Lütfillah Tacik Davası
16 Mayıs 2014'te Türkiye'ye giriş yapan 17 yaşındaki Afgan mülteci Lutfillah Tacik, tanık beyanlarına göre, getirildiği Geri Gönderme Merkezinde polis memuru tarafından darp edilmesinin ardından fenalaştı. Olaydan iki saat sonra getirildiği hastanenin yoğun bakımında üç gün kaldıktan sonra hayatını kaybetti.
Arkaplan Bilgisi
01.01.1997 Faryab/Afganistan doğumlu Lütfillah Tacik 16.05.2014 tarihinde Türkiye’ye Iğdır ili Aralık ilçesinden yasadışı yollardan giriş yaptıktan bir süre sonra yanındaki 20 kişi ile birlikte jandarma tarafından yakalandı. Yakalananlar arasında Lütfillah’ın kuzeni Seyidat Tacik de vardı.
Jandarma ifadeleri aldıktan sonra, onları Iğdır Yabancılar Şube Müdürlüğü’ne teslim etti ve haklarında 17.05.2014 tarihinde idari gözetim kararı verildi. Daha sonra İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (GİGEM) bir yazı ile aralarında Lütfillah’ın da olduğu Iğdır Yabancılar Şubesinde tutulan 35 kişinin Van Geri Gönderme Merkezi'ne gönderilmesine karar verildi ve bu 35 kişi 23.05.2014 tarihinde Van’a getirildi. Bu süre içinde alınan darp-cebir raporlarında Lütfillah’ ta herhangi bir darp cebir izine rastlanmadığına dair 2 adet sağlık raporu mevcuttu.
26.05.2014 tarihinde Lütfillah Tacik, Geri Gönderme Merkezinde tutulan diğer 6 çocukla birlikte, sınırdışı işlemleri sonuçlanıncaya kadar, Van Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne bağlı Çocuk ve Gençlik Merkezi – ÇOGEM’e teslim edildi.
27.05.2014 tarihinde ÇOGEM’de bulunan 7 çocuk, bulaşıcı hastalık ve yaş tespitlerinin yapılması amacıyla Geri Gönderme Merkezi’ne yeniden getirildi. Aynı gün, saat 9 sularında, polis memurlarından biri Lütfillah’ı yanına çağırarak, kendisi ve yaşı hakkında yalan beyanda bulunduğu gerekçesiyle yumruk attı. Lütfillah, oturduğu yere geri döndüğünde yanındaki diğer çocuklara neler olduğunu anlattı ve ardından fenalaştı.
Lütfillah, olayın üzerinden 2 saat geçmesinin ardından, saat 11:00 sularında hastaneye getirildi ve yoğun bakımda 3 gün kaldıktan sonra, 31.05.2014 tarihinde, Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde hayatını kaybetti.
Lütfillah Tacik'in ölümü ile ilgili soruşturma 6 Haziran 2015 tarihinde tamamlandı ve Van Cumhuriyet Başsavcılığı’nca bir iddianame hazırlandı
Olayın üzerinden 395 gün geçtikten sonra, 30 Haziran 2015 tarihinde iddianame kabul edildi ve dava başlatıldı.
Van Cumhuriyet Başsavcılığı hazırladığı iddianamede olayda sorumluluğu tespit edilen polis memuru S.O. ile ilgili Türk Ceza Kanunu’nun “Kasten yaralama” suçunu düzenleyen 86/2 ve “Neticesi sebebiyle ağırlaştırılmış yaralama” suçunu düzenleyen 87/4 maddeleri gereği cezalandırılmasını talep etti.
İddianamede polis memuru Hasan Özgür Özdemir ile ilgili de Türk Ceza Kanunu'nun “Görevi kötüye kullanma” suçunu düzenleyen 257/1 maddesi gereği cezalandırılması talep edildi.
1. Duruşma
Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından iddianamenin kabul edilmesinden sonra ilk duruşma 19 Kasım 2015’te görüldü.
Duruşmaya iki sanık polisten H.Ö.Ö. katılırken, diğer sanık polis S.O.’nun katılımı, adresiyle ilgili araştırma nedeniyle gerçekleşmedi. S.O., Mahkeme’ye gönderdiği dilekçe ile savunmasının SEGBİS yoluyla alınmasını talep etti. Bu talep müşteki vekili olarak davaya katılma talebinde bulunan avukat tarafından sanığın bizzat Mahkemede hazır edilmesini istedikleri yönündeki itirazla karşılandı.
