İsrail saldırıları Gazze’de aileleri bütünüyle yok ederken savaş suçlarının kanıtları ortaya çıkarıldı
İsrail güçleri işgal altındaki Gazze Şeridi’nde dehşet verici saldırılarını artırmaya devam ederken Uluslararası Af Örgütü kitlesel sivil kayıplara sebebiyet veren ve savaş suçu olarak soruşturulması gereken gelişigüzel saldırılar dahil İsrail’in hukuka aykırı saldırılarını belgeledi.
Uluslararası Af Örgütü, İsrail güçleri tarafından 7-12 Ekim arasında gerçekleştirilen ve korkunç bir yıkıma sebep olan, bazı durumlarda aileleri bütünüyle yok eden hava bombardımanlarını araştırmak üzere saldırılardan hayatta kalanlarla ve görgü tanıklarıyla görüştü, uydu görüntülerini inceledi ve fotoğrafları ve videoları doğruladı. Uluslararası Af Örgütü bu raporda, söz konusu hukuka aykırı saldırılardan beşinde elde ettiği bulguların derinlemesine bir analizini sunmaktadır. Vakaların her birinde, İsrail saldırıları, sivilleri ayırmak için mümkün olan tedbirleri almamak veya sivillerle askeri hedefler arasında ayrım gözetmeyen gelişigüzel saldırılar gerçekleştirmek veya sivil yapılara yöneltilmiş olabilecek saldırılarda bulunmak yoluyla uluslararası insancıl hukuku ihlal etti.
Uluslararası Af Örgütü Genel Sekreteri Agnès Callamard konu hakkındaki açıklamasında, “Hamas’ı yok etmek için her türlü yöntemi kullanacaklarını açıklayan İsrail güçleri bu amaç doğrultusunda sivillerin hayatını şoke edici bir şekilde hiçe saydı. Sokak sokak konutları yerle bir ederek sivilleri kitlesel çapta öldürdüler ve temel altyapıyı ortadan kaldırdılar. Aynı anda getirilen yeni kısıtlamalar nedeniyle Gazze’de su, ilaç, yakıt ve elektrik hızla tükeniyor. Görgü tanıklarının ve hayatta kalanların ifadeleri bir kez daha, İsrail saldırılarının Filistinli aileleri nasıl yok ettiğine ve hayatta kalan yakınlarının sevdiklerini hatırlamaları için geriye enkazdan başka bir şey bırakmayacak kadar büyük bir yıkıma sebep olduğuna dikkat çekiyor” dedi. Callamard sözlerini şöyle sürdürdü:
“Yer verilen beş vaka, Uluslararası Af Örgütü’nün belgelediği dehşetin yalnızca bir kısmına değiniyor ve İsrail’in hava bombardımanlarının Gazze halkı üzerindeki yıkıcı etkisini gösteriyor. 16 yıldır İsrail’in yasadışı ablukası Gazze’yi dünyanın en büyük açık hava hapishanesi haline getirdi. Uluslararası toplum buranın dev bir mezarlığa dönüşmesini engellemek için acilen adım atmalı. İsrail güçlerini Gazze’deki hukuka aykırı saldırıları derhal durdurmaya ve sivillere ve sivil yapılara yönelik zararı en aza indirmek için mümkün olan tüm tedbirleri aldıklarından emin olmaya çağırıyoruz. İsrail’in müttefikleri, işlenmekte olan ciddi uluslararası hukuk ihlalleri göz önüne alındığında acilen kapsamlı bir silah ambargosu uygulamalıdır.”
Gazze’deki Filistin Sağlık Bakanlığı’nın bildirdiğine göre İsrail güçleri 7 Ekim’den beri Gazze Şeridi’nde binlerce hava bombardımanı gerçekleştirdi ve bin 500’ün üzerinde çocuk dahil olmak üzere çoğu sivil en az 3 bin 793 kişiyi öldürdü. Yaklaşık 12 bin 500 kişi yaralandı ve en az bin kişinin naaşı hâlâ enkaz altında.
