra seri halde silah sesi geldi. Arkadaşlarımız beni duvara doğru korkuyla ittiler. Polisler havaya ateş ediyordu. Ulu Cami’nin önündeki alanda silahlar sıkıldı.

Başsavcı, ‘Başkanım dönemiyoruz, herkesle bu halde giremeyiz’ dedi.

İki gün sonra sabahın köründe bir keşif yapılmaya çalışıldı. Sonradan öğrendik ki başsavcının koruması sokağa doğru boş ateş etmiş. Bir çatışma seremonisi yaratılarak keşif yapmamız önlenmiş.

Bir cinayet işlenmiş, cumhuriyet savcısı ne yapar? Sokakta kim var ona bakar. Ya şüphelidir ya tanıktır. Cumhuriyet savcısı bunu yapmamış. Ne yapmış gördük. Soruşturmayı ve delilleri karatarak bir cezasızlık pratiğini harekete geçirmiş. Elçi hayatını cezasızlıkla mücadeleye adamıştı. Biz Diyarbakır Barosu’nda bir soruşturma grubu oluşturduk. Bu soruşturmayı adım adım biz ilerlettik.

Av. Aktar başsavcıdan randevu aldıklarını, randevuda başsavcıya “Gazeteciye bilgiyi ben verdim. Siz Mahsuni Karaman’ı kilitlemişsiniz. Gazeteci beni aradı dedim. R*** S*** bana Elçi dosyasına ilişkin bazı bilgiler verdi. ‘Sizin gazeteciye verdiğiniz belgeleri ben teyit ettim şimdi kime soruşturma açacaksanız açın’ dedim. Bağrıştık.

Ben binlerce faili meçhul yaşadım. Dosyalar raflarda çürüdü. Zamanaşımına düştü. Elçi benim arkadaşım. Öldürülmüş. ‘Katilini bulun’ dedim. Cumhuriyet savcısı hala sokakta kimlerin silah kullandığını tespit etmemiş.”

Müfettiş raporunun 33. Sayfasında savcılığa gönderilen bir yazıda “görüntülerden Doğan muhabirinin görüntüsünden Connect marka aracın önündeki kahverengi montlu kişinin davranışlarında bir gariplik var, ses kaydı varsa bunu çözelim diyor. Yazı yazalım” dendiğini ancak bu talebe cevap verilmediğini, sonrasında savcılığın telefonla arayarak ilgili yazının kayıtlarımızda bulunmadığını söylediğini aktardı.

Türkiye Barolar Birliği temsilcisi avukat Deniz Özbiliz, mülkiye müfettişleri raporunun bin sayfayı aşan dosya eklerinin neden halen dosyaya sunulmadığı sorusunun cevabına ihtiyaç duyulduğunu söyledi.

Avukat Tuğçe Duygu Köksal, mülkiye müfettişi raporundan, üzerinde olay yerinde bulunan polislerin yerlerinin işaretlendiği bir kroki gösterdi. Soruşturma ve kovuşturmanın yalnızca Dört Ayaklı Minare çevresiyle kısıtlı tutulmaması gerektiğini anlattı:

“Toplamda 20 polis memurunun Tahir Elçi’nin katledildiği Dört Ayaklı Minare’ye kadarki süreçte hareketsiz kaldığını ve örgüt mensuplarını hiçbir şekilde vuramadıklarını görüyoruz. Çok dar bir sokak olduğunu ve orada bulunan 10 polis memuruna gelene kadar Gazi Caddesi’ndeki 10 polis memurunun da hareketsiz kalarak Elçi’nin katledilmesine giden sürece zemin oluşturulduğunu görüyoruz.

Buradaki kasıt, ihmal, özensizlik veya mülkiye müfettişlerinin ifadesiyle ‘eğitim eksikliği ve tecrübesizlik’ diyebiliriz. Bu çerçevede bu ihmal, kasıt ya da dikkatsizlikler silsilesini açığa çıkarabilmek için bu etkin soruşturmanın bir parçasıdır. Tahir Elçi sadece bir baro başkanı değil cezasızlıkla mücadeleye kendini adamış bir hak savunucusuydu.

O kişilerin yeni kapı sokağa nasıl girdiği ve hangi süreçten geçerek girdiğinin bu dosyada araştırılması etkin soruşturma yükümlülüğünün bir parçasıdır ancak bu soruşturma aşamasında soruşturulmamış. 4 Ayaklı Minare’nin önünde gerçekleştirilen Elçi’nin katledilmesi olayının ötesine gidemiyoruz.”

Av. Köksal mahkemeye heyetine taleplerini sıraladı.

Av. Aynur Tuncel Yazgan dosyaya giren, istihbaratçı amirleri hakkındaki ihbar mektubunu okudu. Çok önemli bilgilerin yer aldığı mektup içeriğinin iddianamede deliller arasında sayılmadığını hatırlattı. İhbarcıların dinlenmesi talebinin reddinden rücu edilmesini talep etti.

Beyanlar sırasında duruşma savcısının seri şekilde bir kağıttan başka kağıda not aldığı görüldü.