Aynı şekilde sanık S.O.’nun Emniyet Genel Müdürlüğü tarafından açığa alınmasına karar verilmesine ve S.O.’nun Van Bölge İdare Mahkemesi’nde açmış olduğu bu kararın iptali davasının reddedilmesine rağmen görevine devam ediyor olması müşteki vekili tarafından açıkça vurgulandı.
Müşteki vekili olarak davaya katılma talebinde bulunan avukat, Lütfillah Tacik’in babasının Afganistan’ın Türk konsolosluklarına uzak bir bölgesinde oturduğunu ve bu nedenle vekaletname çıkarılmasına güçlük bulunduğunu belirtti. Katılma talebi vekalet sunulamadığı gerekçesiyle reddedildi.
Yine aynı duruşmada Mülteciler Dayanışma Derneği vekili, Kaos GL Derneği vekili, TİHV vekili, Gündem Çocuk Derneği aracılığıyla sunulan katılma talepleri de reddedildi.
Mahkeme ara kararında, sanık polis S.O.’nun savunmasının SEGBİS ile alınmasına karar verdi.
Duruşma 19 Ocak 2016 gününe ertelendi.
2. Duruşma
İkinci duruşma 19 Ocak 2016 günü görüldü.
Sanıklar H.Ö.Ö. ve S.O., SEGBİS üzerinden katıldıkları duruşmada hazır bulundu.
Davaya müşteki vekili olarak katılma talebinde bulunan ancak talebi reddedilen avukat, kendilerine müşteki vekili olarak çağrı kağıdı tebliğ edildiğini, yine müştekinin Afganistan’da bir dağ köyünde yaşaması sebebiyle vekaletin alınmasında güçlük olduğu ve AİHM içtihadıyla da ortaya konduğu üzere mağdurun yokluğunda davanın yürütülmesinin usule aykırı olduğunu belirterek talebini yineledi.
Sanık S.O. SEGBİS aracılığıya alınan savunmasında; olay tarihinde Van İl Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğü’nde görev yaptığını, diğer sanıkla birlikte olay günü Van Gölü Çocuk ve Gençlik Merkezi’nde bulunan yabancı uyrukluları Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürmek üzere araçla gittiklerini, Merkez’de bulunan 7 yabancı uyruklu kişiyi alarak Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne geldiklerini aktardı. Sanık, ilk önce 5 çocuğu alarak hastaneye götürüp işlemlerini yaptığını, o sırada diğer sanık polis H.Ö.Ö.’nün aracı yanında kaldığını, daha sonra tekrar döndüğünde araçta kalan ve isminin Lütfillah olduğunu öğrendiği çocuğun kafasını öne eğmiş olduğunu ve tepki vermediğini fark ettikten sonra acil servise haber verdiklerinin ve Lütfillah’ı hastaneye kaldırdıklarını ekledi.
Tanık beyanlarını ise S.O., Lütfillah ile hiçbir diyaloğunun olmadığını kendisine tokat attığı iddiasının da doğru olmadığını söyleyerek reddetti. S.O. Lütfillah’ın lösemi hastası olduğunu hastaneye yattıktan sonra öğrendiğini iddia etti ve Yabancılar Şube Müdürlüğü’nün geri gönderme merkezindeki kameralarla ilgili olarak kendisine yöneltilen soruya, kameraların çalışıp çalışmadığını bilmediği ve kameralara müdahale etme durumunun olmadığı yönünde cevap verdi.
Sanık H.Ö.Ö. savunmasında; suç tarihinde Van İl Emniyet Müdürlüğü Yabancılar Şube Müdürlüğü’nde polis memuru olarak çalıştığını, Lütfillah Tacik’in olaydan 3-4 gün önce Iğdır’dan 30-35 kişilik bir grupla birlikte geldiği, büyükleri Geri Gönderme Merkezi’ne, küçükleri de Edremit’te bulunan Çocuk ve Gençlik Merkezi’ne teslim ettiklerini, olay günü de kısaca ÇOGEM olarak bilinen merkez yetkililerinin, çocuklardan 5 tanesini kan testi, 2’sinin de beyanları ile görünümlerinin uyumlu olmaması nedeni ile yaş tespitini yaptırmalarını istediklerini aktardı. Sanık polis, olay günü diğer sanık polis arkadaşı S.O., kendisi ve şube müdür yardımcısı Bünyamin Bağcı ile Edremit’te bulunan Çocuk Gençlik Merkezi’ne gittiklerini, buradan Lütfillah’ın da aralarında olduğu 7 kişiyi teslim aldıklarını ve Erciş yolunda bulunan çalıştıkları şubeye gittiklerini ekledi.
