Suriye: Türkiye, müttefikleri ve kendi silahlı güçleri tarafından Afrin’de gerçekleştirilen ağır ihlalleri durdurmalıdır
Uluslararası Af Örgütü, Suriye’nin kuzeyinde, Türkiye’nin askeri işgali altında bulunan Afrin’de yaşananlarla ilgili yaptığı derinlemesine araştırmaya dayanarak, Suriyeli silahlı gruplar tarafından sivillere yönelik ağır insan hakları ihlallerinin gerçekleştirilmesine Türk silahlı güçlerinin engel olmadığını duyurdu.
Kamuoyuna bugün açıklanan araştırmaya göre; Afrin’de yaşayanlar, çoğunlukla Türkiye’nin donattığı ve silahlandırdığı Suriyeli silahlı gruplar tarafından bir dizi ihlale maruz kalıyor. Türk silahlı güçlerinin görmezden geldiği bu ihlaller arasında keyfi gözaltı, zorla kaybedilme, malvarlığına el koyma ve yağmalama bulunmaktadır. Bu grupların bazıları ve Türk silahlı güçleri aynı zamanda okullara da el koyarak binlerce çocuğun eğitimini sekteye uğratmaktadır.
Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu Araştırma Direktörü Lynn Maalouf şu açıklamada bulundu: “Türkiye’nin askeri harekâtı ve işgali, yıllardır süren kanlı çatışmalara göğüs geren Afrin halkının çektiği acıları daha da derinleştirdi. Bölgede Suriyeli silahlı gruplar tarafından gözaltına alınan, işkence edilen ve zorla kaybettirilen insanların dehşet verici hikayelerini dinledik. Türkiye güçlerinin denetimsiz bıraktığı bu silahlı gruplar sivillere büyük zararlar vermeyi sürdürüyor.”
“Türkiye, Afrin’de işgalci güç konumundadır ve bu nedenle sivil nüfusun esenliği ile şehrin asayişinden sorumludur. Şimdiye dek, bu sorumluluğunu hiçbir şekilde yerine getiremeyen Türk silahlı kuvvetleri, Suriyeli silahlı gruplara üstü kapalı işlerini yaptırarak sorumluluktan kaçamaz. Türkiye, daha fazla gecikmeden, müttefiki olan silahlı grupların gerçekleştirdiği ihlallere son vermeli, sorumluların hesap vermesini sağlamalı ve Afrin’de yaşayanların hayatlarını yeniden inşa etmelerine yardımcı olmalıdır.”
2018 Ocak ayında, Türkiye ve müttefiki Suriyeli silahlı gruplar, Suriye Kürt Demokratik Birlik Partisi’nin (PYD) öncülüğündeki özerk yönetimin askeri gücü olan Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG) karşı askeri harekât başlattı. Üç ay sonra, Türkiye ve müttefikleri Afrin ve çevresinin kontrolünü ele geçirdi ve güvenli bir yere sığınmak için topluca yakınlardaki Şehba bölgesine kaçan binlerce kişiyi zorla yerinden etti. Bu kişiler şu an vahim koşullar altında yaşıyor.
Afrin’de yaşayan bazı kişiler şehir merkezinde ve çevredeki birçok köyde, Türk silahlı güçlerinin gözle görünür bir varlığı olduğunu söyledi. 1 Temmuz’da Türk Dışişleri Bakanlığı, silahlı kuvvetlerinin bölgenin gelişmesini sağlamaya çalışmak amacıyla Afrin’de kalmaya devam edeceğini açıkladı.
Uluslararası Af Örgütü, 2018 Mayıs ve Temmuz ayları arasında, bir kısmı halen Afrin’de yaşayan, bir kısmı ise Suriye’nin başka bölgelerine ya da başka ülkelere kaçmış 32 kişiyle görüşmeler gerçekleştirdi. Görüşülen kişiler, ağır insan hakları ihlallerinden sorumlu olarak Ferka 55, Cephe el-Şamiye, Feylak el-Şam, Sultan Murat ve Ehrar el-Şarkiye ‘nin aralarında bulunduğu Türkiye yanlısı silahlı grupların isimlerini verdi. Uluslararası Af Örgütü, 16 Temmuz’da, Türkiye hükümetiyle iletişime geçerek araştırmanın ilk bulgularının özetini içeren bir yazı gönderdi ve yanıt istedi. Türkiye hükümeti, 25 Temmuz’da gönderdiği yanıtta; “el-Şehba bölgesi”ve “özerk yönetim” gibi ifadelere atıfta bulunarak araştırmanın tarafsızlığını sorguladı ve bulgulara dair somut bir açıklamada bulunmadı.
