"İnsan Haklarını Tehdit Eden Yasa Tasarısı Durdurulmalı"
Uluslararası Af Örgütü, kamuoyunda "İç Güvenlik Paketi" olarak bilinen yasa tasarısının geri çekilmesi için bir acil eylem kampanyası başlattı. Paketin yasalaşmadan önce kamuoyu görüşünün alınması gerekliliğini vurgulayan örgüt, tasarının uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarıyla tam uyum halinde olmasını talep etti.
Tasarının yasalaştığı takdirde keyfi gözaltı, polisin ateşli silahları ölçüsüz kullanımı ve siyasi kovuşturmalarda artış yaşanması ihtimaline değinen Uluslararası Af Örgütü, olası değişiklikleri "kaygı verici" olarak nitelerken, Türkiye'de polisin ateşli silahları ölçüsüz kullandığının defalarca belgelendiğini ifade etti.
"Tasarı Uluslararası Standartlarla Ters Düşüyor"
Örgüt, söz konusu pakette yer alan taslak hükümlerin, 'Birleşmiş Milletler Kolluk Güçleri Görevlileri Tarafından Kuvvet ve Ateşli Silah Kullanılması Hakkında Temel İlkeler'de yer alan uluslararası standartlarla ters düştüğünü savundu.
Paketin, savcı kararı olmaksızın polise gözaltı yetkisi veren muğlak hükümler içerdiğini ifade eden Uluslararası Af Örgütü, savcıların bağımsızlığını ve görevlerini müdahale olmaksızın yerine getirebilme yükümlülüğünü yıpratan maddelerin de bulunduğunu belirtti.
Yapılan açıklamada, "Türkiye zaten barışçıl protesto hakkının engellenmesi ve ateşli silahların kullanılması dahil olmak üzere polisin aşırı güç kullanımı ve siyasi kovuşturmalar hususunda bir sicile sahiptir" denilirken, tasarının yasalaşması halinde insan hakkı ihlallerindeki artış ihtimaline dair endişelere yer verildi.
"Hükümler Eşitlik İlkesini Tehlikeye Atıyor"
Öte yandan valilerin yetkililerinin genişletilmesini de eleştiren örgüt, söz konusu değişikliklerle ilgili olarak "hükümetle bağlantılı yolsuzluk iddialarını yürüten binlerce polisin görevlerinden alındığı ve adli soruşturmaların bağımsızlığının zarar verici bir yıpranmaya uğradığı bir döneme gelmesi Uluslararası Af Örgütü’nün endişelerini artırmaktadır" yorumunu yaptı.
Açıklamada, önerilen hükümler, kanunların siyasi biçimde uygulandığı endişesini daha belirgin kıldığı ifade edilirken, "cezai soruşturmalar ve savcıların bağımsızlığını yıpratmakta ve hukuk önünde eşitlik ilkesini tehlikeye atmaktadır" denildi. Son olarak yetkilileri, söz konusu yasa tasarısını geri çekmeye davet eden örgüt, tüm insan hakları savunucularını acil eylem kampanyasına imza vermeye çağırdı.
Kampanyaya imza vermek için lütfen tıklayınız.
İNSAN HAKLARINI TEHDİT EDEN YASA TASARISI DURDURULMALI
Kamuoyunda "İç Güvenlik Paketi" olarak bilinen yasa tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde onaylanmayı bekliyor. Tasarı yasalaştığı takdirde keyfi gözaltı, polisin ateşli silahları ölçüsüz kullanımı ve siyasi kovuşturmalarda artış yaşanması ihtimali de dahil insan haklarını tehdit eden pek çok değişikliğe sebep olacak.
"İç Güvenlik Paketi" olarak anılan, Hükümet'in "Polis Vazife ve Salahiyet Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun" başlıklı yasa tasarısı, 17 Şubat'ta görüşülmek üzere meclise geldi. Tasarı, 21 ayrı kanun ve kanun hükmünde kararnamede değişikliği öngörüyor. Muhalefetteki siyasi partilerin, insan hakları örgütlerinin, hukukçu derneklerinin ve diğer sivil toplum kuruluşlarının yaygın bir şekilde karşı çıkmasına rağmen, hükümet tasarıyı yasalaştırmada kararlı görünüyor.
