• Basın Açıklamaları

İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprakları: İsrail’in Refah’ta Hamas ve diğer silahlı grup savaşçılarını hedef alan ve onlarca sivili öldüren saldırıları savaş suçu olarak soruşturulmalı

  • Yeni araştırma, İsrail güçlerinin saldırılarda sivilleri ayrı tutmak için mümkün olan tüm tedbirleri almadığını ortaya koyuyor.
  • İsrail’in 26 Mayıs’ta Refah’ta ülke içinde yerinden edilen kişilerin sığındığı kampa yönelik hava saldırısında ABD yapımı silahlar kullanıldı.
  • “İnsani bölge” içindeki kampa atılan top mermileri 23 sivili öldürdü.
  • Hamas ve İslami Cihad komutanları ve savaşçılarının, ülke içinde yerinden edilen kişilerin sığındığı kamplardaki varlığı sivilleri tehlikeye atıyor.

Uluslararası Af Örgütü’nün yeni araştırması, İsrail güçlerinin Mayıs’ta işgal altındaki Gazze Şeridi’nin güneyinde Hamas ve İslami Cihad komutanları ve savaşçılarını hedef alan iki saldırı gerçekleştirirken, ülke içinde yerinden edilen kişilerin yaşadığı kamplara sığınan sivillere zarar vermekten kaçınmak veya zararı en aza indirmek için mümkün olan tüm tedbirleri almadığını ortaya koyuyor. Bu saldırılar muhtemelen gelişigüzel saldırılardı, biri ise muhtemelen orantısızdı da. Her iki saldırı da savaş suçu olarak soruşturulmalıdır.

26 Mayıs 2024’te, İsrail’in batı Refah’taki Tel El Sultan bölgesinde ülke içinde yerinden edilenlere geçici barınma sağlayan Kuveyt Barış Kampı’na yönelik iki hava saldırısında altısı çocuk en az 36 kişi öldürüldü, 100’den fazla kişi ise yaralandı. Öldürülenlerin en az dördü savaşçıydı. Yerinden edilen siviller arasında bulunan iki Hamas komutanını hedef alan hava saldırılarında, ABD yapımı iki adet GBU-39 güdümlü bomba kullanıldı. Geniş bir alana ölümcül parçalar fırlatan bu silahların, aşırı kalabalık geçici çadırlarda sivilleri barındıran bir kampta kullanılması muhtemelen orantısız ve gelişigüzel bir saldırıydı ve bu nedenle savaş suçu olarak soruşturulmalıdır.

28 Mayıs’ta, araştırılan ikinci vakada İsrail ordusu, Refah’ta “insani bölge” olarak belirlediği El Mavasi bölgesindeki bir konumu en az üç top mermisiyle vurdu. Saldırılarda 23 sivil –12 çocuk, yedi kadın, dört erkek – öldürüldü, çok daha yüksek sayıda kişi de yaralandı. Uluslararası Af Örgütü’nün araştırması, saldırının görünürdeki hedeflerinin bir Hamas ve bir İslami Cihad savaşçısı olduğunu saptadı. Çadırlarda kalan sivillerle dolu bir bölgede güdümsüz silahlar kullanmak yoluyla sivillerle askeri hedefler arasında ayrım yapmakta başarısız olan saldırı muhtemelen gelişigüzeldi ve bu nedenle savaş suçu olarak soruşturulmalıdır.  

Çatışmaların tüm tarafları sivilleri korumak için mümkün olan tüm tedbirleri almak zorundadır.

Erika Guevara-Rosas
Uluslararası Af Örgütü Araştırma, Savunuculuk, Politika ve Kampanyalar Kıdemli Direktörü

Hamas ve İslami Cihad savaşçıları, yerinden edilen insanların “insani bölge” olarak belirlendiğini düşündüğü bir konum olan çadır kampa yerleşerek sivillerin hayatını kasten tehlikeye attı. Savaşçıların bu kamplara yerleşme tercihleri muhtemelen, yoğun yerleşim bölgelerinde savaşçı konuşlandırmaktan mümkün olduğunca kaçınma yükümlülüğünü ihlal etti. Uluslararası Af Örgütü, savaşçıların varlığının sebebi veya niyetiyle ilgili bir bilgiye sahip değildir; ancak çatışmaların tüm tarafları, sivilleri ve sivil yapıları korumak için mümkün olan tüm tedbirleri almış olmalıydı.