Sanık H.Ö.Ö. devamla, Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne geçtiklerini, burada önce kan testi yapıldığını, kan testi yapılanları Çocuk ve Gençlik Merkezi’ne götürdükten sonra yaş için kemik grafisi çekilenleri sona bıraktıklarını, S.O.’nun önden giderek kan testi için hastanede giriş işlemlerini yaptıktan sonra dönerek kan testi yapılacak 5 kişiyi aldıklarını, S.O.’nun kan testi yapılan 5 kişiyi getirdikleri, minibüste Lütfillah ile Vahit isimli kişilerin kaldığı, minibüsün kapsını açtıklarında Lütfillah’ın kafasını öndeki koltuğa yaslamış olduğunu gördüklerini, kontrol ettiğinde ağzında köpükler görünce hastane görevlilerine haber verdiklerini söyledi.
H.Ö.Ö. Yabancılar Şube Müdürlüğü’nde Lütfillah ile arkadaşlarınn oldukları odanın kartlı giriş sistemi ile girilebilen bir oda olduğu ve içerde bir kamera olmadığını iddia ederek S.O.’nun bu odaya giriş veya çıkışına şahit olmadığını ileri sürdü.
Duruşmada dinlenen ve Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü’ne bağlı Çocuk ve Gençlik Merkezi’nde (ÇOGEM) görev yapan birinci tanık, Lütfüllah Tacik ile kuruma getirilen tüm çocuklarla ilk geldikleri zaman ayrı ayrı görüştüğünü, Lütfüllah ile yaptığı görüşmede, onun daha önce TR’ye geldiğini fakat rahatsızlandığı için tekrar Afganistan’a döndüğünü, Afganistan’da da tedavi olamadığını kendisinden rahatsızlığı sorulduğunda midesinden rahatsız olduğunu ifade ettiğini beyan etti.
Daha sonra çocukların Yabancılar Şube Müdürlüğü’ne götürülmeleri için teslim edildikleri ve Lütfüllah’ın hastalanarak hastaneye kaldırıldığını haricen öğrendiğini, tanık çocuklar tarafından Lütfüllah’ın polis tarafından darp edilmesinden sonra fenalaştığının anlatıldığını ekledi.
Sanık ve tanık beyanlarının tamamlanmasından sonra Mahkeme ara kararında;
- Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde çalışan doktorların tanık olarak dinlenmesine, dosyadaki tıbbi rapor ve evrakların incelenerek tıbbi mütalaa yazılması için ATK’ya müzekkere yazılmasına,
- Müşteki vekilinin katılma talebinin bir önceki duruşmada olduğu gibi ve aynı gerekçeyle reddine
karar verdi.
Duruşma, 10 Mart 2016 tarihine ertelendi.
3. Duruşma
Üçüncü duruşma 10 Mart 2016 günü görüldü.
Duruşmada, suç tarihinde Çocuk ve Gençlik Merkezi’nde tercüman ve güvenlik görevlisi olarak çalışan tanıklar dinlendi.
Tercüman olan tanık beyanında, olaya ilişkin olarak Lütfüllah Tacik’in yanında bulunan kişilerin beyanı alındığı sırada tercüman olarak bulunduğunu, ifadesi alınan çocukların beyanlarında polis memurlarından bir tanesinin Lütfillah’ın yakasından tutup silkelediğini ve tokat attığını anlattıklarını belirtti.
Güvelik görevlisi olan diğer tanık; Tacik’in o tarihlerde merkeze getirildiği daha sonra yaş tespiti için polisler tarafından hastaneye götürüldüğü ancak Lütfüllah’ın hastanede olduğunu öğrenince kurum müdürü ile birlikte hastaneye gittiklerini yoğun bakımda görev yapan doktorla görüştüklerinde doktorun kendilerine Tacik’in ileri derecede lösemi hastası olduğu ve beyin kanaması geçirdiği bilgisini verdiğini aktardı.
Müşteki vekili katılma talebini yineledi.
Mahkeme ara kararında, tanık olarak dinlenmesi beklenen kişiler için gerekli işlemlerin yapılmasına ve müşteki vekilinin katılma talebinin bir kez daha reddine karar verdi.
Duruşma 21 Nisan 2016 tarihine ertelendi.
4. Duruşma
Dördüncü duruşma 21 Nisan 2016 günü görüldü.
Duruşmada, Ankara Barosu Başkanlığı Çocuk Hakları Merkezi katılma talebinde bulundu. Yine müşteki vekili davaya katılma talebini yineledi.
Mahkeme ara kararında her iki talebin de reddine karar verdi.
Bir sonraki duruşma tarihi 21 Haziran 2016 olarak belirlendi.
5. Duruşma
Lütfillah Tacik davasının beşinci duruşması 21 Haziran 2016 tarihinde görüldü.