Polisin ateşli silah kullanma yetkisinin genişletilmesi, derin kaygı yaratan yasal değişiklikler arasında. Uluslararası Af Örgütü, Türkiye'de yaşam hakkının ihlali de dahil olmak üzere polisin ateşli silahları ölçüsüz kullandığını defalarca belgelemiştir.
Taslak hükümler ölümcül silahların, ancak polis memurlarının veya başkalarının hayatlarına yönelik ani tehditlere karşı korunmak için tek ve son çare olarak kullanılması gerektiğini belirten 'Birleşmiş Milletler Kolluk Güçleri Görevlileri Tarafından Kuvvet ve Ateşli Silah Kullanılması Hakkında Temel İlkeler'deki güç kullanımına dair uluslararası insan hakları standartlarıyla ters düşmektedir.
Yasa tasarısı ayrıca, polise bireyleri bir savcının kararı olmaksızın gözaltına alma yetkisi veren muğlak hükümler içermektedir. Hükümler, bireysel işlenen suçlar kapsamında 24 saate kadar, şiddet olaylarının yaygınlaşarak kamu düzeninin ciddi şekilde bozulmasına yol açabilecek toplumsal olaylar sırasında ve toplu olarak işlenen suçlarda ise 48 saate kadar gözaltına müsaade etmektedir.
Diğer hükümler, savcıların bağımsızlığını ve görevlerini usule aykırı müdahaleler olmaksızın yerine getirebilme yükümlülüğünü yıpratmaktadır. Yasa tasarısı, Hükümet tarafından atanan ve İçişleri Bakanlığı'na bağlı olan valilere cezai soruşturmalarda ve şüphelilerin bulunmasında polise doğrudan emir verme gücü vermektedir.
• Yetkilileri, yasa tasarısını derhal Meclis’teki görüşmelerden geri çekmeye çağırıyoruz.
• Yetkilileri, böylesi geniş kapsamlı güvenlik önlemlerini yasalaştırmadan önce kamuoyu görüşünü almak amacıyla anlamlı müzakerelerde bulunmaya çağırıyoruz.
• Yetkilileri, gelecekteki güvenlikle ilgili benzer yasa tasarılarının uluslararası insan hakları hukuku ve standartlarıyla tam uyum halinde olacağını garanti altına almaya çağırıyoruz.
EK BİLGİ
Hükümet, yasa tasarısını, Eylül 2014'de Türkiye'nin güneydoğusunda gerçekleşen ve 50'ye yakın insanın hayatını kaybetmesine, yüzlercesinin yaralanmasına ve kamu ve özel mülklerin ciddi zarar görmesine yol açan şiddet olayları temelinde meşrulaştırmaya çalışmaktadır. Tasarıyı eleştirenler, önerilen değişikliklerin barışçıl protestolar da dahil olmak üzere muhalefeti bastırmak amacında olduğunu düşünmekte ve daha fazla insan hakları ihlallerine yol açabileceğinden korkmaktadır.
Türkiye zaten barışçıl protesto hakkının engellenmesi ve ateşli silahların kullanılması dahil olmak üzere polisin aşırı güç kullanımı ve siyasi kovuşturmalar hususunda bir sicile sahiptir. Uluslararası Af Örgütü, tasarı geçtiği takdirde yasanın uygulamalarının, keyfi gözaltı, siyasi amaçlı kovuşturmalar ve yaşam hakkının ihlali de dahil olmak üzere çok daha fazla sayıda insan hakları ihlaline yol açacağından endişe etmektedir.
Hükümet, polisin silah kullanımına ilişkin değişiklik önerisini gerekçelendirirken, mevcut yasada yer alan “orantılılık” ilkesinin, polisin ateşli silahı kullanımında çok tereddütte kalmasına yol açan "soyut" bir kavram olduğunu iddia etmektedir. Söz konusu yasa tasarısı, "bireyler veya grupların, polise veya başkalarına, işyerlerine, evlere, kamu binalarına, okullara, yurtlara, ibadet yerlerine molotof kokteyli, patlayıcı, parlayıcı, yaralayıcı veya benzer silahlarla saldırması yahut saldırmaya teşebbüs etmesi" durumunda polise ateşli silah kullanımı noktasında açık yetki vermektedir.
