İran: Mahsa Amini’nin ölümüne ilişkin ayrıntılar ve acil çağrılar

Uluslararası toplum Mahsa Amini’nin gözaltında ölümüne ilişkin hesap verebilirliği sağlamak için acilen adım atmalı

22 yaşındaki Mahsa (Kürtçe adı Jina) Amini, İran’ın “ahlak polisi” tarafından şiddetle gözaltına alınmasından birkaç gün sonra ve işkence ve diğer türde kötü muameleye maruz bırakıldığına ilişkin güvenilir iddialar varken 16 Eylül 2022’de hayatını kaybetti. Bu süreç bağımsız, tarafsız ve etkin şekilde soruşturulmalı ve sorumluluk taşıdığından şüphe edilen kişiler adil yargılanmak üzere adalet önüne çıkarılmalıdır. İran yetkilileri ayrıca kadınlara ve kız çocuklara zorunlu örtünmeyi dayatan, onlara karşı şiddeti kalıcı hale getiren ve kadınları ve kız çocukları onur ve bedensel özerklik haklarından yoksun bırakan yasaları acilen yürürlükten kaldırmalı ve bu istismar edici ve ayrımcı yasaları uygulayan “ahlak polisi”ni lağvetmelidir.

Mahsa Amini’nin Tahran’da keyfi olarak gözaltına alınması ve ölümünün üzerinden haftalar geçmesine rağmen İran yetkilileri, Amini’nin gözaltında ölümünün hangi koşullarda gerçekleştiğini gerektiği gibi soruşturmadı ve sorumluları adalete teslim edecek adımlar atmadı. Onun yerine defalarca, ölümüne ilişkin sorumluluğu reddettiler, önemli delilleri gizlediler ve resmi anlatıyı sorgulayan ve adalet çağrısında bulunan ailesini ve diğer kişileri tehdit ettiler.

İran yetkililerinin uluslararası hukuk çerçevesindeki en ciddi suçları etkin şekilde soruşturmayı ve hesap verebilirliği sağlamayı ısrarla reddettiği göz önüne alındığında, BM üye devletleri acilen, BM İnsan Hakları Konseyi tarafından İran’da süregelen cezasızlık krizini incelemek üzere uluslararası bir soruşturma ve hesap sorma mekanizmasının kurulmasını desteklemelidir. Böyle bir mekanizmaya destek verilmesi, İran yetkililerine, uluslararası hukuk çerçevesindeki en ciddi suçların ve zorunlu örtünme yasalarına uymadıkları gerekçesiyle kadınlara karşı uygulananlar dahil olmak üzere hukuka aykırı öldürmeler, işkence ve diğer türde kötü muamele gibi diğer insan hakları ihlallerine müsamaha gösterilmeyeceği yönünde bir mesaj iletecektir.

Zorunlu örtünme yasaları kapsamında keyfi gözaltı

Kürdistan eyaletindeki Sakkız kentinden olan Mahsa Amini 13 Eylül 2022’de, erkek kardeşiyle birlikte Tahran’ı ziyaret ettiği sırada “ahlak polisi” tarafından durduruldu ve gözaltına alındı. “Ahlak polisi” (geşt-i irşad), kadınları ve yedi yaşından itibaren kız çocukları saçlarını ve vücutlarını örtmeye zorlayan katı örtünme yasalarına uymayan kadınları rutin olarak gözaltına alıyor.

Görgü tanıklarının anlattığına göre, “ahlak polisi” Mahsa Amini’yi zorla polis aracına bindirdi ve Tahran’daki Vozara gözaltı merkezine götürürken fiziksel şiddete maruz bıraktı. Erkek kardeşinin 14 Eylül 2022’de verdiği bir röportaja göre, gözaltı işlemini yapan “ahlak polisi” görevlileri onlara, Amini’nin, ülkenin katı İslami giyim kurallarını çiğneyen kadınların ve kız çocukların davranışlarını “düzeltmek” amacıyla “ahlak polisi” idaresinde yapılan “bilgilendirme” derslerine katılması için gözaltı merkezine sevk edildiğini söyledi. Ablasının gözaltına alınmasına itiraz ettiği için Amini’nin erkek kardeşi de dövüldü.

