Lübnan: Suriye’den gelen mülteci kadınlar, cinsel istismar ve taciz riskiyle karşı karşıya

Uluslararası Af Örgütü, 4 Şubatta Londra’da gerçekleşecek Suriye Donörler Toplantısı’nın öncesinde yayımladığı yeni raporunda, yetersiz kalan uluslararası yardımlar ve Lübnanlı yetkililer tarafından uygulanan ayrımcı politikaların Lübnan'da mülteci kadınları cinsel taciz ve istismarla karşı karşıya bıraktığını açıkladı.

"Güvenli Bir Yer İstiyorum: Suriye’den Gelen Mülteci Kadınlar, Evlerinden Ayrılmış ve Lübnan’da Korunmasız" başlıklı rapor, Lübnan hükümetinin mültecilerin oturma izinlerini yenilemeyi reddettiğini ve uluslararası yardımın yetersizliğinin de mülteci kadınları nasıl riskli bir pozisyona sokarak ev sahipleri, işverenler ve hatta polis tarafından dahi cinsel istismar riskiyle yüz yüze bıraktığını ortaya koyuyor.

Uluslararası Af Örgütü Toplumsal Cinsiyet Araştırmacısı Kathryn Ramsay, “Uluslararası yardımın önemli oranda eksik kalması ve Lübnanlı yetkililer tarafından uygulanan katı kısıtlamalar, Suriye’den gelen mülteci kadınları cinsel taciz ve istismar riskiyle yüz yüze bırakırken yetkililerden de koruma talep edememelerine yol açıyor" dedi.

2015 yılında Lübnan, Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği’nin Suriyelilere mülteci statüsü verme işlemlerini durdurdu ve mültecilerin oturma izinlerini yenilemelerini zorlaştıran düzenlemeleri kabul etti. Yasal statüleri olmadığı sürece; keyfi gözaltı, tutuklama ve sınır dışı edilme riskiyle karşı karşıya olmaları, birçoğunun polise istismar ihbarında bulunmaktan kaçınmasına yol açıyor.

Lübnan’da Suriyeli mültecilerin yaşadığı evlerin yüzde 20'si kadınlar tarafından geçindiriliyor. Birçok durumda kadınlar; eşlerinin Suriye’de öldürülmesi, tutuklanması, zorla kaybedilmesi veya kaçırılması sonucunda ailenin temel gelir kaynağı oluyor.

Kathryn Ramsay, “Suriye’den Lübnan’a gelen mültecilerin çoğunluğu, çaresiz koşullar altında yaşama savaşı veriyor. Yiyeceğe ulaşma, iş ve ev bulmada yaygın ayrımcılık ve engellerle karşılaşıyorlar. Kadın mültecilerin yüz yüze kaldığı koşullar, çoğunlukla daha da katlanılmaz oluyor. Özellikle ev geçindirmek zorunda olanlar, işte ve dışarıda yüksek cinsel taciz, istismar ve şiddet riskiyle karşı karşıya kalıyor" dedi.

Yoksulluk, işveren ve ev sahipleri tarafından cinsel istismar

Suriyeli ailelerin yaklaşık yüzde 70’i, Lübnan yoksulluk sınırının oldukça altında yaşıyor. Birleşmiş Milletler’in Suriyeli mültecilere yaptığı insancıl yardım, uzun süredir yeterli finansal desteğe ulaşamıyor. Birleşmiş Milletler, geçen sene Lübnan’daki çalışmaları için istediği miktarın yalnızca yüzde 57’sini alabildi. Fonlardaki bu önemli miktarlardaki eksiklik, Dünya Gıda Programı’nın en korunmasız koşullar altındaki mültecilere sağladığı aylık besin yardımının 2015 ortasında 30 dolardan 13.50 dolara düşürülmesine yol açtı. 2015 sonunda fonlardaki artış sonucu bu miktar, 21.60 dolara yükseldi. Bu, günde yalnızca 0.72 dolar harcanmasına anlamına geliyor. Uluslararası Af Örgütü’nün konuştuğu kadınların dörtte biri, geçen yıl içerisinde gıda için aldıkları ödemenin son bulduğunu söyledi.