Mahkeme heyetinin tamamı bu duruşmada değişti.
Duruşmada tanık beyanları alındı.
Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesinde Anestezi ve Yoğun Bakım uzman doktor; Lütfillah Tacik’in, öğlen saatlerinde yoğun bakıma getirildiği, gündüz saatlerinde kendisinin görev yaptığı bölüme aktarıldığı, getirildiğinde bilincinin kapalı olduğu, solunum cihazına bağıl olarak takip ve tedavisine başlandığı, yapılan tetkiklerde beyin kanaması olduğunun görüldüğünü beyan etti. Uygulanması gereken tedavi için diğer bölümlerle görüştükten sonra pediatri tarafından lösemi olduğu bilgisinin verildiği bu nedenle tedavisinin gerçekleşmesi için başka bir üniversiteye sevkinin yapıldığını aktardı.
Müşteki vekili olarak kabulü için davanın başından itibaren katılma talebini yineleyen avukat bu taleplerinin devam ettiğini belirterek, inceleme yaptırılan 3 adet hard disk üzerinde verilen raporların tatmin edici olmadığını, bu nedenle bu 3 hard disk’in TÜBİTAK gibi bir kuruma gönderilerek incelemenin yaptırılmasını talep etti.
ÇOÇAV, KAOS GL, Mülteci Hakları Derneği avukatları aracılığıyla katılma talebinde bulundular.
Mahkeme ara kararında, ÇOÇAV dışındaki katılma taleplerinin reddine ve diğer tanıkların dinlenmesinin beklenmesine karar verdi.
Bir sonraki duruşma tarihi 6 Ekim 2016 olarak belirlendi.
6. Duruşma
6 Ekim 2016 tarihli altıncı duruşmada da heyet değişikliği gerçekleşti.
Müşteki vekili tekrarla vekaletname alınmasının müvekkilinin (müşteki) Afganistan’da yaşaması sebebiyle mümkün olmadığını aktardı.
Sanık müdafii herhangi bir vekalet olmadığı gerekçesiyle Lütfüllah Tacik ailesi vekilinin, davalara katılmasına itiraz etti.
Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi anestezi uzmanı tanık; olay tarihinde yoğun bakıma alınan Lütfillah’ın durumunun kendilerine bildirildiğini, Lütfüllah’ın kendilerine getirildiğinde durumunun kötü olduğu, bilincinin kapalı olduğu , beyin tomografisinde beyin kanamasının olduğunun tespit edildiğinin kendilerine bildirildiğini aktardı ve daha sonra Lütfüllah’ın başka bir hastaneye sevk edildiğini beyan etti.
Mahkeme ara kararında, Afganistan’a yazı yazılarak talimat yolu ile şikayet ve delillerin toplanmasına, müşteki vekili olacağını beyan eden avukata vekaletnamesini ibraz etmek üzere süre verilmesine, vekaletname ibraz edilmediği takdirde dava ve duruşmalara kabul edilmeyeceğinin bildirilmesine karar verdi.
Bir sonraki duruşmanın 29 Aralık 2016 günü görülecek.
7. Duruşma
29 Aralık 2016’da görülen yedinci duruşmada da heyet değişikliği gerçekleşti.
Mültecilerle Dayanışma Derneği ile Van Barosu Mülteci Hakları Komisyonu davaya katılma talebinde bulundu.
Mahkeme ara kararında, MDD’nin daha önce katılma talebi reddedildiği için tekrar karar verilmesine yer olmadığına, Van Barosu MHK'nın katılma talebinin daha sonra değerlendirilmesine karar verdi.
Davanın bir sonraki duruşması 30 Mart 2017 günü görülecek.
8. Duruşma
Davanın 8. duruşması 30 Mart 2017 günü görüldü.
Bu duruşmada, müşteki vekiline vekaletname sunması için süre verilmesine karar verildi.
Sanıkların duruşmaya getirilmeleri talebi ve Van Barosu Mülteci Hakları Komisyonunun katılma talebi ise Mahkeme tarafından reddedildi.
Bir sonraki duruşma 13 Haziran 2017’de görülecek.
9. Duruşma
Davanın 9. duruşması 13 Haziran 2017 tarihinde görüldü.
Duruşmada TÜBİTAK’a görüntülerin incelenmesi ile ilgili yazılan müzekkereye yanıt gelmediği görüldü.
Duruşma 31 Ekim 2017 tarihine ertelendi.