İşkence ve diğer türde kötü muameleye ilişkin güvenilir bilgileri de içeren gözaltında ölüm vakası

Mahsa Amini’nin gözaltına alınmasından sonraki birkaç saat içinde Amini komaya girdi ve Vozara gözaltı merkezinden ambülansla Tahran’daki Kasra Hastanesi’ne götürüldü. Üç gün sonra, 16 Eylül 2022’de hastanede hayatını kaybetti.

Henüz Amini’nin Kasra Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde yattığı sırada, görgü tanıkları, “ahlak polisi”nin Amini’yi polis aracının içinde kafasına vurmayı da içeren işkence ve diğer türde kötü muameleye maruz bıraktığı yönünde güvenilir bilgiler paylaştı. Bu bilgilerin ardından yetkililer hızla, işkence uygulandığını yalanlayan beyanlarda bulunarak Amini’nin hangi sebeple hastaneye yatırıldığına dair mantıksız ifadeler kullandı ve ardından, tarafsız ve kapsamlı bir soruşturma yürütmeden Amini’nin ölüm nedeniyle ilgili asılsız açıklamalar yaptı.

Mahsa Amini’nin erkek kardeşi basına verdiği bir röportajda, 14 Eylül 2022’de ablasının gözaltına alınmasından bir gün sonra, Vozara gözaltı merkezinin önünde kadın yakınlarını bekleyen diğer ailelerle birlikte, binanın içinden çığlık sesleri duyduklarını belirtti. Bundan kısa bir süre sonra, gözaltı merkezinden çıkan güvenlik güçleri dışarıda toplanan ailelere biber gazı sıktı ve onlara coplarla şiddet uyguladı. Amini’nin erkek kardeşi, bu olaydan beş dakika sonra binadan bir ambülansın çıktığını söyledi ve şunları anlattı:

“Bütün vücudum yara bere içinde ve dün geceden beri gözlerim yanıyor. Gözaltı merkezinden çıkan her kız, ‘birini öldürdüler’ dedi. Onlara Mahsa’nın fotoğrafını gösterdim; birisi, olay meydana geldiğinde Mahsa’nın hemen yanında olduğunu söyledi. Askerlerden[1] birine ne olduğunu sorduğum, başka bir asker ‘yaralandı’ diye yanıt verdi. Yalan söylediler. Mahsa o ambülanstaydı. Ambülansın gitmesinden ablamın içinde olduğunu öğrenene kadar yarım saat geçti. Mahsa’yı [gözaltı merkezinden] çıkarmışlardı ve ben Vozara’nın önünde hâlâ ablamı bekliyordum.”

Mahsa Amini’nin ailesinin basına verdiği röportajlara ve Uluslararası Af Örgütü’nün konu hakkında bilgi sahibi kaynaklardan topladığı diğer bilgilere göre, güvenlik güçleri Amini’yi gözaltına aldıktan sonra “ahlak polisi” aracının içinde dövdü. Ölümünden birkaç gün sonra yayımlanan bir röportajında babası, Mahsa Amini ile birlikte gözaltına alınarak aynı aracın içinde alıkonulan ve serbest bırakılmalarının ardından kendisine ulaşan diğer çok sayıda kadının, güvenlik güçlerine mensup bir kişinin onu ittiğini ve dövdüğünü söylediğini aktardı. Kadınlar Amini’nin babasına, güvenlik güçlerinin Amini’yi farklı araçlarla dövdüğünü de belirttiler.

