Helin Hasret Şen Davası
“Helin Hasret Şen (12) Diyarbakır'da 6 Eylül 2015'ten itibaren ilan edilen ve dönem dönem yürürlükte kalan sokağa çıkma yasaklarının sürdüğü 12 Aralık 2015 tarihinde, bakkaldan ekmek almak üzere yengesiyle birlikte evden çıktı. Şen, Kobra tipi zırhlı araçtan açılan ateş sonucu sokakta başından vurularak olay yerinde hayatını kaybetti. Olayla ilgili soruşturma dört yıl sonra tamamlandı. Olay günü "silahçı" olarak görev yapan polis memuru A.E. hakkında dava açıldı.”
Arka Plan Bilgisi
Çatışmalar ve Sokağa Çıkma Yasakları
2015 Temmuz ayında güvenlik güçleriyle PKK arasındaki çatışmalar yeniden başladı. Şırnak’ta kurulan “halk meclisi”nin 10 Ağustos 2015’te “özyönetim” ilan etmesinin ardından beş gün içinde Diyarbakır, Mardin, Varto, Batman, Arıcak/Elazığ, Hakkari’de 16 kentte “özyönetim” ilan edildi. PKK’ya bağlı silahlı YDG-H (Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi)’ni ve kazılan hendekleri hedef alan sokağa çıkma yasakları ve askeri operasyonlar başladı.
Operasyonlar için Diyarbakır’ın Sur ilçesindeki tarihi Suriçi bölgesinde, aralarında Fatih Paşa Mahallesi’nin bulunduğu altı mahallede 6 Eylül 2015, 13 Eylül 2015 tarihlerinde sokağa çıkma yasağı ilan edildi.
10 Ekim 2015 saat 05.00’da ilan edilen sokağa çıkma yasağı resmi olarak yürürlükteyken 12 Ekim 2015’te sabah saatlerinde Sur’un Fatih Paşa Mahallesi’nde kobra tipi zırhlı araçtan açılan ateş neticesinde 12 yaşındaki Helin Hasret Şen hayatını kaybetti. Sur ve Yenişehir ilçelerindeki sokağa çıkma yasakları aynı gün 15.30’da kaldırıldı.
Helin Hasret Şen’in Ölümü, Soruşturma ve Kovuşturma Süreci
Helin Hasret Şen (12), 12 Ekim 2015 sabah saatlerinde yengesiyle birlikte ekmek almaya giderken kobra tipi zırhlı araçtan açılan ateşin başına isabet etmesi neticesinde hayatını kaybetti. İddiaya göre, ateşin devam etmesi nedeniyle Helin Şen’in bedeni yaklaşık bir saat hastaneye götürülemedi. Şen’in bedenini bir komşusu, kendisini riske atılarak yerden kaldırılıp hastaneye götürebildi.
Olaydan sonra Diyarbakır Valiliği tarafından yapılan açıklamada, güvenlik güçlerine yönelik “EYB ve uzun namlulu silahlar ile saldırı yapıldığı” ileri sürüldü. Şen’in yaralı vaziyette hastaneye kaldırıldığı vurgulandı:
“(…) Saldırı esnasında saat 10.30 sıralarında bahse konu sokak üzerinde olan 2003 doğumlu (12 yaşında) bir çocuk yaralanmış ve 112 unsurları ile devlet hastanesine kaldırılmıştır. Yapılan tüm müdahalelere rağmen yaralı çocuk hayatını kaybetmiştir. Gerekli otopsi işlemlerinden sonra ailesine teslim edilmiştir. Konu ile ilgili Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma devam etmektedir. Söz konusu sokağa çıkma yasağına vatandaşlarımızın uyması kendi can ve mal güvenlikleri açısından önem arz etmektedir.”
Valilik açıklamasının aksine, dosyada bulunan Ölü Muayene ve Otopsi tutanağında Helin Şen'in silahla vurulma sonucu "olay yerinde vefat ettiği" bilgisi yer aldı
12 Ekim 2015’teki valilik açıklamasında belirtilen ve hakkında gizlilik kararı bulunan soruşturma neticesinde ilk iddianame 12 Aralık 2018’de düzenlendi. Olay günü “silahçı”olarak görev yapan polis memuru A.E. olayla ilgili “olası kastla öldürme” (20 yıldan 25 yıla kadar hapis, TCK) ile suçlandı. Bu iddianamedeki suçlama ağır bulunarak mahkemece savcılığa iade edildi. Yaklaşık bir yıl sonra 14 Ekim 2019 tarihinde bu kez “taksirle ölüme sebep olma” (2 yıldan 6 yıla kadar hapis cezası, TCK) suçlamasıyla ikinci iddianame düzenlendi. Dava bu iddianameyle Diyarbakır 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülmeye başlandı. Delilleri değerlendiren mahkeme, sanığın “olası kastla öldürme” suçundan yargılanmasının gerektiğini belirterek görevsizlik kararı verdi.