10. Duruşma
31 Ekim 2017’de gerçekleşen onuncu duruşmada heyet değişikliği gerçekleşti.
Mahkeme duruşmada, Türkiye Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar Başkanlığı’ndan gelen ve yazı cevabında gönderilen verilerin aktarıldığı hard disklerin, re’sen seçilecek bir bilirkişi marifetiyle çözümünün yapılması için müzekkere yazılmasına, TÜBİTAK raporu incelenmek beyanda bulunmak üzere raporun tebliğine, Ankara Barosu Çocuk Hakları Komisyonu katılma talebinin ise reddine karar verildi.
Duruşmanın 8 Mart 2018 tarihine ertelendi.
11. Duruşma
Davanın 11. duruşması 8 Mart 2018 tarihinde gerçekleşti.
Mahkeme, bir önceki duruşmada Lütfillah Tacik’in ailesinin beyanlarının alınması için Afganistan’a yazı yazılmasına karar vermişti. Ancak bu duruşmada yazının Afganistan değil İran’a gönderildiği anlaşıldı.
Dosyada bu nedenle hiçbir ilerleme sağlanamadı. Yeniden Afganistan'a yazı yazılması, Tübitak raporunun taraflara tebliğ edilmesi ve eksikliklerin tamamlaması ara kararıyla birlikte duruşma, 3 Temmuz 2018’e ertelendi.
12. Duruşma
Davanın 12. duruşması, 3 Temmuz 2018 günü görüldü.
Mahkeme, bir önceki duruşmada olduğu gibi Lütfillah Tacik’in ailesinin beyanının alınması için Afganistan’a yazılan talimatın dönüşünün beklenmesine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 20 Kasım 2018 günü görülecek.
13. Duruşma
Davanın 20 Kasım 2018 günü görülen 13. duruşmasında, Mahkeme ara kararında;
- İstinabeye ilişkin evrakların Peştuca ve Darice’ye tercümesinin yapılması için Ankara Nöbetçi Ağır Ceza Mahkemesi’ne yazılan talimat cevabının beklenmesine, akıbetinin sorulmasına,
- Talimat cevabı geldiğinde, gün beklenmeksizin istinabe işlemlerinin yapılması amacıyla talimat evraklarının Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü’ne gönderilmesine
karar verdi.
Bir sonraki duruşma 9 Nisan 2019 günü görülecek.
23. Duruşma
Van’daki Geri Gönderme Merkezi’nde polisten gördüğü muamele sonrasında fenalaşarak hayatını kaybeden Lütfillah Tacik davası 23. duruşması, 19 Ekim 2021’de görüldü. İki polisin sanık sıfatıyla ve “basit yaralama” ve “ölüme sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama” suçlamalarıyla yargılandığı dava Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeydi.
İzleyiciler
Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi duruşma salonunun kapısında “İçeriye izleyicilerin girmesi yasaktır” yazılı bir A4 kağıdının asılı olduğu görüldü. Duruşmayı Mültecilerle Dayanışma Derneği (Mülteci-Der) temsilcileri ve Van Barosu Göç ve İltica Komisyonu’ndan avukatlar izledi. Duruşmanın izlenmesine yönelik herhangi müdahale olmadı.
Yargılama
Duruşmada, Tacik’in ailesini temsilen avukat Mahmut Kaçan ve Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı (ÇAÇAV) temsilcisi avukat Deniz Aksoy salonun avukatlar için ayrılan kısmında hazır bulundu. Yargılanan polis memurları ve avukatları duruşmaya gelmedikleri görüldü.
Av. Mahmut Kaçan, dosya her ne kadar mütalaanın hazırlanması için savcılığa tevdi edilmiş olsa da yargılamada suça dair maddi gerçekliğin açığa çıkması için mahkemeye ilettikleri soruşturmanın genişletilmesi taleplerinin yerine getirilmediğini söyledi. İşkence ve kötü muamele konusunda kovuşturma yapılmadığını vurguladı.
ÇAÇAV temsilcisi avukat Deniz Aksoy, mütalaa için yeterli delil toplanmadığı ve inceleme yapılmadığı için bazı gerçeklerin hala açığa çıkarılmayı beklediğini söyledi. Av. Aksoy, dosyaya giren muhtelif tutanakları hazırlayan ve bu tutanaklar nedeniyle İçişleri Bakanlığı müfettişlerince gerçekleri çarptırdığı tespit edilen üç polis hakkında yürütülen soruşturmanın sonucunun mevcut yargılama dosyasını etkileyeceği kanaatini taşıdığını ifade etti. Delillerinin karartılmış olmasının söz konusu olduğunu vurguladı.
