• Basın Açıklamaları

Polonya: Barışçıl protestocular, toplanma özgürlüğüne yönelik giderek artan saldırılara meydan okuyor

Uluslararası Af Örgütü’nün (UAÖ) 25 Haziran’da yayımladığı yeni rapor, Polonya’da barışçıl protestolara yönelik giderek artan baskılara rağmen insanların sokaklara çıkmaya devam ettiğini ortaya koyuyor. Rapor, Polonya halkının, haklarının ihlal edilmesi ile hukukun üstünlüğünün tehdit edilmesine karşı gösteri düzenlemeyi sürdürdüğünü belirtiyor.

‘Sokağın’ Gücü: Polonya’da barışçıl protesto hakkını korumak başlıklı rapor, sınırlandırıcı yasaların yanı sıra son derece sert denetleme, gözetleme, taciz ve adli kovuşturma uygulamalarının barışçıl protesto hakkını bastırmakla tehdit ettiği bir ortamda insanların nasıl sokağa çıktığını belgeliyor.

UAÖ Avrupa Direktörü Gauri van Gulik konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Protestocuların sessiz kalmayı reddetmesi, ne kadar dirençli olduklarının kanıtıdır. Polonya yetkilileri, barışçıl protestocuları gözaltı ve adli kovuşturmayla tehdit ediyor. Polis yetkililerinin protestocuları dövdüğü ve kötü muamele uyguladığı durumlar da oldu. Ayrıca, barışçıl protestonun giderek suç haline getirilmesiyle birlikte birçok protestocu takibe alındı” dedi. Van Gulik, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Polonya’da insanlar, şeytanlaştırma politikasına karşı cesur bir duruş sergiliyor. Onları susturmak için giderek daha da kısıtlayıcı hale gelen yasalara ve baskıcı denetim uygulamalarına meydan okuyarak sokaklara çıkmayı sürdürüyorlar.”

2016’dan beri on binlerce insan, kadın haklarını kontrol altına almayı ve yargı bağımsızlığını zayıflatmayı amaçlayan baskıcı yasaları protesto etmek için Polonya sokaklarına çıktı. Protestocular, devamlı olarak, görünürlük ve seslerini yükseltme haklarını ihlal eden sınırlandırıcı uygulamalarla ve güç gösterileriyle karşılaştı. Yüzlerce kişi beklenmedik bir biçimde polis tarafından gözaltına alındı ve uzun süren dava süreçlerine maruz bırakıldı.

Nisan 2017’de Toplantı Kanununda yapılan değişiklikle, Varşova merkezinde, hükümet yanlısı gösterilerin düzenlendiği yerlerin yakınında karşıt gösteriler düzenlemesi yasaklandı. Güvenlik güçlerinin uyguladığı sert yaptırımlar oldukça çarpıcıydı. Nisan 2017 ile Mart 2018 arasında Mazovya eyaletinin valisi, Varşova’daki 36 toplantıyı yasakladı. 2017’de Varşova merkezindeki bir mahkemede, toplantı yasasını ihlal ettikleri gerekçesiyle karşıt göstericilere 632 dava açıldı. Oysa 2016 yılında protestoculara bu şekilde suçlamalar yöneltilmemişti.

Yetkililer çoğunlukla hükümet yanlısı ve milliyetçi gösterilere, muhalif gösterilere kıyasla ayrıcalıklı muamele uyguladı. Hükümet yanlısı toplantılara verilen öncelik, gösterilerin denetlenme biçiminde de kendisini gösterdi. Aşırı sağ veya milliyetçi grupların karşıt göstericileri taciz etmesine ve şiddet uygulamasına devamlı olarak hoşgörü gösterildi. Hükümete itiraz eden barışçıl protestocular ise sıklıkla sert denetimlere maruz kaldı ve kovuşturmaya uğradı.

Polis protestoculara aşırı güç kullandı

Ayrıca UAÖ, protestolar ve gösteriler sırasında polisin aşırı güç kullandığı ve benzeri polis istismarlarıyla ilgili anlamlı bir hesap verebilirliğin hemen hemen söz konusu olmadığı durumları da belgeledi.

