İran: Cezaevlerinde hasta mahpuslar ölüme terk ediliyor

Uluslararası Af Örgütü İran cezaevlerinde hasta mahpusların durumunu ortaya koyan önemli bir araştırmaya dair açıklama yayımladı.

Uluslararası Af Örgütü, İran’da cezaevi yetkililerinin, hasta mahpusları hayat kurtarıcı tıbbi bakımdan kasten mahrum ederek ve cezaevinde ölümlere ilişkin soruşturma yapmayı ve hesap verebilirliği sağlamayı reddederek yaşam hakkını ihlal ettiğini belirtti. Ölümü bekleme odasında: İran cezaevlerinde tıbbi bakımdan kasten yoksun bırakmanın ardından meydana gelen ölümler başlıklı yeni brifing, cezaevi yetkililerinin devamlı olarak, mahpusların hastaneye kaldırılmasını engellemek veya geciktirmek dahil çeşitli yollarla cezaevlerinde ölümlere nasıl sebep olduğunu belgeliyor.

İran’daki sistematik cezasızlığa paralel olarak yetkililer, bugüne kadar, cezaevlerinde tıbbi bakımdan yoksun bırakma ihbarlarını içeren ölümler hakkında bağımsız ve şeffaf soruşturmalar yürütmeyi reddetti ve cezai sorumluluk şüphesi taşıyan kişilerin yargılanmasını ve cezalandırılmasını sağlamadı.

“Cezaevlerinde tıbbi bakımdan kasten yoksun bırakma sonucunda meydana gelen ölümler, kişiyi yaşam hakkından keyfi olarak yoksun bırakma kapsamına girer ve bu, uluslararası hukuk uyarınca ciddi bir insan hakları ihlalidir. Aynı zamanda, sorumluların ölüme sebebiyet verme amacı taşıması ya da hukuka aykırı eylemlerinin doğal bir sonucu olarak ölümün meydana geleceğini yeterli bir kesinlik derecesinde bilmelerine rağmen eylemlerini sürdürmesi halinde, bir mahpusun cezaevinde ölmesi yargısız infazdır ve bu da uluslararası hukuk uyarınca suçtur.”

Diana Eltahawy
Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Direktör Yardımcısı

Uluslararası Af Örgütü Orta Doğu ve Kuzey Afrika Bölgesel Direktör Yardımcısı Diana Eltahawy konu hakkındaki açıklamasında, “İran yetkililerinin insan hayatı karşısındaki tüyler ürpertici kayıtsızlığı, koşulların gitgide daha ölümcül hale geldiği İran cezaevlerini hasta mahpuslar için ölümü bekleme odasına çevirdi” dedi. Eltahawy sözlerini şöyle sürdürdü:

“Cezaevlerinde tıbbi bakımdan kasten yoksun bırakma sonucunda meydana gelen ölümler, kişiyi yaşam hakkından keyfi olarak yoksun bırakma kapsamına girer ve bu, uluslararası hukuk uyarınca ciddi bir insan hakları ihlalidir. Aynı zamanda, sorumluların ölüme sebebiyet verme amacı taşıması ya da hukuka aykırı eylemlerinin doğal bir sonucu olarak ölümün meydana geleceğini yeterli bir kesinlik derecesinde bilmelerine rağmen eylemlerini sürdürmesi halinde, bir mahpusun cezaevinde ölmesi yargısız infazdır ve bu da uluslararası hukuk uyarınca suçtur.”

Ocak 2010’dan bu yana İran genelinde 18 vilayette bulunan 30 cezaevinde 92 erkek ve dört kadının ölümünün hangi koşullarda meydana geldiğine ilişkin ayrıntıları içeren brifing, Uluslararası Af Örgütü’nün emsal niteliğindeki vakaları belgeleme çalışmalarına, İran cezaevlerinde yeterli tıbbi bakımdan kasten yoksun bırakmaya dair uzun vadeli bulgulara ve bağımsız bir insan hakları grubunun raporları üzerindeki kapsamlı incelemeye dayanıyor.

İran’daki insan hakları ihlalleri, (misillemeye uğramakla ilgili haklı kaygıları nedeniyle) olduğundan daha az bildiriliyor. Bu nedenle, cezaevindeki ölümlerin sayısı muhtemelen çok daha yüksek ve incelenen 96 vaka kapsayıcı olmaktan ziyade emsal niteliği taşıyor.[1]

Mahpuslar ölüme terk ediliyor

Af Örgütü, cezaevi yetkililerinin, yaygın bir uygulama olarak, ağır hasta mahpusların hastaneye sevkini engellemesi veya geciktirmesinin ölümcül sonuçlarını belgeledi.