İsrail Sağlık Bakanlığı’nın açıkladığına göre 7 Ekim’de Gazze Şeridi’nden silahlı grupların İsrail’e karşı başlattığı benzeri görülmemiş saldırının ardından, çoğu sivil bin 400’den fazla kişi öldürüldü, 3 bin 300 civarında kişi yaralandı. Filistinli silahlı gruplar gelişigüzel roketler ateşledi ve İsrail’in güneyine sivilleri kasten öldürmek ve rehin almak dahil savaş suçları işleyen savaşçılar gönderdi. İsrail ordusu, savaşçıların rehin aldıkları 200’ün üzerinde sivil ve askeri esiri Gazze Şeridi’ne götürdüğünü söylüyor.
Agnès Callamard, “Hamas ve diğer silahlı grupları tüm sivil rehineleri acilen serbest bırakmaya ve gelişigüzel roketler ateşlemeye son vermeye çağırıyoruz. Sivillerin kasten öldürülmesi hiçbir koşulda hiçbir şekilde haklı gösterilemez” dedi.
Saldırılar başladıktan saatler sonra İsrail güçleri Gazze’ye yönelik geniş çaplı bombardımana başladı. O tarihten beri Hamas ve diğer silahlı gruplar da yine savaş suçu olarak soruşturulması gereken saldırılarla İsrail’deki sivil bölgelere gelişigüzel roketler ateşlemeye devam ediyor. Öte yandan, İsrail ordusunun aşırı güç kullanımını artırdığı ve devlet destekli yerleşimci şiddetinin tırmandığı koşullarda Doğu Kudüs dahil işgal altındaki Batı Şeria’da 20’si çocuk en az 79 Filistinli İsrail güçleri veya yerleşimciler tarafından öldürüldü. Uluslararası Af Örgütü bu vakaları da araştırmaktadır.
Uluslararası Af Örgütü Gazze’de onlarca saldırıyı araştırmaya devam ediyor. Bu rapor ise sivillerin yaşadığı binaları, bir mülteci kampını, bir ailenin yaşadığı bir evi ve halka açık bir pazarı vuran hukuka aykırı beş saldırıya odaklanmaktadır. İsrail ordusu sadece askeri hedeflere saldırdığını iddia ediyor ancak birçok vakada Uluslararası Af Örgütü, saldırılar sırasında civarda bir savaşçının veya diğer askeri hedefin varlığına dair herhangi bir kanıt bulamadı ve İsrail ordusunun saldırılardan önce mümkün olan tüm tedbirleri almadığını tespit etti. Filistinli sivillere etkili ön uyarıda bulunulmaması buna dahildi. İsrail güçleri bazı vakalarda sivilleri uyarmadı, bazılarındaysa yetersiz uyarılar yaptı.
“Araştırmamız, İsrail’in bombalama harekatında işlenen savaş suçlarına ilişkin çarpıcı kanıtlara işaret ediyor. Bunlar acilen soruşturulmalıdır. Onlarca yıllık cezasızlık ve adaletsizliğin yanı sıra mevcut saldırının yol açtığı benzeri görülmemiş çapta ölüm ve yıkım ancak İsrail’de ve İşgal Altındaki Filistin Toprakları’nda daha fazla şiddet ve istikrarsızlıkla sonuçlanacak” diyen Agnès Callamard şöyle devam etti:
“Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığı’nın tüm taraflarca işlenen savaş suçları ve diğer uluslararası hukuk suçlarına ilişkin devam eden soruşturmasını acilen hızlandırması hayati önem taşıyor. Adalet olmadan ve İsrail’in Filistinlilere karşı uyguladığı apartheid sistemi ortadan kaldırılmadan, tanık olduğumuz korkunç sivil ızdırap sona ermeyecektir.”.
Gazze’ye yönelik aralıksız bombardıman halihazırda feci bir insani krizle karşı karşıya olan insanlara akıl almaz acılar yaşatıyor. İsrail’in 16 yıllık yasadışı ablukasının ardından Gazze’nin sağlık sistemi zaten çöküşün eşiğine geldi, ekonomisiyse çökmüş durumda. Hastaneler çöküyor, çok yüksek sayıda yaralıyla başa çıkamıyor ve hayat kurtarıcı ilaç ve ekipmandan yoksun.
