Manus Adası: Avustralya, mültecileri belirsizlik ve tehlikelerle dolu bir hayata terk ediyor
- Yeni merkezler güvenli değil ve mültecilerin temel ihtiyaçlarını karşılamıyor
- Mülteciler devamlı olarak şiddet korkusuyla yaşadıklarını söylüyor
- Avustralya, zalim ve ihmalkar mülteci politikalarına son vermeli
Uluslararası Af Örgütü bugün yeni bir rapor yayımlayarak, Avustralya hükümetinin yüzlerce mülteci ve sığınmacıyı Papua Yeni Gine’de yüz üstü bıraktığını ve korumadan çok cezaya benzer bir duruma terk ettiğini söyledi.
Koruma değil cezalandırma: Avustralya’nın Papua Yeni Gine’deki mülteci ve sığınmacılara yönelik tutumu başlıklı rapor, mültecilerin Manus Adası’nda bulunan bir transit merkezinden Kasım 2017’de zorla tahliye edildikten sonra yerel topluluklardan şiddet görme tehlikesinin devamlı mevcut olduğu, daha yeni ancak yetersiz merkezlere sevk edildiğini belgeliyor.
Uluslararası Af Örgütü Pasifik Araştırmacısı Kate Schuetze, konuya ilişkin yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Mülteci ve sığınmacıları cehennemi andıran bir durumdan diğerine taşımak çözüm değil, çaresizlik içindeki insanların ıstıraplarını uzatmaktır. Manus Adası’ndaki yeni merkezler güvenlik tehdidi oluşturmakla kalmıyor, bu merkezlerde yaşayan insanları temel hizmetlerden de yoksun bırakıyor.” Schuetze, sözlerini şöyle sürdürdü
Avustralya hükümeti, sorumluluğunu üzerinden atmak ve uluslararası hukuku ihlal etmek için yeni ve yaratıcı yöntemler uygulamak yerine, kasıtlı biçimde zalim ve ihmalkar politikasına son vermelidir. Avustralya hükümetinin atması gereken güvenli ve hukuka uygun tek adım, bu insanları kendi kıyılarına getirerek onlara gereksinim ve hakları olan korumayı sunmaktır.”
Güvenli olmayan bir kamptan diğerine
Avustralya, hukuk dışı “kıyı ötesinde bekletme” politikasının bir parçası olarak 2013’ten beri yüzlerce kişiyi gönderdiği Manus Adası’nda bulunan mülteci gözaltı merkezine sağladığı tüm hizmetleri 31 Ekim 2016 tarihi itibariyle geri çekti. Merkezdeki insanların barışçıl protestolar yaparak buradan ayrılmayı reddetmeleriyle birlikte Kasım ayının sonlarına doğru Papua Yeni Gine polisi, merkezi zorla tahliye etti ve insanları üç yeni merkeze sevk etti.
Uluslararası Af Örgütü’nün 55 mülteci ve sığınmacıyla gerçekleştirdiği görüşmelere dayanan araştırması, yeni merkezlerin güvenlikten çok uzak olduğunu ve Avustralya’nın kıyı ötesinde bekletme politikasının temel problemlerini gerektiği gibi ele alamadığını ortaya koyuyor.
Son yıllarda Manus Adası’ndaki birçok mülteci, adanın yerel sakinleri tarafından saldırıya uğradı ve bu vakalara ilişkin herhangi bir kovuşturma yapılmadı. Lorengau kasabasına daha yakın olmanın yanı sıra tel örgüler gibi temel güvenlik altyapısından yoksun yeni merkezler, öncekilere oranla daha da az koruma sağlıyor.
Birçok mülteci Uluslararası Af Örgütü’ne, yerel kişilerin şiddetli saldırıları ya da hırsızlık tehlikesi nedeniyle merkezlerden ayrılmaya korktuğunu söyledi. Polisin saldırıları soruşturmakta veya sorumlulardan hesap sormakta defalarca yetersiz kalması, yetkililere duyulan güveni daha da zayıflattı ve cezasızlık kültürü oluşturdu.
42 yaşındaki Bangladeşli Joinul İslam, yaşadıklarını şu sözlerle ifade etti: “Lorengau’ya gelmiyorum çünkü çok tehlikeli bir yer. Üç ay önce Lorengau’ya geldim ve biri [kolumu] kesti. Cep telefonumu ve paramı aldılar. Burası çok tehlikeli bir yer… Lorengau’ya gelmek istemiyorum.”
Mülteciler, arazi sahibinin defalarca yola bariyerler kurduğu, hizmet sağlayan görevliler arasında tartışmaların yaşandığı ve yerel kişilerin protestolar düzenlediği düşmanca bir ortamda mahsur kalıyor.