Söz isteyen sanık Polis S.T., müfettişlere verdiği ifadede sokak içerisinde İstihbarat Şube ve Terörle Mücadele Şube’nin kameramanlarının olduğunu söylediğini, araç içerisinde istihbarat şubeden görevliler var demediğini söyledi. Buna cevaben, Av. Köksal sanığın 2 Aralık 2015 tarihli ifadesinde “istihbarat şubede görev yapan, iki polis memuru arkadaşımla birlikte” dediğini ileri sürdü.

Söz alan Van Barosu Başkanı Zülküf Uçar da mahkemeye “dosyayı aydınlatmak yönünde çaba göstermediği ve isteksiz davrandığını” yönünde eleştiriler getirdi. Dosyanın aydınlatılmasını sağlayabilecek önemli taleplerinin neredeyse tamamının reddedildiğini ileri sürdü. Bir kısım taleplerinin kabul edildiğini ifade eden Uçar, “Bu katliamın hem Tahir Başkan’ın hem iki polisin öldürülmesi olayının nasıl gerçekleştiği, istihbaratın bu işin neresinde olduğuna dair” taleplerinin hepsinin reddedildiğine dikkat çekti.

“O istihbarat görevlilerinin neden o polisleri uyarmadıkları ve sokağa kaçmalarına neden göz yumulduğu konusunda araştırma yapılmalıdır. O istihbarat görevlileri dinlenmelidir. Savcılık makamı Tahir Elçi’nin faillerinin örgüt mensupları olduğuna dair bir yaklaşım gösterdi. Kendilerince, iddianameyi de bunun üzerine kurabileceklerini düşündü.”

İddia Makamının Talepleri
Savcı; avukat Tuğçe Duygu Köksal’ın beyanında geçen, olay anına ilişkin görüntülerin incelenmesine ilişkin adli tıpa yazılan müzekkerenin akıbeti sorularak dosyaya gönderilmesinin istenmesini, olay yerini gören Mardin Kebap Evi görüntülerinde tahrifat yapılıp yapılmadığının tespit edilmesini, avukatların talep ettiği mülkiye müfettişlerince hazırlanan raporun ek klasörlerinin dosyaya dahil edilmesini talep etti. Sanıkların duruşmaya getirilmesi talebinin reddini talep etti. İstihbaratçılarla ilgili değerlendirmeyi teftiş raporu hakkındaki kararından sonra yapacaklarını söyledi.

Duruşmaya ara verildi. Mahkeme heyet belirttiği ara süresinin bitiminden 18 dakika sonra salona geldi.

Ara Karar

Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi ara kararını açıkladı:

  1. Önceki ara kararda bulunan, Tahir Elçi’nin ölüm anını içeren videodaki 12 saniyelik boşluğun neden kaynaklandığının Adli Tıp Kurumu’na sorulmasına,
    1. Düzenlenecek raporun akıbetinin beklenmesine,
  2. TÜBİTAK’a müzekkere yazılarak Mardin Kebap Evi’ne ait kameraya takılı sabit diskin aslının üzerinde inceleme yapılarak kamera görüntülerine erişimin sağlanmasının istenmesine,
    1. Mavi ekranla karşılaşılmasının sebebinin ne olduğunun araştırılmasının istenmesine
    2. Sabit disk üzerinde ekleme çıkarma veya kesme yapılıp yapılmadığı konusunda müzekkere yazıldığı, TÜBİTAK’tan gelen raporda birtakım eksikliklerin olduğu, eksiklerin mahkemece tamamlandığı, belgelerin TÜBİTAK’a gönderildiği; rapor hakkında gelecek cevabın beklenilmesine,
    3. TÜBTİTAK ve Adli Tıp Kurumu ile yapılan yazışmalar neticesinde adli emanette bulunan iki sabit disk içeriğinde kamera kayıtlarına ilişkin kopyalara rastlanamadığının raporlandığı; kayıtların akıbetlerinin araştırılmasına,
      1. Sabit diskler üzerinde “wipe işlemi”nin (sabit bellek içeriğini geri döndürülemeyecek şekilde silmek) uygulanıp uygulanmadığına ilişkin cevap verilmediğinin anlaşıldığı
  3. Üç sanık hakkındaki yurt dışına çıkış yasağının devamına,
  4. Ahmet Davutoğlu’nun yargılamada tanık olarak dinlenmesine,
  5. Olay hakkında mülkiye müfettişlerince hazırlanan araştırma raporunun tüm eklerinin, teftiş sırasındaki ses ve görüntü kayıtlarıyla birlikte gönderilmesi için müzekkere yazılmasına,
  6. Olay yerinde bulunan muhtelif polis memurlarının mahkemede dinlenmesi isteminin bu kişilerin Elçi’nin ölümünü görmedikleri yönündeki kendi beyanları nedeniyle reddedilmesine,
  7. Sanık örgüt militanları U.Y ve M.G.’nin istihbari dinleme kayıtlarının dosyaya eklenmesi isteminin “dosya esasına etki etmeyeceği” değerlendirmesiyle reddine,
  8. Sanıkların duruşmada hazır edilmeleri talebinin halihazırda SEGBİS sisteminin kullanılması ve bu sistemle müşteki tarafına “tekniksel olarak sağlandığı” ve “dolayısıyla doğrudan doğruya veya sözlülük ilkelerinin duruşmada gerçekleştiği” değerlendirmesi ile reddine,
  9. Elçi ve iki polis memurunun ölümüyle ilgili içeriden bilgi verme iddiası içeren ihbar mektubunu gönderen kişilerin kimliğinin tespit edilmesi talebinin “can güvenliği ve ihbarcıların olaya ilişkin doğrudan bilgi ve görgüsünün bulunmadığı göz önüne alınarak” reddine karar verildi.