Uluslararası Af Örgütü Araştırma, Savunuculuk, Politika ve Kampanyalar Kıdemli Direktörü Erika Guevara-Rosas konu hakkındaki açıklamasında, “Bu saldırılar Hamas ve İslami Cihad komutanlarını ve savaşçılarını hedef almış olabilir; ancak saldırıların bedelini bir kez daha, barınma ve güvenlik arayışındaki yerinden edilen Filistinli siviller canıyla ödedi” dedi. Guevara-Rosas sözlerini şöyle sürdürdü:

“İsrail ordusu, yüzlerce metreye ölümcül şarapnel parçaları fırlatan bombalar ve güdümsüz tank mermileri kullanmanın, korumadan yoksun aşırı kalabalık yerlerde çok sayıda sivili yaralayacağının ve öldüreceğinin tamamen farkındaydı. Ordu, sivillere zarar vermekten kaçınmak veya hiç değilse zararı en aza indirmek için mümkün olan tüm tedbirleri alabilirdi ve almalıydı.”

“Önlenebilir sivil ölümleri ve yaralanmaları, uluslararası insancıl hukuk uyarınca hedef alınan bölgede savaşçıların varlığının İsrail ordusunu sivilleri koruma yükümlülüğünden muaf kılmadığını sert ve trajik bir biçimde hatırlatmaktadır.”

“Çatışmaların tüm tarafları sivilleri korumak için mümkün olan tüm tedbirleri almak zorundadır. Bu, Hamas ve diğer silahlı grupların, yoğun nüfuslu bölgelere askeri hedef veya savaşçı yerleştirmekten mümkün olduğunca kaçınma yükümlülüğünü de içerir.”

Uluslararası Af Örgütü, saldırılardan hayatta kalan ve saldırılara tanıklık eden 14 kişiyle görüştü, saldırı konumlarını araştırdı, Han Yunus’ta yaralıların tedavi gördüğü bir hastaneyi ziyaret etti, teşhis amacıyla saldırılarda kullanılan mühimmata ait kalıntıların fotoğraflarını çekti ve konumların uydu görüntülerini inceledi. Ayrıca, İsrail ordusunun saldırılarla ilgili açıklamalarını gözden geçirdi.

24 Haziran 2024’te, Uluslararası Af Örgütü, İsrail yetkililerine bu iki saldırıya ilişkin sorular yöneltti. 5 Temmuz 2024’te de, fiili Hamas yönetimindeki Başsavcılık ve Adalet Bakanlığı yetkililerine sivillerin yaşadığı bu bölgelerde komutanların ve savaşçıların varlığıyla ilgili sorular iletti. Bu açıklamanın yayımladığı tarihe kadar herhangi bir yanıt verilmedi.

Kuveyt Barış Kampı’na yönelik saldırılar

26 Mayıs Pazar günü öğleden sonra Hamas, Refah’tan Tel Aviv’e bir dizi uzun menzilli gelişigüzel roket atışının sorumluluğunu üstlendi. İsrail ordusu roketlerin Demir Kubbe hava savunma sistemi tarafından engellendiğini ve herhangi bir can kaybı olmadığını açıkladı.

Saat 20.45 sularında İsrail ordusu, Kuveyt Barış Kampı’na iki adet bomba attı ve “Refah’ta önemli Hamas teröristlerinin faaliyet gösterdiği bir Hamas yerleşkesini vurduğunu” duyurdu. İsrail ordusu daha sonra iki üst düzey Hamas komutanı, Yasin Rabi ve Halid Neccar’ı öldürdüklerini belirten bir güncelleme paylaştı. Ancak sonradan Neccar’ın öldürülmediği, yaralandığı ortaya çıktı. Hamas’ın askeri kanadı Kassam Tugayları’nın komutanlarından Huveylid Ramazan ve Uluslararası Af Örgütü’nün kimliklerini doğrulayabildiği en az iki diğer Hamas savaşçısı da saldırıda öldürüldü. Yasin Rabi ve Huveylid Ramazan’ın öldürüldüğü, Gazze Sağlık Bakanlığı tarafından ve bu kişiler hakkındaki anma konuşmalarında da doğrulandı.