Uluslararası Af Örgütü, uluslararası toplumu İsrail’i, Gazzelileri gıda, su, elektrik ve yakıttan mahrum bırakan topyekun kuşatmayı sonlandırmaya ve Gazze’ye acilen insani yardım girişine izin vermeye çağırmaya davet etmektedir. Uluslararası toplum aynı zamanda Gazze’nin sivil halkını toplu halde cezalandırma kapsamına giren, savaş suçu teşkil eden ve İsrail’in apartheid sisteminin temel bir unsuru olan uzun süreli ablukayı kaldırması için İsrail’e baskı yapmalıdır. Son olarak, İsrail yetkilileri, halkın zorla yerinden edilmesi kapsamına girebilecek “tahliye emrini” iptal etmelidir.
Çatışmaların bedelini Gazzeli siviller ödüyor
Uluslararası Af Örgütü, İsrail’in 7-12 Ekim arasında Gazze Şeridi’ne yönelik gerçekleştirdiği beş saldırıyı araştırdı. 2012 ile 2022 yılları arasında İsrail yetkilileri Uluslararası Af Örgütü’nün Gazze’ye erişim sağlamak için ilettiği tüm talepleri geri çevirdi veya yanıtsız bıraktı. Bu nedenle Uluslararası Af Örgütü, Gazze’de yaşayan ve saldırı yerlerine giderek tanıklık ve diğer kanıtları toplayan bir saha çalışanıyla iş birliği yaptı. Araştırmacılarımız, bu raporda yer verilen beş vaka için saldırılardan kurtulanlar ve diğer görgü tanıklarından oluşan 17 kişiyle ve hayatını kaybedenlerin altı yakınıyla telefonda görüştü. Uluslararası Af Örgütü’nün Kanıt İnceleme Laboratuvarı uydu görüntülerini inceledi ve saldırı yerlerine ait fotoğrafları ve videoları doğruladı.
Aşağıda ayrıntılarına yer verilen beş vakada Uluslararası Af Örgütü, İsrail güçlerinin sivilleri ayırmak için mümkün olan tedbirleri almamak veya sivillerle askeri hedefler arasında ayrım gözetmeyen gelişigüzel saldırılar gerçekleştirmek veya sivil yapılara yöneltilmiş olabilecek saldırılarda bulunmak yoluyla uluslararası insancıl hukuku ihlal ettiğini saptadı.
Uluslararası insancıl hukuk uyarınca, çatışmanın tüm tarafları sürekli olarak siviller ve sivil yapılarla savaşçılar ve askeri hedefler arasında ayrım yapmalı ve saldırılarını yalnızca savaşçılara ve askeri hedeflere yöneltmelidir. Doğrudan sivilleri ve sivil yapıları hedef alan saldırılar yasaktır ve savaş suçudur. Keza, gerektiği gibi ayrım yapmayan gelişigüzel saldırılar savaş suçudur. Gelişigüzel bir saldırı sivilleri öldürdüğünde veya yaraladığında savaş suçu kapsamına girer. Sivillere ve sivil yapılara yönelik beklenen zararın “öngörülen somut ve doğrudan askeri avantaja” kıyasla aşırı olduğu orantısız saldırılar da yine yasaktır. Kasten orantısız saldırı gerçekleştirmek savaş suçudur.
Aileler bütünüyle yok edildi
7 Ekim günü saat 08.20 civarında İsrail güçleri Gazze merkezindeki Zeytun mahallesinde, El Dos ailesinin üç kuşaktan üyelerinin yaşadığı üç katlı bir binayı vurdu. Saldırıda ailenin yedisi çocuk 15 üyesi öldürüldü. Avni ve İbtissam El Dos ile onlarla aynı isimleri taşıyan torunları, 12 yaşındaki Avni ve 17 yaşındaki İbtissam, Adil ve İlham El Dos ve beş çocuklarının tamamı ile yalnızca 18 aylık bebek Adem öldürülenler arasındaydı.
Saldırıda beş yaşındaki oğlu Rakan’ı kaybeden Muhammed El Dos Uluslararası Af Örgütü’ne şunları söyledi:
“Aniden iki bomba binanın üzerine düştü ve onu yerle bir etti. Eşim ve ben şansa hayatta kaldık çünkü en üst katta kalıyorduk. Eşim dokuz aylık hamileydi, saldırının ertesi günü Şifa Hastanesi’nde doğum yaptı. Ailemizin tamamı öldürüldü.”