Bir sonraki duruşma 23 Kasım 2022 saat 10:00’da görülecek.

4. Duruşma

Tahir Elçi’nin ölümüyle ilgili üç polis memurunun “Bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme” ve bir silahlı örgüt mensubunun “Olası kastla öldürme” suçlamasıyla Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandıkları davanın dördüncü duruşması 12 Ocak 2021’de görüldü.

Adliyeye girişte kalın ayakkabı giyen vatandaşların ayakkabıları da çıkartılmak suretiyle iki farklı x-ray cihazından geçirilerek güvenlik kontrolü uygulamasının yapıldığı ve adliyeye girişlerin birinci güvenlik kontrolünden sonra gerçekleştirilen GBT sorgusunun ardından mümkün olabildiği görüldü.

İzleyiciler
Duruşmayı Medyascope, Evrensel Gazetesi, Anadolu Ajansı, Mezopotamya Haber Ajansı muhabirleri izledi. Hafıza Merkezi, İnsan Hakları Derneği, THİV, Medya ve Hukuk Araştırmaları Derneği, Özgürlük için Hukukçular Derneği, Tahir Elçi İnsan Hakları Vakfı ile CHP ve HDP’den birer milletvekili de duruşmanın izleyicileri arasındaydı.

Duruşmanın yapıldığı konferans salonuna açılan koridor ile duruşma salonunda çok sayıda üniformalı polisin görevlendirildiği görüldü.

Yargılama
Sanıklar duruşmaya SEGBİS marifetiyle Hassa, Elazığ ve Malatya’dan bağlandı.

Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan, Tahir Elçi’nin “Baro Başkanı sıfatıyla görevini yerine getirirken katledilmesi nedeniyle” davaya katılma talebinde bulundu. Bursa Barosu Başkanı da davaya katılma talebinde bulundu. Salonda bulunan ve önceki celselerde katılma talepleri reddedilen Ağrı, İzmir, Dersim, Bursa, Adıyaman, Antalya, Van, Muş, Bingöl, Siirt, Batman barolarının temsilcileri adına bir avukat, salonda bulunmalarının duruşma zaptına geçirilmesini talep etti. Mahkeme heyeti başkanı hakim “onlar artık izleyici konumunda” diyerek talebi reddetti.

Davaya katılma talebi kabul edilen Diyarbakır Barosu Başkan’ı, mahkemenin geçen celse verdiği ara kararının, iddianamenin ret gerekçesi olması gerektiğini ileri sürdü:

“(Soruşturma aşamasında) ifadeleri alınmış olan tanıkları (duruşmada) dinlediniz. Kendileri olaya dair görgü tanıklıkları olmadığını, savcılar tarafından iki örgüt mensubu aleyhinde ifade vermeleri için yönlendirildiklerini, işkence gördüklerini söylediler. Bu konuda hiçbir değerlendirme yapmadınız.

Bir savcının alenen işlediği suça dair bir girişimde bulunmamanız rahatsız edici. Bir savcı işkenceyle tanık yönlendiriyor.”

Baro Başkanı, savcının CMK 160’ta tanımlı görevlerini hatırlattı. Olay yerinde inceleme yapılmadığını, postanenin ve sokakta bulunan kebapçının olay yerini gören kamera görüntülerinin “ne tesadüfse mevcut olmadığını”, soruşturma makamının "somut gerçekliği açığa çıkarma” görevini yerine getirmediğini vurguladı.

“Duruşma salonuna gelip ifade vermek isteyen bir tanıktı. Başbakan (Ahmet Davutoğlu) Diyarbakır’a geldi. Dönemin başbakanı bunu siyasi suikast olarak tanımlıyorsa adli makamlar bunu kimin işlediğini biliyor. Sizlerin tüm eksiklikleri gözden geçirmesi gerekir. Sizin Ahmet Davutoğlu’nu dinlemekten başka çareniz yok.”

Baro Başkanı, tanığı yönlendirmekle ve işkenceye katılmakla suçlanan savcı K.K.’nin Tahir Elçi soruşturmasını yürüten savcılardan değil, Sur’daki ‘hendek soruşturmaları’nı yürüten bir savcı olduğunu söyledi. Hükümlü tanığın ifadesinin yaşanan süreçle uyumlu olduğunu, tanığın savcı K.K.’nin kendisine neler yaptığını anlattığını söyledi. Tanığın kendilerine olaya ilişkin yazmış olduğu mektuptan çeşitli alıntıları aktardı:

“Özel timler tarafından Protestan Kilisesi’ne getirildik. Çırılçıplak soyulduk. İşkence ettiler. K*** K*** geldi. Tarafıma itirafçılık dayatmasında bulundu.”