Birçok mülteci kadın, Lübnan’da yaşam standardının pahalı olduğunu ve kiralarını ödeyebilmeleri ya da gıdaya erişebilmelerinin kendilerini yüksek oranda cinsel istismar riskiyle karşı karşıya bıraktığını söyledi. Birçoğu, erkeklerden cinsel ilişki karşılığı parasal yardım teklifleri aldıklarını söyledi.

Lübnan’da mültecilere karşı yaygın ayrımcılık hüküm sürerken, geçimlerini sağlayabilmek için iş bulabilmiş olan mülteci kadınlar, kendilerine oldukça düşük ücret ödeyen işverenleri tarafından cinsel istismara uğradıklarını ifade ediyor.

Kimliğini korumak için ismi değiştirilen Suriye’den gelen Filistinli mülteci "Hanan", "Ne kadar düşük ücret teklif ederlerse etsinler, yoksulluktan kabul etmek zorunda olduğumuzu biliyorlar" dedi.

Suriye’den gelerek Beyrut’un güneyinde Şatilla’da bir mülteci kampında yaşamaya başlayan 56 yaşındaki Filistinli mülteci "Asmaa", cinsel tacizle karşılaşmalarından korktuğu için kızlarının çalışmalarına izin vermediğini söyledi: "Kızımın çalıştığı mağazanın müdürü, kızıma dokunarak taciz etti. Bu yüzden artık kızlarımın çalışmasına izin vermiyorum."

Başka birçok kadın, işverenlerin uygun olmayan davranışları nedeniyle işlerini bıraktıklarını ya da çalışmadıklarını söyledi.

Yaşayacakları yer için yeterli parayı bulabilmeleri de karşılaştıkları bir başka zorluk. Suriyeli mültecilerin en az yüzde 58’i, kiraladıkları dairelerde ya da evlerde yaşarken, kalanlar harabe binalarda ve resmi olmayan yerleşimlerde yaşıyor. Birçok kadın, aşırı yüksek kiraları ödeyemedikleri için bakımsız yerlerde kalmak zorunda olduklarını söylüyor.

Kathryn Ramsay, "Çalışmaları karşılığı ücret alıp almamaları ya da kirli, farelerin bastığı, sızdıran evlerde kalıp kalmamalarından bağımsız olarak parasal istikrara sahip olmamaları, kadın mültecilerin pek çok zorlukla yüzleşmelerine yol açıyor ve karşılarında güçlü pozisyonlarda olanları cesaretlendiriyor." dedi.

Yasal statülerinin olmayışı riski arttırıyor

Mültecilerin oturma izinlerini yenileyebilmeleri için Lübnan hükümetince Ocak 2015’te getirilen ağır bürokratik prosedürler ve yüksek fiyatlar, pek çok mültecinin oturma izinlerini yenilemesini engelledi. Suriye’den gelen mülteciler, geçerli oturma izinleri olmadığı için olmaksızın gözaltına alınma korkusuyla tacizleri polise bildirmekten kaçınıyor.

Uluslararası Af Örgütü’ne konuşan kadın mültecilerin çoğunluğu, oturma izinlerinin olmayışının, suçları Lübnanlı yetkililere ihbar etmelerini engellediğini söyledi. Suriye’den üç kızıyla birlikte Beyrut yakınlarında bir mülteci kampına gelmiş olan Filistinli mülteci "Hanan", bir otobüs şoförü kendisini taciz ettiğinde bunu polise şikayet etmeye gittiğini ve şikayetinin dinlenmediğini söyledi. Kendisine, "yasal statü" sahibi olmadığı için şikayetçi olamayacağı söylenmiş.