Maddi gerçeklik tam olarak açığa çıkarılmadan sürdürülecek bir yargılamamanın, “şüpheden sanık yararlanır” ilkesi gereği sanık polisin beraatına yol açacağını söyledi. Dosyadaki Adli Tıp Kurumu raporunda muğlaklıklar bulunduğunu, Tacik fenalaştığında polislerin onu iki saat boyunca polis ekip otosunda dolaştırmalarının ölüm olayına etkisinin tespiti için bir sağlık raporu alınmasını mahkemeden talep etti.
Av. Aksoy olayın açığa çıkmasını sağlayan beyanların sahibi yabancı uyruklu çocukların mahkemede dinlenmediğini hatırlattı. Bu kişilerin tanık olarak dinlenebilmeleri için akıbetlerinin Göç İdaresi Başkanlığı’na müzekkere ile sorulmasını talep etti.
Olayın iddianamede ele alındığı şekliyle bir “basit yaralama” ve “ölüme sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama”dan ibaret olmadığını ileri süren Aksoy, sanıkların polis olmaları sebebiyle ifadelerinin işkence suçlamasıyla ek ifadelerinin alınmasını mahkemeden talep etti.
Mahkeme heyeti başkanı mütalaa konusunda beyanda bulunması için sözü savcıya verdi. Savcı, yeni görevlendirilmiş olması ve dosyanın hacminin büyüklüğü nedeniyle mütalaanın hazırlanamadığını söyledi. Mütalaanın hazırlanması için ek süre talep etti.
Karar
Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi; (1) savcının ek süre talebinin kabulüne, (2) yeni sağlık raporu düzenlenmesi talebinin dosyaya bir katkısı olmayacağı gerekçe reddine, (3) tanıkların akıbetinin öğrenilmesi için Göç İdaresi Başkanlığı’na müzekkere yazılmasına karar verdi.
Davanın bir sonraki duruşması 14 Aralık 2021 saat 09.40’ta görülecek.
24. Duruşma
Lütfillah Tacik Van’daki Geri Gönderme Merkezi’nde polisten gördüğü muamele sonrasında fenalaşarak hayatını kaybetti. Tacik’in ölümüyle ilgili, iki polisin “basit yaralama” ve “ölüme sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama” suçlamalarıyla, Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın 24. duruşması 14 Aralık 2021’de görüldü.
İzleyiciler
Van 2. Ağır Ceza Mahkeme’sinin duruşma salonunun kapısında “İçeriye izleyicilerin girmesi yasaktır” yazılı bir A4 kağıdın asılı olduğu görülse de salonda bulunan izleyicilere herhangi müdahalede bulunulmadı.
Duruşmada görevlendirilen bir polis memurunun izleyici sıralarında bulunduğu görüldü.
Yargılama
Duruşmada Tacik’in ailesini temsilen avukat Mahmut Kaçan ve davaya müdahil Çocuk Alanında Çalışan Avukatlar Ağı (ÇAÇAV) temsilcisi avukat Gülşen Şen, salonun avukatlar için ayrılan kısmında hazır bulundu. Yargılanan polis memurları ve avukatlarının duruşmaya gelmedikleri görüldü.
Geçen duruşma Göç İdaresi'ne tanıkların akıbetinin sorulduğu müzekkereye, "Ülke içinde sabit adreslerinin olmadığı" yönünde verilen cevap zapta geçirildi.
Mütalaa
Duruşmada iddia makamı mütalaasını sundu. Mütalaada:
- “Her ne kadar sanık S*** O*** hakkında ‘ölüme sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama’ suçundan yargılanması amacıyla kamu davası açılmış ise de, maktulün ölümü ile sanığın tokat atma eylemi arasında illiyet bağının varlığına dair dosya kapsamında somut, inandırıcı, cezalandırmaya yeterli delilin bulunmadığı, değişen suç vasfı nedeniyle sanığın eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK'nun 86/2, (“Kasten yaralama fiilinin kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif olması hâlinde, mağdurun şikâyeti üzerine, dört aydan bir yıla kadar hapis veya adlî para cezasına hükmolunur.”) 86/3.d (Kasten yaralama suçunun(…) d) Kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanılmak suretiyle (…) işlenmesi halinde, şikâyet aranmaksızın, verilecek ceza yarı oranında, (f) bendi bakımından ise bir kat artırılır.) maddeleri uyarınca cezalandırılması”
- ”Araç içerisinde rahatsızlandığı anlaşılan Lütfillah TACİK'i bir an önce hastaneye intikal ettirmeleri gereken polis memuru sanıkların bu konuda ihmal göstererek hastaneye giderken kelepçe anahtarı almak için askeri malzeme satan bir yere uğradıkları, daha sonra da Emniyet Lojistik Şube Müdürlüğü’ne uğradıkları, Yabancılar Şube Müdürlüğü’nden ayrıldıktan yaklaşık iki saat sonra hastaneye ulaşmış oldukları beyanlardan ve kamera kayıt görüntülerinden anlaşıldığı, hatta hastaneye ulaştıktan sonra Lütfillah TACİK'in yarım saat kadar da aracın içerisinde beklediği hususları göz önünde bulundurulduğunda sanık H*** Ö**’in eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK'nun 257/1 maddesi (Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır) uyarınca cezalandırılmasına”
ifadeleri kullanılarak sanıklar hakkında ceza istendi.
