Suudi Arabistan: Gözaltındaki aktivistlerin işkence ve cinsel tacize uğradığı iddia ediliyor
Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), Mayıs 2018’den beri keyfi olarak gözaltında tutulan ve aralarında kadınların da bulunduğu çok sayıda Suudi Arabistanlı aktivistin, Dahaban Cezaevinde yapılan sorgulama sırasında cinsel taciz, işkence ve diğer türde kötü muameleye uğradığına ilişkin iddialar olduğunu açıkladı. UAÖ’nün edindiği üç ayrı tanıklığa göre, defalarca elektrik şoku ve kırbaçla işkenceye uğrayan aktivistlerden bazıları bu nedenle yürüyemiyor veya ayakta duramıyordu. Bir tanıklığa göre aktivistlerden biri tavandan asıldı, diğer bir tanıklığa göre ise gözaltında tutulan bir kadının, yüzü maskeli halde kendisini sorgulayan kişiler tarafından cinsel tacize uğradığı bildirildi.
UAÖ Orta Doğu Araştırma Direktörü Lynn Maalouf konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Cemal Kaşıkçı’nın dehşet verici şekilde öldürülmesinden yalnızca birkaç hafta sonra dile getirilen işkence, cinsel taciz ve diğer türde kötü muamele iddiaları, doğrulandıkları takdirdei Suudi Arabistan yetkililerinin korkunç insan hakları ihlallerini yeniden daha gözler önüne serecek” dedi. Maalouf, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Suudi yetkililer, gözaltındaki kadınların ve erkeklerin sağlığından doğrudan sorumludur. Ancak bu kişileri, yalnızca barışçıl biçimde görüşlerini ifade ettikleri için aylardır özgürlüklerinden mahrum etmekle kalmıyor, üstüne şiddetli fiziksel acılar çekmelerine de neden oluyorlar.”
Edinilen tanıklıklara göre insan hakları savunucuları yürüyemiyor ya da ayakta duramıyordu, ellerinin titremesini kontrol edemiyordu ve vücutlarında izler vardı. Aktivistlerden birinin cezaevinde defalarca intihar girişiminde bulunduğu bildirildi. Ayrıca, Dahaban Cezaevi yetkililerinin, gözaltındaki aktivistleri, işkence veya cezaevi prosedürleriyle ilgili aile üyelerine hiçbir söylememeleri konusunda uyardığı da bildirildi. Lynn Maalouf, “Suudi yetkililer, yalnızca barışçıl insan hakları çalışmaları nedeniyle gözaltında tutulan insan hakları savunucularını derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakmalı ve sorumlulardan hesap sormak amacıyla işkence ve diğer türde kötü muamele iddialarına yönelik kapsamlı ve etkin bir soruşturmayı acilen başlatmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Geçmiş yıllarda, Suudi Arabistan cezaevleri ve gözaltı merkezlerinde işkence ve diğer türde kötü muamele uygulandığına ilişkin iddialar devamlı olarak ve yaygın bir şekilde dile getirildi. Bu uygulamalar, Suudi Arabistan’ın, İşkence ve Diğer Zalimane, İnsanlık Dışı veya Küçültücü Muamele ve Cezaya Karşı Sözleşme de dahil olmak üzere uluslararası hukuk gereğince sahip oldukları yükümlülüklerinin ihlalidir. Gözaltında tutulan birçok kişi, çıktıkları duruşmalarda kendilerini “itiraf” ettirmek, “pişmanlığı” reddettikleri için cezalandırmak ve hükümeti eleştirmemeye söz vermeye zorlamak için işkenceye başvurulduğunu söyledi. Üstelik bu “itiraflar,” devamlı olarak, ölüm cezası da dahil olmak üzere ağır cezalar vermenin gerekçesi olarak kullanıldı ve yargı, söz konusu iddiaları gerektiği gibi soruşturmak üzere hiçbir adım atmadı.
Mayıs ayındaki baskılarda keyfi olarak gözaltına alınan kadın hak savunucuları da dahil olmak üzere çok sayıda aktivist halen, herhangi bir suçlama veya yasal temcilsileri olmaksızın gözaltında tutuluyor. Bu kişiler, gözaltında alındıktan sonraki ilk üç ay boyunca hiç kimseyle görüştürülmeden hücre hapsinde tecrit edilmişti. Dahaban Cezaevinde tutulanlar arasında Luceyn Haslul, İman el-Nefcen, Azize el-Yusuf, Samar Bedevi, Nesime el-Seda, Muhammed el-Rabia ve Dr. İbrahim el-Modeimigh de bulunuyor.
Sonraki aylarda gözaltına alınan diğer birçok aktivist de halen herhangi bir suçlama olmaksızın gözaltına tutuluyor. Kadın hakları aktivistleri Nouf Abdülaziz ve Maya el-Zehrani’nin yanı sıra Muhammed el-Bajadi ve Halid el-Umeyr gibi insan hakları çalışmaları nedeniyle geçmişte zulme uğrayan aktivistler ile kadınlara uygulanan araç sürme yasağının kaldırılmasından kısa bir süre sonra gözaltına alındığı bildirilen önde gelen kadın hakları aktivisti ve akademisyen Hatun el-Fassi de gözaltında tutulanlar arasında. Geçen hafta, Orta Doğu Araştırmaları Kuruluşu’nun yıllık toplantısında kuruluşun Akademik Özgürlük Ödülü Hatun el-Fassi’ye verildi.
Lynn Maalouf, değerlendirmesini şöyle sonlandırdı: “Uluslararası toplum, insan haklarını barışçıl biçimde kullandıkları gerekçesiyle Suudi Arabistan’da cezaevine konulan herkesin derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılması için Suudi Arabistan hükümeti üzerinde baskı oluşturma yönünde somut adımlar atmalıdır.”
Aktivistler, aralarında diğer kadın hakları aktivistlerinin de bulunduğu daha birçok kişinin Mayıs ayındaki baskılardan bu yana gözaltına alındığını bildirdi. Ancak muhalif seslere yönelik giderek artan baskılar, ülkedeki ifade özgürlüğü üzerinde dondurucu bir etki yaratıyor ve insanların gözaltılar ile diğer ihlalleri bildirmekten çekindiği mevcut korku iklimini derinleştiriyor.
Basın Açıklamaları
- İsrail: Hizbullah’ın hukuka aykırı saldırılarında hedef hassasiyetinden yoksun silahlar kullanması uluslararası hukukun ihlalidir
- Türkiye: Onur Yürüyüşleri’ne yönelik hukuksuz yasaklamaların caydırıcı etkisine rağmen aktivistler mücadeleye devam ediyor
- İran: Yeni zorunlu başörtüsü yasası kadınlara ve kız çocuklarına yönelik baskıları artırıyor
- Küresel: Küresel düzenin çöküşü insan haklarını tehdit ederken Uluslararası Af Örgütü, adaletsizlikle mücadele etmek için mektup yazma kampanyası başlatıyor
- Türkiye: Gezi Davası’nda yargılananlar beraat ettirilmeli ve adaletsizliğe son verilmeli
- Suriye: Devlet Başkanı Esad yönetiminde onlarca yıldır devam eden ağır insan hakları ihlallerini sona erdirmek ve telafi etmek için tarihi fırsat değerlendirilmeli
- Uluslararası Af Örgütü’nün araştırmasına göre İsrail Gazze’de Filistinlilere soykırım uyguluyor
- Türkiye: Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü yürüyüşüne getirilen yasak kaldırılmalı