Uluslararası Af Örgütü saldırıda evi hasar gören bir komşuyla görüştü. Muhammed El Dos gibi bu kişi de İsrail güçlerinden uyarı almadıklarını, ailesinden hiç kimsenin almadığını ifade ederek, “Aniydi, bum, hiç kimse bize hiçbir şey söylemedi” dedi.
Binanın saldırı sırasında sivillerle dolu olması, kurtulanların İsrail güçlerinin hiçbir uyarıda bulunmadığı yönündeki tanıklıklarını destekliyor. Akrabalar, komşular ve kurtarma ekipleri insanların cansız bedenlerini altı saatten uzun sürede enkaz altından çıkarabildi.
Uluslararası Af Örgütü’nün araştırması, saldırı esnasında bölgede askeri hedeflere dair hiçbir kanıt bulamadı. İsrail güçleri saldırı esnasında içerisinde yalnızca sivillerin olduğunu bilerek bu binaya saldırdıysa bu doğrudan sivil bir yapıyı veya sivilleri hedef almış bir saldırıdır; yasaktır ve savaş suçu teşkil eder. İsrail, olayla ilgili hiçbir açıklama yapmadı. Askeri bir eyleminin meşruiyetini kanıtlamak saldıranın sorumluluğundadır. İsrail güçleri askeri bir hedef olarak değerlendirdikleri bir yeri hedef almış olsalar dahi, yoğun sivil nüfuslu bir mahallenin merkezinde içerisi sivillerle dolu olan bir binaya, bu sayıda sivil kayba ve bu derece yıkıma sebep olacak şekilde saldırmak gelişigüzel saldırı kapsamına girer. Sivilleri öldüren veya yaralayan gelişigüzel saldırılar savaş suçudur.
10 Ekim’de İsrail’in bir hava saldırısı, Gazze şehir merkezindeki Şahaba Sokağı’nda Hicazi ailesinden 12 kişiyi ve dört komşularını öldürdü. Öldürülenler arasında üç çocuk vardı. İsrail ordusu bölgedeki Hamas hedeflerini vurduğunu açıkladı ancak başkaca bir bilgi vermedi ve askeri hedeflerin varlığını gösteren bir kanıt sunmadı. Uluslararası Af Örgütü’nün araştırması saldırı esnasına bölgede askeri hedeflerin varlığına dair herhangi bir kanıt tespit etmedi.
Uluslararası Af Örgütü saldırıda kız kardeşini, iki erkek kardeşini ve onların eşlerini, beş yeğenini ve iki kuzenini kaybeden Kemal Hicazi’yle görüştü. Hicazi şunları aktardı:
“Üç katlı bir yapı olan aile evimiz saat 17.15’te bombalandı. Aniydi, hiçbir uyarı yapılmadı; bu yüzden herkes evdeydi.”
Saldırıda Hicazi ailesinin komşularından Ahmed Halid El Şik de öldürüldü. 37 yaşındaydı ve üç küçük çocuğu vardı. Onlar da yaralandılar. Ahmed’in babası yaşananları şu sözlerle anlattı:
“Evimizdeydim, [Hicazi ailesine ait] karşı ev bombalandığında Ahmed alt kattaydı, öldürüldü. Binamızın girişinin yan tarafında bulunan berbere saçını kestirmeye gidecekti. Berbere gitmek üzere çıktığında onu bir daha göremeyeceğimi bilmiyordum. Bombardıman aniydi, beklenmedikti. Hiçbir uyarı yapılmadı, insanlar gündelik işleriyle uğraşıyordu.”
Ahmed’in saçını kesecek olan berber de öldürüldü.
Uluslararası Af Örgütü’nün bulgularına göre evde veya yakın çevresinde hiçbir askeri hedef yoktu. Bu da saldırının doğrudan sivillere veya sivil bir yapıya yönelik, yasaklanmış olan ve savaş suçu teşkil eden bir saldırı olduğuna işaret ediyor.
