16. Duruşma

Özgür Gündem gazetesi yazarları, yöneticileri, Yayın Danışma Kurulu üyeleri ve imtiyaz sahibinden müteşekkil 9 kişinin 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın 16. duruşması 19 Şubat 2020’de görüldü.

İzleyiciler

Duruşmayı aralarında Türkiye Gazeteciler Sendikası (TGS), Press in Arrest, Hafıza Merkezi, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği ve Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği’nin (MLSA), P24 ve Article 19’un bulunduğu sivil toplum kuruluşlarıyla; Doğan Haber Ajansı (DHA), Cumhuriyet ve Evrensel gazeteleri izledi.

Yargılama

Duruşma, 40 dakika gecikmeyle saat 10:40’ta başladı.

Yargılanan Eren Keskin, Necmiye Alpay, Kemal Sancılı, İnan Kızıl ile 9 avukat duruşmada hazır bulundu.

Mahkeme heyeti başkanı, mütaalaya ilişkin savunmasını yapmak üzere sanıkları tek tek kürsüye davet etti.

Eren Keskin

Kürsüye ilk gelen kişi, gazetenin Eş Genel Yayın Yönetmenliğini de yapmış olan Eren Keskin oldu. Savunmasına mütalaaya katılmadığını belirterek başlayan Keskin, bir silahlı örgüt üyesi olmadığını, 30 yıldır insan hakları hareketi içerisinde bulunan bir insan hakları savunucusu olduğunu vurguladı.

“Ben; Kürt sorunu konusunda, Ermeni soykırımı konusunda, Kuzey Kıbrıs konusunda resmi ideolojiden farklı düşünen bir insanım. Düşüncelerimi daima açıkça ifade ederim. Bugün burada olmamın nedeni, devletten farklı düşünüyor olmam.”

Keskin, ifadesinin devamında, 30 yıllık hak savunuculuğu deneyiminde şahit olduğu ihlallerden örnekler verdi. “9 yaşından 74 yaşana kadar insanların ölümüne bizzat şahit oldum” dedikten sonra, Özgür Gündem’in bombalanmış bir gazete olduğunu ve defalarca kapatıldığını; sonunda yeniden Özgür Gündem adıyla yayımlanmaya başladığını söyledi.

Böyle bir hafızayı taşıyan bir gazete olan Özgür Gündem’in kendisinden dayanışma istemesi üzerine bu isteği kabul ettiğini ifade etti:

“Dediler ki bir insan savunucusu olarak sizin isminizi yazabilir miyiz? Seve seve, dedim. Musa Anter’e ,Ferhat Tepe’ye ve diğerlerine olan gönül borcumdan dolayı ismimi yazdırdım.”

Keskin, Türkiye’de konjonktürün değişmesiyle birlikte yargılama pratiklerinin de bunlardan etkilendiğini vurguladı:

“Ben her zaman aynı yerdeyim ama devletin kafası karışık. 2013 yılında ‘Barış Süreci’ adı verilen süreç devam ederken bu gazeteye hiç dava açılmıyordu. Ben de terörist değildim. Birden bire devletin bakışı değişti. Bunun akıl alır yani yok.”

Son olarak, üzerine atılı suç olan “terör örgütü üyeliği” ile suçlanabilmesi için Yargıtay içtihatlarının öngördüğü şartların kendisi için sağlanmadığını ifade etti.

“Bunun dışında bir savunma yapmayacağım. Ben düşüncelerim nedeniyle kimseye hesap vermek zorunda değilim.”

 

Necmiye Alpay

Gazetenin Yayın Danışma Kurulu üyesi ve dilbilimci Necmiye Alpay, savunmasına bu davanın bir önyargıyla açıldığını söyleyerek başladı. Savcının mütalaasının gerekçeleri arasında basın ve ifade özgürlüğünün yeterince ve açıkça dile getirilmediğini söyledi. Bu durumun demokrasi açısından önem taşıdığını vurguladı.