15 Eylül 2022’de sosyal medyada paylaşılan ve Mahsa Amini’yi hastanede yatarken gösteren fotoğraf İran’da daha da yaygın bir öfkeye yol açtı. Aynı gün, Tahran polis bilgi merkezi, eleştirileri yatıştırmak ve görgü tanıklıklarını haksız çıkarmak için herhangi bir kanıt sunmadan Mahsa Amini’nin kalp krizi geçirdiğini duyurdu. Yetkililer ayrıca devlet medyasında, Mahsa Amini olduğunu iddia ettikleri bir kadının aniden yere düştüğünü ve olay yerinin yakınında tıbbi yardım aldığını gösteren bir video yayınladı.

Kalp krizi iddiaları Amini’nin ailesi tarafından sert bir biçimde reddedildi. Annesinin 16 Eylül 2022’de, Amini’nin ölümünden önce basına verdiği bir röportaja göre, Mahsa Amini gözaltına alınmadan önce tamamen sağlıklıydı ve ani bir kalp krizini izah edebilecek hiçbir sağlık sorunu yoktu.

16 Eylül 2022’de Kasra Hastanesi’nin Instagram hesabından yayımlanan bir açıklamaya göre, 13 Eylül 2022’de kalp krizi geçirmesinin ardından saat 20.22’de hastaneye yatışı yapılan Mahsa Amini, hastaneye geldiğinde hiçbir yaşam belirtisi göstermiyordu ve beyin ölümü gerçekleşmişti. Açıklamanın devamında Amini’nin sağlık personeli tarafından yaşama döndürüldüğü ve tedavi için yoğun bakım ünitesine alındığı ancak 16 Eylül 2022’de tekrar kalp krizi geçirdiği ve aynı gün hayatını kaybettiği ifade edildi. Yine açıklamaya göre, Amini’nin naaşı daha kapsamlı bir soruşturma için yargı gücünün yetki alanındaki Adli Tıp Kurumu’na sevk edildi. Açıklama, paylaşıldıktan birkaç saat sonra hastanenin Instagram hesabından kaldırıldı. [2]

Mahsa Amini’nin amcası 18 Eylül’de basına verdiği bir röportajda, Kasra Hastanesi’ndeki doktorların aileye Amini’nin beyin dokusunun zarar gördüğünü ve böbreklerinin ve kalbinin iflas ettiğini söylediğini belirtti. Doktorlar başkaca bir bilgi veya Amini’nin tıbbi kaydını vermemişti.

Ölüm sebebi ve koşullarının tespiti için bağımsız bir ceza soruşturması yapılmalı

Olası hukuk dışı ölümleri soruşturma görevi, yaşam hakkını korumanın temel bir parçasıdır. Gözaltındaki tüm ölümlerde, devlet yükümlülüğü varsayımı vardır ve soruşturma yetersizliğinin kendisi yaşam hakkının ihlalidir. Yetkililerin yürüttüğü soruşturmalar, uluslararası hukuk ve standartlara uygun olmalı ve olası hukuk dışı ölümlerin soruşturulmasında ortak ilke ve yönergelere dair bir standart sunan BM Olası Hukuk Dışı Ölümlerin Soruşturulmasına İlişkin Minnesota Protokolünü izlemelidir. [3] Gözaltında ölümlerin sebepleri ve koşullarıyla ilgili hakikati ortaya çıkarmaya yönelik soruşturmalar hızlı, bağımsız, şeffaf, etkili ve kapsamlı olmalı ve gözaltı işlemini yapan yetkili makamla hiçbir kurumsal ilişkisi olmayan bağımsız ve ehil yetkililerce yürütülmelidir.

Cumhurbaşkanı ve yargı gücü başkanının da aralarında bulunduğu yetkililer birçok kez söz verdiği halde, bugüne kadar, işaret edilen faillerden veya yetkililerin etkisinden bağımsız bir heyet tarafından tamamen şeffaf bir soruşturma yürütülmedi. Amini’nin ölümünü soruşturmakla görevli olan makamların yaptıkları açıklamalar dahil olmak üzere bu konuda yapılan ve yetkilileri sorumluluktan muaf tutan resmi açıklamalar, yetkililerin önemli delilleri gizlemesi ve Amini’nin ailesine yönelik tehditleriyle birlikte düşünüldüğünde, İran’da bağımsız ve tarafsız bir soruşturma yürütülmesinin imkansızlığına işaret etmektedir.

