İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprakları: Gazze’de soykırım riski devam ederken İsrail’in hukuka aykırı saldırıları kitlesel can kaybına yol açtı
- Refah’ta gerçekleştirilen dört hukuksuz saldırıda neredeyse yarısı çocuk en az 95 sivil öldürüldü.
- Saldırılar “güvenli” varsayılan güney kentinde meydana geldi.
- Dört saldırının da doğrudan sivilleri ve sivil yapıları hedef almış olması muhtemel; bu nedenle savaş suçu olarak soruşturulmaları gerekir.
Uluslararası Af Örgütü’nün işgal altındaki Gazze Şeridi’nde meydana gelen hukuka aykırı ölümcül saldırılara ilişkin topladığı yeni kanıtlar, İsrail güçlerinin nasıl uluslararası insancıl hukuku ihlal ederek aileleri bütünüyle yok ettiğini ve tamamen cezasız kaldığını gösteriyor.
Uluslararası Af Örgütü Gazze’nin en güneyinde bulunan Refah kentinde üçü insani aranın sona ermesinin ardından Aralık 2023’te, biri ise Ocak 2024’te gerçekleştirilen ve 42 çocuk dahil en az 95 sivilin öldürülmesiyle sonuçlanan dört İsrail saldırısı hakkında bir araştırma yaptı. Refah, Gazze Şeridi’nin en “güvenli” bölgesi varsayıldığı halde İsrail güçleri kentte bir kara operasyonu hazırlığı yapıyor.
Uluslararası Af Örgütü, saldırıların hiçbirinde, vurulan binaların meşru askeri hedef olduğunu veya binalarda yaşayanların askeri hedefler olduğunu gösteren bir kanıt elde etmedi. Bu durum, saldırıların doğrudan sivilleri ve sivil yapıları hedef almış olabileceği yönünde endişe yaratmaktadır ve bu nedenle saldırılar savaş suçu olarak soruşturulmalıdır.
İsrail güçleri bölgede meşru askeri hedefleri vurmak istediyse dahi nihayetinde saldırılar askeri hedeflerle sivil yapılar arasında ayrım gözetmediği için gelişigüzel saldırı kapsamına girmektedir. Sivilleri öldüren veya yaralayan gelişigüzel saldırılar savaş suçudur. Uluslararası Af Örgütü’nün topladığı kanıtlar ayrıca İsrail ordusunun saldırıları gerçekleştirmeden önce, en azından vurdukları yerlerde yaşayan insanlara etkili uyarıda bulunmadığını, hatta uyarıda dahi bulunmadığını gösteriyor.
Uluslararası Af Örgütü Kıdemli Araştırma, Savunuculuk, Politika ve Kampanyalar Direktörü Erika Guevara-Rosas konu hakkındaki açıklamasında, “Aileler, güvenli olarak tanıtılan bölgelere sığındıktan sonra bile İsrail yetkililerinden hiçbir ön uyarı almadan İsrail saldırılarında bütünüyle yok edildi. Bu saldırılar, İsrail güçlerinin uluslararası hukuku alenen ihlal etmeye dayalı saldırı pratiğinin bir örneğidir ve İsrail yetkililerinin, güçlerinin sivillere yönelik hasarı en aza indirmek için artan tedbirler aldığı yönündeki iddialarıyla çelişmektedir” dedi.
Saldırıların üçü, diğer bölgelerden gelen yerinden edilmiş aileler de dahil sivillerin muhtemelen veya kesin olarak evlerinde uyuduğu gece saatlerinde yapıldı.