Kürtajı neredeyse tamamıyla yasaklayan yasaya karşı düzenlenen Kara Protesto’ya katılan 60 yaşındaki bir kadın, bir polis memurunun kaldırımda yatan birini dövdüğüne tanık oldu. Duruma müdahale edemeden, başka bir polis memuru olduğunu düşündüğü bir kişi tarafından başına darbe alan kadın UAÖ’ye şunları söyledi:

“Bilincimi kaybettim. Kendime geldiğimde bir su birikintisinin içinde yatıyordum ve biri üzerimde oturuyordu. İnsanların ‘Bırakın kendine gelsin!’ diye bağırdığını duydum. Sonra tekrar bayıldım.”

Kafatasından hafif yaralanan kadının polise karşı sunduğu şikayet, yeterli kanıt bulunmadığı iddiasıyla savcılık tarafından reddedildi.

Hükümet, toplanma hakkının kullanımını kısıtlayan yasalara paralel olarak kolluk kuvvetlerinin gözetleme ve takip gücünü de önemli ölçüde genişletti. Polis Yasası’nda 2016’da yapılan değişiklik, gözetleme ve takip kapsamını, cezai soruşturma bağlamının dışında da izin verecek şekilde ve yeterli yasal korumalar sağlanmaksızın genişletti. Gözetleme gücünün, barışçıl protestoları düzenleyen ve bu protestolara katılan insanlara karşı kötüye kullanıldığını gösteren kanıtlar mevcut.

Mahkemeler çoğunlukla barışçıl toplanma ve ifade özgürlüğü haklarını korudu. Fakat bu durum, 2017’de yargı erki üzerinde yapılan yasal değişikliklerin ardından yakın zamanda değişebilir. Yargı erkini siyasi etki ve denetime tabi kılan bu değişiklikler, yargı bağımsızlığını büyük ölçüde zayıflattı.

Mart 2018’de Varşova’daki bir protesto sırasında bir polis memuruna ismini, rütbesini ve kimlik kartlarını kontrol etme nedenini sorduğu gerekçesiyle tutuklanan 19 yaşındaki öğrenci de değişikliklerden etkilenebilecek kişiler arasında bulunuyor. Şu an polis memuruna saldırdığı iddiası gibi tartışmalı bir suçlamayla karşı karşıya olan öğrenci, işbirlikçi bir yargının onu adil bir biçimde yargılamayacağından korkuyor. Bu kişi UAÖ’ye, “Davamın nasıl sonuçlanacağı belli değil, çünkü bu yaşadığımız günler, Polonya’da yargı bağımsızlığının son günleri” dedi.

Tüm bunların yanı sıra, Polonya’daki hakimler de siyasi baskılara maruz kalıyor. Yasal değişikliklerin ardından gelen siyasi baskılara boyun eğmeyi reddeden hakimler, disiplin soruşturmalarına uğramak da dahil olmak üzere taciz edildiklerini bildirdi.

Barışçıl protestocuların haklarını savunan bir mahkeme kararına imza attıktan sonra disiplin soruşturmasına uğrayan Hakim Dominik Czeszkiewicz, UAÖ’ye şunları söyledi: “Bu koşullar altında çalışmak çok zor. Bütün bir sistemle mücadele edemem. Ne zaman, nereden ve kimden bir yumruk yiyeceğim, bilmiyorum.

“Barışçıl protesto bir haktır, fakat Polonya’da bu hak çok ciddi tehlike altında. Sokağın gücü, devletin gücü üzerinde çok önemli bir denetim mekanizmasıdır. Polonya hükümeti, özgürlüklerini savunmak için sokaklara çıkmaya kararlı olan herkesin hakkını korumalıdır” diyen Gauri van Gulik, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Polonya yetkilileri protestoyu suç haline getirmeye son vermeli, toplanma ve ifade özgürlüğü üzerindeki orantısız sınırlandırmalı kaldırmalı ve tüm insan haklarının korunmasını sağlamak için yargı bağımsızlığını güvence altına almalıdır.”