Suriye: BM Genel Kurulu kuzeybatı Suriye’ye sınır ötesi insani yardım mekanizmasını desteklemeli
Uluslararası Af Örgütü, Rusya’nın kuzeybatı Suriye’ye sınır ötesi yardım mekanizmasını veto etme kararını tartışmak üzere 19 Temmuz’da toplanacak BM Genel Kurulu öncesinde bir açıklama yayımladı.
Açıklamada, BM üye devletlerinin oybirliğiyle Rusya’nın veto yetkisini kötüye kullanmasını kınaması ve genel kurulun sınır ötesi yardım mekanizmasının hukuka uygunluğunu, tarafsızlığını ve bağımsızlığını doğrulaması gerektiği belirtildi.
BM Genel Kurulu, BM Güvenlik Konseyi’nin 11 Temmuz’da, dört milyon kişinin hayatta kalabilmek için BM yardımlarına ihtiyaç duyduğu kuzeybatı Suriye’ye sınır ötesi yardım mekanizmasını Rusya’nın vetosu nedeniyle uzatamamasının ardından toplanıyor. Birbirine zıt iki karardan hiçbirinin kabul edilmemesi sonucunda yardım mekanizmasının süresi 10 Temmuz’da doldu.
Uluslararası Af Örgütü’nün Savunuculuk Direktörü Yardımcısı ve BM nezdindeki temsilcisi Sherine Tadros konu hakkındaki açıklamasında, “Rusya 2019’dan beri veto yetkisini, sınır ötesi mekanizma kararının kapsamını dört sınır kapısından bire düşürmek, şimdi de sıfırlamak için kötüye kullanıyor. Rusya’nın bu son vetosu, bundan böyle BM’nin dört milyon insanın yaşadığı kuzeybatı Suriye’ye yardım ve temel hizmetler ulaştıramayacağı anlamına geliyor” dedi.
“Rusya 2019’dan beri veto yetkisini, sınır ötesi mekanizma kararının kapsamını dört sınır kapısından bire düşürmek, şimdi de sıfırlamak için kötüye kullanıyor. Rusya’nın bu son vetosu, bundan böyle BM’nin dört milyon insanın yaşadığı kuzeybatı Suriye’ye yardım ve temel hizmetler ulaştıramayacağı anlamına geliyor.”
Sherine TadrosUluslararası Af Örgütü’nün Savunuculuk Direktörü Yardımcısı ve BM nezdindeki temsilcisi
Tadros sözlerini şöyle sürdürdü, “BM üye devletleri bu tür siyasi oyunların gerçek hayattaki sonuçlarını izah ederek Rusya’nın veto yetkisini kullanmasını kamuya açık olarak kınamalıdır. Rusya ve Çin, milyonlarca insanın BM yardımları ve hizmetlerine bel bağladığı kuzeybatı Suriye’deki feci insani durumu gayet iyi biliyor. Sınır ötesi mekanizma BM’nin Türkiye’den kuzeybatı Suriye’ye yardım ulaştırabilmesinin tek yolu ve temel hizmetler sağlayan yerel ve uluslararası insani yardım örgütlerinin başlıca finansman kaynağıydı.”
İsviçre ve Brezilya’nın sunduğu, sınır ötesi mekanizmayı dokuz ay uzatma çağrısı yapan ilk karar 11 Temmuz’da Rusya tarafından veto edildi. Altı aylık uzatma isteyen, Rusya’nın sunduğu ikinci taslak ise yalnızca Çin’den destek gördü ve böylece kabul edilmesi için gereken dokuz lehte oyun altında kaldı. Rusya vetosunun tetiklediği Genel Kurul’un veto kararına yol açan sorunu tartışmak üzere tüm üye devletleri toplaması gerekiyor.
Suriye savaşının başlangıcından bu yana Suriye hükümeti, kontrolü dışındaki sivil bölgelere yardım erişimini keyfi olarak kısıtlıyor. Silahlı muhalif gruplar 2014’te kuzeybatı Suriye’nin kontrolünü ele geçirdiğinde Suriye hükümeti bölgeye tüm temel hizmetlerin teminini kesti. Bunun sonucunda, BM Güvenlik Konseyi 2014’te BM’ye, Suriye hükümetinin izni olmadan üç sınır kapısından (bir tanesi Türkiye’den kuzeybatı Suriye’ye olmak üzere) ulaştırma izni veren 2165 Sayılı Kararı oybirliğiyle kabul etti. Bugün hâlâ BM’nin sınır ötesi yardım mekanizmasının boyutları ve kapsamını ikame edebilecek hiçbir alternatif yok.
Suriye hükümetinin BM yardımlarını kontrol etmesi bir seçenek değil
13 Temmuz’da Suriye hükümeti BM’ye, kuzeybatı Suriye’deki sivillere sınır ötesi insani yardım ulaştırması için, BM ve uygulayıcı partnerlerinin hükümetle eksiksiz işbirliği yapması ve “terör örgütleri ve gruplarıyla iletişim kurmaması” koşuluyla altı aylığına Bab El Hava sınır kapısını kullanma izni verdi. Suriye hükümeti ayrıca Uluslararası Kızılhaç Komitesi ve Suriye Arap Kızılayı’nın insani yardım dağıtımını denetlemesi ve kolaylaştırması gerektiğinin altını çizdi. BM ise bu koşulların “kabul edilemez” olduğunu açıkladı.
