İsrail’in Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkını kabul etmemesi 70 yıllık acıları büyütüyor

·   15 Mayıs, 1948’de İsrail Devleti kurulduktan sonra 700.000’in üzerinde Filistinlinin zorla yerinden edilmesine işaret eden Nakba Günüdür.
·   İsrail, 70 yılı aşkın süredir Filistinli mültecilerin topraklarına geri dönüş hakkını inkar ediyor.
·  Uluslararası Af Örgütü tarafından Nakba’nın 71. yıldönümü için hazırlanan web sitesi,Lübnan’da, Ürdün’de ve İşgal Altındaki Filistin Topraklarında yaşayan Filistinli mültecilerin verdiği mücadeleleri anlatıyor.

Uluslararası Af Örgütü (UAÖ), Filistinlilerin Nakba (Felaket) olarak adlandırdıkları 15 Mayıs gününün 71. yıldönümüne dikkat çekmek üzere bir açıklama yayımladı. UAÖ, İsrail’in 1948’de evlerini terk etmeye zorlanan Filistinlilerin geri dönüş hakkına saygı göstermemesinin uluslararası hukukun alenen ihlali olduğunu ve Ortadoğu’nun dört bir yanındaki Filistinli mültecilerin bu nedenle on yıllardır büyük acılar çektiğini söyledi.

UAÖ’nün Nakba’yı anlatmak için hazırladığı,70 Yıllık Yurtsuzluk isimli web sitesi İşgal Altındaki Filistin Topraklarında, Ürdün’de ve Lübnan’da yaşayan Filistinli mültecilerin zorluklarla dolu hayatlarına ayna tutan fotoğrafları ve tanıklıkları aktarıyor. UAÖ Nakba Günü’ne dikkat çekmek için dünyanın dört bir yanında yaşayan herkesi Filistinli mültecilerle dayanışma göstermeye ve İsrail’den Filistinlilerin geri dönüş hakkına saygı göstermesini talep etmeye çağırıyor.

UAÖ Orta Doğu ve Kuzey Afrika Araştırma ve Savunuculuk Direktörü Philip Luther konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “İsrail’in kurulmasıyla sonuçlanan savaşın üzerinden 70 yıldan uzun bir süre geçti, ancak savaş nedeniyle evlerini terk etmeye zorlanan ve topraklarına el konulan Filistinli mülteciler halen bu durumun yıkıcı sonuçlarını yaşıyor” dedi.

“Bu hafta sonu yaklaşık 200 milyon kişi İsrail’deki Eurovision şarkı yarışmasını izlemek için ekran başında olacak, ancak çok az sayıda kişi o şaşaanın ardında Filistinli mültecilerin yetmiş yıldır çektikleri ızdıraplarda İsrail’in rolü üzerine düşünecek” diyen Luther, sözlerini şöyle sürdürdü:

“İsrail Filistinli mültecilerin geri dönüş hakkına saygı göstermediği sürece Filistinli mültecilerin içinde bulunduğu krize kalıcı bir çözüm getirilemez. Diğer yandan, Lübnan ve Ürdün yetkilileri Filistinli mültecilerin ızdırabını en aza indirmek için ellerinden geleni yapmalı, ayrımcı yasalar ile mültecilerin iş ve temel hizmetlere erişiminin önündeki engelleri kaldırmalıdırlar.”

Mevcut durumda 5.2 milyonun üzerinde kayıtlı Filistinli mülteci bulunuyor ve Filistinli mültecilerin büyük çoğunluğu Ürdün, Lübnan, Suriye ve İşgal Altındaki Filistin Topraklarında yaşıyor. İsrail, Filistinli mültecilerin geçmişte İsrail’de veya İşgal Altındaki Filistin Topraklarında yaşadıkları evlerine geri dönüş hakkını kabul etmiyor. Ayrıca, uluslararası hukuk gereğince topraklarına geri dönüş hakkı olan Filistinli mülteciler, topraklarının veya mülklerinin kaybına karşılık herhangi bir tazminat da almadı. 

Birçoğu hayatları boyunca aşırı kalabalık mülteci kamplarında, çok kötü koşullarda yaşamaya zorlandı ve temel hizmetlere erişimleri engellendi.

Philip Luther, “Lübnan’da, Ürdün’de ve İşgal Altındaki Filistin Topraklarında yaşayan Filistinli mülteciler yoksunluk ve sistematik dışlanma döngüsü içinde mahsur bırakıldı ve bu durum yakın gelecekte son bulacak gibi görünmüyor. Filistinli mültecilerin birçoğu için boğucu sınırlandırmalarla dolu olan hayat gerçek bir cehennem” sözlerine yer verdi.

Lübnan ve Ürdün’deki Filistinli mültecilerin yaşadığı zorluklar

UAÖ Nakba Günü’ne dikkat çekmek için Lübnan’da ve Ürdün’de yaşayan Filistinli mültecilerden yeni tanıklıklar topladı. Filistinliler, karşı karşıya kaldıkları kısıtlamaları anlattı.