“Bu hukuksuz saldırılarda öldürülenler arasında henüz üç haftalık bile olmayan bir kız bebek, 69 yaşında tanınmış bir emekli doktor, yerinden edilen ailelere evini açan bir gazeteci ve 23 yaşındaki kızıyla aynı yatağı paylaşan bir anne de vardı. Hayatta kalan yaslı kişilerin tanıklıkları, Gazze’deki bu katliam suçlarının dünyanın kolektif vicdanında bir leke olduğunu hatırlatmalıdır” diyen Erika Guevara-Rosas sözlerini şöyle sürdürdü:
“Uluslararası Adalet Divanı’nın soykırım riskinin gerçek ve yakın olduğu şeklindeki önemli ara kararının ardından bu vakaların korkunç ayrıntıları, tüm devletlerin, mahkemenin hükmettiği geçici tedbirleri uygulamanın en etkili yolu olan acil ve kalıcı bir ateşkes için baskı yapmasının aciliyetini güçlendiriyor. Aynı zamanda, çatışmanın tüm taraflarına kapsamlı bir silah ambargosu uygulanmasının da önemini vurguluyor.”
Uluslararası Af Örgütü dört saldırının da gerçekleştirildiği mevkileri ziyaret etti, yıkımın fotoğraflarını ve videolarını çekti ve hayatta kalan 14 kişi ile kurtarma faaliyetlerine katılan, öldürülenlerin dört yakınının da aralarında bulunduğu toplam 18 kişiyle görüştü. Kanıt İnceleme Laboratuvarı saldırıların ve meydana gelen yıkımın coğrafi konumunu tespit etmek ve doğrulamak için uydu görüntülerini, fotoğrafları ve videoları inceledi.
Uluslararası Af Örgütü ayrıca İsrail ordusunun resmi sayfasında yayınlanan savaş günlüğünü inceledi ve bu dört saldırının hiçbiriyle ilgili bir atıf tespit etmedi. 19-30 Ocak 2024 tarihleri arasında İsrail yetkililerine saldırılar hakkındaki sorularını ileten Uluslararası Af Örgütü, açıklamanın yayımlandığı tarihe kadar herhangi bir yanıt almadı.
‘Çocuklarımın küçücük bedenleri paramparça olmuştu’: Harb ailesine yönelik saldırı
12 Aralık 2023 günü saat 03.02’de İsrail’in düzenlediği bir hava saldırısı Refah’ta El Zuhur mahallesinde doğrudan Harb ailesine ait iki evi vurdu. Saldırıda 10 çocuk, dokuz erkek ve biri sekiz aylık hamile olan altı kadın dahil 25 sivil öldürüldü, en az 17 kişi yaralandı. İki ev tamamen yıkıldı, yanlarındaki üç ev ağır hasar gördü ve bu evlerde yaşayanlar hayati tehlike arz eden yaralar aldı.
Saldırıda dört çocuğundan üçünü kaybeden (beş yaşındaki iki kızları Jude ve Maria ile dört yaşındaki oğlu Ammar) 30 yaşındaki İslam Harb, Uluslararası Af Örgütü’ne, dehşet verici saldırı anını şöyle anlattı:
“Dev bir patlama duydum. Ne gördüğümü hatırlamıyorum, sadece çok gürültülü bir patlama duydum ve bayıldım. Hastanede gözümü açtım; ilk aklıma gelen çocuklarımı sormak oldu. Sadece dört yaşındaki Leen kurtulmuştu. Ailem naaşların kalıntılarını bulmak için günlerce enkazı kazdı. Patlamanın şiddeti yüzünden [25 yaşındaki] kardeşim Halil’in naaşı evden 200 metre uzakta, paramparça halde bulundu. Çocuklarımın küçücük bedenleri paramparça olmuştu.”
İslam, Uluslararası Af Örgütü’ne, aile üyelerinin evlerinin neden vurulduğu hakkında hiçbir fikri olmadığını ve saldırıyla ilgili hiçbir ön uyarı almadıklarını söyledi. 52 yaşındaki annesi İnaam, 23 ve 26 yaşlarındaki kız kardeşleri Abir ve Necva, 22 ve 15 yaşlarındaki erkek kardeşleri Muhammed El Hadi ve Zeyn El Abidin de saldırıda yaşamını yitirenler arasındaydı.