Yetkililerin Mahsa Amini’nin ölümüne ilişkin kapsamlı ve yeterli bir soruşturma yapmayı reddetmesi, gözaltında ölümler dahil olmak üzere İran yetkilileri tarafından işlenen uluslararası hukuk suçları ve diğer ciddi insan hakları ihlalleri konusunda uzun zamandır süregelen cezasızlık politikasıyla bağdaşmaktadır.

İnkar, çarpıtma ve örtbas etme

Mahsa Amini’nin hayatını kaybetmesinin ardından İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi, İçişleri Bakanlığı’na, Amini’nin gözaltında ölümünü soruşturma emri verdi. Ülkenin polis gücünden sorumlu olan ve polis teşkilatının politikalarını ve uygulamalarını belirlemekte merkezi bir rol oynayan İçişleri Bakanlığı’nın yaptığı soruşturma, uluslararası standartlar uyarınca bağımsızlık kriterini karşılamamaktadır ve bağımsız, tarafsız bir heyetin yürüteceği bir ceza soruşturmasına alternatif değildir.

Ayrıca, İçişleri Bakanlığı’nın tarafsızlıktan tamamen yoksun olması ve kendi birimlerini bağımsız olarak soruşturmaktaki yetersizliği, İran İçişleri Bakanı Ahmed Vahidi’nin son günlerde, daha bakanlığın soruşturması tamamlanmadan yaptığı önyargılı açıklamalarla da ortaya konuldu. Vahidi, Mahsa Amini’nin ölümüne ilişkin soruşturmadaki son gelişmeler hakkında 24 Eylül 2022’de yayımlanan bir röportajında şunları ifade etti:

“Çeşitli soruşturmaların sonuçları, [Mahsa Amini’nin] dövülmediğini ve kafatasında kırık olmadığını gösterdi. Bu soruşturmada iki husus var. Birincisi, merhumenin dayağa maruz kaldığı iddialarının doğru olup olmadığını araştırmak zorundaydık. Kamera görüntülerinin incelenmesi ve Kasra Hastanesi ile Adli Tıp Kurumu’nun verdiği raporların değerlendirilmesinin ardından, herhangi bir darp veya beyin kanaması belirtisi olmadığı tespit edildi. Adli Tıp Kurumu’ndan yapılan resmi açıklamaya göre kafatasında kırık veya iç organlarda ezilme söz konusu değildi. Bir diğer husus ise ölüm nedeni; bunun için de Adli Tıp Kurumu’nun nihai kanaatini beklememiz gerekiyor.”

Vahidi, sözlerinin devamında, yetkilileri hesap verebilirliğin dışında tutmak için yapılan önceki uygulamalar ve açıklamalarla örtüşecek şekilde, Mahsa Amini’nin gözaltında işkence gördüğü iddialarını yayan kişilerin “sorumsuz, bilgisiz ve önyargılı bir tutum” sergilediğini ve Birleşik Devletler ve Avrupa ülkelerinin yanı sıra “münafıklar [4] gibi karşı devrimci ve terörist gruplarla” işbirliği yaptığını öne sürdü. Buna benzer açıklamalar, Mahsa Amini ile birlikte “ahlak polisi” aracında bulunan ve Ahmed Vahidi’nin bildirdiğine göre İçişleri Bakanlığı’nın soruşturmalarında yer alan görgü tanıklarının baskı altına alındığı yönünde endişe yaratıyor.