“Kürt sorununun bir ucunda şiddet ve terör varsa diğer ucunda da demokrasimizi cumhuriyet boyunca geliştirememiş olmamız yatıyor. Kanımca sorunların çözümü şiddete şiddetle karşılık vermekte değil. Korkmadan düşünebileceğimiz ve yazıp çizebileceğimiz bir ortam yaratmakta. Bu nedenle beraat ve gerekçesinin özgürlük ilkesinde dayanmasını diliyorum.”

Kemal Sancılı

Daha sonra, kürsüye gazetenin imtiyaz sahibi Kemal Sancılı geldi. Sancılı, sözlerine gazetenin imtiyaz sahibi olmasına dair ayrıntılı savunmayı daha önce zaten yaptığını söyleyerek başladı. Savcının kendisi hakkındaki, “sanıkla örgüt arasında bağ olduğu, örgütten aldığı talimatlarla hareket ettiği ve örgütün hiyerarşik yapısına dahil olarak iradesini teslim ettiği” iddialarına cevaben; bunların “soyut ve yüzeysel” iddialar olduğunu söyledi.

“Bu iddia aynı zamanda hakaret içeriyor. 70 yaşında aklı başında, iradesini babasına bile teslim etmeyen bir insanım. Kendi başına karar verebilecek bir iradeye sahibim.

İddia makamının elinde somut şeyler varsa bunu ispat etmesi gerekir. Basın kanununda imtiyaz sahibi yazı içeriklerinden sorumlu değildir denmesine rağmen 2 yıl ceza evinde kaldım. Tüm malvarlığıma el konuldu. Borçlar bana bırakıldı. Adete intihara sürüklenmeye çalışıldım.

Umarım 23. Ağır Ceza heyeti alacağı kararla bu olumsuz gidişata söz verir. Beraatımı talep ediyorum.”

İnan Kızılkaya

Gazetenin Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğünü yapan İnan Kızılkaya, yazılı olarak hazırladığı savunmasını okumak istediğini söyledi. 7 sayfalık savunmasını okudu.

Sözlerine The Post filminden yaptığı “Basın yönetenler için değil yönetilenler içindir” alıntısıyla başlayan Kızılkaya, Özgür Gündem’i kendi sözleriyle tarif etti:

“Özgür Gündem gazetesi, Türkiye’nin yakın tarihinin tanığı, sanığı ve hesap soranıdır. Bu gazete 70 yaşında katledilen Musa Anter’in ve yine devlet güçleri ve himayesindeki güçlerce kaçırılıp katledilen gazeteciler ve gazete dağıtımcısı çocukların kanının, emeğinin sindiği bir geleneği temsil eder. Çıkar ilişkilerine tahvil edilemeyecek bir mesleki kimliği, paraya tamah etmeyen çalışanlarının alın terinin aktığı bir gazetedir. Bağımsız kimliğiyle ulusal çapta yayın yapan ve her türlü imkansızlıklara rağmen mesleğini icra etmeye çalışan bir gazetedir.” 

Savunmasının devamında Özgür Gündem’in, İstanbul 8. Ceza Hakimliği tarafından 16 Ağustos 2016’da kapatılması ve kendilerinin yargılanmalarına giden süreci yakın tarihin önemli olaylarının bağlamına oturttu. Türkiye’de basın özgürlüğünün durumuna Cumhuriyet ilk yıllarından ve çok partili hayata geçiş döneminin sonrasından örneklerle değindi. Bunları basının Türkiye’deki mevcut durumuyla kıyasladı.