Tanığın, Elçi cinayetini iki örgüt militanının üzerine mâl edecek şekilde ifade vermesi, kusuru onların üzerine yıkması, ayrıca askerler tarafından öldürülen yaşlı bir kişinin ölümünü üstlenmesi yönünde savcı tarafından baskıya maruz kaldığını aktardı. Soruşturma savcısı olmayan bir kişinin hukuka aykırı delil üreterek siyasi bir suikastı örtmeye yönelik çaba sarf ettiğini ifade etti. Elçi’nin ölümünü siyasi bir cinayet olarak tanımlayan dönemin başbakanının adli ve istihbari birimlerden beslenerek bu kanaate ulaşmış olabileceğini söyledi. Davutoğlu’nun, “Tıpkı 90’larda olduğu gibi bir takım karanlık güçlerin devlet için yapılandığını” söylediğini hatırlattı. Kendilerinin değil, mahkemenin cumhuriyet savcısı K.K. hakkında suç duyurusunda bulunmasını ve HSK’ya şikayet başvurusu yapılmasını talep etti.

Avukat Tuğçe Duygu Köksal, dosyada bulunan ve olay günü iki örgüt mensubunun Tahir Elçi’nin bulunduğu sokağın girişine kadar 13 km boyunca istihbarat şube tarafından takip ediliyor olduğunu ileri süren ve muhtelif polislerin isimlerini veren 8 Ocak 2016 tarihli mektubu hatırlattı. İhbarcının kimliğinin tespiti yönündeki taleplerinin ihbarcının can güvenliği nedeniyle reddedildiğini aktardı. Emniyetten (mektupla ilgili) araştırma tutanağı geldiğini, cevapta bu ihbarla alakalı bir araştırma yapılıp yapılmadığıyla ilgili ‘Herhangi bilgi veya yapılan işleme rastlanmamıştır’ denildiğini paylaştı. Bu mektubun dosya açısından en önemli delillerden biri olduğunu, Elçi dosyası kapsamında bulunan Terörle Mücadele Şube mensubu iki polisin öldürülmesi olayıyla ilgili soruşturmanın genişletilmesine ilişkin talepleriyle ilgili tek belgenin bu mektup olduğunu ifade etti. İstihbarat polislerinin, olay günü Elçi’nin bulunduğu noktaya doğru koşan iki örgüt mensubunu bir gün önce bir polise yapılan saldırıyla ilgili takip etmekte olduklarını söyledi:

“Aynı sırada (Tahir Elçi’nin yaptığı) bir basın açıklaması var. Spontane gelişen bir basın açıklaması değil. Emniyet’in yazısı var, Terörle Mücadele Şube, Güvenlik Şube ve diğer tüm emniyet birimlerinin yapılacak basın açıklaması için tedbir almasıyla ilgili.”

Av. Köksal, militanların girdiği ve Elçi’nin bulunduğu Yenikapı Sokak’ın başında polis memurlarının sorumlu bir amirle birlikte bulunduğunu hatırlattı. Buradaki polisler ve amirlerinin dinlenmeleri yönündeki taleplerinin keşif talebiyle birlikte değerlendirileceği gerekçesiyle reddedildiğini hatırlattı. Polislerin dinlenmesi talebini yineledi. İstihbaratçı polislerin, 13 km’lik takip boyunca iki örgüt militanı durduramadığını, militanların sonunda Tahir Elçi’nin bulunduğu Yenikapı Sokak’ın başında durdurulduğuna dikkat çekti.

“13 km boyunca durdurulmuyor bu iki şahıs… nasıl oluyor da kendisine emir komuta, talimat geliyor, Yenikapı Sokak’ın girişinde durduruluyor?”

Av. Köksal, ihbar mektubunda ismi geçen polis memurları ve amirini sıraladı. Bu kişilerin mahkemede dinlenmesini talep etti. Başka pek çok dosyada mahkemelerin yalnızca ihbar mektuplarıyla karar verebildiklerini hatırlatan Köksal, mevcut yargılamadaki ihbar mektubunun dikkate alınmamasını eleştirdi.

Mahkeme heyeti başkanı, Köksal’ın taleplerine cevaben “Bazı talepleri keşke beş - altı gün önce sunsaydınız, bazı talepler ilk kez duruşmada dile getiriliyor” dedi.

Av. Zahide Beyda Traş Öneri ise İçişleri Bakanlığı’nın sanık polislere ilişkin yürüttüğü disiplin soruşturması raporunun istenmesi istedi. Olay anlarına ait videoların çözümlemelerinde yalnızca konuşmaların yer aldığını, ses ile görüntünün senkronize edilmediğini söyledi. Mevcut çözümlemeden olay anında polislerde bir şaşırma hali olması dışında bir şeyin anlaşılamadığını, hangi anda hangi polisin hangi sözcüğü söylediğinin anlaşılamadığını ifade etti. Daha detaylı ve senkronize edilmiş bir raporun hazırlanmasını talep etti. Av. Traş, mahkemenin olay günü, hangi Foto Film Şube polislerinin orada bulunduğunun ve hangi görüntüleri kaydettiklerinin belgelenmesi istenen talebe cevap verilmediğini söyledi.