İslam, ailesinin, Gazze şehir merkezinden İsrail ordusunun talimatıyla çıkmaya zorlanan yerinden edilmiş akrabalarına evlerini açtığını belirtti. Hepsinin, geçmişini iyi bildikleri, hiçbir siyasi bağlantısı olmayan yakın akrabaları olduğunu ifade etti.
Saldırıdan sağ kurtulan ancak parmağı kesilmek zorunda kalan 34 yaşındaki kız kardeşi Ahlam Harb ise şunları aktardı:
“Hayatta kalmam ve sizinle konuşuyor olmam bir mucize. Devamlı ağrılarım var, özellikle ciğerlerimde, hâlâ nefes almakta güçlük çekiyorum. Annemi kaybettim. Kız kardeşim Necva, eşi, çocuklarının hepsi öldürüldü. En yakın kız kardeşim, en sevdiğim insan Amir de öldürüldü. Kardeşim Muhammed El Hadi’yi ancak saçından tanıdılar, Halil’den geriye ise eli dışında hiçbir şey kalmamıştı. Çocuklarım enkaz altından sağ kurtarıldı. Onlara bakıyorum ve hâlâ hayatta olduklarına inanamıyorum.”
Abir, Ağustos 2022’de İsrail’in Gazze’de düzenlediği üç günlük harekat sırasındaki bir hava saldırısında nişanlısı ve annesinin öldürülmesinin ardından Uluslararası Af Örgütü’ne konuşmuştu.
Görgü tanıklıkları ve saldırı mevkinden toplanan fotoğraf kanıtları evlerin birden fazla kez vurulduğunu ve saldırıların en az iki çukur açtığını gösteriyor. İsrail, olay hakkında hiçbir açıklamada bulunmadı.
Uluslararası Af Örgütü saldırı mahallini iki kez ziyaret etti ve saldırıda öldürülen ve yaralananların listesini gözden geçirdi. Bölgede herhangi bir askeri hedefin varlığını veya saldırı esnasında binalarda bulunanlardan herhangi birinin meşru askeri hedef olduğunu gösteren hiçbir bulguya rastlamadı. Bu durum, Harb ailesinin evlerine isabet eden saldırının doğrudan sivilleri ve sivil yapıları hedef aldığı konusunda endişe yaratmaktadır ve saldırı savaş suçu olarak soruşturulmalıdır.
‘Güvende olmak için Refah’a gittik’: Şüheda ailesine yönelik saldırı
14 Aralık günü saat 11.45 sularında, İsrail’in Refah’ta Brazil mahallesinde gerçekleştirdiği saldırıda Abdullah Şüheda’ya ait üç katlı bir ev tamamen yıkıldı. Saldırıda, Ebu Yusuf El Neccar Hastanesi’nin eski müdürü olan 69 yaşındaki emekli bir cerrahla birlikte 11 çocuk, yedi erkek ve 11 kadın dahil en az 29 kişi daha öldürüldü, en az 10 kişi de yaralandı.
Saldırıda hayatını kaybedenlerden en yaşlısı daha önce yerinden edilen 86 yaşındaki Hamdi Ebu Daff, en genci ise Ayla Nasman adlı üç aylık bir bebekti.
Abdullah Şüheda’nın oğlu, Han Yunus’taki Avrupa Hastanesi’nde cerrah olan 36 yaşındaki Yusuf saldırıda 29 yaşındaki Bilgi Teknolojileri öğrencisi kardeşi Yahya’yı kaybetti. Saldırıdan bir saat önce evden çıktığını söyleyen Yusuf şöyle konuştu:
“O hayatını insanlara yardım etmeye adayan bir doktorun eviydi, yerinden edilen insanların sığındığı bir evdi. Günlerce cenazeleri enkazdan çıkarmaya çalıştık, sadece güvende olmak isteyen insanlardı. Binada kalanların hepsini tanıyorduk.”
Binada kalan yerinden edilmiş kişilerin en az ikisinin İsrail’de çalışma izni vardı; bu da İsrail yetkilileri tarafından sıkı bir taramadan geçirildikleri anlamına geliyordu.
