Orta Doğu ve Kuzey Afrika: Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet tüm bölgede kadınların hayatını mahvetmeye devam ediyor

Dünya Kadınlar Günü nedeniyle açıklama yayımlayan Uluslararası Af Örgütü, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde devletlerin keyfi gözaltı, insan kaçırma, cinayet ve toplumsal cinsiyete dayalı diğer şiddet biçimlerini yok etmekte yetersiz kaldığını ve bunun sonucunda kadınların, bazı sınırlı reformlara rağmen yerleşik ayrımcılık ve gündelik şiddetle karşı karşıya kalmaya devam ettiğini belirtti.

“Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın dört bir yanında kadınlar ve kız çocuklar evde veya sokakta gündelik şiddet gerçeğinden feci şekilde etkilenmeye devam ediyor. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde halihazırda yaygın bir insan hakları sorunu."

Heba Morayef
UAÖ Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Direktörü

Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Direktörü Heba Morayef konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi, “Orta Doğu ve Kuzey Afrika’nın dört bir yanında kadınlar ve kız çocuklar evde veya sokakta gündelik şiddet gerçeğinden feci şekilde etkilenmeye devam ediyor. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet, Orta Doğu ve Kuzey Afrika bölgesinde halihazırda yaygın bir insan hakları sorunu. Bununla birlikte, COVID-19 karantinaları sürecinde ev içi şiddette kaydedilen büyük artış da yıkıcı sonuçlar yarattı.”

“Son yıllarda, bölgenin dört bir yanında kadın hakları savunucuları önemli mücadeleler kazandı. Özellikle bazı ayrımcı yasaları yürürlükten kaldıran yasal değişikliklerle birlikte kadın haklarında sınırlı da olsa ilerlemeler kaydedildi. Ancak devletlerin, kadınların hayatları üzerinde yıkıcı etkilere yol açmayı sürdüren toplumsal cinsiyete dayalı şiddete suç ortaklığı yapması veya en azından ses çıkarmaması bu ilerlemeye gölge düşürdü.”

Cezayir, Irak, Ürdün, Fas ve Tunus’un da aralarında bulunduğu bazı Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde kadın hakları örgütleri, destek hatları ve sığınma merkezleri, destek talep eden aramalarda pandemi sürecinde artış olduğunu bildirdi veya toplumsal cinsiyete dayalı şiddet vakalarında artış kaydetti.

Cezayir’de, Kadın ve Çocuk Haklarına İlişkin Bilgi Merkezi COVID-19 karantinaları sürecinde en az 39 cinayet veya ölümle sonuçlanan “nitelikli saldırı ve darp” vakasını kaydederken, kadın hakları grupları gerçek vaka sayılarının çok daha yüksek olabileceği uyarısında bulundu.

Toplumsal cinsiyete dayalı şiddet hâlâ çok yaygın

Suudi Arabistan’da ayrımcı bir sistem olan erkek vasi sisteminde uzun zamandır beklenen reformların yapılması ve kadınların araç sürme yasağının kaldırılması; Tunus’ta ev içi şiddetten hayatta kalan kadınlara yönelik bir şikayet mekanizmasının kurulması ve Ürdün’de sözde “namus suçları” riski altında olan kadınlara yönelik bir sığınma merkezinin açılması son yıllardaki kısıtlı gelişmeler arasındaydı.

Mağrip ülkelerinde kadınlara yönelik şiddetle mücadele etmek için yasal mevzuatlar çıkarıldı. 2017’de Tunus’ta, kadınları toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet biçimlerinden korumak için çıkarılan yasa bunun önemli bir örneğiydi. Ancak kadınların özellikle evlilik, miras ve velayet konularında hâlâ şiddet ve ayrımcılıkla karşı karşıya kalması bu kazanımlara gölge düşürdü. Reformların yetersiz bir biçimde uygulanması ve kadınların eylemliliklerinin inkar edilmesi de kazanımların gücünü zayıflattı.

Irak’ta, İran’da, Ürdün’de, Kuveyt’te ve İsrail ve Filistin’de yaşayan Filistinli topluluklarda “namus” bahanesiyle cinayetler işlenmeye devam etti. Bu ülkelerde yetkililer, failleri yargılamak veya bu şiddetin artarak devam etmesine izin veren ayrımcı yasalar ve toplumsal cinsiyet normlarıyla mücadele etmek için gerekli adımları atmadı. Birçok ülkede, kadın hakları savunucuları, onları susturmaya çalışan devlete bağlı ve devlet dışı aktörler tarafından tecavüz tehditleri de dahil tehditler, korkutma, seyahat yasakları ve şiddetli saldırılara maruz bırakıldı, hatta öldürüldü.