Mütalaada ayrıca, Lutfillah Tacik’in “ülkemize yasa dışı yollardan giriş yaptığı” yer aldı.
“Tanıkların beyanına göre şüpheli S***'ın Lütfillah'a yaşını sorduğu, Lütfillah'ın da "17" diye cevap vermesi üzerine şüpheli S***ın Lütfillah'ın yüzüne eli ile bir tokat attığı, tokat üzerine Lütfillah'ın sanık S***'ın yanından ayrılarak arkadaşlarının yanına döndüğü ve aralarında geçen diyaloğu arkadaşlarına anlattığı, arkadaşlarının da Lütfillah'ı alarak elini yüzünü yıkayıp dışarıya çıkarıp hava almasını sağladıkları”, (…) sanıkların “evrak işlemlerini tamamladıktan sonra yabancı uyruklu çocukları emniyete ait araca bindirerek Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesine götürmek üzere yola çıktıkları, aracı H*** Ö***'in kullandığı, tanık beyanlarına göre de, araç içerisinde rahatsızlandığı anlaşılan Lütfillah TACİK'i bir an önce hastaneye intikal ettirmeleri gereken polis memurlarının bu konuda ihmal gösterdikleri mütalaada yer aldı.
Tacik hakkında 1. Adli Tıp İhtisas Kurulu raporunda, ‘Tıbbı belgelere göre kişide lösemi hastalığı mevcut olduğu, otopsi ve tıbbi kayıtlara göre kişide harici travma bulgusu mevcut olmadığı, tıbbi kayıtlarda ilk gelişte 3 bin düzeyinde saptanan trombosit düşüklüğünün spontan kanamalara yol açabileceğinin tıbben bilinmekte olduğu, kişide de bu düzey trombosit seviyesinin tek başına beyin kanaması yapabileceği, iddia edildiği üzere tokat vurmanın kabulü halinde de bu durumun kişi de beyin kanaması gelişmesine etkisinin olabileceği oy birliği ile mütalaa olunur’ şeklinde görüş bildirildiği” ifadelerine yer verildi.
Avukatın Beyanı
Söz alan avukat Gülşen Şen, yargılamada gelinen aşamaya kadar mahkemeye sundukları soruşturulmanın genişletilmesi (işkence suçlamasına ilişkin delillerin toplanması, bu konuya ilişkin yeni Adli Tıp Kurumu raporu alınması) taleplerinin karşılanmadığını belirtti.
Avukatlar, mütalaaya yönelik savunma yapmak üzere mahkemeden ek süre talep ettiler.
Karar
Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi avukatların ek süre taleplerini kabul etti. Davanın bir sonraki duruşması 15 Şubat 2022 saat 11.00’da görülecek.
25. Duruşma
Lütfillah Tacik, Van’daki Geri Gönderme Merkezi’nde polisten gördüğü muamele sonrasında fenalaşarak hayatını kaybetti. İki polisin, “basit yaralama” , “ölüme sebebiyet verecek şekilde kasten yaralama” ve "görevi kötüye kullanma" suçlamalarıyla yargılandığı davanın 25. Duruşması, Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 15 Şubat 2022’de görüldü.
Yargılama
Duruşmada Tacik Ailesi’nin avukatı sıfatıyla Av. Mahmut Kaçan ve sanık polis memurlarının avukatı Dursun Yılmaz hazır bulundu.
Katılan ÇAÇAV’ın avukatı Deniz Aksoy’un ve sanık polislerin avukatı Dursun Yılmaz’ın mütalaaya karşı yazılı beyanlarını sunmuş olduğu zapta geçirildi. İddia makamı mütalaasını tekrarladı.
Avukat Mahmut Kaçan’ın Beyanları
Av. Kaçan, mütalaanın sanıkları cezasız bırakacağını ve daha önce emsal verilen kararlara aykırı nitelikte bir karar olduğunu söyledi.
“Sanıklar tarafından deliller karartılmıştır. Olay yerini kaydeden kameraların tespiti için bilirkişi tarafından tespit sonucunda kameraların tamamının çalıştığı, ancak olay yerini gören kameranın bozuk olduğu bildirilmişti. Bu kameraya ilişkin hard diskler üzerinde inceleme yapılmasını talep etmiştik, bu talebimiz değerlendirilmedi. Bu kameraların çalışmadığı iddiası delillerin karartıldığını göstermektedir.