Yetersiz uyarılar
Uluslararası Af Örgütü, belgelediği vakalarda defalarca İsrail ordusunun sivillere uyarıda bulunmadığını veya yetersiz uyarı yaptığını saptadı. Bazı vakalarda, sivillerle dolu binaları veya sokakları etkileyen bir saldırı hakkında sadece bir kişiyi bilgilendirdiler veya insanları saldırının zamanı konusunda muallakta bırakan müphem “tahliye” emirleri yayınladılar. İsrail güçleri hiçbir vakada sivillerin sığınabileceği güvenli bir yerleri olmasını sağlamadı. Cebaliye pazar saldırısında insanlar “tahliye” emri üzerine evlerinden çıktı ve kaçtıkları yerde öldürüldü.
8 Ekim’de, İsrail’in Gazze Şeridi merkezindeki Nuseyrat mülteci kampına düzenlediği hava saldırısında Muhammed ve Şuruk Nakla, üç yaşındaki oğulları Ömer ve beş yaşındaki oğulları Yusuf öldürüldü, iki yaşındaki kızları Meryem ve üç yaşındaki yeğenleri Abdülkerim yaralandı. Saldırıda 20 civarında kişi daha yaralandı.
Muhammed’in kardeşi, Abdülkerim’in babası İsmail Nakla, Uluslararası Af Örgütü’ne, karşı komşularının saat 10.30 sularında İsrail ordusundan bir telefon aldığını ve binanın bombalanacağının söylendiğini belirtti. İsmail ve Muhammed aileleri ve komşularıyla birlikte derhal binadan çıktılar. Saat 13.30 itibariyle hâlâ bir saldırı olmamıştı, bunun üzerine Nakla ailesi ve diğerleri ihtiyaç duyabilecekleri malzemeleri almak için evlerine girdi. İsmail, uyarının üzerinden beş saat geçtiği için eve dönmenin güvenli olacağını düşündüklerini, zaten evlerinden hızla geri çıkmayı planladıklarını belirtti.
Ancak dairelerine döndükleri sırada bir bomba karşı kapıya isabet ederek Nakla ailesinin evini yıktı ve yakınındaki evlere hasar verdi. Muhammed ve ailesi öldürüldüklerinde henüz binanın avlusundaydılar. İsmail, beş yaşındaki yeğeninin beyninin bir kısmını “kafasının dışında” gördüğünü ve üç yaşındaki Ömer’in naaşının ertesi güne kadar enkaz altından çıkarılamadığını anlattı. Gazze hastaneleri yaralı yoğunluğu sebebiyle ağır yük altında olduğu için hayatta kalan iki çocuğun, Meryem ve Abdülkerim’in hızla hastaneden taburcu edildiğini söyledi.
Uyarıda bulunmak silahlı güçleri uluslararası insancıl hukuk kapsamındaki diğer yükümlülüklerinden muaf kılmaz. Özellikle uyarının yapılmasının üzerinden geçen süre göz önüne alındığında, saldırıyı gerçekleştirenler, saldırıya geçmeden önce bölgede sivillerin olup olmadığını kontrol etmeliydi. Ayrıca, eğer göründüğü gibi bu doğrudan sivil bir yapıyı hedef alan bir saldırıysa savaş suçu teşkil edecektir.
‘Herkes çocuklarını arıyordu’
9 Ekim günü saat 10.30 sularında İsrail’in hava saldırıları Gazze şehir merkezine birkaç kilometre mesafedeki Cebaliye mülteci kampında bir pazarı vurarak en az 69 kişiyi öldürdü. Pazar sokağının Gazze’nin kuzeyindeki en yoğun ticari bölgelerden biri olduğu biliniyor. O gün sabah erken saatlerde İsrail ordusundan kısa mesajlar aldıktan sonra yanlarına hiçbir şey alamadan evlerinden kaçan civar bölgelerden binlerce insan pazara geldiği için sokak her zamankinden daha kalabalıktı.