Son haftalarda birbiriyle rekabet içindeki özel güvenlik şirketleri arasında açılan mesafe, güvensizlik hissini daha da artırdı. Anlatılanlara göre Manus adasına bağlı bir şirketin güvenlik görevlileri Avustralya hükümetiyle sözleşmeli olarak çalışan bir şirkete bağlı güvenlik görevlilerini bazı merkezlerden çıkardı ve bu durum, mültecilerin güvenliğini sağlamaktan kimin sorumlu olduğuyla ilgili kafa karışıklığı yarattı.
Kate Schuetze, “Mülteciler bize hem Manus Adası’nda hem de Port Moresby’da soyguna ve saldırıya uğradıklarını söyledi. Polis, en ağır şiddet vakalarında bile harekete geçmeyi reddetti. Uzun lafın kısası Papua Yeni Gine, Avustralya tarafından gönderilen mülteciler için güvenli veya sürdürülebilir bir çözüm sağlamıyor,” dedi.
Ayrıca, 21 Ocak 2018’de Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK), ‘herhangi bir resmi sokağa çıkma yasağının yürürlükte olmamasına rağmen, yerel polisin riskleri azaltmak için tüm mülteci ve sığınmacıların her akşam saat 6’dan önce yerleşimlerine geri dönmesini tavsiye ettiğini’ bildirdi.
Mülteciler devamlı olarak zarar görüyor
Uzun süreli gözaltı uygulamasının neden olduğu psikolojik travma, mültecilerin durumunu daha da ağırlaştırıyor. Mültecilerin %88’i depresyon veya travma sonrası stres bozukluğu yaşıyor. Buna rağmen yeni merkezlerde, mültecilerin ihtiyaçlarını karşılamakta son derece yetersiz kalan küçük bir klinik ile bir kamu hastanesi hizmet veriyor.
Mültecilerin seyahat özgürlüklerindeki sert sınırlandırmalar devam ediyor. Birçoğu, Manus Adası veya Port Moresby’da kendileri için belirlenen yerleşimlerden ayrılamıyor. Gıda, ilaç ve diğer harcamalarını karşılamakta yetersiz kalan temel yaşam ödeneğiyle hayatta kalma mücadelesi vermek zorunda bırakılıyorlar.
Papua Yeni Gine yetkilileri, uyum sağlayabilmeleri için mültecilere gerekli olan daimi statü, seyahat ve kimlik belgelerine erişim ile uzun süreli iş sağlamakta başarısız oldu. Geçimini sağlama zorlukları ve sürekli şiddet tehlikesi göz önünde bulundurulduğunda Papua Yeni Gine’de yerleşmenin, böyle bir girişimde bulunan mülteciler için neredeyse imkansız olduğu ortada.
Avustralya gerçekçi bir çözüm sağlamalı
Avustralya hükümeti neredeyse beş yıldan beri Papua Yeni Gine’ye zorla sevk ettiği mülteciler için uygun ve sürdürülebilir bir çözüm sağlamadı. Mülteciler etkin bir şekilde ülkelerine geri dönmek ile Nauru’dakine benzer istismar edici bir ortama sevk edilmek arasında seçim yapmaya zorlanıyor.
Şimdiye dek yaklaşık 83 kişi olmak üzere çok az sayıda şanslı mülteci, ABD’de yerleşmek için “piyango bileti” elde etti, fakat bu, herkesin erişimine açık olmayan uzun ve keyfi bir süreç.
“Avustralya hükümeti, kıyı ötesinde gözaltında tutma politikalarına son vermeli ve derhal mültecilerle sığınmacıları Avustralya’ya veya güvenli bir üçüncü ülkeye yerleştirmelidir,” diyen Kate Schuetze, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Papua Yeni Gine ve Avustralya’daki yetkililer mültecilerin korunmasını güvence altına almak için ellerinden geleni kısa vadede yapmalıdır. Mültecilerin temel ihtiyaçlarının karşılandığını ve güvenliklerinin tehlikede olmadığını güvence altına almalılar.”
Basın Açıklamaları
- İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprağı: Netanyahu, Gallant ve El Masri kendilerine isnat edilen savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlardan ötürü UCM’de adalet önüne çıkarılmalı
- Ukrayna: Rusya’nın savaş suçu kapsamına giren saldırılarında çocuklar öldürülmeye ve yaralanmaya devam ediyor
- ABD, İsrail’in insani yardımları engellemesine karşılık ABD yasalarını uygulamıyor
- Türkiye: “Etki ajanı” olarak bilinen yasa teklifinin geri çekilmesi sivil toplum için önemli bir kazanım
- Küresel: FIFA 2034 Dünya Kupası adaylık sürecini durdurmalı ve 2030 için güvenilir bir insan hakları stratejisi talep etmeli
- COP29: Liderler adil iklim finansmanı sağlamayı ve fosil yakıtlardan tamamen uzaklaşmayı taahhüt etmeli
- Uluslararası Af Örgütü ABD Başkanlığına seçilen Trump’ın ikinci döneminde de insan haklarını savunacak
- Türkiye: ‘Etki ajanı’ yasası olarak bilinen yasa teklifi sivil topluma yönelik bir saldırıdır ve reddedilmelidir