Türkiye yanlısı silahlı gruplar keyfi gözaltılar ve zorla kayıplardan sorumlu
Afrin’de yaşayan ve yerinden edilen bazı kişiler, Uluslararası Af Örgütü’yle yaptıkları görüşmelerde silahlı grupların sivilleri fidye için, el konulan mallarını geri istedikleri için ya da PYD ya da YPG’yi desteklediklerine ilişkin temelsiz suçlamalar nedeniyle keyfi olarak gözaltına aldığını bildirdi. Yerel kaynaklar Uluslararası Af Örgütü’ne bu şekilde en az 86 keyfi gözaltı, işkence ve zorla kayıp vakası olduğunu söyledi.
Afrin’de yerinden edilen bir kadın, Uluslararası Af Örgütü’ne, üç ay önce köye dönen amcasının Türkiye yanlısı silahlı gruplar tarafından alıkonduğunu söyledi ve şunları ekledi: “Nerede olduğunu bilmiyoruz. “Komün” (yerel komisyon) başkanıydı. PYD ya da YPG’ye bağlı değildi. Evine el konulacağı korkusuyla Afrin’e geri döndü. Köyümüz Türk silahlı güçlerinin askeri karargâhı olarak kullanıldığı için eşiyle birlikte başka bir evde kalıyordu. Bir akşam, silahlı gruplardan evine bakmak için onu köye götürmelerini istedi. Silahlı grup onu alıp evine diye götürdü ancak bir daha geri dönmedi. Eşine onu nereye götürdüklerini söylemediler.”
Uluslararası Af Örgütü’nün görüştüğü daha önce gözaltına alınıp bırakılan iki kişi Sultan Murat grubu tarafından alıkonduklarını ve YPG ile bağlantılı olmakla suçlandıklarını söyledi. Gözaltında tutuldukları Azez cezaevinde eski PYD ve YPG üyelerinin yanı sıra gazetecilerin, öğretmenlerin, mühendislerin ve aktivistlerin tutulduğunu gördüklerini ilettiler.
Görüşmecilerden biri şunları söyledi: “Afrin yakınlarında iki ay boyunca gözaltında tutuldum. Afrin çevresindeki Mamalu, Damlıou ve Badino köylerindeki gözaltı merkezlerine gönderildim ve oralarda iki silahlı grubun üyeleri ve Türk silahlı güçleri tarafından sorgulandım. Sordukları bütün sorular sosyal medya paylaşımlarım ile ilgiliydi, beni Türkiye’nin askeri operasyon sırasında gerçekleştirdiği ihlallere dair paylaşımlarım nedeniyle YPG ile bağlantılı olmakla suçladılar.”
“Azez’de Sultan Murat tarafından yönetilen el-Rai cezaevine gönderildim. Ben işkence görmedim ama gözlerimin önünde bazı kişilerin Sultan Murat üyeleri tarafından sırf eğlencesine dövüldüklerine şahit oldum, gece binada bağıran kişilerin sesleri yankılanıyordu. Hâkim karşısına çıkarılmadan bırakıldım. Oradan hiç çıkamayacağımı düşünüyordum.”
Türkiye yanlısı güçler malvarlıklarına el koymaktan sorumlu
YPG’nin yerlerinden edilen kişilerin Afrin’e dönmelerini engellemek amacıyla şehre giden resmi güzergahları kapatması nedeniyle, Afrin’in Türkiye ve müttefiki silahlı grupların kontrolüne geçtiği 2018 Mart ayından bu yana yüzlerce kişi şehre dağlık yollardan yürüyerek dönmek zorunda kaldı. Geri dönebilmeyi başarabilenlerin birçoğu, Türkiye’nin müttefiki silahlı gruplar tarafından malvarlıklarına el konulduğunu ve özel eşyalarının çalındığını gördü.
