Suriye: Devlet Başkanı Esad yönetiminde onlarca yıldır devam eden ağır insan hakları ihlallerini sona erdirmek ve telafi etmek için tarihi fırsat değerlendirilmeli

Suriye’de muhalif güçlerin başkent Şam’da iktidarı ele geçirmesinin ardından Devlet Başkanı Beşar Esad’ın devrilmesi üzerine bir açıklama yayımlayan Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard, şunları kaydetti:

“Suriye halkı elli yıldan uzun bir süredir devam eden gaddarlık ve baskıların ardından nihayet haklarının saygı gördüğü koşullarda korkusuzca yaşama fırsatına sahip olabilir. Beşar Esad ve ondan önce de babası Hafız Esad döneminde Suriyeliler, geniş çapta tarifsiz insani acılara yol açan korkunç insan hakları ihlallerine maruz bırakıldı. Buna kimyasal silahlarla, varil bombalarıyla gerçekleştirilen saldırılar ve diğer savaş suçlarının yanı sıra insanlığa karşı suçlar kapsamına giren cinayet, işkence, zorla kaybetme ve imha da dahil. Bu tarihi fırsat değerlendirilmeli ve onlarca yıllık ağır insan hakları ihlalleri telafi edilmeli.

Uluslararası Af Örgütü, muhalif güçleri geçmişin şiddetinden kurtulmaya çağırıyor. En önemli adım intikam değil, adalettir. Mevcut çatışmanın tüm taraflarını, silahlı çatışma hukukuna eksiksiz saygı göstermeye çağırıyoruz. Hükümet güçleri de dahil teslim olma niyetini açıkça ifade eden hiç kimseye saldırılmaması ve tutuklanan herkese insanca muamele edilmesi de buna dahil.

Suriye’nin tarihindeki bu ölümcül sayfayı geride bırakmak için önerilen tüm tedbirler adalet, hesap verebilirlik ve tekrarlanmama ilkelerine dayanmalı. Uluslararası hukuk suçlarının ve diğer ciddi insan hakları ihlallerinin şüpheli failleri soruşturulmalı ve gerekli görüldüğü takdirde işledikleri suçlardan ötürü adil bir biçimde ve ölüm cezası olasılığı olmaksızın yargılanmalı.”

“Cezaevi kayıtlarının korunması elzem”

“Suriye’de zorla kaybedilen on binlerce kişinin aileleri için Sednaya Askeri Cezaevi de dahil ülkenin dört bir yanındaki birçok cezaevinden tutukluların serbest bırakılması, bazı vakalarda onlarca yıl sonra kayıp durumdaki yakınlarının akıbetini nihayet öğrenebilecekleri beklentisini yaratıyor. Hesap verebilirliğin sağlanması için mevcut koşullarda mümkün olduğunca, geçmişte veya günümüzde işlenen tüm suçlara ilişkin kanıtların toplanması ve korunması yönünde girişimlerde bulunulmalı. Cezaevi kayıtlarının ve diğer belgelerin korunması elzem çünkü bu bilgiler, kaybedilenlerin akıbetine ilişkin önemli kanıtlar sunabilir ve uluslararası hukuk suçlarına yönelik gelecekteki yargılamalarda ve davalarda kullanılabilir” diyen Callamard, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Uluslararası toplumu, Suriyelilerin seslerini bu geçiş sürecinin merkezine almaya çağırıyoruz.  Esad hükümetinin zulümlerinin mağdurlarını, Suriye’de işlenen uluslararası hukuk suçlarında adaletin ve onarımın sağlanması konusunda desteklemeliler. Buna, şüpheli failler hakkında evrensel yargı yetkisine dayalı davaların açılması ve Suriye Hakkında Uluslararası, Bağımsız ve Tarafsız Mekanizma ile kaybedilenlerin akıbetinin ortaya çıkarılması için yakın zamanda kurulmuş olan Kayıp Kişiler Hakkında BM Kuruluşu’nun desteklenmesi de dahil.”

Arka Plan

Muhalif güçler, pazar günü Suriye ulusal televizyonunda canlı yayınlanan bir açıklamada, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ın yönetimini sona erdirdiklerini ve siyasi mahkumları serbest bıraktıklarını iddia etti. Esad’ın ülkeden ayrıldığı bildirildi.

Uluslararası Af Örgütü’nün 2017’de yayımladığı “İnsan Mezbahası” başlıklı raporu, Devlet Başkanı Beşar Esad yönetiminde Suriye yetkililerinin sivillere yönelik insanlığa karşı suç teşkil eden yaygın ve sistematik saldırı kapsamında, Suriye’nin en kötü şöhretli tutukluluk merkezi olan Sednaya Askeri Cezaevi’nde tutukluları nasıl öldürdüğünü, işkenceye maruz bıraktığını, zorla kaybettiğini, toplu halde asarak infaz ettiğini ve imha ettiğini ortaya koymuştu.

Suriye’de isyanın başladığı 2011 yılından bu yana Uluslararası Af Örgütü, Suriye hükümeti güçlerinin Rusya’nın desteğiyle, silahlı muhalif grupların kontrol ettiği bölgelere defalarca saldırı düzenlendiğini ve genellikle varil bombaları, yangın çıkaran silahlar ve uluslararası çapta yasaklı misket bombaları gibi güdümsüz silahlar kullanarak sivillerin evlerine, hastanelere ve sağlık merkezlerine karşı top ateşi ve hava saldırılarını da içeren gelişigüzel ve doğrudan saldırılar gerçekleştirdiğini belgeledi.