Lübnan’daki Filistinli mültecilerin çoğu Lübnan’da doğmalarına ve hayatları boyunca orada yaşamalarına rağmen Lübnan vatandaşlığı alamıyor. Vatansız kalan birçok Filistinli mülteci sağlık ve eğitim de dahil kamu hizmetlerine erişemiyor.

Lübnan’da yaşayan çok sayıda Filistinli mülteci UAÖ’ye ayrımcı yasaların Filistinli mültecileri doktorluk, dişçilik, avukatlık, mimarlık ve mühendislik de dahil 30’un üzerinde mesleği icra etmekten alıkoyduğunu, bu nedenle kariyer yapmaya ve daha iyi bir gelecek kurmaya yönelik umutlarının yıkıldığını anlattı. Buna benzer kısıtlamalar birçok Filistinli mülteciyi yoksunluk ve yoksulluğa mahkum ediyor.

21 yaşındaki Filistinli mülteci Muhammed, sadece Filistinli olduğu için Lübnan’da dişçilik yapamayacağını öğrendiğinde umutlarının yıkıldığını ve kamp hayatından nefret ettiğini söyledi. Muhammed, “Yoksulluk her yanımı sarmış durumda. Kendime bu sefaletten uzak, daha iyi bir hayat kurmak istiyorum” dedi.

Filistinli olduğu için Lübnan’da doktorluk yapamayacağını bildiği halde tıp okuma hayalinin peşinden gitmeyi seçen 14 yaşındaki Sara Ebu Şakir ise şunları söyledi:

“Burada doktor olamasam da Filistin’e gidebilir ve orada ihtiyacı olanlara yardım edebilirim, özellikle de dezavantajlı çocuklara. İnsanların hayatını kurtarmak istiyorum.”

Ürdün’de 2.1 milyon civarında Filistinli mülteci bulunuyor ve yaklaşık 370.000’i koşulların genel olarak yetersiz olduğu kamplarda yaşıyor. Ürdün’de yaşayan Filistinli mültecilerin yaklaşık dörtte üçüne vatandaşlık verilmesi sayesinde Filistinli mülteciler sağlık hizmetlerine ve eğitime erişebiliyor. Ancak 1967’deki İsrail-Arap savaşı sonrasında Gazze Şeridini terk ederek Ürdün’e sığınan yaklaşık 150.000 kişinin de aralarında bulunduğu toplamda 600.000’in üzerinde Filistinli mülteciye Ürdün vatandaşlığı verilmedi. Ürdün vatandaşı olmayan Filistinli mülteciler kamu hizmetlerine yeterli ölçüde erişemiyor.

48 yaşındaki Jundia Awwad’ın ailesi şu an İsrail’in güneyi olarak bilinen yerden Ürdün’e gelmiş. Ürdün’de doğan ve hayatı boyunca Ceraş mülteci kampında yaşayan Jundia, Ürdün’de mülteci olarak yaşamanın ne kadar ızdırap verici olduğunu şu sözlerle anlattı:

“Yakında Filistin’e döneceğiz umuduyla büyüdüm ama geri dönmek yerine asbest levhalardan yapılmış evlerde yaşadık. Diğer insanlar gibi yaşamak istiyorum. Sağlık hizmeti, yeterli eğitim ve altyapı istiyorum. Eşitlik istiyorum.”

ABD yetkililerinin 2018’de Birleşmiş Milletler Yakındoğu’daki Filistinliler için Yardım ve Bayındırlık Ajansı’na (UNRWA) ayrılan fonlarda kesinti yapma kararı, Filistinli mültecilerin hayatını daha da zorlaştırdı. UNRWA, milyonlarca Filistinli mülteciye sağlık hizmeti, eğitim, acil durum desteği ve iş de dahil olmak üzere temel hizmetler sağlıyor.

Philip Luther, konu hakkındaki açıklamalarını şöyle sonlandırdı: “Filistinli mültecilerin durumu tahammül edilemez ve bu durum her yıl kopma noktasına doğru ilerliyor. Filistinli mülteciler sadece Filistinli oldukları için acılara, yoksunluğa ve ayrımcılığa daha ne kadar mahkum edilecek?”

UAÖ Nakba’nın 71. yıldönümü için hazırladığı web sitesinde Ürdün, Lübnan ve İşgal Altındaki Filistin Topraklarında çeşitli kamplarda yaşayan belirli sayıdaki Filistinli mültecinin kişisel hikayelerini belgelemek için ödüllü fotoğrafçı Tanya Habjouqa ile birlikte çalıştı. 

Kampanyanın Türkiye ayağı ile ilgili bilgi almak ve destek vermek için: bit.ly/70YillikYurtsuzluk