Benzer şekilde, Mahsa Amini’nin ölümünü takip eden günlerde, Tahran’da polis teşkilatının başkanı olan Hüseyin Rahimi basına verdiği birçok röportajda, henüz soruşturmalar sonuçlanmadan yetkililerin sorumluluğunu reddeden ifadeler kullandı. Bir röportajında şunları söyledi, “Bu olay talihsiz bir olaydır ve umarım bir daha böyle bir duruma tanık olmayız. Ölüm sebebiyle ilgili internette paylaşılan tüm açıklamalar tamamıyla asılsızdır… İnsanlardan söylentilere kulak asmamalarını istiyoruz… Bu vakada polis hiçbir kabahat işlemedi.”

Önemli delillerin karartılması

Uluslararası Af Örgütü, yetkililerin, Mahsa Amini’nin neden ve hangi koşullarda öldüğünün belirlenmesinde önemli rol oynayabilecek video görüntüleri ile sağlık ve adli tıp kayıtlarını da içeren delilleri gizlediğinden endişe duymaktadır. Ayrıca Amini’nin yakınları, yetkililerin, gömülmeden önce Amini’nin yüzünü ve bedenini görmelerini engelleyerek gözle görülür yaralanma veya izleri gizlemeye çalıştıklarını ifade etti.

Mahsa Amini’nin ölümünün soruşturulması için kamuya açık olarak çağrı yapan yakınları, ailenin polis aracı içindeki ve Vozara gözaltı merkezindeki güvenlik kamerası görüntüleri ile Amini’yi gözaltına alan “ahlak polisi” üyelerinin vücut kameralarındaki görüntülere erişebilmesi ve bu görüntüleri inceleyebilmesi için talepte bulundu ancak bu talepler sonuçsuz kaldı.

19 Eylül 2022’de Tahran polis teşkilatı başkanı Hüseyin Rahimi basına verdiği bir röportajda, “bu olaydan önce polis memurları vücut kameraları taşıyordu… ancak bu olayda vücut kameraları yoktu” dedi. Rahimi aynı zamanda Amini’nin ailesinin güvenlik kamerası görüntülerine erişimine izin verildiğini öne sürdü fakat Amini’nin babası 20 Eylül 2022’de yayımlanan bir röportajında bu iddiaya şöyle karşı çıktı:

“Araçtaki ve Vozara gözaltı merkezinin avlusundaki kameraların görüntülerine erişim talep ettim ancak [yetkililer] bana cevap bile vermedi. [Yetkililer tarafından] internette yayınlanan tüm video görüntüleri sansürlenmiş. Söyledikleri her şey, gösterdikleri tüm görüntüler yalan. Hiçbir şey anlamamıza izin vermediler.”

Yetkililer, Mahsa Amini’nin ailesine tıbbi kayıtlarını ve otopsi raporunu da eksiksiz olarak teslim etmeyi reddetti. 19 Eylül 2022’de, İran dışından yayın yapan bağımsız haber kuruluşu Iran International, Kasra Hastanesi’nden sızdığını açıkladığı, Mahsa Amini’nin üst gövde ve beyin tomografisinden alınmış çok sayıda kesiti yayımladı. Buna karşılık, devlete bağlı Fars Haber Ajansı kısa bir süre içinde tomografi kesitlerinin Mahsa Amini’ye ait olduğunu doğrulayan bir rapor yayımladı; fakat haber kuruluşunun danıştığı sağlık uzmanlarının yaptığı incelemeye göre kesitlerin, Amini’nin beyninde herhangi bir travma olmadığını ve daha ziyade Amini’nin daha önce beyin tümörü ameliyatı geçirdiğini gösterdiğini iddia etti.