Uluslararası Af Örgütü aynı zamanda yetkililerin, sıklıkla, mahpusların cezaevinde kaldıkları süre boyunca tanılama testleri, düzenli kontroller ve ameliyat sonrası bakım dahil yeterli sağlık hizmetlerine erişimini engellediğini ve bu durumun sağlık sorunlarının ağırlaşmasına, hasta mahpusların fazladan acı ve ağrı yaşamasına yol açtığını ve nihayetinde ölümlere sebebiyet verdiğini veya ölümlerde rol oynadığını da belgeledi.

İran’daki cezaevi revirlerinde, komplike sağlık sorunlarıyla başa çıkmak için gerekli tesisler bulunmuyor. Revirler, tıbbi uzmanlar bir yana yeterli sayıda nitelikli pratisyen hekimden de yoksun. Mevcut pratisyen hekimlerin hafta boyunca yalnızca “gerektikçe” bir veya birkaç saat hasta bakması gerekiyor. Bunun sonucunda, tıbbi acil durum yaşayan ve uzmanlaşmış tıbbi bakım ihtiyacı olan mahpusların mutlaka dışarıdaki sağlık tesislerine sevk edilmesi gerekiyor.

Abdolvahed Gomshadzehi Mayıs 2016’da Zahidan Cezaevi’nde öldü. Cezaevi doktorları Gomshadzehi’nin hastaneye yatırılması gerektiğini belirtmiş ancak yetkililer kabul etmemişti. İnsan hakları grupları, çocuk yaşta tutuklanan 19 yaşındaki Gomshadzehi’nin iki yıl önceki tutukluluk ve/veya sorgu sırasında darp edilmesi sonucunda beyninde oluşan pıhtı nedeniyle öldüğünü açıkladı. Tutukluluk boyunca Gomshadzehi’nin defalarca ilettiği tedavi talepleri reddedilmişti.

Uluslararası Af Örgütü tarafından durumları incelenen 96 mahpustan 64’ü cezaevinde hayatını kaybetti. Birçoğunun koğuşta ölmüş olması, bu kişilerin son saatlerinde temel tıbbi gözlem altında tutulmadığı anlamına geliyor. Bazıları, son derece yetersiz donanım ve personele sahip revirlerde hayatını kaybetti.

En az 26 mahpus, sevk sırasında veya hastaneye yatırıldıktan kısa bir süre sonra öldü. Bu durum, cezaevlerindeki sağlık personeli ve/veya yetkililerin sevkleri kasten geciktirmesinin ölümcül sonuçlarını ortaya koydu.

En az altı vakada ağır hasta mahpuslar tecrit, disiplin koğuşu veya karantina bölümlerine taşındı. Dördü cezaevinde yalnız öldü, ikisinin ise hastaneye sevkine nihayet izin verildi ancak geç kalınmıştı.

Birçok vakada, revirlerdeki sağlık personeli ve cezaevi yetkilileri, tıbbi acil durum yaşayan mahpusları “numara yapmakla” ya da belirtilerini “abartmakla” suçladı.

Örneğin, Nadir Alizehi, Zahidan Merkez Cezaevi revirinin başkanı tarafından “hasta numarası yapmakla” suçlandı. Alizehi, Kasım 2017’de 22 yaşında hayatını kaybetti. İnsan hakları gruplarının açıkladığına göre Alizehi, kalp hastalığı için uzman tıbbi bakımdan yoksun bırakıldı ve revir personelince sindirim ilaçları verilerek uzaklaştırıldı.

Mahpusların hayatı yarıda kesildi

Vakaların büyük çoğunluğunda mahpusların genç veya orta yaşta ölmesi (23’ü 19-39 yaş arası, 26’sı 50-59 yaş arasıydı), hayatlarının tıbbi bakım sağlanmaması nedeniyle yarıda kesildiği kaygılarını artırdı.

