ODTÜ Onur Yürüyüşü’ne izin verilmeli
ODTÜ Rektörlüğü, 10 Haziran'da barışçıl bir şekilde gerçekleştirilmek istenen Onur Yürüyüşü'nü, üniversitenin 'imajına' zarar verdiğini iddia ederek engelledi. Üniversitenin yasaklama kararı derhal iptal edilmeli ve yürüyüşe katılacak kişilerin barışçıl toplantı ve gösteri hakkı güvence altına alınmalıdır.
7 Haziran’da, Orta Doğu Teknik Üniversitesi Rektörlüğü tüm öğrencilere bir e-posta yollayarak, 10 Haziran’da kampüste yapılması planlanan Onur Yürüyüşü’ne ‘kesinlikle izin verilmediğini’ bildirdi ve katılımcıları, yürüyüşün yapılması halinde polis müdahalesiyle tehdit etti. Rektörlüğün kararı, ODTÜ öğrencileri ve çalışanlarının ifade ve barışçıl toplanma özgürlüğü haklarını kısıtlamaya dönük yersiz bir girişimdir ve iptal edilmelidir.
Uluslararası Af Örgütü, 7 Haziran’da ODTÜ yönetimi tarafından üniversitenin tüm öğrencilerine gönderilen ve planlanan Onur Yürüyüşü’ne ‘kesinlikle izin verilmediğini’ belirttikten sonra öğrencileri barışçıl bir yürüyüş gerçekleştirme planlarına devam etmeleri halinde polis müdahalesiyle tehdit etmek yoluyla Onur Yürüyüşü’nü yasaklama girişiminde bulunan e-postayı inceledi.
Söz konusu e-posta, üniversitenin üretken, barışçıl ve yaratıcı bir akademik ortamı olduğunu ve Onur Ayı sırasında şiddetsiz bir şekilde yürümek isteyen öğrencilerin, üniversitenin imajına zarar verdiğini öne sürüyor.
10 Mayıs 2019’da, ODTÜ öğrencileri ve çalışanlarının kampüste barışçıl bir Onur Yürüyüşü gerçekleştirmek istediği son seferde, yürüyüşe katılanlar polisin aşırı güç kullanımına maruz kaldı, yürümeleri engellendi ve “kanuna aykırı yürüyüşe katılmak” ve “ihtara rağmen dağılmamak” ile suçlandı. En az 21 öğrenci ve çalışan gözaltına alındı ve aralarından 19 kişi, Ekim 2021’de beraatla sonuçlanan bir davada yargılandı.
Devletler, yasalarda ve uygulamada barışçıl toplanma hakkının kullanılmasını bilfiil kolaylaştırmakla yükümlüdür. Türkiye hukukunda da yer aldığı gibi, barışçıl toplanma özgürlüğü hakkının kullanımı devlet yetkililerinin iznine tabi değildir ve bu hak, uluslararası hukuk ve Türkiye’nin imzaladığı sözleşmelerde belirlenen standartlar uyarınca da koruma altındadır. Bir toplanmayı dağıtmak yönündeki her türlü karar ancak son çare olarak ve gereklilik ve orantılılık ilkelerine uygun olarak dikkatlice alınmalıdır; örneğin insanların barışçıl toplanma hakkına ağır basan meşru bir amacı korumaya yönelik başka hiçbir yöntemin mevcut olmadığı durumlarda. Bu gibi durumlarda polis mümkün olduğunca güç kullanımından kaçınmalı ve her halükârda güç kullanımını daima gereken asgari seviyeyle sınırlamalıdır.
Acil Eylem
- İnsan Hakları Savunucusu Nimet Tanrıkulu Tutuklandı
- Eritreliler Zorla Geri Gönderilme Riski Altında
- Gezi Davası düşünce mahkumları serbest bırakılmalı!
- Galatasaray Meydanı tamamen açılsın
- İsrail ve Filistin’de Tüm Taraflar Ateşkes İlan Etmeli
- İran’da milyonlarca kız çocuğu zehirlenme tehlikesi altında
- İran’daki protestocular infaz riski altında
- Tehlike altındaki iki Gazzeli kadın korunmalı