Fars Haber Ajansı’nın yaydığı sonuçlar, tomografi görüntülerini inceleyen üç bağımsız adli patoloji uzmanının Uluslararası Af Örgütü’ne sunduğu analizle çelişmektedir. Üç uzman, Uluslararası Af Örgütü’ne, tomografi kesitlerinin eksik olduğu bilgisini verdi ve “sağ temporal bölgede tuhaf bir ‘radyolüsensi’ [röntgen filmi üzerinde X ışınlarını daha az absorbe eden bölgelerin koyu siyah renkte görünmesi]” görüldüğünü ancak tüm kesitleri görmeden bu duruma açıklama getiremeyeceklerini belirtti.

21 Eylül 2022’de, Tahran Adli Tıp Kurumu, Mahsa Amini’nin ölümüne ilişkin ön bulgularını yayımladı. Tahran Adli Tıp Kurumu Başkanı Mehdi Faruzeş, “Fiziksel inceleme ve otopsi sonuçlarına göre, baş ve yüzde yaralanma veya göz çevresinde morluk ya da kafatası tabanında kırık izlenmedi. Gövde ve batın otopsisinde, iç organlarda herhangi bir kanama, ezilme veya yırtılma gözlemlenmedi” şeklinde bir açıklama yaptı. Faruzeş aynı zamanda, tıbbi kayıtlara göre Mahsa Amini’nin sekiz yaşındayken beyin ameliyatı geçirdiğini ifade etti. Yetkililer, Amini’nin ailesine otopsi raporunun bir kopyasını veya Adli Tıp Kurumu’nun ön bulgularını vermedi.

Mahsa Amini’nin ailesi Tahran Adli Tıp Kurumu’nun ön bulgularını derhal reddetti. Babası, aynı gün verdiği bir röportajda, “[Yetkililer] yalan söylüyorlar. Kızım hiçbir zaman hiçbir hastalıktan hastaneye yatmadı” dedi. Babası 20 Eylül 2022’de yayımlanan önceki röportajında ise şunları dile getirmişti:

“Benim üzüldüğüm, yetkililerin ve memurların her gün kızım hakkında yalanlar yayması. Mahsa’nın kalp ve epilepsi hastalığı olduğunu söylüyorlar; ben ise 22 yıl boyunca onu yetiştiren babası olarak, yüksek sesle, Mahsa’nın hiçbir sağlık sorunu olmadığını ve tamamen sağlıklı olduğunu söylüyorum. Hastaneye gittiğimizde Mahsa’yı görmemize izin vermediler. Yara bereleri görmememiz için başını ve vücudunu örtmüşlerdi. Kızımın sadece yüzünü ve ayak tabanlarını görebildim. Sonradan nihayet… morlukları görebildim. Kızıma vuran her kimse yargılanmalı… kamuya açık olarak. Kızımın kanının yerde kalmasına izin vermeyeceğim.”  

Aileye ve onları destekleyenlere yönelik tehditler

Yetkililer, önceki inkar, çarpıtma ve gizleme stratejilerine devam ederek Mahsa Amini’nin ailesini susturmaya çalıştı ve Amini’nin ölümüyle ilgili resmi iddialara karşı çıkan herkesi yargılamakla tehdit etti.

Mahsa Amini ölmeden önce, daha hastanede komada yatarken bile yetkililer, hastane çevresinde çok sayıda güvenlik görevlisi konuşlandırarak ailesini yoğun bir baskı altına aldı. Amini ölmeden önce, 16 Eylül 2022’de annesi basına verdiği bir röportajda şunları söyledi, “Bunu kızıma onlar [yetkililer] yaptı. Bizi basına konuşmamamız ve sessiz olmamız için uyardılar. Güvenlik ajanları çevremizi sardı. Masum birine bunu neden yaptıklarını açıklamak zorundalar. [Kızım] bunu hak etmemişti.”

Mahsa Amini’nin ölümünün ardından yetkililer, ailesine, kızlarının naaşını gece yarısı hızla gömmeleri ve ölümüyle ilgili aleni bir şekilde konuşmamaları için baskı yaptı.