Uluslararası Af Örgütü, BM Suriye Araştırma Komisyonu ve diğer uluslararası ve yerel insan hakları örgütleri Suriye hükümetinin hâlâ yardımları nasıl silah haline getirmeye devam ederek, muhaliflerin kontrolündeki veya geçmişte muhaliflerin kontrolüne girmiş bölgelerde yaşayan sivillere yardım ulaşmasını engellediğini veya kısıtladığını ve bazı durumlarda bunu sivillere karşı bir cezalandırma yöntemi olarak kullandığını belgelemektedir.
Çok sayıda yerel ve uluslararası insani yardım çalışanı Uluslararası Af Örgütü’ne, Suriye hükümetinin, son birkaç yılda sınır ötesi mekanizma aracılığıyla muhaliflerin kontrolündeki bölgelere yardım götüren insani yardım aktörleriyle işbirliği yapmayacağını söyledi. Ancak bu aktörler, yardım götürmek ve kuzeybatı Suriye’deki sivillerin temel hizmetlere erişimini kolaylaştıran ve yaşam koşullarını iyileştiren projeler yürütmek konusunda toplumu tanıyor ve toplumdan kabul görüyor.
Kuzeybatı Suriye’de çalışan bir insani yardım görevlisi Uluslararası Af Örgütü’ne şunları söyledi, “14 tıp merkezimizin olduğu Dera ve Kuneytra’da tecrübe ettik. [Bölgenin kontrolünü muhaliflerden geri aldıktan sonra] Suriye hükümetiyle çalışmalarımıza devam edebilmek için görüşmeye zorlandık. Açık görüşmeleri kabul ettik çünkü Rusya güvenliği sağlayabileceğini belirtti. Ancak Suriye hükümeti ‘terör’ örgütleri olduğumuzu öne sürerek bizimle görüşmeyi reddetti. Şimdi ne değişecek?”
Kuzeybatı Suriye’den bir diğer insani yardım görevlisi de, “Suriye hükümetinin bizimle koordine olacağını veya işimizi yapmaya devam etmemize izin vereceğini varsaymak mümkün değil. Öte yandan, yardım ulaştırmada Suriye Arap Kızılayı’na veya Syria Trust’a [Suriye hükümetiyle bağlantılı bir yerel örgüt] güvenemeyiz. Kendimi ve ailemi riske atacağını bile bile adımı Suriye hükümetine nasıl açıklayabilirim ki? Hükümet [muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde yaşadığımız için] bizi hain olarak görüyor” şeklinde konuştu.
Kuzeybatı Suriye’deki insani yardım çalışanları ve ülke içinde yerinden edilen kişiler Uluslararası Af Örgütü’ne defalarca, muhaliflerin kontrolündeki bölgelerde yaşayan insanların, hükümetin Suriye Arap Kızılayı’na sızdığı yönündeki algı nedeniyle bu örgütü tarafsız görmediğini ifade etti.
İnsan Hakları İzleme Örgütü daha önce Suriye hükümetinin politikalarının nasıl yetkililerin kontrol ettikleri bölgelerde insani müdahaleyi şekillendirmesine izin verdiğini, bu yolla hükümeti “yardım, kalkınma ve yeniden inşa desteğini, hükümetin siyasi gündemiyle aynı çizgide olmayan sivillere yönelik (birçok durumda gerçekleşen) ciddi ayrımcılık riski oluşturacak şekilde saptırmak” konusunda güçlendirdiğini ve “yardımların halkın haklarına saygı gösterilerek dağıtılmasını sağlamakta başarısız olduğunu” belgeledi. Rapor aynı zamanda Suriye Arap Kızılayı gibi Suriye hükümetiyle bağlantılı yerel insani yardım örgütlerinin Suriye’nin güvenlik aygıtıyla yakın ilişkileri olduğunu ortaya koydu.
Sherine Tadros, “BM sınır ötesi yardım mekanizmasının faaliyet iznini BM Güvenlik Konseyi’nden alıp Suriye hükümetine vermek, kuzeybatıda sivillerin engelleme olmadan insani yardıma erişimini tehlikeye atma riski taşıyor. Böyle bir düzenleme, hükümetin yardımları muhaliflerin kontrolündeki bölgelerden uzaklaştırmaktaki iyi belgelenmiş sicili nedeniyle yardımların tarafsızlığına zarar verir. Suriye hükümetinin erişime engel olmayacağının hiçbir garantisi yok” sözleriyle açıklamasını sonlandırdı.
Basın Açıklamaları
- Ukrayna: Rusya’nın savaş suçu kapsamına giren saldırılarında çocuklar öldürülmeye ve yaralanmaya devam ediyor
- ABD, İsrail’in insani yardımları engellemesine karşılık ABD yasalarını uygulamıyor
- Türkiye: “Etki ajanı” olarak bilinen yasa teklifinin geri çekilmesi sivil toplum için önemli bir kazanım
- Küresel: FIFA 2034 Dünya Kupası adaylık sürecini durdurmalı ve 2030 için güvenilir bir insan hakları stratejisi talep etmeli
- COP29: Liderler adil iklim finansmanı sağlamayı ve fosil yakıtlardan tamamen uzaklaşmayı taahhüt etmeli
- Uluslararası Af Örgütü ABD Başkanlığına seçilen Trump’ın ikinci döneminde de insan haklarını savunacak
- Türkiye: ‘Etki ajanı’ yasası olarak bilinen yasa teklifi sivil topluma yönelik bir saldırıdır ve reddedilmelidir
- Türkiye: Osman Kavala haksız tutukluluğunun yedinci yıldönümünde, “gerçekten özgürlüğü teneffüs edebileceğime inanıyorum” diyor