Hakim bahsi geçen cevabın gelmiş olduğunu ileri sürdü. Verilen cevabın avukatların dosyaya ilişkin inceleme yaptıkları UYAP sistemine geçirilmediği anlaşıldı. Mahkeme katibi belgenin mahkeme kalemine gelerek, flash disk marifetiyle alınabileceğini söyledi.

İşkence Gördüğünü İfade Eden Tanık Hakkında Duruşma Savcısının Beyanları
Duruşma savcısı kendisine söz verilmesi üzerine, polisler ve savcı K.K. tarafından işkence gördüğünü ileri süren ve Diyarbakır Barosu’na yazdığı mektupta gördüğü işkenceyi anlatan tanık D.A. hakkında konuştu. Sur’daki hendek olayları hakkındaki davaların mütalaalarını veren kişinin kendisi olduğunu ifade eden savcı, D.A.’nın ağırlaştırılmış ömür boyu hapis ve 10 yıl hapis cezasına çarptırılmış olduğuna dikkat çekti. D.A.’nın kendi dosyasında susma hakkını kullandığını, Sur’daki olaylara katılan muhtelif kişileri teşhir eden somut beyanlarının bulunduğunu ileri sürdü. “Bu kişinin profilini böyle anlatmış olayım” dedi.

Duruşmadaki avukatlar CMK’da tanıkların hükümlü olup olmamasının tanığın beyanlarına itibar edilip edilmemesi noktasında bir düzenleme içermediğinden hareketle, savcının beyanlarına tepki gösterdiler.

Söz alan Av. Mahsuni Karaca, salonda D.A.’nın dosyasında görev yapan bir avukat bulunduğunu, savcının D.A.’ya ait olduğunu ileri sürdüğü sorguda bir avukatın bulunmadığını söyledi. Mahkeme’nin D.A.’nın işkence görüp görmediğini araştırma külfetinin bulunduğunu ifade etti.

Elçi’nin bulunduğu sokağa doğru koşan iki örgüt militanını beş istihbaratçı polisin 13 km boyunca takip ettiğini, Elçi’nin öldürüldüğü sokağın yan ara sokağında da istihbaratçı polisin bulunduğunu söyledi. Durumu bir “istihbarat oyununa” benzetti.

“‘Bunlar şüpheli olmadığı için dinleme yapamıyorum’ dediniz. Şüpheli yapsaydınız? Eğer şüpheli değillerse tanık olarak çağırın. Bunların tüm HTS ve irtibat kayıtlarını tespit edelim.”

Karar
Mahkeme heyeti ara kararında; (1) olay anına ilişkin görüntüleri içeren kayıttaki 12 saniyelik boşluğun neden kaynaklandığının Adli Tıp Kurumu’na sorulmasına, (2) Mardin Kebap Evi’ni gören kameranın hard diskindeki görüntülere ulaşılamamasının sebebinin TÜBİTAK’a sorulmasına, mümkünse görüntülere erişilmesine, (3) keşif talebinin tüm deliller toplandıktan sonra değerlendirilmesine, (4) TBB’nin davaya katılma isteğinin kabulüne, (4) “Ahmet Davutoğlu'nun tanık olarak dinlenilmesi yönündeki talebin ilgili şahısın olaya ilişkin bilgi ve görgüsünün bulunmadığı anlaşılmakla bu yöndeki talebin reddine”, (5) sanık polislerin tutuklanması  talebinin reddine, (6) dosyadaki ihbar mektubunu gönderdikleri belirtilen iki kişinin kimliğinin araştırılması ve tanık olarak dinlenmeleri talebinin kişilerin can güvenliği gerekçesiyle reddine, (7) ihbar mektubunda adı geçen istihbaratçı polislerin mahkemede dinlenmesi talebinin “olaya ilişkin bilgi ve görgülerinin bulunmaması göz önüne alınarak” reddine karar verdi.

Davanın bir sonraki duruşması 15 Haziran 2022 saat 10.30’da görülecek.

6. Duruşma

Tahir Elçi’nin ölümüyle ilgili üç polis memurunun, “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme” ve bir silahlı örgüt mensubunun “olası kastla öldürme” suçlamasıyla Diyarbakır 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandıkları davanın altıncı duruşması 23 Kasım 2022’de görüldü.

Adliye binasına vatandaş girişinden girebilmek için, birinde ayakkabılar ve kemerler de dahil olmak üzere tüm metal objeleri çıkarılarak, iki x-ray kontrolünden ve bir GBT sorgusundan geçmenin gerektiği görüldü. İlk x-ray kontrollerinden sonra tek kişinin geçişine izin veren dönerli demir parmaklıklı bir bariyerden geçildiği görüldü.

Duruşma saati itibariyle taraflar ve izleyicilerin salona alınmaması nedeniyle salon kapısının koridora bakan kısmı önünde yoğun bir kalabalık oluştu.

Adliyenin en büyük salonunda görülen duruşmaya, izleyiciler serbestçe giremedi, yalnızca ismi önceden mahkemeye sunulan kişilerin girişine izin verildi. Mahkeme heyeti ve savcının bulunduğu kürsünün sol ve sağ tarafının dosyaya taraf ve gözlemci avukatlara ayrıldığı görüldü. Salonun sanıklar için ayrılan bölümüne de izleyiciler alındı, farklı barolardan gelen temsilcilerce de duruşmayı buradan izledi. Duruşma salonunda arka duvar boyunca dizilen sandalyelerde çok sayıda üniformalı polisin bulunduğu görüldü. Salonun giriş kapısı önünde çoğunluğu avukat 40 kişinin ayakta yığıldığı görüldü.