Yetkililer ayrıca Amini’nin ölümüyle sonuçlanan olaylar hakkında devletin açıkladığından farklı açıklamalarda bulunan herkesin yargılanacağı uyarısında bulundu. İran İçişleri Bakanı tarafından Amini’nin ölümüne ilişkin soruşturmaya başkanlık etmesi için atanan İçişleri Bakanı Güvenlik ve Kolluk İşleri Yardımcısı Mecid Mirahmedi 18 Eylül 2022’de yaptığı bir açıklamada, “Toplumun psikolojik güvenliğini bozan, yalan haberler yayan ve halkın kafasını karıştıran herkes iddialarıyla ilgili savunma vermek zorundadır çünkü bu eylemler suçtur” ifadelerini kullandı.

Gözaltında ölümlere ilişkin sistematik cezasızlık politikası

İran yetkililerinin Mahsa Amini’nin gözaltında ölümüne ilişkin bağımsız, tarafsız ve şeffaf bir soruşturma yapmaması, ülkede uzun zamandır süregelen cezasızlık politikasıyla örtüşmektedir.

Eylül 2021’de, Uluslararası Af Örgütü, İran yetkililerinin Ocak 2010’dan bu yana işkence veya diğer türde kötü muameleden ya da güvenlik güçleri tarafından ateşli silah veya biber gazının öldürücü şekilde kullanılmasından kaynaklandığına dair güvenilir iddiaların varlığına rağmen en az 72 gözaltında ölüm vakasıyla ilgili hesap verebilirliği sağlamadığını gösteren bir araştırma yayımladı. Bir tek yetkilinin bile bu ölümlerden sorumlu tutulmamış olması, işkence ve hukuka aykırı öldürme iddialarının devamlı olarak araştırılmadan ve cezalandırılmadan bırakıldığı İran’daki uzun süreli cezasızlık krizinin bir ifadesidir.

İran yetkilileri gözaltında ölümleri genellikle alelacele ve herhangi bir bağımsız ve şeffaf soruşturma yürütmeden intihar, aşırı dozda uyuşturucu kullanımı veya felç ve kalp krizi gibi hastalıklarla açıklıyor.

Şüpheli koşullarda gözaltında ölen kişilerin aileleri, özellikle yetkililer tarafından yakınlarının hangi koşullarda öldüğü hakkında öne sürülen iddialara alenen itiraz ettikleri veya hukuki onarım talep ettiklerinde güvenlik ve istihbarat ajanları tarafından devamlı olarak çeşitli biçimlerde taciz ve korkutmaya maruz kalıyor. Ayrıca, İran yetkililerinin ailelere yakınlarını hızla, bağımsız bir otopsi yapılmadan defnetmeleri için baskı yapmak konusunda da belgelenmiş bir sicili var.

Zorunlu örtünme yasaları kadınlara yönelik şiddeti kalıcı hale getiriyor

Mahsa Amini’nin keyfi olarak gözaltına alınması ve gözaltında ölümü, son aylarda İran’da kadınların ve kız çocukların polis, paramiliter güçler ve sivil saldırganlar tarafından başörtüsünün altından saç tellerini gösterdikleri veya kısa ve renkli paltolar, pantolonlar veya elbiseler giydikleri için artan taciz ve şiddetli saldırılara maruz bırakıldığı bir dönemde meydana geldi.

İran İslami Ceza Kanunu uyarınca, kamusal alanda başörtüsü olmadan görülen kadınlar hapis, kırbaç veya para cezasıyla cezalandırılabiliyor. Yasa, İran’da kız çocuklar için asgari cezai ehliyet yaşı olan dokuz yaşa kadar geçerli. Uygulamada, yetkililer, kız çocuklara ilkokula başladıkları yedi yaşından itibaren zorunlu başörtüsü kuralını dayatıyor.