Yasa tasarısı, uluslararası hukukta kanunların uygulanışı esnasında güç kullanımının kurallarını belirleyen ve güvenlik kuvvetlerinin güç kullanımına başvurmadan önce mümkün olduğunca şiddet içermeyen araçları uygulamasını sağlayan "Birleşmiş Milletler Kolluk Güçleri Görevlileri Tarafından Kuvvet ve Ateşli Silah Kullanılması Hakkında Temel İlkeler"i ile çelişmektedir.
İlkenin 14. Maddesi şöyle demektedir: Şiddet içeren gösterilerin dağıtılmasında, kolluk kuvvetleri sadece daha az tehlikeli önlemlerin uygulanamayacağı ve sadece asgari ölçüde gerekli durumlarda ateşli silahlar kullanabilir. Kolluk kuvvetleri, ilkenin 9. Maddesi'nde belirtilen durumlar haricinde ateşli silah kullanamaz." (Örneğin: yaşamın doğrudan tehdit edildiği veya hayati tehlike içeren yaralanmaları engellemek amacıyla kesinlikle kaçınılmaz olarak kullanılacağı durumlarda)
İlkeler, yasal güç kullanımının kaçınılmaz olduğu durumlarda ise, polisin güç kullanımının sınırlanmasını, meşru amacın gerçekleştirilmesi için orantılı bir şekilde hareket edilmesini, hasarın ve yaralanmanın en aza indirgenmesini ve mümkün olan en erken anda yaralanmış veya etkilenmiş kişilere destek ve tıbbi yardım sağlanmasını gerektirmektedir. İlkeler ayrıca hükümetlerin, keyfi ya da ihlale yol açacak şekilde güç ve ateşli silah kullanan kolluk görevlilerinin ulusal hukuk mevzuatı uyarınca cezalandırmasını şart koşmaktadır.
Değişiklikler, "toplumsal olaylar bağlamında şiddet ve güç kullanımı suçları" dahil olmak üzere bazı suçlarda polise yetkilendirilmiş gözaltı izni vermektedir.
Uluslararası Af Örgütü, Türkiye'deki gösterilerde bazı keyfi gözaltıları belgelemiştir. Uluslararası Af Örgütü, eğer hükümler yasalaşırsa, keyfi gözaltı uygulamasının meşrulaşmasından ve artmasından endişelenmektedir. Kişi özgürlüğü ve güvenliğinin ihlal edilmesinin engellenmesi için hürriyetten yoksun bırakmanın yasada kesin bir şekilde tanımlanmış olması gereklidir.
Ayrıca, yürütülen soruşturmalarda Valilerin polise emir vermesini mümkün kılan söz konusu değişikliklerin, hükümetle bağlantılı yolsuzluk iddialarını yürüten binlerce polisin görevlerinden alındığı ve adli soruşturmaların bağımsızlığının zarar verici bir yıpranmaya uğradığı bir döneme gelmesi Uluslararası Af Örgütü’nün endişelerini artırmaktadır.
Önerilen hükümler, kanunların siyasi biçimde uygulandığı endişesini daha belirgin kılmakta, cezai soruşturmalar ve savcıların bağımsızlığını yıpratmakta ve hukuk önünde eşitlik ilkesini tehlikeye atmaktadır.
Haberler
- Türkiye’deki Yüzlerce Eritreli Zorla Geri Gönderilme Riski Altında
- 22. İstanbul LGBTİ+ Onur Yürüyüşü Eylem Gözlem Raporu
- Hoşgeldin Onur Ayı: Fobilere Karşı Uçurtmalar Havaya
- “Deprem Ne Kadar Sürer?”: Uluslararası Af Örgütü’nden Şubat Depremlerinin yıldönümünde sergi ve söyleşi
- İran: Güvenlik güçleri “Kadın, Yaşam, Özgürlük” protestolarını cezasızlıkla bastırmak için tecavüz ve diğer türde cinsel şiddete başvurdu
- Rusya: “LGBT hareketini” aşırılık yanlısı olarak tanımlayan karar feci sonuçlar yaratacak
- Birleşik Krallık: Polis hafta sonu planlanan Gazze’de ateşkes yürüyüşünün yasaklanması yönündeki siyasi baskılara boyun eğmemeli
- Türkiye: Anayasa Mahkemesi’nin TİP Milletvekili Can Atalay için verdiği hak ihlali kararı ‘gecikmiş bir karar’