İranlı üç gencin ölüm cezası uygulanabilir
Amir Hüseyin Muradi, Muhammed Recebi ve Said Temcidi, İran’da Kasım 2019’daki protestolar sırasında meydana gelen kundaklama eylemleriyle suçlanarak ölüm cezasına mahkum edildi. Yargılama süreci hiçbir şekilde adil değildi. Soruşturma aşamasında avukata erişimleri engellendi ve işkenceye uğradıklarını bildirdiler. Amir Hüseyin Muradi suçunu ‘itiraf etmeye’ zorlandığını söyledi. Bu ‘itiraflar’ daha sonra devlet televizyonunda yayınlandı ve onları mahkum etmek için kanıt olarak kullanıldı.
Üç gence yönelik adil olmayan bir yargılama sonucunda verilen ölüm cezasının durdurulması için harekete geç, imzacı ol!
EK BİLGİ
İran Yargı Gücü Sözcüsü 18 Şubat 2020’de düzenlediği haftalık basın toplantısında, Amir Hüseyin Muradi, Muhammed Recebi ve Said Temcidi’yi, “[Kasım 2019’da İran’ın dört bir yanında gerçekleştirilen protestolar sırasında] bankaları ve benzin istasyonlarını ateşe veren, cezai eylemlerini videoya kaydeden ve bu videoları yabancı basına gönderen isyan liderleri” olmakla suçladı. Konu hakkında bilgi sahibi bir kaynağın aktardığına göre Amir Hüseyin, Muhammed ve Said ayrıca birbirinden farklı olaylarla bağlantılı olarak, “silahlı soygun” da dahil olmak üzere çeşitli suçlardan 11 ila 16 yıl arasında değişen hapis cezalarına ve kırbaç cezasına mahkum edildi. Avukatları, mahkeme kararını Şubat 2020 ortasında aldı.
İran İnsan Hakları Haber Ajansı, 1 Temmuz Çarşamba günü, İran Anayasa Mahkemesi’nin Kasım 2019’daki protestolar sırasında güvenlik güçleri tarafından gözaltına alınan üç gence verilen ölüm cezalarını onadığını bildirdi. Ancak üç gence yönelik ölüm cezalarının onandığı resmi kanallardan duyurulmadı.
Güvenlik güçleri, Amir Hüseyin Muradi’yi, Kasım 2019 protestoları sırasında kaydedilen güvenlik kamerası görüntülerinden tespit etmiş ve gözaltına almıştı. Ölüm cezasına mahkum edilen diğer iki kişi, Muhammed Recebi ve Said Temcidi, arkadaşları Muradi’nin gözaltına alınmasının ardından Türkiye’ye kaçtı, ancak Türkiye’de gözaltına alındılar. Türkiye güvenlik güçleri, Muhammed ve Said’i, protestolara katıldıkları için tehlikede olduklarını gösteren birçok kanıt sunmuş olmalarına rağmen İran’a sınır dışı etti. İran’a vardıklarında ise derhal tutuklandılar.
24 Aralık 2019’da, duruşmaları öncesinde, İran İslam Cumhuriyeti Radyo Televizyon Kurumu, bir kadın ve Amir Hüseyin Muradi’nin de aralarında bulunduğu 12 erkeğin ‘itiraflarını’ gösteren bir video yayınladı. Yüzleri bulanıklaştırılan kişiler, protestolar bağlamındaki birçok eylemi ‘itiraf ederken’ gösteriliyordu. Protestolara katılmak, protestolar sırasında çekilmiş fotoğrafları ve videoları ailelerine ve arkadaşlarına ya da İran dışındaki medya kuruluşlarına göndermek, insanları protestolara katılmaya teşvik etmek veya protestolar sırasında şiddet eylemlerinde bulunmak, ‘itiraf edilen’ eylemler arasındaydı. Amir Hüseyin Muradi, işkenceyle ‘suçunu itiraf etmeye’ zorlandığını söyledi.
