Malta: Mültecilere karşı hukuka aykırı taktikler Orta Akdeniz’de derin acılara yol açıyor

Uluslararası Af Örgütü Cezasızlık dalgaları: Malta’nın Orta Akdeniz’de mülteci ve göçmenlerin haklarına yönelik ihlalleri’ başlıklı yeni raporu yayımladı. Raporda, Malta hükümetinin, mülteci ve göçmenlerin denizden Malta kıyılarına ulaşmasını engellemek için tehlikeli ve hukuka aykırı uygulamalara başvurduğu; bu uygulamaların sayısız insana büyük acılar çektirdiği ve hayatlarını tehlikeye attığı belirtiliyor.

Malta hükümetinin Orta Akdeniz’den Malta’ya ulaşanlara yönelik yaklaşımında 2020’de yaptığı değişiklik, hükümetin mültecilere ve göçmenlere yardım etmekten kaçınmak için hukuka aykırı ve bazen de benzeri görülmemiş uygulamalara başvurmasına neden oldu. Mültecileri Libya’ya hukuka aykırı biçimde geri itmeler, zor durumdaki insanları kurtarmak yerine botların İtalya’ya yönlendirilmesi, Malta açıklarında yeterli donanıma sahip olmayan gemilerde yüzlerce kişinin hukuksuzca gözaltına alınması ve insanların Malta’ya ulaşmasını engellemek için Libya ile yeni bir anlaşma imzalanması, giderek daha sık başvurulan taktikler arasında yer alıyor.

MALTA'NIN ORTA AKDENİZ'DE MÜLTECİ VE GÖÇMENLERİN HAKLARINA YÖNELİK İHLALLERİ

RAPORU OKU

‘AB iş birliği ile insanların Libya’daki tehlikelere geri itilmesi kesinlikle normal değil’

Uluslararası Af Örgütü Bölgesel Araştırmacısı Elisa De Pieri konu hakkında yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Malta, desteğe ihtiyaç duyan insanlara yönelik sorumluluklarından kaçmak için gitgide daha çirkin ve hukuka aykırı taktiklere meylediyor. AB ve İtalya ise sınır denetimi konusunda Libya ile iş birliğini utanç verici şekilde normalleştirdi; ancak insanların Libya’daki tehlikelere geri gönderilmesi kesinlikle normal bir şey değildir. AB ülkeleri insanların tarifsiz acılarla karşı karşıya kaldığı bir ülkeye geri gönderilmesine yardım etmeye son vermelidir.” 

“Malta yetkililerinin attığı adımlar, önlenmesi mümkün olan ölümler, uzun süreli keyfi gözaltılar ve savaşın yakıp yıktığı Libya’ya hukuka aykırı geri göndermelerle sonuçlanan cezai eylemleri kapsayabilir. Ayrıca, yetkililer, insanları güvenlik ve onurlu bir yaşam arayışıyla Avrupa’ya doğru yola çıkmaktan caydırmak için COVID-19’u bahane etti ve Malta’nın karaya çıkmak için güvenli bir ülke olmadığını duyurdu.”

Elisa De Pieri
UAÖ Bölgesel Araştırmacısı

‘Orta Akdeniz’in denetimi için insan haklarını ihlal eden uygulamalara imza atılıyor’

“Malta’nın insan haklarını ihlal eden uygulamaları, AB ülkeleri ve kurumlarının, Orta Akdeniz’in denetimi için Libya’dan destek alma konusundaki kapsamlı çabalarının bir parçasıdır. Buradaki amaç, AB destekli Libya yetkililerinin, denizdeki mülteci ve göçmenlere, onlar Avrupa’ya ulaşmadan önce müdahale etmesidir.

Denizde durdurulan mülteciler ve göçmenler daha sonra Libya’ya geri gönderiliyor ve işkence ve diğer türde kötü muameleye uğramalarının son derece muhtemel olduğu merkezlerde keyfi şekilde gözaltında tutuluyorlar. Ocak ayının başından 27 Ağustos 2020’ye kadarki süre içinde 7 bin 256 kişi AB destekli Libya Sahil Güvenliği tarafından ‘geri çekildi’. Denizdeki botları Libya Sahil Güvenliği’ne çoğunlukla AB’nin sınır ve sahil güvenlik ajansı olan Frontex’e bağlı uçaklar veya diğer AB faaliyetlerini yürüten uçaklar haber veriyor.”

Paskalya ertesinde geri itme vakasında beş kişi öldü yedi kişi kayboldu

Bu yıl Paskalya Bayramı sonrası yaşanan vaka, Malta yetkililerinin, mültecilerin Malta kıyılarına ulaşmasını engellemek için ne kadar ileri gidebileceğini gösteriyor.