İzleyiciler
Duruşmada Ankara, Antalya, Adana, Artvin, Batman, Bingöl, Hatay, Samsun, Kırıkkale, Kars, Mardin, Siirt, Şırnak, Şanlıurfa ve Tunceli baroları başkanları ile Rotterdam Barosu Başkanı; İzmir, Bursa, Adıyaman baroları ile Türkiye Barolar Birliği’nin yöneticileri hazır bulundu. Salonda Hafıza Merkezi ve Faili Belli’nin gözlemcileri; Tahir Elçi Vakfı, İHD Diyarbakır Şube, THİV Diyarbakır Temsilciği duruşmayı izledi. Almanya Büyükelçiliği’nin insan hakları biriminden bir gözlemci ve Amsterdam Barosu’ndan birer gözlemci de izleyiciler arasındaydı. Basından Mezopotamya Haber Ajansı, DW Türkçe ve Artı TV duruşmayı salondan takip etti. CHP’den bir milletvekili de duruşmayı izledi.

Yargılama
Duruşmada davaya katılan Türkan Elçi ve Diyarbakır Barosu’nun avukatları ile çok sayıda farklı baro temsilcisi salonun sol ve sağ tarafında kendilerine ayrılan bölümde hazır bulundular. Davaya katılan Türkiye Barolar Birliği’nin Yönetim Kurulu üyelerinin de aralarında bulunduğu temsilci avukatlar da salonda hazır bulundu. Sanık polisler F.T. ve M.S. bulundukları şehirden SEGBİS’le duruşmaya bağlandılar.

Mahkeme başkanı, tanık Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesinden iki celse arasında savcılık talebiyle vazgeçildiğini zapta geçirdi. Tanık olarak dinlenmek istenen, olay yerini doğrudan gören Mardin Kebap Evi’nin sahibinin 2020’de ölmüş olduğunun anlaşıldığı zapta geçirdi.

(Mardin Kebap Evi’nin sahibinin iki celse arasında yapılan bir duruşmayla dinlenmek istendiği, ölüm olayının resmi olarak bu şekilde anlaşıldığı katılan avukatlarından öğrenildi.)

Celse arasında Diyarbakır Cumhuriyet BS talebiyle tanık Ahmet Davutoğlu’nun dinlenmesinden vazgeçildiği, bunun üzerine heyet hakkında reddi hakim talebinde bulunulduğu, talebin reddedildiği; reddedilen talebe itirazın da istinaf mahkemesince reddedildiği zapta geçirildi.

Diyarbakır Barosu Başkanı Avukat Nahit Eren CMK’daki usul tarifi gereği salonda izleyiciler dışında bulunan temsilciler ve davanın tarafı kişilerin tespit edilmeden duruşmaya başlanmak istenmesine itiraz etti, “Yoklama yapmadan mı başlıyoruz. Avukatların tespitini yapmadınız?” Heyet başkanı “Siz bize isim verdiniz” dedi. Eren, salona yeni gelenler olduğunu, bunların da zapta geçirilmesini istedi. Heyet başkanı “SEGBİS kaydı var zaten” dedi. Av. Eren salonda bulunanların isimlerini ve/veya temsil ettikleri kurumları tek tek saydı.

 

Tahir Elçi’nin eşi Türkan Elçi olay hakkında açılan kovuşturmanın başlamasının üzerinden iki yıl geçtiğini hatırlattı, bazı değerlendirmelerde bulundu:

Hakkını arayan her vatandaş gibi adaleti arama derdindeyiz. En doğal hakkımız olan adaletle aramıza bir duvarın örüldüğünü kısa sürede fark ettik. Yükselen bu duvarın harcında empati yoksunluğu var. Dört yılı aşkın süre sonra açılması beklenen davada mağdurlar sanık muamelesi gördü.  (…)

Devletin yargıcı olma kaygısı, devletin polisini yargılamama önyargısı var. (…)”

Avukat Nahit Eren, soruşturmanın başından itibaren etkisiz ve isteksiz bir soruşturma gördüklerini söyledi. Davaya bakan savcının celse arasında kabul edilen, Ahmet Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmemesi talebi sonrasında değiştirildiğine dikkat çekti, “Geçici görevlendirme mi diye sordum, değilmiş.”

Eren, mahkemenin celse arasında taraflara görüş almadan Davutoğlu’nu dinlemekten vazgeçmesini eleştirdi, kararı okudu. Karardaki, Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmesinin “dosyaya yenilik katmayacağı” değerlendirmesini kastederek sordu, “Sayın Başkan, nereden biliyorsunuz? Dinlemediğiniz tanığın 12 Eylül 2021’de söylediği cümle,  ‘Tahir Elçi siyasi bir suikasta kurban gitti.’”