Uluslararası Af Örgütü’nün Kanıt İnceleme Laboratuvarı, Cebaliye kampı pazarına yönelik hava saldırısının sonrasını gösteren altı videoyu inceledi. Görüntüler, çok katlı binaların bulunduğu yoğun nüfuslu bir bölgeyi gösteriyor. Saldırı sonrasına ait videolar ve uydu görüntülerinde en az üç katlı binaların tamamen yıkıldığı ve çevredeki birçok yapının ağır hasar aldığı görülüyor. Rahatsız edici görüntülerde aynı zamanda enkaz altında sayısız insan bedeni görülüyor.
İsrail ordusu Cebaliye kampı pazarını vurduklarında “Hamas üyelerinin içinde bulunduğu bir camiyi” hedef aldıklarını açıkladı ancak bu iddialarını destekleyecek hiçbir kanıt sunmadı. Ne olursa olsun, bir siyasi gruba üye olmak tek başına bir kişiyi hedef alınabilir kılmaz. Uluslararası Af Örgütü tarafından incelenen uydu görüntüleri pazar sokağı yakınında bir cami göstermiyordu.
Görgü tanıklıkları, uydu görüntüleri ve doğrulanan videolara göre yüksek sayıda sivil kayba yol açan saldırı gelişigüzeldi, bu nedenle savaş suçu olarak soruşturulmalıdır.
Saldırıda 19 yaşındaki İmad Hamad, ailesi için ekmek ve battaniye almak üzere Cebaliye pazarına giderken öldürüldü. Uluslararası Af Örgütü’ne konuşan babası Ziyad Hamad, bir gün önce ailenin İsrail ordusundan bir uyarı mesajı aldıktan sonra Beyt Hanun’daki evlerini terk ettiğini ve Cebaliye kampında sığınak olarak hizmet veren UNRWA (Birleşmiş Milletler Yakındoğu’daki Filistinli Mülteciler İçin Yardım ve Bayındırlık Ajansı) idaresindeki bir okula ulaşmak için yaklaşık beş kilometre yürüdüklerini söyledi.
Yolda oğlu İmad küçük yaştaki kardeşini omuzlarında taşıdı. Ziyad ertesi gün bu kez İmad’ın naaşını kendi omuzlarında taşıyarak gömülmeye götürdüğünü belirtti.
Ziyad, oğlunun naaşını diğer birçok kişinin naaşıyla yan yana bulduğu morgda karşılaştığı cehennemi anımsatan sahneleri şöyle anlattı: “Cesetler yanmıştı, bakmaya korktum. Bakmak istemedim, İmad’ın yüzüne bakmaya korkuyordum. Oğlumu pantolonundan tanıyabildim. Onu hemen gömmek istedim o yüzden onu alıp oradan çıkardım, kendim taşıdım.”
Uluslararası Af Örgütü Ziyad ve yerinden edilen ailesiyle, yerinden edilen insanların sığındığı UNRWA idaresindeki okulda görüştü. Ziyad hiçbir temel hizmet veya hijyen olanağı olmadığını, battaniyelerinin olmadığını söyledi.
Ziyad’ın uğradığı haksızlıklar karşısındaki çaresizliği apaçıktı. “Bunu hak etmek için ne yaptım?” diye soruyordu.
“Oğlumu kaybetmek için, evimi kaybetmek için, bir sınıfın zemininde uyumak için [ne yaptım]? Çocuklarım panikten, korkudan, soğuktan altlarını ıslatıyor. Bizim bununla hiçbir ilgimiz yok. Biz ne hata işledik? Bütün hayatımı verip çocuğumu büyüttüm, ne için? Ekmek alırken öldüğünü görmek için.”
Uluslararası Af Örgütü araştırmacısının Ziyad’la telefonda konuştuğu sırada bir başka hava saldırısı yakında bir yeri vurdu.
Uluslararası Af Örgütü araştırmacılarının Ziyad’la görüştüğü 10 Ekim’den bu yana yerinden edilme ve yıkımın boyutları ve 9 Ekim’den beri uygulanan topyekun ablukanın yıkıcı etkileri nedeniyle ülke içinde yerinden edilen insanların koşulları daha da kötüye gitti. Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinasyon Ofisi’nin (OCHA) bildirdiğine göre, Gazze’de ülke içinde yerinden edilen kişi sayısı 19 Ekim itibariyle 1 milyona ulaştı. Bu kişiler arasında en az 527 bin 500 kişi Gazze’nin orta ve güney kesiminde UNRWA’ya ait acil durum sığınaklarında kalıyor.