Daha önce kaybolan beş çocuğa ilişkin, ilgili birimlere koruma altına alınmaları başvurusunda bulunduk. Başvurularımız değerlendirilmedi. Daha sonra İl Göç İdaresi bu çocukların sınır dışı edildiğini iddia etti. Bu çocukların ilk ifadesi alındığında gerçeğe aykırı olarak el yazısı ile ifadelerinin alındığını belirttik. Bu polis memurları hakkında takipsizlik kararı verildi. İfadeyi alan polis memurunun ifadesi alındığında orada olmamıza izin verilmedi.
Sanıklar haklarında neredeyse altı, yedi yılı bulan yargılama sürecinde duruşmalara dahi katılmadılar. İşkence ve kötü muamele suçlarının unsurları bulunmasına rağmen yargılamada etkin bir yargılamanın gerçekleştiğine şahit olmadık. Gelinen aşama itibariyle sunmuş olduğumuz yazılı beyanlarımızı tekrar ederiz, sanıklar hakkında işkence, kötü muamele ve öldürmeye teşebbüsten ek savunma verilmesini talep ederiz.”
Avukat Dursun Yılmaz’ın Beyanları
Av. Yılmaz, Lütfillah Tacik’in sanık polis S.O tarafından darp edildiğinin adli tıp raporunda “çıkmadığını”, müvekkiline isnat edilen eylemin ispat edilmediğini ileri sürdü. Lütfillah Tacik’in polis aracında bekletilmesi suçlamasıyla yargılanan H.Ö. hakkında şöyle konuştu:
“H***Ö** yurt dışı işlemleri için (Tacik’i) hastaneye muayene için götürmüştür. (Lütfullah Tacik) Araç içinde hastalanmış olsaydı diğer arkadaşları müdahale ederdi, H*** Ö***'nün hastaneye yetiştirmeye çalıştığı bir hastadan haberi bulunmamaktadır. Yazılı savunmalarımızı tekrar ederiz.
Müvekkillerin ayrı ayrı beraatine karar verilmesini, mahkemeniz aksi kanaatte ise lehe olan hükümlerin uygulanmasını talep ederiz.”
Karar
2015’ten beri süren yargılama sürecinde defaatle değişen Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nin son heyeti kararını açıkladı.
- Sanık S.O.’nun TCK 86/2’de düzenlenen fiilin “kişi üzerindeki etkisinin basit bir tıbbî müdahaleyle giderilebilecek ölçüde hafif” yaralama suçundan cezalandırılmasına karar verildi. Sanığın “sanığı suçu işlemeye iten nedenler nazara alınarak takdiren” 4 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verildi.
- Sanığın cezası “eylemini kamu görevlisinin sahip bulunduğu nüfuz kötüye kullanmak suretiyle” işlemesi nedeniyle yarı oranda artırılarak 6 ay hapis cezasına çıkarıldı.
- Cezaya 1/6 oranında TCK 62/1 uyarında “takdiri indirim” uygulandı. Ceza 5 ay hapis cezasına düşürüldü
- Sanığın “adli sicil kaydının bulunmaması, netice cezanın nevi ve miktarı ile sanığın tekrar suç işlemeyeceği konusunda mahkememizde olumlu kanaat oluşması nedeniyle” sanığa verilen hapis cezasının TCK'nın 51/1 maddesi gereğince ertelenmesine karar verildi.
- Sanık için 1 yıllık denetim süresi belirlendi.
- “Sanığın kişiliği sosyal durumu itibariyle denetim sürecinde herhangi bir yükümlülük belirlenmesine ve uzman görevlendirilmesine yer olmadığına” karar verildi.
- Sanığın denetim süresince kasıtlı bir suç işlememesi halinde veya denetim tedbirlerine uygun davrandığı takdirde “ceza infaz edilmiş sayılacak”, “Aksi takdirde ertelenen cezanın kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirileceği hususunda sanığa ihtarat yapılmasına, gerekçeli kararın tebliği ile gerekli ihtarların yapılmış sayılmasına” ifadeleri zapta geçirildi.
- Sanık H.Ö.’nün üzerine atılı “görevi kötüye kullanma” suçunu işlediğine dair “her türlü şüpheden uzak, kesin, somut inandırıcı delil elde edilemediği” gerekçesiyle sanığın CMK 223/2-e uyarınca beraatine karar verildi.
Mahkeme:
Duruşma sayısı: 16