İsrail ordusu saldırıların “savaş uçakları tarafından atılabilecek en küçük mühimmatla” gerçekleştirildiğini iddia etti. Uluslararası Af Örgütü’nün saha çalışanlarının bölgede çektiği, bomba kalıntılarına ait fotoğraflara dayanarak kurumun silah uzmanları, mühimmatın ABD yapımı GBU-39 bombaları olduğunu tespit etti. Bu bombalar, 17 kg’lık patlayıcı yükü içerir. Ancak her bir bombanın toplam ağırlığı 113 kg’dır ve yüzlerce metre mesafeye metal parçalar fırlatabilir. İsrail ordusu, dronlar tarafından taşınan, çok daha az patlayıcı içeren ve daha dar alanda etki gösteren daha küçük boyutlu hassas füzelere sahiptir.

İsrail ordusu, daha dar alanda etkili silahlar dururken, ülke içinde yerinden edilenlerin sığındığı bir kampta geniş alanda etkili patlayıcı silahlar kullanarak muhtemelen sivillere istemsiz zarar vermekten kaçınmak veya zararı en aza indirmek ve sivil yapılara hasar vermekten kaçınmak için mümkün olan tüm tedbirleri almakta başarısız oldu.


İsrail'in Gazze Şeridi'nin güneyindeki Rafah'taki Kuveyt Barış Kampı'na düzenlediği saldırıların ardından yaşananlar

26 Mayıs saldırıları muhtemelen aynı zamanda orantısızdı. Bir saldırının orantısız olup olmadığı değerlendirilirken, savaş hukuku bir saldırının, sivillere verilmesi beklenen zararın, elde edilmesi beklenen doğrudan askeri avantaja kıyasla aşırı olması halinde yasak olduğunu belirtir. Birçok saldırıda, Uluslararası Af Örgütü’nün amaçlanan hedefi tespit etmesi mümkün olmadı, bu da orantılılık değerlendirmesini olanaksız kıldı. Söz konusu saldırıda İsrail ordusu, hedefin iki Hamas komutanı olduğunu açıkladı. Sivillere verilmesi beklenen zarar, saldırıyı planlayanlar tarafından biliniyor olmalıydı. Tel El Sultan bölgesindeki Kuveyt Barış Kampı en az dört aydır faaliyet gösteriyor; dolayısıyla, İsrail ordusu, kampta yerinden edilen çok sayıda sivilin olduğunu biliyordu. Hiçbir koruma sağlamayan geçici barınma alanlarında yaşayan siviller ve iki adet GBU-39 bombası seçeneği göz önüne alındığında, ağır sivil kayıplar öngörülebilirdi. Beklenen doğrudan askeri avantaja kıyasla bu mühimmatın aşırı olması ihtimali açık ve net olmalıydı.

İsrail ordusunun 6 Mayıs’ta yayımladığı haritalarda, “insani bölgenin” sınırları değiştirilerek aylardır bu bölgenin bir parçası olarak değerlendirilen Tel El Sultan çıkarıldı. Ancak bu değişiklik, Tel El Sultan’da barınmaya devam eden sivillere gerektiği gibi bildirilmedi. İsrail ordusu tarafından dağıtılan “insani bölge” haritaları genellikle kafa karıştırıcı ve çelişkili olduğu için etkili uyarı anlamına gelmiyor.