Büyük bir kısmı ezilen azınlıklara mensup kişilerden oluşan cezaevleri bu tür ölümlerde özellikle öne çıkıyor. 96 ölümün 22’si, Batı Azerbaycan eyaletinde, mahpusların çoğunluğunun Kürt veya Azeri Türk azınlıklara mensup olduğu Urmiye Cezaevi’nde meydana geldi. 13 ölüm Zahidan, Sistan ve Belucistan eyaletlerinde, mahpusların genellikle İran’da baskı altında tutulan Beluci azınlığa mensup olduğu merkez cezaevlerinde kaydedildi.

En az 11 mahpus, gözaltı veya tutuklama sırasında yaşanan belirli olaylar sonucunda oluşan travmatik yaralanmalar için yeterli tıbbi bakım sağlanmamasının ardından hayatını kaybetti. Diğer 85 mahpus; kalp krizi ve felç, sindirim sistemi sorunları, solunum sorunları, böbrek rahatsızlıkları, Covid-19 veya diğer bulaşıcı hastalıklar gibi tıbbi acil durumlar için yeterli tıbbi bakımın sağlanmamasının ardından öldü. Bunlar aniden ortaya çıkan veya tutukluluk süresi boyunca uzmanlaşmış tıbbi bakım sağlanmayan kronik rahatsızlıklarla bağlantılı hastalıklardı.

20 mahpus siyasi suçlardan, kalanlar ise siyasi olmayan suçlardan mahkum edilmişti veya yargılanıyordu.

Cezasızlık cesaretlendiriyor

İran’da yaygın olarak devam eden sistematik cezasızlık krizi, cezaevi yetkililerini, mahpusları tıbbi bakımdan ısrarla yoksun bırakmak konusunda cesaretlendiriyor.

Yetkililerin ölümleri soruşturmayı sistematik olarak reddetmesinin yanı sıra mahpuslara sunulan sağlık hizmetlerinin dünya çapında “örnek alınacak” veya “benzersiz” nitelikte olduğuna dair söylemler yayması da bu krizin temel özellikleri. Bu söylemler, yetkililerin gidişatı değiştirmeye niyetli olmadığını gösteriyor.

Tüm bunlar göz önünde bulundurulduğunda, Uluslararası Af Örgütü, BM İnsan Hakları Konseyi’ni bir kez daha, adil yargılamaları kolaylaştırmak amacıyla, İran’da işlenen en ciddi uluslararası hukuk suçları ve insan hakları ihlallerine ilişkin kanıtları toplamak, korumak ve incelemekle görevli bir soruşturma ve hesap sorma mekanizması kurmaya çağırıyor.

Diana Eltahawy sözlerini şöyle sonlandırdı: “Cezaevindeki ölümlerin hangi koşullarda meydana geldiğini ve ilgili kişilerin sorumluluğunu belirlemek için etkin, kapsamlı, şeffaf, tarafsız ve bağımsız soruşturmalar yapılana kadar İran’daki hasta mahpusların üzerine ölümün gölgesi düşmeye devam edecek.”

Uluslararası Af Örgütü, İran yetkililerini, hayati önemdeki tıbbi bakımın sağlanmaması sonucunda önlenebilir can kayıplarının meydana gelmemesi için, hukukta ve uygulamada, cezaevi revirlerinde yapısal iyileştirmeler yapılıncaya kadar tıbbi acil durum yaşayan hastaların zaman kaybetmeksizin cezaevleri dışındaki sağlık tesislerine sevk edilmelerini zorunlu kılmaya çağırıyor. Ciddi kronik rahatsızlık tanısı konulan veya ciddi olabilecek sağlık sorunlarına ilişkin işaretler ve belirtiler gösteren mahpuslar yeterli tıbbi bakım için cezaevleri dışındaki sağlık tesislerine sevk edilmelidir.

Uluslararası Af Örgütü ayrıca İran yetkililerine, İran’ın cezaevi düzenlemelerinde, cezaevi yöneticilerine ve yargı yetkililerine doktor tavsiyelerini gözardı etme veya bunlara aykırı davranma ve mahpusların tedavi için sevki konusunda tıbbi kararlar verebilme yetkisi tanıyan son derece kusurlu maddeleri değiştirme çağrısı yapıyor.

 

[1] Vakaların listesi, cezaevlerinde fiziksel işkence ve ateşli silah kullanımı sonucunda meydana geldiğine ilişkin güvenilir iddialar içeren ölümleri kapsamıyor. Uluslararası Af Örgütü bu türde ölümler hakkındaki bulgularını Eylül 2021’de ayrı bir raporda yayımladı.