“Bugün resmi verilere göre 11 bin gazetecinin işsiz olduğu, Adalet Bakanlığı verilerine göre ise 2013-18 arasında 12 bine yakın gazetecinin hakim karşısına çıktığı ülkemizde, medyanın durumu geçmişte de pek farklı değildi. Gazetecilerin mahkeme karşısında ‘ifade özgürlüğü’ ve ‘halkın haber alma özgürlüğü’ savunması yapmak zorunda kaldıkları davalar haricinde, Cumhuriyetin hem öncesi hem de başlangıcından beri yönetenlerin farklı baskı biçimleri uyguladığı tarihi bir realitedir. “

Savunmasının sonunda, “gazeteleri kapatmanın ve gazetecileri cezalandırmanın bir ülkenin geleceğini de karanlığa gömeceğini” vurguladı ve ekledi:

“Karanlığı yırtmanın yegâne yolu özgür bir tartışma ortamının yaratılması ve başta Kürt sorunu olmak üzere tüm sorunların açık platformlarda her toplumsal kesimin sesini korkmadan duyurabilmesiyle sağlanır. Gazetecilik yargılanamaz. Gazetecilik suç değildir. Gazetecilere özgürlük.”   

Bilir Kaya

Son olarak gazetenin Genel Yayın Yönetmenliğini yapan Bilir Kaya kürsüye geldi. Kaya, 15 yıldır gazetecilik mesleğinin farklı alanlarında farklı görevlerde çalıştığını söyledi. Gazetede yaptıkları şeyin “Türkiye’de olan biteni kayda almak” olduğunu söyledi.

Somut olarak bizim örgütle ne tür bir ilişkimiz var? Bunun hiçbir somut gerekçesi yok. Arkadaşlar da söyledi, biz basın yayın faaliyeti içinde herkesin bildiği, kamuoyu önünde olan insanlarız. Dolayısıyla, bizimle ilgili somut bir delil bulunuyorsa konuşsun. Bizim yürüttüğümüz faaliyetler, her gün denetime açık olan bir mekanizmanın içindeydi.”

Avukatların Savunmaları

Kemal Sancılı, Bilir Kaya, İnan Kızılkaya ve Eren Keskin’in avukatı Özcan Kılıç, esasa ilişkin ek beyanda bulunmak için mahkeme heyetinden süre talep etti.

Savunma avukatlarından biri, Özgür Gündem binasının nobranca basıldığını, gazetecilerin kendi gözleri önünde darp edildiğini ifade etti. Bunların OHAL koşullarında vuku bulduğunu ve halen devam ettiğini; bu pratiklerin “bildiğimiz ceza kanununda” tanımlanmadığını söyledi.

Aslı Erdoğan’ın avukatı Erdal Doğan, müvekkilinin gönderdiği yazılı savunmayı sözlü olarak duruşmada okudu. Doğan, müvekkilinin yargılamaya konu olan yazıları hakkında “Basın Kanunu’nun süresi tutturulamamış” diyerek, ilgili kanunda ön görülen 4 aylık zaman aşımı süresinin aşıldığına dikkat çekti.

Müdafi avukatların savunmalarını tamamlamasının ardından, mahkeme heyeti karar için müzakere arası verdi.

Karar

23. Ağır Ceza mahkemesi heyeti:

  1. Ragıp Zarakolu ve Filiz Koçali'nin 23. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki mevcut yargılama dosyasından ayrılmasına ve yargılamanın ayrı bir esas numarası üzerinden sürdürülmesine,
  2. Ek süre talep eden Eren Keskin, Kemal Sancılı, Bilir Kaya ve İnan Kızılkaya'nın da 23. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki mevcut yargılama dosyasından ayrılmasına ve yargılamanın ayrı bir esas numarası üzerinden sürdürülmesine,
  3. Necmiye Alpay ve Bilge Aykut'un "devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma", "silahlı terör örgütüne üye olma" ve "terör örgütü propagandası yapmak" suçlarından beraatına,
  4. Aslı Erdoğan'ın "devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma", "silahlı terör örgütüne üye olma" suçlarından beraatına,
  5. Erdoğan'a "terör örgütü propagandası yapmak" suçundan açılan davanın Basın Kanunu'nda öngörülen 4 aylık dava açma süresinin aşılmış olması nedeniyle düşmesine,

karar verdi.