İsrail ordusu, basına verdiği yanıtlar dahil çeşitli açıklamalarında, saldırıları “soruşturduklarını” belirtti. İsrailli ve uluslararası insan hakları örgütlerinin birbiriyle tutarlı belgelemeleri, İsrail ordusunun kendi iç mekanizmaları aracılığıyla Filistinli sivillere karşı işlenen uluslararası insancıl hukuk ihlallerine ilişkin iddiaları etkili ve tarafsız bir şekilde soruşturmakta başarısız olduğunu göstermektedir.

‘Çok fazla insan öldü’

Kuveyt Barış Kampı’na yönelik saldırılarda öldürülen ve yaralanan bazı sivillere metal parçalar isabet etti. Vücudu parçalanan bir bebek ve bir kadın da bu kişiler arasındaydı. Diğerlerinin vücudunda derin kesikler, kol ve bacaklarında kırıklar meydana geldi. Uluslararası Af Örgütü’nün doğruladığı sivil ölüm ve yaralanmalarının çoğu bomba parçaları kaynaklıydı, diğerlerinde ise feci yanıklar oluştu. Bir kişinin vücudu, teşhis edilemeyecek kadar feci şekilde yanmıştı.

26 Mayıs’ta öldürülen siviller arasında El Attar ailesinden beş kişi vardı. Savaş nedeniyle kuzey Gazze’de yerinden edilen aile dört aydır Kuveyt Barış Kampı’nda kalıyordu. Kulübeleri, hedef alınan Hamas komutanlarının kulübesinin yanındaydı ancak saldırıdan sağ kurtulan yakınları, Uluslararası Af Örgütü’ne, yandaki kulübede kalan erkeklerin silahlı bir grupla bağlantılı olduklarını bilmediklerini söyledi.

Annem ölmüştü. Babam yardım çığlıkları atıyordu.

Lina El Attar

21 yaşındaki Lina El Attar saldırıda yaralandı. Annesi, teyzesi, görümcesi, büyükbabası ve dayısı öldürüldü. Lina, yaşadıklarını şu sözlerle anlattı: “Yerinden edilenlerin sığındığı güvenli bir yerde kalıyorduk, sadece metal kulübeler ve çadırlar vardı, etrafta konut veya aranan kişi yoktu. İsrail ordusunun [havadan attığı] haritalarda yeşil [güvenli] bölge olarak gösteriliyordu. Mağrip namazını kıldıktan sonra oturmuş sohbet ediyorduk ve gayet rahattık, çünkü dron veya bombardıman sesi yoktu.”

“Füzenin sesini duymadım. Abim üzerime düşen metali kaldırdı. Eli yaralıydı ve şarapnel parçasıyla omzundan yaralanmıştı. Metalin kalan kısmını kaldırıp kendimizi kurtarabildim ama [çıkınca] herkesin yerlere saçıldığını gördüm, paramparça halde kan gölü içindelerdi.”

“Annem ölmüştü. Babam yardım çığlıkları atıyordu. Abimin eşi, kucağında bebeğiyle oturduğu yerde öldürülmüştü. Bebeğini alıp babama verdim. Sonra eşimin kucağından küçük kızımı aldım çünkü eşim yaralıydı. Kurtulmayı başardık ama etrafımızda çok fazla insan öldü.”

Saldırıların ardından daha da çok ölüm ve yaralanmaya yol açan bir yangın çıktı. Uluslararası Af Örgütü’nün silah uzmanları, saldırılardan hemen sonra yerinde çekilen ve kamp sakinleri tarafından internette paylaşılan görüntüleri inceledi ve bu boyutlarda ve şiddette bir yangının muhtemelen, İsrail’in attığı bombaların isabet ettiği yerde depolanan yemeklik yağdan kaynaklandığı sonucuna vardı.

Kasım 2023’te kuzey Gazze’de yerinden edilen bir kamp sakini, Uluslararası Af Örgütü’ne şunları anlattı: “Bombardımandan 30-40 metre kadar uzaktaydım. Arka arkaya iki devasa saldırının sesini duydum, sonra büyük bir yangın başladı.”

“İnsanların çığlıklarını duydum ve yere yattım. O anı hatırlayınca hâlâ titriyorum. Yanan insanlar gördüm. Bombardıman yaşadık ama hiç böyle bir şey görmemiştim. Güvenlik arıyorduk, tek istediğimiz yaşamaktı ama bir kez daha kaybolduk.”