Uluslararası Af Örgütü’nün görüştüğü 10 kişi, Suriyeli silahlı grupların Afrin’deki malvarlıklarına ve işyerlerine el koyduğunu belirtti. Yerinden edilen bu kişiler, akrabalarından ve komşularından aldıkları bilgiye göre, evlerinin ya Türkiye yanlısı silahlı gruplar tarafından askeri karargâh olarak kullanıldığını ya da Doğu Guta ve Humus’ta yerlerinden edilen aileler tarafından işgal edildiğini söyledi.
Yerinden edilen ve Şehba bölgesinde bir kampta bulunan bir öğretmen, Uluslararası Af Örgütü’ne Cinderes’teki evine Feylak el-Şam örgütünün el koyduğunu söyledi ve şunları aktardı: “Komşum evime el konulduğunu söyledi. Evin giriş kapısının üzerindeki duvarda açıkça Feylak el-Şam yazısının göründüğü fotoğraflar gönderdi.”
Uluslararası Af Örgütü’nün görüştüğü yerinden edilen üç ayrı kişi de silahlı grupların işyerlerine el koyduğunu ifade etti. Afrin’de üç dükkânı olan bir adam ve grafik tasarımcısı olan oğlu, bir akrabalarının kendilerine evlerine Ferqa 55 isimli silahlı grubun el koyduğunu söylediğini aktardı. Kendilerine gönderilen fotoğraflarda ayrıca işyerlerinden birinin Doğu Guta’dan gelen bir aile tarafından kasap dükkanına çevrildiğini gördüler. Afrin yakınlarındaki bir köyde marketi olan biri de bir akrabasından, marketinin önce yağmalandığını ve daha sonra Doğu Guta’dan gelen bir aile tarafından işletilmeye başlandığını öğrendiğini söyledi.
Uluslararası Af Örgütü’nün görüştüğü bir kadın “Suç Guta’dan gelen ailelerde değil. Onlar da bizim gibi yerlerinden edildi ve belki de bizden daha kötü koşullar altındalar.” dedi.
Türkiye yanlısı güçler evlerin ve işyerlerinin yağmalanmasından sorumlu
Uluslararası Af Örgütü, yağmalama olaylarına tanık olan ya da bundan mağdur olan 12 kişi ile görüştü. Yerinden edilen birçok kişi akrabalarından evlerinin ya tamamen yağmalandığını ya da evdeki televizyon, bilgisayar, çamaşır makinesi ya da buzdolabı gibi pahalı ev aletlerinin çalındığını öğrendi.
2018 Nisan ayında, bir askeri mahkeme yetkilisinin medyaya verdiği bir röportaja göre askeri operasyon sırasında hem silahlı grup üyeleri hem de siviller tarafından yağmalanma olayları yaşandı, ancak mahkeme yağmalanan malları sahiplerine iade etmeye başladı. Yetkili, Azez’deki askeri polisin ve Türk silahlı güçlerinin koordinasyonuyla yağmalamalardan sorumlu kişilerin yakalandığını ve mahkeme önüne çıkarıldığını söyledi. Ancak, Mayıs ayında Afrin’e dönen bir kişi, Uluslararası Af Örgütü’ne şunları aktardı: “Anne ve babamın evine gittim ancak ev boştu. Evdeki bütün mobilyaları, elektrikli aletleri, her şeyi çalmışlar. Komşular, Özgür Suriye Ordusu’nu eşyaları kamyonlara yüklerken görmüşler. Köyü kontrol altında tutan en az dört silahlı grup var, o yüzden hangisinin sorumlu olduğunu tam olarak bilmiyorlar.”
Afrin’den kaçarak Almanya’ya sığınan bir kişi Uluslararası Af Örgütü’ne şunları söyledi: “Afrin şehir merkezinde beş evim ve bir dükkanım var. Arkadaşım iki evimin yerlerinden edilen aileler tarafından işgal edildiğini söyledi. Biri Haresta’dan biri Doğu Guta’dan olan iki ailenin telefon numaralarını buldum. Onları evime iyi bakmalarını istemek için aradım, ancak bana taşındıklarında evin zaten yağmalanmış olduğunu söylediler. Evi daha yeni onarmıştım. Benim sorunum evimde yaşayan ailelerle değil, oradaki silahlı gruplarla.”
Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu Araştırma Direktörü Lynn Maalouf yaptığı açıklamada “YPG, Türk silahlı güçleri ve yerel silahlı gruplar da dahil olmak üzere Suriye’deki çatışmanın bütün tarafları Afrin’de yerlerinden edilen kişilerin güvenli ve gönüllü bir şekilde geri dönüşüne olanak sağlamalıdır” dedi.
Maalouf sözlerini şöyle sürdürdü: “Afrin’de işgalci güç konumunda olan Türkiye, güvenlik güçleri ya da müttefikleri tarafından evlerine el konulan, evi yıkılan ya da yağmalanan herkesin zararını tamamen tazmin etmelidir. Türkiye, yerlerinden edilen sivillerin Afrin’deki evlerine geri dönebilmelerini, gasp edilen mallarının iadesini ve bunun mümkün olmadığı durumlarda ise tazmin edilmesini güvence altına almakla yükümlüdür.”
Türkiye ve silahlı gruplar okulların askeri amaçlarla kullanılmasından sorumlu
2018 Ocak ayından bu yana Afrin’de yaşayanların eğitim hakkına erişimi neredeyse imkânsız bir hale geldi. Şehirde yaşayanlar Uluslararası Af Örgütü’ne Mart ayından bu yana çocukların Afrin şehir merkezindeki tek bir okula gidebildiklerini ve Afrin Üniversitesi’nin yağmalanarak yıkılmasının ardından tamamen kapandığını söyledi. Yerinden edilerek Şehba bölgesine yerleşen öğretmenler, Türk silahlı güçlerinin ve Suriyeli müttefik silahlı grupların Afrin’deki Emir Gabari Okulu’nu askeri üs olarak kullandığını belirtti. Uluslararası Af Örgütü’nün 20 Nisan 2018 tarihinde incelediği uydu görüntülerinde birkaç zırhlı araç ve yeni inşa edilmiş bir yapı görülmektedir. Bu araçlar ve yapı Türk silahlı güçlerinin ve silahlı grupların 18 Mart 2018’de Afrin’de kontrolü ele geçirmesinden önce mevcut değildi. *
Yerel medya kaynaklarına ve şehir sakinlerine göre, Türk silahlı güçleri ve silahlı gruplar, 2018 Haziran ayında Şara’daki devlet okulunu polis karakoluna çevirdiler. Bölge sakinlerinin verdiği bilgiye göre Türk silahlı güçleri Cinderes’teki başka bir okulu da sahra hastanesi olarak kullanmaktadır.
Malouf yaptığı açıklamada “Uluslararası insancıl hukuka göre, özellikle işgal koşullarında, okullar özel korumadan faydalanır ve çocukların eğitiminin devamının sağlanması gerekir. Türkiye’yi, çocukların okula geri dönebilmeleri ve üniversitenin bir an önce onarılarak yeniden açılmasının sağlanması için gerekli tüm önlemleri almaya çağırıyoruz” dedi.
Suriye hükümeti ve YPG tarafından gerçekleştirilen ihlaller
2018 Ocak ayında başlayan harekatın ardından binlerce kişi yakındaki Şehba bölgesine gitmeye zorlandı. Şu an en az 140,000 kişi kamplarda ve zarar görmüş evlerde başta sağlık hizmeti olmak üzere temel hizmetlere yeterli erişimleri olmaksızın yaşıyor. Yaralı ve kronik hastalıkları olan kişiler tedavi görebilecekleri en yakın yer olan Halep’e gidebilmek için hükümetten izin almayı beklemek zorunda.
Suriye hükümeti Şehba bölgesinden Suriye’nin daha iyi yaşam koşullarına sahip diğer yerlerine hareketleri de engelledi. Bu durum, hayatta kalma mücadelesi veren çok sayıda kişinin bu seyahat engellerini aşabilmek için insan kaçakçılarına büyük miktarda paralar ödemek zorunda kalmasına yol açtı.
Dahası, YPG Şehba’dan Afrin’e giden yolları kapatarak, yerinden edilen kişilerin evlerine dönmesine kasten engel oldu. Mart ayında sona eren askeri operasyondan bu yana yüzlerce kişi uzun ve zorlu dağlık yollardan yürüyerek Afrin’e geri döndü.