Kathryn Ramsay, "Konuştuğumuz kadınlar açısından, geçerli oturma izinleri bulunmadığı için karşılaştıkları cinsel taciz ve istismardan kendilerini koruyabilecekleri ya da kendilerine yardım edebilecek hiçbir makamın olmayışının durumu daha da kötüleştirdiği açıkça ortadaydı."

Başka bir Suriyeli kadın Uluslararası Af Örgütü’ne polise cinsel tacizi şikayet etmek için gittikten sonra hedef haline geldiğini söyledi: "Bir süre sonra şikayetimizi işleme geçiren üç polis, evimizin önünden geçerek ya da arayarak kendileriyle dışarı çıkmak isteyip istemediğimizi sordu. Yasal oturma iznimiz olmadığı için polisler bizi tehdit ettiler. Kendileriyle dışarı çıkmazsak bizi hapse atacaklarını söylediler."

Lübnan’da kişi başına mülteci sayısı, dünyanın diğer herhangi bir ülkesindekinin oldukça üzerinde ve her ne kadar bu durum mültecilere cinsel taciz ve istismara karşı koruma sağlamamalarını meşrulaştırmasa da uluslararası topluluk, ülkeyi desteklemekte yetersiz kaldı.

Kathryn Ramsay, "Lübnan’a gelen mülteci yoğunluğu, ülkeyi önemli oranda zorladı. Ancak bu durum, yetkililerin mültecileri uyguladığı katı kısıtlamalarla tehlikeye atmalarına mazeret olarak kabul edilemez." dedi.

"Lübnanlı yetkililer, korku ve tehdit iklimini arttırmak yerine acilen uyguladıkları politikayı değiştirerek kadın mültecilerin korunmasını ve Lübnan’daki tüm mültecilerin oturma izinlerini kısıtlamalara tâbi olmaksızın kolayca yenileyebilmelerini sağlamalılar."

Uluslararası destek çok önemli


Lübnan’daki mültecilere uluslararası fonlama ve desteğin verilmemesi, kadın mültecilerin yoksulluklarının ve yüz yüze kaldıkları kendilerini daha büyük tehlikelerle karşı karşıya bırakan riskli koşulların doğrudan sebebi.


Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği, 450 bine tekabül eden Suriyeli mülteci popülasyonunun en az %10’unun en korunmasız durumda olduğunu ve acilen bölge dışında farklı bir ülkeye yeniden yerleştirilmesi gerektiğini belirledi. Birleşmiş Milletler Mülteci Yüksek Komiserliği, kadınları ve çocukları "en korunmasız" mülteci kriterinin içerisinde kabul ediyor.

Uluslararası Af Örgütü, uluslararası topluluklara, Suriye’den gelen mültecilerin yeniden yerleştirildikleri yerlerin sayısını arttırmaya ve bölge dışındaki diğer güvenli güzergahları çoğaltmaya çağırıyor.

Bunun yanı sıra finansal yardımı arttırmalı ve bu haftaki donör konferansını Birleşmiş Milletler’in 2016-2017’de Suriye krizini destekleyebilmesi için ihtiyaç duyduğu fonlamayı sağlamaya yönelik kullanmalılar.

Kathryn Ramsay, "İngiltere’nin de dahil olduğu Avrupa Birliği ülkeleri, Körfez ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleri gibi dünyanın en zengin ülkeleri, bu insanî krizi hafifletebilmek için daha fazlasını yapmalılar. Suriye’de kalanlara ve bölgedeki mültecilere yönelik insancıl desteğin arttırılmasının yanında daha fazla mülteci kabul ederek sorumluluğu paylaşmaları gerekiyor." dedi.

"Mültecileri kabul eden Lübnan gibi ülkelerle işbirliği yaparak mültecilerin yasal kayıtlarının yapılması ve yaşamsal hizmetlere erişimlerinin önündeki engelleri kaldırmalı ve risk altındaki kadınların cinsel tacizle karşı karşıya kalmamalarını da içerecek şekilde bir yardım sağlamalılar."

Raporun İngilizce versiyonuna ulaşmak için lütfen tıklayınız.