Uluslararası Af Örgütü, söz konusu videoda görülen diğer 12 kişi hakkında bilgi sahibi değil. Ancak bu kişilerin hiçbirinin soruşturma aşamasında avukata erişimi olmadığı ve buna benzer vakalarda, zorla elde edilen ‘itirafların’ devlet televizyonunda yayınlanmasının İran’da son derece yaygın bir uygulama olduğu düşünüldüğünde, Uluslararası Af Örgütü, bu kişilerin hiçbirinin videoda görünmeye özgürce onay vermiş olamayacağından kaygılanmaktadır.
15 Kasım ile 19 Kasım 2019 tarihleri arasında İran yetkilileri, ülkenin dört bir yanındaki 100’den fazla şehirde gerçekleştirilen protestoları şiddetle bastırdı. Güvenilir kaynaklara göre, güvenlik güçlerinin öldürücü güç de dahil hukuka aykırı güç kullanması sonucunda 300’ün üzerinde kişi öldürüldü, binlerce kişi ise yaralandı. Yetkililer, birçoğu keyfi şekilde olmak üzere binlerce kişiyi gözaltına aldı. Keyfi gözaltılar ve tutuklamalarla hedef alınanlar arasında azınlık hakları ve işçi hakları aktivistleri de dahil olmak üzere insan hakları savunucuları, gazeteciler ve öğrenciler ile etnik azınlıklara mensup kişiler de vardı. Yetkililer, gözaltına alınan bazı kişileri zorla kaybetti ve bu kişilere işkence ve diğer türde kötü muamele uyguladı. Gözaltına alınanların aileleri, basına bilgi vermemeleri için tehdit edildi ve uyarıldı. Protestoların büyük bir kısmı barışçıl olduğu halde, bazı durumlarda, güvenlik güçlerinin baskıları artırması sonucunda az sayıda protestocu taş atmaya başladı, kundaklama eylemlerine başvurdu ve bankalara, ruhban okullarına ve diğer mülklere zarar verdi.
Devletler, halkı, yaşama ve fiziksel bütünlüğe yönelik tehditlere karşı korumak için şiddet içeren suç şüphelilerini yargılamak da dahil olmak üzere etkin tedbirler almakla yükümlüdür. Fakat bu tedbirler, adil yargılanma hakkını da kapsayan uluslararası insan hakları standartlarına tam anlamıyla bağlı kalmalı ve ölüm cezasına başvurulmasına meydan vermemelidir.
İran’ın İslami Ceza Kanunu "Allah'a düşmanlık" suçunu şöyle tanımlamaktadır:
“Güvensizlik ortamı oluşturacak şekilde halk arasında korku yaratmak için insanların hayatına, mülküne veya onuruna [el koymak] amacıyla silahlanmak.” Kanun, bir edimin hangi şekilde gerçekleştirildiğinde “güvensizlik ortamı” oluşturacağını açıkça tarif etmeyerek, bunu hakimlerin takdir yetkisine bırakmaktadır. “Allah’a düşmanlık” maddesi, uluslararası hukuka aykırı bir biçimde, kişinin eylemlerinin kasten can kaybına yol açmadığı durumlarda ölüm cezasına başvurulmasını mümkün kılıyor.
Acil Eylem
- Eritreliler Zorla Geri Gönderilme Riski Altında
- Gezi Davası düşünce mahkumları serbest bırakılmalı!
- Galatasaray Meydanı tamamen açılsın
- İsrail ve Filistin’de Tüm Taraflar Ateşkes İlan Etmeli
- İran’da milyonlarca kız çocuğu zehirlenme tehlikesi altında
- İran’daki protestocular infaz riski altında
- Tehlike altındaki iki Gazzeli kadın korunmalı
- Meksika kökenli ABD’li Wesley Ruiz’in infazı durdurulmalı