26 Mayıs 2024 sabahından alınan uydu görüntüleri, Kuveyt Barış Kampı'ndaki birçok yapıyı gösteriyor.


27 Mayıs'a kadar, uydu görüntüleri iki hava saldırısı ve ardından gelen yangın sonrası bölgede önemli bir yıkım olduğunu gösteriyor.

‘Soğukkanlı bir şekilde öldürüldüler’: El Mavasi saldırısı

28 Mayıs Salı günü saat 14.45 sularında İsrail ordusu Refah’ta, aylardır Gazze içindeki “insani bölge” olarak sınıflandırılan El Mavasi bölgesinde bir konuma en az üç tank mermisi atarak 23 kişiyi öldürdü, çok daha fazlasını ise yaraladı.

Uluslararası Af Örgütü’nün araştırması, biri Hamas, diğeri ise Filistinli İslami Cihad örgütünden iki savaşçının saldırı yerinin yakınında, yerinden edilen sivillere yakın çadırlarda kaldığını tespit etti. Saldırıların amaçlanan hedefi bu savaşçılardı. Bir başka kaynak, Uluslararası Af Örgütü’ne, saldırı sırasında bölgede dolaşan bir cipte savaşçıların olduğunu ve saldırıların onları kıl payı kaçırdığını söyledi. Uluslararası Af Örgütü, cipte dolaşanların çadırlarda kalanlarla aynı savaşçılar olup olmadığını belirleyemedi.

Uluslararası Af Örgütü’nün silah uzmanları, kullanılan silahların parçalarını gösteren fotoğrafları inceledi ve mühimmatın 120mm tank mermileri olduğunu saptadı. Uydu görüntüleri, saldırı sabahı 120 mm top menzili içinde İsrail askeri mevzileri olduğunu gösteriyor.

Mermilerden ikisi, El Hams ailesine ait evin dış duvarı ve avlusuna isabet ederek yedi yaşındaki Beesan El Hams ile beş yaşındaki erkek kardeşi Salih El Hams’ı öldürdü. İbrahim El Gaffari adlı 63 yaşındaki bir diğer sivil de öldürüldü.

Çocukların amcası olan Muhammed Salih El Hams, Uluslararası Af Örgütü’ne şöyle konuştu: “Salih ve Beesan anneannelerini görmeye gelmişti. Öğle yemeğinden sonra çöpleri atmak için evin dışına çıktılar. 40 ila 90 saniye kadar dışarıda kaldılar, saniye farkıyla mermiler isabet etti. Yakındaydım ve hemen eve koştum. Babaları evden çıktı ve Salih’in öldüğü yere doğru koştu. Başından vurulmuştu… Beesan patlamanın şiddetiyle yakındaki bir çadıra savrulmuştu. Ağır yaralıydı, hızla hastaneye kaldırıldı ama öldü.”

Bundan dakikalar sonra bir başka tank mermisi yandaki çadıra isabet ederek yerinden edilmiş 20 sivili öldürdü; 10’u çocuk, yedisi kadın, üçü erkekti.

Kulakları sağır eden bir patlama duydum. Arkasından ilk gördüğüm şey paramparça olmuş insan bedenleriydi

İsra Ali

Gazze şehir merkezindeki Şuceiyye semtinde yerinden edilen 33 yaşındaki İsra Ali, taksi şoförü olan 42 yaşındaki eşi Eşref Muhammed Ali’yi ve 11 yaşındaki oğlu Amir’i kaybetti. 

İsra şunları söyledi: “Uzaktan arka arkaya gelen sesleri duyduğumda aile için basit bir öğle yemeği hazırlıyordum. Çok dikkat etmedim çünkü bombardıman ve saldırılara alışkındık; ama birkaç dakika sonra… Kulakları sağır eden bir patlama duydum. Arkasından ilk gördüğüm şey paramparça olmuş insan bedenleriydi. Çadırlar hasar almamıştı ama oğlum Amir de dahil çocuklar paramparça olmuştu. Buranın neden vurulduğunu bilmiyoruz.”