Görevsizlik Kararı ve Ağır Ceza’da Yargılama
Diyarbakır 8. Asliye Ceza Mahkemesi görevsizlik kararını, sanığın “sokakta görülen insanların ölüp veya yaralanabileceğini ön görmesine rağmen ateş etmeye devam etmiş olması” ile gerekçelendirdi:
“Sanığın olay günü terör bölgesinde görev yaptığı sırada etrafta bulunan mağdur ve başka şahısları görüp, sokak içerisinde ölü noktalara ateş etmesi, atışların yere doğru olması, sokakta görülen insanların ölüp veya yaralanabileceğini ön görmesine rağmen ateş etmeye devam etmiş olması, karşısında Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Yargıtay Ceza Dairelerinin yerleşik kararları da dikkate alınarak, sanığın silahla etrafta insanlar bulunduğunu görmesine rağmen rastgele ateş etmiş olması ve bu atışlar neticesinde maktulün ölmesi nedeniyle sanığın eyleminin olası kastla adam öldürme suçunu oluşturduğu, delillerin takdirinin Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu kanaatine varılmış ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulması gerektiği kanaatine varılmıştır.”
Dava dosyasının Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmesine Ağır Ceza Mahkemesi itiraz etti. Diyarbakır Bölge Adliye Mahkemesi, Ağır Ceza Mahkemesi’nin itirazını kaldırdı. Kovuşturma Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başladı.
6 Şubat 2020’de görülen, sanık polis A.E.’nin katılmadığı ilk duruşmada anne Nazmiye Şen dinlendi. Kızının vurulmasından sonra zırhlı araçtan kendilerine ateş edilmeye devam edildiğini söyleyen Şen, kızının cenazesinin uzun süre sokakta kaldığını söyledi. Sanığın tutuklanması talebi reddedildi.
3 Mart 2020’de görülen duruşmada sanık polis A.E. SEGBİS bağlantısıyla mahkemede ilk kez sorgulandı.
Sanık polis, Şen’i vurduğu iddiasını reddetti. Olay günü çatışma olduğunu ileri süren A.E. “herhangi bir sivil bulunmayan betonarme yapılara üç el kontrollü şekilde ateş ettiğini” iddia etti. A.E. olay anında çatışma olup olmadığıyla ilgili ilgili emniyet birimlerine haber verip vermediğini, olay anı telsizle iletişim kurup kurmadığını ve olay tarihinde kullandığı GSM numarasını hatırlamadığını ileri sürdü.
Duruşmada dinlenen, dosyada bulunan olay gününe ait tutanağın altında imzası bulunan tanık polis memuru E.K. olay gününe ait telsiz görüşmelerinin incelendiğini ve hendek kazma, silahlı çatışma gibi herhangi bir ihbarın bildirilmediğini doğruladı.
24 Eylül 2020’deki üçüncü duruşmada Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü ve Sur İlçe Jandarma Komutanlığı’ndan gönderilen yazılarda, Şen’in vurulduğu Fatih Mahallesi Yıkık Kaya Sokak ve çevresinde kentsel dönüşümün devam ettiği; bu adresteki evlerinin tamamının yıkık olduğu ve burada kimsenin ikamet etmediği kaydedildi. Olayı gören ya da bilgi sahibi olan kişilerle ilgili tahkikat yapılamadığı ileri sürüldü.
Yargılamanın Durdurulması Kararı
Üçüncü duruşmada sanık polisin avukatı Alper Uğurlu müvekkili hakkında yapılan yargılamanın mülki idare tarafından soruşturma izni verilmeden sürdürülemeyeceğini ifade ederek mahkemenin yargılamayı durdurmasını talep etti. Talep kabul edildi. Diyarbakır Valiliği’ne soruşturma izni için talep yazısı yazılarak yargılama durduruldu. Karara Diyarbakır 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nde itiraz edildi. İtiraz 23 Kasım 2020’de reddedildi.
Diyarbakır Valiliği 7 Nisan 2021’de sanık polis hakkında soruşturma izni verdi. Yargılama Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden başladı. Devam eden yargılamanın ilk duruşması 1 Şubat 2022’de görüldü.