30 yaşındaki fizyoterapist Ahmed Nasman, yine kendisi gibi fizyoterapist olan 29 yaşındaki eşi Oula ile üç çocuğunu kaybetti: Arva 5, Kerem 4 yaşında, Ayla ise üç aylıktı. Saldırıda 63 yaşındaki babası Hasan, 58 yaşındaki annesi Ümeyye ve 28 yaşındaki kız kardeşi Aya da öldürüldü.
Ahmed, Uluslararası Af Örgütü’ne, anne ve babasının Abdullah Şüheda’nın evine taşınmasından bir ay sonra Kasım ayı ortasında eşi ve çocuklarıyla birlikte kendilerinin de oraya taşındığını söyledi. Gazze şehir merkezinden Refah’a, “cehennem koridoru” olarak adlandırdığı sözde “güvenli koridor” üzerinden çetin bir yolculuk yaptılar. Bu zorlu yolculuk, İsrail askerlerinin çıplak arama yaptığını gören çocuklarda büyük bir korku yarattı.
Saldırı günü Ahmed yakındaki bir marketteydi. Patlamayı duyunca hızla eve giden ve evin yandığını gören Ahmed, “Her şey tuzla buz olmuştu. Yıkıntılar, duman ve taşlardan başka bir şey yoktu” dedi.
Kızı Ayla’nın naaşını enkazdan çıkarması dört gün sürdü; bebek ancak kıyafetlerinden tanınabildi. Patlamada beş yaşındaki kızı Arva’nın başı kopmuştu. “Savaş başladığında hayatta tek bir görevim vardı, çocuklarımı korumak. Keşke ev vurulduğunda yanlarında olsaydım” diyen Ahmed şöyle devam etti: “Bedenim hayatta kaldı ama ruhum çocuklarımla beraber öldü, onlarla birlikte enkazın altında ezildi.”
Saldırıdan sağ kurtulan ve ismini vermemek kaydıyla konuşan bir kişi, bir bacağı kırılmış ve sadece bir kolunu oynatabilir halde enkaz altında sekiz saat kadar mahsur kaldığını söyledi. Saldırıda eşi ve küçük yaştaki oğlunu kaybetmişti. Odun ateşinde ekmek pişirmek için dışarı çıktığını, dış kapının önünde dururken bir anda havaya uçtuğunu ve bir duvara çarpıp bilincini kaybettiğini ifade etti. Yaşadıklarını şöyle anlattı:
“Çığlık atmaya, insanlar yardıma gelsin diye bağırmaya başladım, enkaz altındaydım. Çok, çok dar bir mahzende gibiydim. Beni kurtarmaya çalışan insanlar olduğunu görebiliyordum. İki saat boyunca bağırdım, her yer çok gürültülüydü, buldozerlerin sesini duyabiliyordum.”
27 yaşındaki Tahir El Haddad enkaz altından hızla kurtarıldı ancak 48 ve 47 yaşlarındaki anne ve babası Salama ve Maysara ile 28 yaşındaki eşi Aya saldırıda hayatını kaybetti. Tahir, Uluslararası Af Örgütü’ne, “Dr. Abdullah çok temkinli bir adamdır, binadakilerin hepsi akrabası veya yakın arkadaşlarıydı. Güvende olmak için Refah’a gittik, güney daha güvenlidir diye düşünmüştük” şeklinde konuştu.
Uluslararası Af Örgütü’nün araştırması, evin içinde veya yakınında askeri bir hedefin olduğuna veya evin askeri bir hedef olduğuna dair bir bulguya rastlamadı. Bu da İsrail’in, hâlâ hakkında hiçbir bilgi vermediği saldırının da doğrudan sivilleri ve sivil yapıları hedef aldığı yönünde endişe yaratmaktadır.