Libya’da kadınlar ve kız çocuklar, milisler ve silahlı gruplar tarafından fiziksel saldırılara uğradı, kaçırıldı, öldürüldü, cinsel şiddete maruz bırakıldı ve karalama kampanyalarına ve çevrimiçi istismara hedef oldu. En son, Kasım 2020’de, Libyalı avukat Hanan El Barassi, Libya’nın doğusundaki silahlı gruplarla bağlantılı kişileri yolsuzlukla eleştirmesinin ardından Bingazi’de vurularak öldürüldü.

Irak’ta silahlı bir grup erkek, Ağustos 2020’de Basra’daki yerel protestoları düzenlediği bilinen aktivist Reham Yakup’u vurarak öldürdü.

Mısır’da genç feministlerin cinsel taciz ve şiddete karşı düzenlediği çevrimiçi bir kampanya sonucunda tecavüzle suçlanan çok sayıda erkek Ağustos 2020’de gözaltına alındı. Mısır yetkilileri savcıların cinsel şiddetten hayatta kalan kişilerin kimliğini gizli tutmasına izin veren bir yasayı onayladı; ancak buna rağmen, şiddetten hayatta kalan ve benzeri davalarda tanıklık yapan ya da cinsel şiddete açıkça karşı çıkan kişilere yönelik gözaltı ve yargılamalar sürdürüldü.

2020’de sosyal medya fenomeni en az dokuz kadın TikTok’ta paylaştıkları videolar nedeniyle “aile ilkelerini ihlal etmek” suçlamasıyla yargılandı. Ayrıca, hükümete yakın medya kuruluşları, cinsel şiddetten hayatta kalan kadınlara ve destekçilerine karşı karalama kampanyaları yürüttü.

İran’da “ahlak” polisi, ayrımcı ve alçaltıcı nitelikteki zorunlu başörtüsü yasalarını uygulamayı sürdürerek kadınları ve kız çocukları gündelik taciz ve şiddetli saldırılara maruz bıraktı.

Şiddetten hayatta kalanların hakları yok sayıldı

Maruz bırakıldıkları şiddeti bildirmek isteyen kadınlar adalete erişimde ciddi engellerle karşılaştı. Libya’da kadınlar “zina” nedeniyle gözaltına alınma tehlikesiyle karşı karşıya kaldı. Mültecilerin ve göçmenlerin durumunda ise şiddetten hayatta kalan kadınlar gözaltına alınma ve sınır dışı edilme endişesiyle polise başvurmaya cesaret edemedi. Ürdün’de kadınlar, kendilerine uygulanan şiddeti bildirdikleri takdirde sığınma merkezlerinde gözaltına alınmaktan kaygılandıklarını bildirdi. Suudi Arabistan’da reformlara rağmen erkek vasi sistemi erkek vasilerin kadınlara şiddet uygulamasına izin vermeyi sürdürüyor ve kadınları cinsel ve fiziksel şiddete karşı yeterince korumuyor. Örneğin, ev içi şiddete maruz bırakılan kadınların sığınma merkezlerinden çıkmak için hâlâ erkek bir vasiden izin alması gerekiyor.

Çok sayıda ülke tecavüzcülerin tecavüze maruz bıraktıkları kişilerle evlenerek yargılanmaktan kaçmasına izin veren yasal hükümleri kaldırdı; ancak benzeri yasalar birçok Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkesinde halen yürürlükte.

“Devletlerin kadınları toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı korumak ve cezasızlıkla mücadele etmek için yeterli adımlar atmaması bu türde şiddeti uzun zamandır kalıcı hale getirdi. Yetkililer, ilk adım olarak, toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet biçimlerini kamuoyuna açık biçimde kınamalı ve erkek vasi sistemi gibi bu türde şiddeti kolaylaştıran ayrımcı yapıları ortadan kaldırmalıdır”

Heba Morayef
UAÖ Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Direktörü

“Devletlerin kadınları toplumsal cinsiyete dayalı şiddete karşı korumak ve cezasızlıkla mücadele etmek için yeterli adımlar atmaması bu türde şiddeti uzun zamandır kalıcı hale getirdi. Yetkililer, ilk adım olarak, toplumsal cinsiyete dayalı tüm şiddet biçimlerini kamuoyuna açık biçimde kınamalı ve erkek vasi sistemi gibi bu türde şiddeti kolaylaştıran ayrımcı yapıları ortadan kaldırmalıdır” diyen Heba Morayef sözlerini şöyle sonlandırdı, “Yetkililer aynı zamanda şiddetten hayatta kalanların haklarının korunmasını, bu kişilerin güvenli bir şekilde adalete erişebilmesini ve sorumlulardan hesap sorulmasını sağlamalıdır. Toplumsal cinsiyete dayalı şiddetten hayatta kalanlar yeterli sığınma merkezlerine, psikososyal desteğe ve hukuki ve diğer türde hizmetlere erişebilmelidir.”