İnsan Hakları Savunucusu Nimet Tanrıkulu Tutuklandı


İMZACI OLUN

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı

Sayın Başsavcı,

Size, önde gelen insan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu’nun gözaltına alınması ve devam eden tutukluluğundan ötürü ciddi endişe duyduğumu ifade etmek üzere yazıyorum. Tanrıkulu, hakkında gizlilik kararı verilen bir soruşturma kapsamında 30 Kasım 2024 tarihinde “terör örgütü üyeliği” ile suçlanarak tutuklandı ve halen Ankara Sincan Kadın Cezaevi’nde tutulmaktadır.

Uluslararası Af Örgütü, emniyetteki sorgusu sırasında Tanrıkulu’ya yöneltilen soruları inceledi. Bu sorular, Tanrıkulu’nun geçmişteki seyahatleri, 2013-2014 barış süreci sırasında Kürtlerin insan haklarıyla ilgili sivil toplum etkinliklerine katılımı, başka kişilerle aynı baz istasyonundan alınan cep telefonu sinyalleri ve tanık beyanlarıyla ilgilidir ve hiçbirinin kendi başına silahlı bir grupla somut bağlantı teşkil ettiği değerlendirilemez.

Uluslararası Af Örgütü, Nimet Tanrıkulu’nun insan hakları çalışmaları nedeniyle art niyetle soruşturulduğundan ciddi kaygı duymaktadır. Türkiye yetkilileri sık sık, insan haklarını savunan kişileri susturmak için terörle mücadele soruşturmalarını kötüye kullanmaktadır ve Tanrıkulu da geçmişte en az iki kez bu art niyetli soruşturmalarla karşı karşıya kalmıştır.

Sizi, iddia makamlarının Tanrıkulu’nun uluslararası alanda tanımlı bir suç işlediğini kanıtlayacak gizli olmayan materyallere dayalı bir iddianameyi ivedilikle sunmadığı takdirde, Nimet Tanrıkulu’nun derhal serbest bırakılmasını talep etmeye çağırıyoruz.

Saygılarımla,


26 Kasım’da önde gelen insan hakları savunucusu Nimet Tanrıkulu polis tarafından İstanbul’daki evinde gözaltına alındı. Kısa bir süre Ataköy polis merkezinde tutulduktan sonra Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün terörle mücadele şubesine sevk edildi. Dört günlük gözaltı süresinin ardından 30 Kasım’da “terör örgütü üyeliği” suçlamasıyla tutuklanan Tanrıkulu, Ankara Sincan Kadın Cezaevi’ne götürüldü. Uluslararası Af Örgütü, Tanrıkulu’nun görünüşe göre temelsiz olan suçlamalarla tutuklanmasının keyfi olduğu kanaatindedir. Nimet Tanrıkulu derhal serbest bırakılmalıdır.

Nimet Tanrıkulu, on yıllardır Türkiye’nin insan hakları topluluğunda etkin çalışmalarda bulunan önde gelen bir insan hakları savunucusu ve İnsan Hakları Derneği’nin kurucu üyesidir. Zorla kaybedilen kişilerin yakınları ve destekçilerinin hakikat, adalet ve hesap verebilirlik talepleriyle bir araya geldiği Cumartesi Anneleri/İnsanları arasında yer almaktadır.

26 Kasım’da polis sabah erken saatlerde, hakkında gizlilik kararı olan bir soruşturma kapsamında Nimet Tanrıkulu’nun evine baskın düzenledi ve Tanrıkulu’nu gözaltına aldı. Tanrıkulu aynı gün, Ankara Emniyet Müdürlüğü’nün terörle mücadele şubesinden polis memurları tarafından Ankara’ya götürüldü. Aralarında siyasetçiler, sendikacılar ve başkalarının da bulunduğu 12 kişi daha aynı dosya kapsamında gözaltına alındı. 30 Kasım’da Nimet Tanrıkulu ve sekiz kişi, Ankara 4. Sulh Ceza Hakimliği tarafından Türk Ceza Kanunu’nun ‘terör örgütü üyeliği’ suçunu düzenleyen 314/2 Maddesi uyarınca tutuklandı. Diğer dört kişi, emniyette imza verme ve yurt dışına çıkış yasağını da içeren adli kontrol tedbirleriyle serbest bırakıldı.

Devletler, insan hakları savunucularını, insan hakları ihlallerini önlemek ve işlendiği durumlarda ihlalleri bildirmek adına yürüttükleri çalışmaları sırasında korumakla ve hak savunuculuğu için elverişli bir ortam sağlamakla yükümlüdür. Yetkililer ceza soruşturmalarının, tutuklamaların ve yargılamaların, insan hakları savunucularını hedef almak için kötüye kullanılmamasını sağlamalıdır; zira bu tür kovuşturmalar hak savunucuları açısından haksızdır ve olası insan hakları ihlallerine karşı duran herkes üzerinde caydırıcı bir etki yaratabilir. Evrensel Olarak Tanınan İnsan Hakları ve Temel Özgürlüklerin Korunması ve Geliştirilmesinde Toplumsal Organların, Grupların ve Bireylerin Hak ve Sorumluluklarına İlişkin Bildirge’de yer verildiği üzere, devletlerin insan haklarını koruma ve geliştirme yükümlülükleri, insan hakları savunucuları için bu elverişli ortamın oluşturulmasını da içerir.

Uluslararası Af Örgütü geçmişte, terörle mücadele yasalarının ve darbe girişimiyle bağlantılı temelsiz suçlamaların nasıl Türkiye’deki barışçıl ve meşru muhalefeti hedef almak ve susturmak için kullanıldığını belgeledi. Önde gelen gazeteciler, akademisyenler, insan hakları savunucuları ve diğer sivil toplum aktörleri keyfi tutukluluk, davalar ve haksız yargılamalar sonucunda suçlu bulunmaları durumunda da uzun süreli hapis cezalarına maruz bırakıldı.