‘Hepimiz uykudaydık’: Zurub ailesi
19 Aralık 2023 günü saat 01.30 sularında İsrail’in Refah’ın batısında gerçekleştirdiği bir hava saldırısı Ömer Zurub’un iki katlı evine isabet ederek 11 çocuk, yedi erkek ve dört kadın dahil 22 sivili öldürdü. Saldırıda hayatını kaybedenlerden en yaşlısı 75 yaşındaki Ömer Zurub, en genci ise üç haftadan kısa bir süre önce dünyaya gelen ve henüz nüfusa kaydettirilmemiş olan küçük torunu El Amire Ayşe’ydi. Saldırıda ev tamamen yıkıldı, yanındaki en az üç ev ise ağır hasar gördü.
Uluslararası Af Örgütü, yaralananlar arasında en az 16 kişinin kimliğini doğrulayabildi; ancak tanıklara göre ağır hasar gören evlerden biri 70 kadar kişiyi barındırdığı için onlarca kişinin daha yaralanmış olması muhtemel.
Komple yıkılan evin birinci katında uyuyanların hepsi öldürüldü: 75 yaşındaki Ömer Zurub, 70 yaşındaki eşi Ruveyde ve 36 yaşındaki oğulları Mahmut, Mahmut’un 35 yaşındaki eşi Mervat ve çiftin dört çocuğunun tamamı; 16 yaşındaki Ferah, 14 yaşındaki Ömer, 13 yaşındaki Muhammed ve 1 yaşındaki Dima saldırıda hayatlarını kaybetti.
Ömer’in diğer oğlu, 39 yaşında bir memur olan Memduh en üst katta ailesiyle yaşıyordu. O da 16 yaşını henüz dolduran kızı Rua’yla birlikte öldürüldü.
Memduh’un eşi Melek El Şaer, Uluslararası Af Örgütü’ne, saldırı esnasında herkesin uykuda olduğunu, uyandığında kendisini enkaz altında bulduğunu söyledi:
“Gözlerimi açamıyordum çünkü her yer cam parçası, şarapnel ve kumla doluydu. Vücudumun tamamı enkaz altındaydı, sadece ayağım görünüyordu. Kurtarma görevlilerinin beni çıkarması sanırım 20 dakika kadar sürdü.”
Melek’in yüzü dahil vücudunda ciddi yanıklar oluştu ve gözüne saplanan şarapnel parçaları nedeniyle görme yetisini kaybetti; ancak Gazze’de sağlık sisteminin çökmesi güneydeki hastaneleri aşırı yoğun ve yeterli ekipmandan yoksun hale getirdiği için iki hafta sonra hastaneden taburcu edildi. Etkilenen yan evlerden, gazeteci Adil Zurub’a ait iki katlı evde, saldırıların ikinci haftasında Gazze şehir merkezindeki Tel El Hava bölgesinden kaçıp gelen El Lada ailesinden 70 kişi kalıyordu. Saldırıda Adil’le birlikte El Lada ailesinden dokuz kişi öldürüldü. Kurtulanlardan 52 yaşındaki Arif El Lada, “Duvarlar, taşlar, çimento ve camlar üzerimize düşmeye başladı. Saldırının şiddeti nedeniyle duvarlar ve kolonlar üzerimize yıkıldı” dedi.
Evi hasar gören Muhammed Zurub, saldırıda ailelerle dolu bir binanın vurulduğunu ifade etti ve “Bazen gerçek miydi kabus mu karar veremiyorum. Yeğenimin bir kızı var, daha üç haftalık bile değil, oğlu daha iki yaşını doldurmadı. Bu çocukların vücutlarının enkaz altında ezildiğini hayal edebiliyor musunuz?” şeklinde konuştu.
Uluslararası Af Örgütü’nün araştırması, evde kalanların silahlı bir grupla doğrudan bağlantılı olduğuna dair herhangi bir bulguya rastlamadı. Ayrıca, evlerin içinde veya yakınında askeri hedeflerin varlığını gösteren bir kanıt da elde edilmedi. Bu da İsrail’in, hâlâ hakkında açıklama yapmadığı saldırının da doğrudan sivilleri ve sivil yapıları hedef aldığı yönünde endişe yaratmaktadır ve saldırı savaş suçu olarak soruşturulmalıdır.