Afrin’e Nisan ayında dönen bir kadın Uluslararası Af Örgütü’ne şunları söyledi: “60 yaşında, ağır diyabeti ve başka sağlık sorunları bulunan teyzem Afrin’e dönüş yolunda susuzluk nedeniyle öldü. YPG araçlarımızla resmi güzergahı kullanarak yolculuk yapmamıza izin vermedi, o nedenle beş saat boyunca yürümek zorunda kaldık. Yarı yolda suyu bitti. Kızı su kaynağı bulmak için ayrıldı ama zamanında yetişemedi.”
Kürt Kızılayı’nın üyeleri de dahil olmak üzere görüştüğümüz bazı kişilere göre, Suriye hükümeti hasta ve ağır yaralı sivillerin tedavi amacıyla Şehba bölgesinden Halep’e tahliye edilmesini engelledi. Kürt Kızılayı ve sağlık görevlileri, Şehba bölgesinde temel sağlık hizmeti ve ilaç bulunan sadece bir hastane ve iki klinik olduğunu, bunların hiçbirinde ameliyat yapmak ya da kronik hastalıkları tedavi etmek için yeterli uzmanlık ve ekipman bulunmadığını söyledi.
Bu rapor yazıldığı sırada, kronik hastalıkları ve ciddi yaralanmaları bulunan yaklaşık 300 kişi, Suriye hükümetinin tedavi için tahliyelerine onay vermesini bekliyordu. Mart ayının ortasından bu yana, sadece 50 kişinin tedavi için Halep’teki devlet hastanesine gitmesine izin verildi.
Lynn Maalouf yaptığı açıklamaya şöyle devam etti: “Suriye hükümeti ve YPG, Afrin’de yerinden edilen kişileri ortada hiçbir neden yokken Şehba bölgesinde tutarak, eğitim, gıda ve sağlık haklarına erişimden mahrum bırakmakta ve çektikleri acıları daha da derinleştirmektedir. Başta hasta ve yaralılar olmak üzere, bölgede tutulan kişilerin derhal güvenli bir şekilde gitmek istedikleri yerlere gitmelerine izin verilmelidir”.
“Suriye ve YPG’ye sivillerin serbest dolaşım hakkına saygı duymaları ve yerinden edilenlerin güvenli ve gönüllü bir şekilde dönüşlerini kolaylaştırmaları çağrısında bulunuyoruz. Suriyeli yetkililer, Şehba bölgesinde yeterli tedavi alamayan tüm hasta ve yaralıların tedavileri için tahliyelerini hızlandırmalıdır.”
****************************************
*Uydu görüntülerine buradan ulaşılabilir:
https://www.dropbox.com/s/m8vcrgx79faew3a/Afrin_2018April20.jpg?dl=0
Daha fazla bilgi ya da röportaj talepleri için iletişim:
+44 207 413 5566
E-posta: [email protected]
Çalışma saatleri dışında iletişim için:
+44 20 7413 5566
E-posta: [email protected]
Twitter: @amnestypress
Basın Açıklamaları
- İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprağı: Netanyahu, Gallant ve El Masri kendilerine isnat edilen savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlardan ötürü UCM’de adalet önüne çıkarılmalı
- Ukrayna: Rusya’nın savaş suçu kapsamına giren saldırılarında çocuklar öldürülmeye ve yaralanmaya devam ediyor
- ABD, İsrail’in insani yardımları engellemesine karşılık ABD yasalarını uygulamıyor
- Türkiye: “Etki ajanı” olarak bilinen yasa teklifinin geri çekilmesi sivil toplum için önemli bir kazanım
- Küresel: FIFA 2034 Dünya Kupası adaylık sürecini durdurmalı ve 2030 için güvenilir bir insan hakları stratejisi talep etmeli
- COP29: Liderler adil iklim finansmanı sağlamayı ve fosil yakıtlardan tamamen uzaklaşmayı taahhüt etmeli
- Uluslararası Af Örgütü ABD Başkanlığına seçilen Trump’ın ikinci döneminde de insan haklarını savunacak
- Türkiye: ‘Etki ajanı’ yasası olarak bilinen yasa teklifi sivil topluma yönelik bir saldırıdır ve reddedilmelidir