İdari Soruşturma ve Tazminat Cezası
Sanık polis hakkında İstanbul Valiliği İl Polis Disiplin Kurulu tarafından yürütülen idari soruşturmada 28 Eylül 2017 tarihinde karar verildi. Sanık polis A.E.’ye “Terör operasyonları sırasında tedbirsizlik ve dikkatsizlik sonucu, 12 yaşındaki Helin Hasret Şen’in ölümüne sebebiyet verdiği kanaatine varıldığı” gerekçesiyle iki yıl kıdem durdurma cezası verildi.
Şen Ailesi 30 Aralık 2015’te idarenin hizmet kusuruna istinaden İçişleri Bakanlığı’ndan maddi ve manevi tazminat talebi istemiyle idare mahkemesine dava başvurusu yaptı. Diyarbakır 3. İdare Mahkemesi başvuruyu 21 Kasım 2018’de karara bağladı.
Kararda, Anayasa’nın 125. maddesinde idarenin, kendi eylem ve işlemlerinden doğan zararı ödemekle yükümlü olduğu belirtildi.
Olay Anına İlişkin Deliller
Kararda, Şen’i vuran atışı içerin silah atışlarının ayrıntılarına değinildi:
“(…) Özel Harekat Şube Müdürlüğüne bağlı Cobra 11’in bulunduğu ve içesinde araç şoförü olarak polis memuru F*** Ü*** silahçı olarak ise polis memuru A*** E***'ın görevli olduğu, olay günü Yıkıkkaya Sokak üzerinde genel görünümün normal olduğu halde Cobra 11 tarafından 08:23:58’de Arapşeyh Camii duvarına saat 08:35:37’de, Arapşeyp Camii önünde bulunan yatık vaziyetteki trafoya, 08:45:25’de Arapşeyh Camii önünde duran trafoya, trafo arkasında duran direğe, 08:40:31’de Yenikapı girişinde bulunan trafoya, 08:40:32’de kırmızı renkli evin kapı bitişiğindeki duvar köşesine olmak üzere toplam beş kez ateş edildiği (…)”
Kararda Helin Şen’in sokaktan çıktıktan sonra 08:40:31’de yapılan atışla yere düştüğü belirtildi.
Helin’in ölümünden önceki 25 dakikaya ait (08:14-08:26) Dosyadaki kayıtlarda 08.14’ten itibaren sokağın genel itibariyle boş olduğu, kadınların ve çocukların zaman zaman sokakta göründüklerine değinildi.
Kayıtta Şen’in çıktığı sokaktan yüzü gözükmeyen bir şahsın zaman zaman cep telefonundan görüntü aldığı ve Bahçe 2 Sokaktan zaman zaman bazı şahısların Cobra aracının bulunduğu yöne doğru bakarak tekrar sokağın içine girdiği belirtildi. Saat 08:23:58’e Bahçe 2 sokağa küçük bir kız çocuğunun giriş yaptığı ve “tam bu esnada Cobra 11’den Arapşeyh Camii duvarına bir el ateş edildiği ve cami duvarından toz bulutların yükseldiği”, bu esnada herhangi bir silahlı grup veya eylem görülmediği ifade edildi. İlerleyen anlarda sokağın “sakin olduğu”, “çocukların ve kadınların sokağa çıktığı”, “kadınlar ve erkeklerin ellerinde poşetlerle zaman zaman sokağa çıktığı” ifade edildi.
Mahkeme kararında Helin Şen’in ölüm anını içeren 08.30’da başlayan kayıtta ellerinde poşetler olan iki kadın ve 10-11 yaşlarında bir kız çocuğunun sokaktan geçtiği sırada Cobra 11 araçtan sokaktaki cami duvarına ateş edildiği ifade edildi. Sokakta bir süre hareketlilik olmadığı, bir kız ve üç erkek çocuğunun sokaktaki trafo tarafına koşarak geçtiği anlarda Cobra 11 aracından trafo tarafına üç, dört el ateş edildiği ifade edildi.
Şen’in vurulmasını takip eden 35 dakikalık kayıtta sokakta herhangi çatışmanın olmadığı ifade edildi. Olay Yeri İnceleme ekipleri olay yerine olaydan yedi saat sonra saat 16.10 sularında geldi.
İdare mahkemesi kararında, A.E.’ye verilen idari cezaya dayanılarak “idarenin kamu hizmetinin işleyişinde (%85) hizmet kusurunun bulunduğu”, Helin Şen’in sokağa çıkma yasağı sırasında sokakta bulunması nedeniyle ailesinin “çocuk üzerinde gözetim ve bakım yükümlülüğünü yerine getirmediği” gerekçesiyle %15 kusurlu bulunduğu değerlendirildi. İdarenin 314 bin 920,85₺ tazminat ödemesine karar verildi.