‘Hepsi sivildi’: Nofal ailesine yönelik saldırı
9 Ocak 2024 günü saat 23.00’e dakikalar kala İsrail’in gerçekleştirdiği bir saldırı, İsrail ordusunun yerinden edilen insanlara defalarca gitmelerini söylediği bir mahalle olan Tel El Sultan’da Nofal ailesine ait beş katlı binanın en üst iki katına isabet etti.
Saldırıda 10 çocuk, dört erkek ve dört kadın dahil 18 sivil öldürüldü, en az sekiz kişi de yaralandı. Öldürülenlerden 16’sı, Nofal ailesinin evinin dördüncü ve beşinci katlarında yaşıyordu. Diğer ikisi (bir erkek ve bir çocuk) ise komşu Avadallah ailesindendi ve çinkodan inşa edilen evleri Nofal evinin enkazı altında kalarak çökmüştü.
Zemin katta yaşayan 47 yaşındaki hemşire Nidal Nofal, Han Yunus’ta yaşayan akrabalarının İsrail ordusunun Refah’a gitmeleri talimatı üzerine buraya gelerek kendileriyle yaşadığını aktardı.
Nidal, “[İsrail güçleri tarafından] gönderilen harita özel olarak Tel El Sultan’ı güvenli mahallelerden biri olarak gösteriyordu. Saat 23.00’ten dakikalar önce oğlum ‘bir saldırı duydum’ diye bağırdı. Kapıyı açıp dışarı bakınca her yerin cam kırıklarıyla dolu olduğunu gördüm” dedi.
Uluslararası Af Örgütü’nün silah uzmanları enkazdan çıkarılan mühimmat parçalarını inceledi ve kullanılan mühimmatın daha küçük savaş başlıklı hassas güdümlü bir silah olan GBU-39 Küçük Çaplı Bomba olduğunu tespit etti. Bu da özellikle üst katlara verilen planlı hasarı açıklamaktadır. Bomba, Boeing tarafından ABD’de üretilmektedir.
İsrail yetkilileri diğer saldırılarda olduğu gibi bu saldırının da neden yapıldığı konusunda bir sebep sunmadı. Uluslararası Af Örgütü’nün, hedef alınan katlarda yaşayan herkesin isimlerini içeren listenin incelenmesini de içeren araştırması, binada kalanların meşru askeri hedef olduğuna dair hiçbir bulgu saptamadı. Bu da saldırının, doğrudan sivilleri ve sivil yapıları hedef alan veya hedef alınan kişilerin sivil değil savaşçı olduğundan emin olmayı da içerir şekilde sivillerin öldürülmesini veya yaralanmasını önlemek için mümkün olan tüm tedbirlerin alınmamasından kaynaklanan gelişigüzel bir saldırı olma ihtimalini ortaya çıkarmaktadır.
“Uluslararası Af Örgütü’nün araştırması, İsrail’in Gazze’deki sorumsuz ve hukuksuz saldırılarının vahim bilançosunu gösteren açık kanıtlar sunuyor. İsrail’in saldırıları başladığından bu yana geçen dört ayda benzersiz bir insani felaket ortamında 28 binden fazla Filistinli öldürüldü, 60 binden fazlası yaralandı. Korkutucu boyutlara varan ölüm ve yıkım göz önüne alındığında tüm devletlerin soykırımı önlemek için harekete geçme sorumluluğu var; buna karşın kilit devletler net bir ateşkes çağrısı yapmadı ve İsrail’e silah tedarik ederek savaş suçlarını körüklemeye devam ediyorlar” diyen Erika Guevara-Rosas sözlerini şöyle sonlandırdı:
“Saldırılarda öldürülenlerin aileleri kayıplarına rağmen hayatlarını sürdürmelerini sağlayan tek şeyin adaletin yerini bulması için verdikleri mücadele olduğunu söyleyerek, İsrail güçlerinin işlediği savaş suçları ve diğer uluslararası hukuk suçlarına ilişkin uzun zamandır süregelen cezasızlıkla mücadelenin önemini vurguladı. Bu kapsamda, Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığı acilen, tüm taraflarca işlenen savaş suçları ve diğer katliam suçlarının kanıtları hakkındaki soruşturmasını hızlandırmalıdır.”