15 Nisan 2020’de, aralarında yedi kadın ve üç çocuğun da bulunduğu 51 kişilik grup, Dar Al Salam 1 isimli ticari balıkçı gemisi tarafından Malta’nın arama-kurtarma bölgesinde kurtarıldıktan sonra hukuka aykırı şekilde Trablus’a geri götürüldü.

Malta hükümetinin iletişime geçtiği gemi, içinde bulunan kişileri Libya’ya geri götürdü ve Libya yetkililerine teslim etti. Böylelikle, ölümcül bir kazadan henüz kurtulan mülteciler ve göçmenler, hayatlarına yönelik daha büyük tehlikelerle karşı karşıya bırakıldı.

Gemi Libya’ya vardığında beş kişi ölmüştü. Hayatta kalanlar, yedi kişinin denizde kaybolduğunu, gemideki kişilere ise tıbbi destek sağlanmadığını bildirdi. Malta yetkilileri resmi bir açıklama yayımlayarak, operasyonu koordine ettiklerini doğruladı.

Malta’da hesap verebilirlik mekanizmalarının yokluğu

Söz konusu vakaya ilişkin resmi bir soruşturma yürütüldü; ancak soruşturma, birçok soruyu cevapsız bıraktı. 12 kişinin nasıl öldüğü ve 51 kişinin hukuka aykırı olmasına rağmen Libya’ya nasıl geri götürüldüğü halen bilinmiyor. Soruşturmayı yürüten hakim, Libya’ya geri götürülen 51 kişinin tanıklıklarını dinlemedi ve Dar Al Salam 1 gemisiyle iletişim kuran ve gemiye insanları Libya’ya geri götürme talimatı veren sorumluluk zincirini incelemedi.

Alarm Phone isimli sivil toplum örgütü, Malta yetkililerinin 2019 ve 2020’de de mülteci ve göçmenleri geri itmiş olabileceğine ve bu vakaların soruşturulmadığına ilişkin kanıtlar sundu.

AB ve İtalya’nın Libya ile iş birliği insan hayatını tehlikeye atıyor

Özellikle İtalya, Libya ile sıkı bir iş birliği yaparak, Libya sahil güvenliğinin gerçekleştireceği geri itmeleri kolaylaştırmak adına Libya’ya ait özel idari bölge (SAR) kurulması için Libya donanmasına gemiler, eğitim ve yardım da dahil olmak üzere destek sağladı.

Libya’daki çatışmaların şiddetlenmesine ve COVID-19’un ülkedeki mültecilerin ve göçmenlerin insani durumunu tehlikeye atmasına rağmen İtalya, insanları Libya’da tutmayı amaçlayan politikalar uygulamaya devam etti. Bu kapsamda, İtalya ile Libya arasında üç yıl önce imzalanan ve Libya yetkililerinin ülkeden çıkışları engellemesi için kaynaklarını artırmayı amaçlayan Göç Mutabakatı’nın süresi üç yıl daha uzatıldı. Ayrıca, İtalya’nın bölgede Libya donanmasına destek sağlamaya odaklanan askeri harekatlarının kapsamı genişletildi ve Orta Akdeniz’de insanları kurtaran sivil toplum örgütlerinin suçlu haline getirilmesine yönelik yasal yaptırımlar ve uygulamalar sürdürüldü.

‘Sınır ihlalleri sınır tanımıyor, AB başını kuma gömerek ihlallerde sorumluluk taşıyor’

Orta Akdeniz, Uluslararası Af Örgütü’nün, AB üyesi devletlerin ihlallerine dikkat çektiği son sınır oldu. Uluslararası Af Örgütü 2020’de Hırvatistan-Bosna ve Yunanistan-Türkiye sınırlarında işlenen ihlalleri de belgeledi. AB, sınır bölgelerindeki ihlallere ve istismarlara ilişkin hesap verebilirliği sağlamak için acilen bağımsız ve etkin bir insan hakları izleme sistemi kurmalıdır.

“Avrupa Komisyonu yazdan sonra imzalanması beklenen Yeni Göç Anlaşması’nda bu defteri kapatmalı ve Avrupa sınır denetimi ile Avrupa göç politikalarının, mülteci ve göçmenlerin haklarını koruma altına almasını temin etmelidir” diyen Elisa De Pieri, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Libya’ya geri gönderilen insanların karşı karşıya kaldığı korkunç uygulamalar, Avrupa liderlerine, insan haklarına saygı göstermeyen ülkelerle iş birliği yapmamak konusunda bir uyarı olmalıdır. AB liderleri, insan haklarını ihlal edenleri güçlendirmeye devam ederek ve ihlaller karşısında başlarını kuma gömerek, bu ihlallerde sorumluluk taşımaktadır.”

Elisa De Pieri
UAÖ Bölgesel Araştırmacısı