“Hukukçu olmaya gerek yok. Suikast ne demek? Planlanmış, organize edilmiş, tetiği çeken biri var. Bu [sözlerin sahibi] kişi kim? Dönemin Başbakanı. Kimle irtibatlı? Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’ndan, jandarma istihbaratından, emniyet istihbaratından bilgi almıştır. Bu cümlenin mahkeme heyeti nezdinde hiç mi değeri yok? İki önceki celseye gidelim, Ocak ayında reddettiniz, Haziran duruşmasında kabul ettiniz, Eylül ayındaki savcılık talebi üzerine kararınızdan vazgeçtiniz.

Başkanım, siz şu an gerçekten etkili bir soruşturma yürütüyor musunuz?”

Av. Eren, yargılamada adil yargılanma hakkının ihlal edildiğini söyledi.

“Bugün biz sizlerden bu ara karardan neden döndüğünüzü gerekçelendirmenizi istiyoruz. Neden dosyaya yenilik katmayacağına kanaat getirdiniz. Bu tanığın ne söyleyeceğini önceden kestirdiniz mi? İddia makamının gerekçeleri konusunda tatmin mi oldunuz? Birileri bu talebin mahkemenize sunulması konusunda savcıya talimat verdi. 22 yıllık avukatım. Bu ülkede yargıçların olduğunu gösterin. Konya’da Silivri’de göstermediler. Bugün Diyarbakır’da sizin kuracağınız ara kararlarla bize Diyarbakır’da yargıçların olduğunu gösterin.”

Türkiye Barolar Birliği temsilcisi Avukat Deniz Özbilgin şöyle konuştu:

“[İndikleri taksiye yaklaşan polisleri vurduktan sonra Elçi’nin bulunduğu sokağa koşarak giren iki militan] iki sanığın teknik takip altında olduğunu biliyoruz. Mahkeme araştırmaya gerek görmüyor.
Dosyada iki ihbar mektubu var: bunlar iki tanık demektir. Getirelim diyoruz mahkeme gerek görmüyor.
Biz 6. celse diyoruz ama [celse arasında Mardin Kebap Evi’nin sahibini dinlemek üzere görülen ve tanığın öldüğünün anlaşıldığı ara celse] aslında 7. Celse…
[tüm duruşma tutanaklarının başında yazan ifadeye atıfla] Belirli gün ve celse olmayan 7 Eylül’de tanık dinleme girişiminde bulunuyor mahkeme… Ama tanık zaten 2020’de hayatını kaybetmiş.

19 Eylül’de iddia makamı bir talepte bulunmuş. Kimseye sormuyorsunuz… Hadi bize sormuyorsunuz, sanıklara da sormuyorsunuz? Hadi biz bu cinayeti aydınlatmaya çalışan tarafız, hadi bizim görüşümüz önemli değil, sanıklara bile sormadan bir ara karar kuruluyor. (…)

Biz avukatlar olarak savcıların talebine karşı görüşümüzün sorulmadığı bir yargılama sistemi içindeki yerimizi sorguluyoruz. Bizi yok saymayın. Bizi yok saydığınız sürece sizi tekrar tekrar reddetmek zorunda kalıyoruz.”

Avukat Özbilgin, yargılama konusu iddianamenin zaten kendi çabalarıyla hazırladıkları delillerle yazılabildiğini hatırlattı ve ekledi, “İddianame bile bu kadar basitken, hukuksal açıdan bu kötü metinle bile yargılamayı yapamayan sizsiniz.  Biz, bu davayı sümen altı etmekte menfaati olmayan tarafız.” dedi.

“İlk günden bu yana delilleri, keşifleri, teknik incelemeleri biz yaptık. Türkan Elçi‘nin de dediği gibi, bizi dışarı atmakta, bizi dışarı bırakmakta bu yargılamanın ne gibi bir yararı vardır?”

Av. Özbilgin sanık polislerin avukatlarının, dosyaya giren 1100 sayfalık mülkiye müfettişleri raporuna bir diyecekleri olup olmadığı konusunda sadece “aleyhte hususlara katılmıyoruz” demelerini eleştirdi.

“Sanıklar gelen evraklara dair söz söylemek gereği dahi duymuyorlar. Bizim sözlerimize bakmanız gerekiyor o zaman. Biz kamusal iddia makamıyız. Halk adına, meslek kamuoyu adına. ‘Müdde-i umumi’ biziz, savcı ‘müdde-i hususidir’. Ben bir makamdan veya mahkeme sürecindeki, ne yazık ki, bir koltuktan bahsediyorum.

Tanık maazallah ölmese tanığı dinleyecekmişiz. Bir tanığımız daha var. Celp çıkmadı. Kaygılıyız, yeni tanığı da celse arasında dinleyeceksiniz.  Kaygılıyız, beş, altı ayda bir duruşma yapılmasından kaygılıyız, beş altı ayda dosyaya evrak bile kazandırılmamasından kaygılıyız. İçişleri Bakanlığı’nın mahkemeye eksiksiz bir rapor göndermesini, mahkemenin sağlayamamasından kaygılıyız”

Av. Özbilgin, evrakta üst yazı olmadığını vurguladı, “Bu evraklar nasıl geldi dosyaya?”