6. Duruşma
“Silahçı” polis memuru A.E.’nin “bilinçli taksirle ölüme sebep olma” suçlamasıyla Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın 6. duruşması 5 Nisan 2022’de görüldü.
Diyarbakır Adliye binasına girebilmek için, iki kez üst araması yapıldığı ve bir GBT sorgusundan geçmenin zorunlu olduğu görüldü.
İzleyiciler
Duruşmayı Jin News muhabiri ve Hafıza Merkezi temsilcisi izledi. Helin Şen’in küçük kardeşi de izleyici sıralarında hazır bulundu.
Yargılama
Şen ailesini temsilen beş müşteki avukatı ve sanık polisi temsilen bir savunma avukatı salonda hazır bulundu. Sanık polis A.E. duruşmaya SEGBİS bağlantısıyla katıldı. Duruşmanın başlangıcında Şen’in babası duruşma salonunda hazır bulundu. Şen’in ölüm anı görüntülerinin izlenmesinden sonra anne Nazmiye Şen de salona geldi.
Mahkeme başkanı, önceki celse Emniyet’e yazılan, olay günü yapılan tüm ihbarların dosyaya eklenmesine ilişkin müzekkereye cevap verilmediğini zapta geçirdi.
Kobra tipi polis aracının kamerasından çekilen görüntüler duruşmada izlendi. Avukatların oturduğu masadan izletilen görüntüler, duruşma salonunun arka üst amfiteatr kısmında bulunan izleyici sıralarından görülemedi.
Mahkeme başkanı, görüntülerde yer alan beyaz kıyafetli kişiyi sordu. Ateşlemenin yapıldığı ana dikkat çekti. “İlk atışta zaten düşüyor” dedi. Atış anının tekrar izlenmesi talimatını verdi. Zapta aşağıdaki ifadeleri geçirdi:
“08.42 ve 08.44 aralığında birkaç kere ilgili kobra aracından elektrik trafosunun sağ ve sol kısmına birkaç kez silah ateşlendiği, bir süre sonra maktul Helin Şen olduğu ifade edilen kişinin elektrik trafosu arkasında cesedinin aile bireyleri tarafından alındığı anlaşıldı.”
Şen Ailesi Fertleri ve Avukatlarının Beyanları
Aile avukatı Abdullah Zeytun görüntüleri inceleyip beyanlarını hazırlamak üzere mahkemeden ek süre istedi.
Sanık avukatı, ilk atışın “betonarme yapıya yapıldığı ve ardından ikinci atışın trafonun sol kısmında bulunan betonarme yapıya yapıldığını” ileri sürdü.
Duruşmaya SEGBİS’le katılan sanığın yüzünün tam görülmemesine Av. Zeytun itiraz etti: “Sanığı göremiyoruz. Kim olduğu belli değil.” Hakim SEGBİS salonuna ışığın açılması talimatını verdi. Sanık “Işık açık efendim. Görevli dışarıda” dedi.
Helin Şen’in babası Ekrem Şen’e söz verildi. Şen şöyle konuştu:
“Benim kızım altı buçuk yıldır toprağın altındadır. Adalet yok bu ülkede. Adalet olsa şu adam cezaevinde olurdu. Biz en yüksek cezayı almasını istiyoruz. O hala görev başında.”
Av. Zeytun mahkemeden görüntülerin kopyasını talep etti. Sanığın hedef gözeterek Helin Hasret Şen’in yaşamını sonlandırdığı görüldüğünü ileri sürdü. Sanığın savunmalarının aksine, 3 Aralık 2015’te düzenlenen İl Emniyet Müdürlüğü tutanağında da o gün içinde herhangi saldırıya ilişkin emniyet birimlerine ulaşan bir ihbarın bulunmadığının ifade edildiğine dikkat çekti:
“Sokağa çıkma yasağının kısmen kaldırıldığı, insanların temel besin ihtiyaçlarını karşılamak üzere sokakta olduğu bir süreçte karşı taraftan herhangi bir saldırının gerçekleşmediği görüntülerde de sabit. Olay öncesini izlediniz. Saat sekiz ve sonrası itibariyle de herhangi saldırının gerçekleşmediği görüntülerden sabit. Görüntülerde caddede bulunan yurttaşların çekinerek baktıkları tarafın zırhlı aracın olduğu yön olduğu özellikle görünmekte. Sanığın bulunduğu taraftan yurttaşlara ateş edilme ihtimalinin olduğunu buradan gözlemliyoruz.