Arka Plan
Uluslararası Af Örgütü bu dört saldırıya ek olarak İsrail güçlerinin 7 Ekim 2023’ten bu yana hukuka aykırı saldırılar düzenleyerek sivilleri öldürdüğü ve yaraladığı diğer pek çok vakayı da belgeledi. Aralıksız bombardıman, Gazze üzerindeki ablukanın devam ettiği bir dönemde gerçekleştiriliyor. Sivillerin su ve gıdadan kasten yoksun bırakılması şiddetli açlığa ve artan kıtlık riskine yol açtı, diğer temel altyapının yanı sıra sağlık ve eğitim tesisleri de tahrip edildi.
Art arda gelen toplu yerinden etme vakaları, Refah’ı Gazze’nin en kalabalık bölgesi haline getirdi. Büyük bir kısmı yerinden edilenlerden oluşan bir milyondan fazla kişi Refah’ta geçici çadırlar ve okullar dahil yetersiz koşullarda yaşıyor. Kentin nüfusu savaş öncesine göre beş kat arttı. İsrail güçleri Refah’ta bir kara harekatı başlatırsa bunun gidecek hiçbir yeri olmayan insanlar ve halihazırda son derece yıpranmış yardım sistemi için feci sonuçları olacaktır.
7 Ekim 2023’te Hamas ve diğer silahlı gruplar İsrail’e gelişigüzel roketler fırlattı, İsrail’in güneyine savaşçılar gönderdi ve sivilleri toplu halde kasten öldürmek ve rehin almak gibi savaş suçları işledi. İsrail yetkililerinin açıkladığına göre en az 1.139 kişi öldürüldü ve 33 çocuk dahil büyük bir kısmı sivillerden oluşan en az 200 kişi, Gazze’de Hamas ve diğer silahlı gruplar tarafından rehin tutuldu. 1 Aralık itibariyle, Hamas ve diğer silahlı grupların Gazze’de rehin tuttuğu 113 kişi ile İsrail cezaevlerinde tutulan 240 Filistinli tutuklu ve mahkum, 24 Kasım’da başlayıp 1 Aralık’ta sona eren ‘insani ara’ anlaşması kapsamında serbest bırakıldı.
Basın Açıklamaları
- Türkiye: Barışçıl muhalefete yönelik baskılara son verin
- Suriye: Toplu katliamlara ilişkin kanıtlar korunmalı
- İsrail: Hizbullah’ın hukuka aykırı saldırılarında hedef hassasiyetinden yoksun silahlar kullanması uluslararası hukukun ihlalidir
- Türkiye: Onur Yürüyüşleri’ne yönelik hukuksuz yasaklamaların caydırıcı etkisine rağmen aktivistler mücadeleye devam ediyor
- İran: Yeni zorunlu başörtüsü yasası kadınlara ve kız çocuklarına yönelik baskıları artırıyor
- Küresel: Küresel düzenin çöküşü insan haklarını tehdit ederken Uluslararası Af Örgütü, adaletsizlikle mücadele etmek için mektup yazma kampanyası başlatıyor
- Türkiye: Gezi Davası’nda yargılananlar beraat ettirilmeli ve adaletsizliğe son verilmeli
- Suriye: Devlet Başkanı Esad yönetiminde onlarca yıldır devam eden ağır insan hakları ihlallerini sona erdirmek ve telafi etmek için tarihi fırsat değerlendirilmeli