‘Ölülerimizi sayamıyoruz bile’
10 Ekim günü saat 16.30’da İsrail’in düzenlediği bir hava saldırısı Gazze şehir merkezinde bir bölge olan Şeyh Rıdvan’da altı katlı bir binayı vurdu. Saldırıda bina tamamen yıkıldı ve en az 40 sivil öldürüldü.
Uydu görüntülerine göre bu sokaktaki binalar 10 Ekim günü TSİ 15:11 ile 11 Ekim günü TSİ 10:30 arasında bir zamanda hasar gördü. Kanıt İnceleme Laboratuvarı sosyal medyada paylaşılan ve Şeyh Rıdvan’da evlerin yıkıldığını doğrulayan iki videonun coğrafi konumunu tespit etti. 10 Ekim’de internette paylaşılan videolardan biri, insanların enkaz altından bir çocuğun naaşını çıkardığını gösteriyor.
Uluslararası Af Örgütü, kızı İman ve dört çocuğunun (altı aylık Hamza, iki yaşındaki Ahmed, altı yaşındaki Abdülhamid ve sekiz yaşındaki Rihab) tamamı saldırıda öldürülen Mahmud Aşur ile görüştü.
Mahmud, “Kızım ve çocukları güvende olmak için buraya geldi, çünkü bu bölge önceki saldırılarda görece güvenliydi. Ama onları koruyamadım, kızımdan geriye hiçbir iz kalmadı” dedi.
Mahmud yıkımın boyutlarını şöyle tarif etti: “Şu an sizinle konuşurken bir yandan da ellerimle enkazı kaldırmaya çalışıyorum. Ölülerimizi sayamıyoruz bile.”
61 yaşındaki Fevzi Naffar hava saldırısında eşi, çocukları ve torunları dahil ailesinden 19 kişinin öldürüldüğünü söyledi. Uluslararası Af Örgütü hava saldırısından beş gün sonra kendisiyle görüştüğünde Fevzi hâlâ sadece gelininin kalıntılarını ve “oğlunun omzunu” enkazdan çıkarabilmişti.
Uluslararası Af Örgütü’nün araştırması, binanın katlarından birinde bir Hamas üyesinin ikamet ettiğini ancak saldırı sırasında orada olmadığını tespit etti. Bir siyasi gruba üye olmak tek başına bir kişiyi askeri bir hedef haline getirmez.
O kişi bir savaşçı olsa dahi sivillerin yaşadığı bir binada bir savaşçının varlığı o binayı veya oradaki sivilleri askeri hedefe dönüştürmez. Uluslararası insancıl hukuk, İsrail güçlerinin, gelişigüzel veya hukuka aykırı olacağı açıkça anlaşılırsa saldırıyı iptal etmek veya ertelemek yoluyla da olmak üzere sivillere ve sivil mülklere yönelik zararı en aza indirmek üzere mümkün olan tüm tedbirleri almasını gerektirir.
Bu tedbirler Şeyh Rıdvan’daki hava saldırısı öncesinde alınmadı. Binanın çok sayıda çocuk dahil sivillerle dolu olduğu biliniyordu ve onlara yönelik tehlike öngörülebilirdi. Bu saldırı sivilleri öldüren ve yaralayan gelişigüzel bir saldırıdır ve savaş suçu olarak soruşturulması gerekir.
Uluslararası Af Örgütü aşağıdaki çağrıları yapmaktadır:
İsrail yetkililerine;
- Hukuka aykırı saldırıları derhal sonlandırın ve sivillere ve sivil yapılara yönelik zararı en aza indirmek için mümkün olan tüm tedbirlerin alınmasını ve doğrudan sivilleri ve sivil yapıları hedef alan, gelişigüzel ve orantısız saldırılardan kaçınılmasını sağlamayı da içerecek şekilde uluslararası insancıl hukuka riayet edin.
- İnsani yardımların herhangi bir engelleme olmadan Gazzeli sivillere ulaştırılmasına derhal izin verin.