İran’da on binlerce kadın ve kız çocuk sokakta rutin olarak “ahlak polisi” tarafından rastgele durduruluyor. “Ahlak polisi” kadınlara ve kız çocuklara hakaret ediyor, onları tehdit ediyor, saçlarının görünen kısmını örtmeleri için başörtülerini öne çekmelerini istiyor veya makyajlarını silmeleri için onlara peçete veriyor. Kadınlar ve kız çocuklar sıklıkla yüzlerine tokat atılması, coplarla dövülmek, kelepçelenmek ve polis aracına binmeye zorlanmak dahil olmak üzere çeşitli biçimlerde fiziksel şiddete maruz bırakılıyor. Bu fiiller, İran’ın taraf olduğu Uluslararası Medeni ve Siyasal Haklar Sözleşmesi dahil uluslararası hukuk uyarınca mutlak surette yasak olan zalimane, insanlık dışı veya alçaltıcı muamele ya da ceza kapsamına girmektedir.

Kadınların bedenlerinin denetlenmesi devlet görevlileriyle sınırlı değil. İran’ın istismar edici, ayrımcı ve alçaltıcı zorunlu örtünme yasaları sadece devlet görevlilerinin değil, İslam Cumhuriyeti’nin değerlerini uygulamayı görevi ve hakkı olarak gören haydutların ve saldırganların da kadınları alenen taciz etmelerine ve onlara saldırmalarına izin veriyor. Sonuç olarak, kadınlar ve kız çocuklar her gün rastgele, onları döven ve üzerlerine biber gazı sıkan, onlara “fahişe” diyen ve saçlarını tamamen kapatmaları için başörtülerini aşağı çekmeye zorlayan bu gibi yabancılarla karşılaşıyor.

Devlet ve devlet dışı aktörler tarafından geleneksel, kültürel veya dini giyinme biçimlerine riayet edilmesini sağlamak için uygulanan baskılar kadınların ifade özgürlüğü, din ve inanç özgürlüğü ve mahremiyet haklarını ihlal etmektedir. Kadınlar ve kız çocuklar şahsi dini kanaatleri, kültürel gelenekleri veya başka herhangi bir sebebe dayalı olarak belirli sembolleri taşımak ve kıyafetleri giymek isteyip istemediklerine karar vermekte özgür olmalıdır.

Arka Plan

Mahsa Amini’nin 16 Eylül 2022’de ölmesi İran genelinde protestolara yol açtı. Güvenlik güçleri protestolara atış mühimmatı, yivsiz av tüfeklerinde kullanılan küçük boyutlu saçmalar ve diğer metal parçalar dahil olmak üzere hukuka aykırı güç kullanımıyla yanıt vererek onlarca kişiyi öldürdü, yüzlercesini ise yaraladı. Uluslararası Af Örgütü, gerçek ölü sayısının daha yüksek olduğu kanaatindedir ve konu hakkındaki araştırmalarını sürdürmektedir. İstihbarat ve güvenlik güçleri, protestocular ve çevredekiler dahil yüzlerce kişiyi şiddetle gözaltına aldı. Yetkililer de onlarca gazeteci, sivil toplum aktivisti, avukat ve kadın hakları aktivistleri ile etnik azınlık gruplarına mensup olanları da içeren diğer insan hakları savunucularını gözaltına almak yoluyla sivil toplum üzerinde sert bir baskı iklimi oluşturmak amacıyla protestoları fırsat bildi.

 

[1] İran’da “asker” sözcüğü genellikle askere alınmış ve silahlı kuvvetlerde belli bir süre zorunlu hizmet eden üniformalı kişiler için kullanılmaktadır.

[2] Açıklamanın ekran görüntüsü Uluslararası Af Örgütü’nde mevcuttur.

[3] Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiserliği: Olası Hukuk Dışı Ölümlerin Soruşturulmasına İlişkin Minnesota Protokolü, 2017.

[4] Münafıklar, İran yetkilileri tarafından Halkın Mücahitleri Örgütü ile üyelerini ve destekçilerini adlandırmak için kullanılan aşağılayıcı bir ifadedir.