“Eşim öldü, küçük oğlum öldü. Çocuklarımla nereye gideceğim? Nasıl hayatta kalacağız? Ailem dağıldı, ailenin geçimini sağlayan tek kişi olan eşim öldürüldü. Burada güvende hissetmiyorum ama nasıl üstesinden geleceğim, ne yapacağım, onu da bilmiyorum.”

İsrail ordusu saldırıyla ilgili bir açıklamada bulunmadı, ancak daha sonra, “son birkaç saatte gelen haberlerin aksine IDF (İsrail Savunma Kuvvetleri) El Mavasi’deki İnsani Bölgede saldırı gerçekleştirmemiştir” dedi.

Saldırılardan sonra, bölgeye sığınan bazı kişiler iki savaşçıyla karşılaştı ve bölgeden gitmelerini istedi. Bu da Gazze’de silahlı grupların sivilleri tehlikeye atan eylemlerine karşı büyüyen öfkeyi yansıtmaktadır. Buna karşın, savaşçıların varlığı devam etti ve hem yerinden edilenler hem de yerleşik olanlar dahil tüm bir bölge halkının birkaç gün sonra buradan gitmelerine yol açtı.

İsrail, Hamas ve diğer silahlı grupların uluslararası insancıl hukuk kapsamındaki yükümlülükleri 

Gazze’de sivillerin sınırlı alanlarda toplanması; art arda gelen toplu halde yerinden edilmeler ve İsrail’in Gazze dışında güvenlik arayan insanların dolaşımını kısıtlamaya devam eden yasadışı ablukası nedeniyle daha da vahim sonuçlara yol açmaktadır. Bu koşullar, çatışmanın taraflarının, sivilleri askeri operasyonların etkilerine karşı korumayı amaçlayan uluslararası insancıl hukukun kurallarına sıkı sıkıya bağlı kalmasını daha da önemli hale getirmektedir.

Askeri hedeflerin varlığı, İsrail’i, ayrım yapma ve orantılılık ilkelerine riayet etme görevi ve sivilleri ayrı tutmak için mümkün olan tüm tedbirleri alma zorunluluğu da dahil, uluslararası insancıl hukuk kapsamındaki yükümlülüklerinden muaf kılmaz. 

Uluslararası insancıl hukukun temel bir ilkesi olan ayrım yapma ilkesi, tarafların askeri hedeflerle siviller veya sivil yapıları daima birbirinden ayrı tutmasını ve saldırılarını yalnızca askeri hedeflere yöneltmesini gerektirir.

Uluslararası insancıl hukuk, doğrudan sivillere yönelik saldırıları yasaklamanın yanı sıra, askeri hedeflerle sivilleri veya sivil yapıları ayrım gözetmeden vuracak nitelikteki saldırılar anlamına gelen gelişigüzel saldırıları da yasaklar. Tedbir ilkesi ayrıca, bir çatışmanın taraflarının sivillere istemsiz zarar vermekten kaçınmak veya zararı en aza indirmek ve sivil yapılara hasar vermekten kaçınmak için mümkün olan tüm tedbirleri almalarını da içerir şekilde sivilleri ve sivil yapıları ayrı tutmak adına devamlı özen göstermelerini gerektirir.

Uluslararası insancıl hukuk, orantısız saldırıları da yasaklar. Bunlar, elde edilmesi beklenen somut veya doğrudan askeri avantaja kıyasla aşırı ölçüde istemsiz sivil can kayıplarına, sivil yaralanmalarına, sivil yapılara yönelik hasara veya bunların birden fazlasına yol açma ihtimali olan saldırılardır.

Taraflar, denetimleri altındaki sivilleri ve sivil yapıları saldırıların etkilerine karşı korumak için mümkün olan tüm tedbirleri almak zorundadır.

Hamas ve Gazze’deki diğer Filistinli silahlı gruplar açısından bu, yerinden edilenlerin sığındığı kamplar da dahil yoğun nüfuslu bölgelerde veya civarında askeri hedef ve savaşçı yerleştirmekten mümkün olduğunca kaçınmayı içerir.