Daha sonra söz alan aile avukatı, ilk duruşmada 38 talepte bulunduklarını ancak bunların 20’sinin kabul edilmediğini söyledi. Avukat, mahkemenin ilk duruşmaya üç savcıyla çıkmış olmasını hayra yorduklarını, “daha etkili bir yargılama konusunda iyi niyet olarak” değerlendirdiklerini söyledi. İlk celsedeki üç savcının hiç söz almadıklarını hatırlattı. Sonraki celselerden beşinci celseye kadar ilk üç savcıdan biriyle devam edildiğini hatırlattı.

İlk görevli savcının duruşmalar boyunca sadece iki kez yargılamaya müdahil olduğunu söyledi. Bunların birinin 4. celsede dinlenen tanık D.A.’nın  beyanları üzerine gerçekleştiğini söyledi:

“Kolluk tarafından işkence gördüğünü, bizzat savcı K*** K*** tarafından tehdit edildiğini açıkça ifade etti. Savcı D*** A*** dosyasını istediğini, bu kişinin Sur olaylarında yer aldığını ve ceza aldığını, bu dosyada kendisinin savcılık yaptığını, bu sebeple de örgüt üyeliğinden ceza alan birinin tanıklığının kabul görmeyeceğini, bir anlamda K*** K***’nın savunmanlığını üstlendi.

Aynı savcının bu dosyadaki ikinci müdahalesi Davutoğlu’nun tanık olarak dinlenmesi kararının geri alınması talebidir. Bu dosyada sadece mahkeme heyeti açısından bir problem yok. Aynı şekilde dosyayı yürüten [hakkında işkence iddiaları bulunan] savcılar hakkında yargılamanın yapılması mümkün olmadı.”

Avukat, dosya aşamasında yaşanan bu gelişmeler karşısında mahkeme heyetinin adil bir karar vermesi gerektiğini söyledi. Ancak avukatın “Çocuklarınıza iyi bir yargıçlık hikayesi bırakın" ifadelerine heyet başkanı hakim sert tepki gösterdi.  Elçi ailesinin avukatına “Benim çocuğumu karıştırmayın!” diye bağırarak yanıt veren heyet başkanına salondaki avukatlar tepki gösterdi. Salonda kısa süreliğine bir uğultu oluştu ve hakim alkışlarla protesto edildi.

Heyet başkanı hakim, “Ben duruşmayı bitiriyorum” diyerek savcıdan taleplerini istedi. Avukatlar henüz taleplerini tamamlamadan hakimin bir anda duruşmayı bitirmek istemesine tepki gösterdi. “Duruşmanın düzen ve disiplinini bozan davranış gerekçesiyle" duruşmayı sonlandırdığını söyleyen heyet başkanı hakim salonu ivedilikle terk etti. Salonda bulunanlar salonu terk etmediler. Heyet başkanının salonu terk etmesinden yaklaşık 10 dk. sonra, mikrofona konuşan bir memur “Başkanla konuştum, duruşma kesin olarak bitti" dedi. Salondan tepkiler yükseldi.

Salona geri dönen heyet başkanı hakim, duruşmaya katılma taleplerini ve Av. Mahsuni Karaman’ın taleplerini aldı.

Av. Karaman, olayın bir parçasının Emniyet olduğunu ancak “daha senkronize ve örgütlü” olduğunun da her gelen dosyada görüldüğünü söyledi. Cinayetin işlendiği noktada birçok kamera görüntüsünün olduğunun baştan beri bildiğini hatırlattı. Ancak Foto Film Şube’ye ait olay anı kamera kaydının tam da Elçi’nin öldüğü saniyelerinde kesinti olduğunu vurguladı. Ancak kesintinin neden kaynaklandığına ilişkin rapor istenmesine rağmen kesintinin sebebinin hala bulunamadığına dikkat çekti.

Görüntüyü kaydeden Foto Film Şube polisinin ifadesinde, “O hengamede yere çömeldim, ondan kayıttan çıktı” demesine rağmen Adli Tıp Kurumu raporunda uygun kamera açısının olmadığının değerlendirilmesi arasındaki çelişkiye dikkat çekti. Kaydın 28 Kasım 2022’de Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü’nde kesilerek yok edildiğini ileri sürdü. Mahkemeye gönderilen mülkiye raporu eklerinde herhangi ses veya görüntü kaydı varsa onların da mahkemeye gönderilmesini istedi.

Taleplerin alınması ardından duruşmaya (12.34 itibariyle) yarım saat ara verildi.

Diyarbakır 10 Ağır Ceza Mahkemesi katılma talebinde bulunan tüm baroların katılma taleplerini reddetti. Olayla ilgili mülkiye müfettişlerince hazırlanan raporun ses ve görüntü kayıtlarının gönderildiği mahkemeden ilgili ses ve görüntü kayıtlarının istenmesine karar verdi. Elçin'in ölümünü içeren anlarda kayıtta bulunan polis kamerasındaki 12 saniyelik boşluğun sebebi hakkında yeniden rapor alınması talebini reddetti. Davutoğlu'nun tanık olarak dinlenmesi talebi de celse arasındaki karara istinaden reddedildi. Katılma talebinde bulunan baroların talebi reddedildi. Bir sonraki duruşma 5 Temmuz 2023’de görülecek.