- Mevcut yıkım ve insani zorunluluklar karşısında, Gazze üzerindeki toplu cezalandırma kapsamına giren ve savaş suçu olan yasadışı ablukayı acilen kaldırın.
- Bir milyondan fazla kişiyi yerinden eden tüyler ürpertici “tahliye” emrini iptal edin.
- İşgal Altındaki Filistin Toprakları’na İlişkin Bağımsız Araştırma Komisyonu’nun zaman yönünden hassas kanıtları ve tanıklıkları toplamayı da içeren araştırmalar yapmak üzere bölgeye acil erişimini sağlayın.
Uluslararası topluma ve bilhassa AB üyesi devletler, ABD ve Birleşik Krallık dahil İsrail’in müttefiklerine;
- Gazze’nin sivil halkını hukuka aykırı saldırılardan korumak için somut tedbirler alın.
- Uluslararası hukuk suçları kapsamına giren ciddi ihlaller işlendiğini göz önüne alarak çatışmanın tüm taraflarına kapsamlı bir silah ambargosu uygulayın. Devletler İsrail’e bağlı teknolojiler, parçalar ve unsurlar, teknik destek, eğitim, mali veya diğer türde yardım dahil olmak üzere silah ve askeri malzeme tedarik etmekten kaçınmalıdır. Devletler aynı zamanda Filistinli silahlı gruplara silah tedarik eden devletleri de bunu yapmaktan kaçınmaya çağırmalıdır.
- Dolaylı olarak olsa dahi İsrail’in Gazze’deki suçlarını ve ihlallerini meşrulaştıran herhangi bir açıklama veya eylemden kaçının.
- Gazze nüfusunu toplu halde cezalandırma kapsamına giren, savaş suçu oluşturan ve İsrail’in apartheid sisteminin temel bir unsuru olan 16 yıllık yasadışı Gazze ablukasını kaldırması için İsrail’e baskı yapın.
- Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Filistin’deki duruma ilişkin devam eden soruşturmasına tam destek ve gerekli tüm kaynakların sunulmasını sağlayın.
Uluslararası Ceza Mahkemesi Savcılığı’na;
- Filistinlilere yönelik insanlığa karşı işlenen apartheid suçu dahil olmak üzere tüm tarafların iddia olunan suçlarını inceleyerek Filistin’deki duruma ilişkin devam eden soruşturmanızı acilen hızlandırın.
Hamas ve diğer silahlı gruplara;
- Sivillere yönelik kasıtlı saldırılara, gelişigüzel roket ateşlemeye ve insanları rehin almaya derhal son verin. Sivil rehineler derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmalıdır.
Malzemenin şiddet içeren niteliği sebebiyle Uluslararası Af Örgütü videoların veya görüntülerin hiçbirinin internet bağlantısını paylaşmadı. Uluslararası Af Örgütü’nün Kanıt İnceleme Laboratuvarı talep üzerine paylaşılabilecek bu malzemeyi saklamaktadır.
Basın Açıklamaları
- İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprağı: Netanyahu, Gallant ve El Masri kendilerine isnat edilen savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlardan ötürü UCM’de adalet önüne çıkarılmalı
- Ukrayna: Rusya’nın savaş suçu kapsamına giren saldırılarında çocuklar öldürülmeye ve yaralanmaya devam ediyor
- ABD, İsrail’in insani yardımları engellemesine karşılık ABD yasalarını uygulamıyor
- Türkiye: “Etki ajanı” olarak bilinen yasa teklifinin geri çekilmesi sivil toplum için önemli bir kazanım
- Küresel: FIFA 2034 Dünya Kupası adaylık sürecini durdurmalı ve 2030 için güvenilir bir insan hakları stratejisi talep etmeli
- COP29: Liderler adil iklim finansmanı sağlamayı ve fosil yakıtlardan tamamen uzaklaşmayı taahhüt etmeli
- Uluslararası Af Örgütü ABD Başkanlığına seçilen Trump’ın ikinci döneminde de insan haklarını savunacak
- Türkiye: ‘Etki ajanı’ yasası olarak bilinen yasa teklifi sivil topluma yönelik bir saldırıdır ve reddedilmelidir