Saldıran tarafın alması gereken tedbirler arasında, hedeflerin askeri olduğunu doğrulamak, saldırının yöneltildiği askeri hedeflerin civarında bulunan sivillere istemsiz zarar vermekten kaçınmak veya zararı en aza indirmek ve sivil yapılara hasar vermekten kaçınmak için uygun silahları ve taktikleri seçmek, saldırının orantısız olmasının beklenip beklenmediğini değerlendirmek, orantısız olması bekleniyorsa saldırıyı iptal etmek veya ertelemek ve koşulların elverdiği sürece sivillere etkili ön uyarıda bulunmak yer alır.

Belirli bölgeleri askeri saldırılardan bağışık kılmak için sivillerin veya diğer korunan kişilerin varlığını kasten kullanmak, uluslararası hukuk uyarınca yasaktır. Uluslararası Af Örgütü, savaşçıların kamplardaki varlığının kendilerini askeri saldırılardan koruma amaçlı olup olmadığını belirleyemedi. Ancak, uluslararası insancıl hukuk uyarınca, bir taraf “canlı kalkan” kullanıyor veya sivilleri başka bir şekilde hukuka aykırı olarak tehlikeye atıyorsa bile bu, karşı tarafı, askeri hedeflerle siviller veya sivil yapılar arasında ayrım yapma, gelişigüzel ve orantısız saldırılardan kaçınma ve sivilleri ve sivil yapıları ayrı tutmak için mümkün olan tüm tedbirleri alma yükümlülüğünden muaf kılmaz.

Arka Plan

7 Mayıs 2024’teki kara saldırısı başlamadan önce Refah, İsrail ordusunun kuzey Gazze nüfusuna yönelik ilk toplu ‘tahliye’ emrini yayımladığı 13 Ekim 2023 tarihinden bu yana uç kuzey bölgelerde zorla yerinden edilen 1,2 milyondan fazla kişiyi barındırıyordu. Gazze nüfusunun yaklaşık %85’i en az bir kez yerinden edildi, çoğu ise birçok kez yer değiştirmek zorunda bırakıldı. İsrail’in bölgedeki askeri operasyonlarını genişletmesinin ardından, mevcut durumda bir milyondan fazla Filistinlinin Refah’tan çıkmaya zorlandığı tahmin edilmektedir.

Ekim 2023’ten bu yana, Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in 159’u çocuk toplam 370 sivilin öldürülmesine ve yüzlerce kişinin yaralanmasına yol açan 16 hava saldırısı hakkında derinlemesine görüşmeler gerçekleştirdi. Uluslararası Af Örgütü, İsrail güçlerinin doğrudan sivilleri ve sivil yapıları hedef alan saldırılar ile gelişigüzel saldırıların yanı sıra diğer hukuka aykırı saldırılar ve sivil halkın topyekun cezalandırılmasını da içeren savaş suçlarına ilişkin kanıtlar topladı. Kurum, Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcısı’nı Filistin’deki durum hakkındaki soruşturmasını hızlandırmaya çağırmakta ve acilen ateşkes yapılması için kampanya yürütmektedir.

7 Ekim 2023’te Hamas ve diğer Filistinli silahlı gruplar İsrail’e gelişigüzel roketler fırlattı, İsrail’in güneyine savaşçılar gönderdi ve sivilleri toplu halde kasten öldürmek ve rehin almak gibi savaş suçları işledi. İsrail yetkililerinin açıkladığına göre en az 1.200 kişi öldürüldü. Uluslararası Af Örgütü, Hamas ve diğer silahlı gruplardan kasten öldürmeler, kaçırmalar ve gelişigüzel saldırılardan ötürü hesap sorulması çağrısında bulunmakta, Gazze’de tutulan tüm sivil rehinelerin derhal serbest bırakılması için çağrı yapmaktadır. Rehin alma, uluslararası insancıl hukuka yönelik ciddi bir ihlal ve savaş suçudur.