Termal kamerayı kullanan zırhlı araç silahçısı sanığın hedef alarak; kameradan da net bir şekilde sokağı, insanları ve tüm canlıları tespit edebilir netlikte bir görüntünün varlığına rağmen; hiçbir saldırıda bulunmazken, birden fazla kez ateş ettiğini gözlemliyoruz. Silahçının kabiliyetiyle ilgili teknik verileriyle, [silahın] donanımıyla ilgili mahkemenize sunulan bilirkişi raporunda da en az 1000 metreye kadar mesafede bütün canlı varlıkları net bir şekilde tespit edebildiğine yönelik rapor da mevcut.
Olayın gerçekleştiği yerle, Helin’in yaşamının sonlandırıldığı yer arasında en fala 150 metre olduğu ifade edilmektedir.”
Av. Zeytun, olaya ilişkin bazı somut delillerin hala toplanamadığını söyledi. Olay yeri inceleme işleminin yapıldığı saat 16.10’a kadarki zırhlı araç kamera görüntülerinin dosyada mevcut olmadığını hatırlattı, “Neden kayıt alınamadığına dair dosyaya bir tutanak sunulmadığını, bu hususta bir gerekçe bulunmadığını ifade etmek istiyoruz.” Av. Zeytun, eksik görüntü kayıtları eklendikten sonra dosyanın Adli Tıp Kurumu Görüntü İnceleme İhtisas Dairesi’ne gönderilerek failin bulunduğu konumdan ateş edilmesi nedeniyle maktulün yaşamını yitirmesiyle bağlantılı olarak tüm kayıtların incelenmesini talep etti. Ayrıca, henüz cevap gelmeyen 155 kayıtlarına müzekkerenin tekrarlanmasını istedi. Somut delillerin neden toplanılmadığına ve bu yapılmışsa da dosyaya neden sunulamadığına ilişkin Emniyet’e soru sorulmasını talep etti.
“Yaşam hakkını böylesine ağır bir biçimde ihlal eden kasten bir eylemi nedeniyle Helin’i katleden sanığın eyleminin kuvvetli suç şüphesini barındırması, kamu görevlisi olması nedeniyle deliller üzerinde etki edebilmesi sebepleriyle sanığın tutuklanmasını talep ediyoruz.”
Av. Zeytun, İnsan Hakları Derneği’nin 2011 ile 2021 yılları arasında kamu görevlilerinin fiil ve eylemleri ve çatışma ortamı nedeniyle meydana gelen, çocuklara yönelik yaşam hakkı ihlallerini içeren raporunu mahkemeye sundu:
“Gerçekleşen yaşam hakkı ihlallerinin sistematik bir şekilde sürdüğünü, Helin’in katledildiği Ekim 2015 tarihinden itibaren failleri tespit edilip cezalandırılmadığı için en az 140 çocuğun bu zaman zarfında yaşamını yitirdiğini göreceksiniz. Bu da süregelen bir cezasızlık politikası. Bu uygulamalarının çocuklar dahil yaşam hakkı ihlallerine sebebiyet verdiğini de ifade etmek istiyorum.”
Söz alan bir diğer avukat, Helin Şen’in 12 yaşında bir çocuk olduğunu vurgulayarak sözlerine başladı:
“Bu çocuk, dönem dönem sokağa çıkma yasakları ve çatışmalar nedeniyle birçok hakkına erişemedi ve çocukların yaşadıkları yerlerde çatışmaların olmaması gerekir.
Helin ve yengesi markete gitmek istemişlerdir. Markete giderken vurulan bir çocuktan bahsediyoruz. Buna rağmen yedi yıldır dosya içerisinde esasa etki edecek bir delil paylaşılamamıştır. (…)
Sanığın nişan aldığı alandan 10 dakikada 20 - 30 vatandaş geçti. Sanığın eylemi kasten işlediği kanısındayız. Maktulün çocuk, katilin polis olduğu böyle bir dosyada onarıcı adaletin tesis edilebilmesi için sanığın zaman geçirmeden tutuklanması gerekmektedir. Sanığın agresif bir kişiliği bulunmaktadır. Bu haliyle kolluk görevi olarak görevini sürdürmesi toplum açısından tehlike arz etmektedir. Sanığın tutuklanması gerekmektedir.”
Söz verilen anne Nazmiye Şen şöyle konuştu:
“Ben de sanığın tutuklanmasını istiyorum yedi yıldır adaletin peşinde geziyoruz. O, o üniformanın içindeyken insanların hayatı tehlikede. Böyle bir çocuk katili nasıl o üniformada gezebiliyor? Gözün kırpmadan 12 yaşında bir çocuğu öldüren bir insana nasıl bir üniforma verilerek insanların canı emanet edilebiliyor?”
Katil Zanlısı Polis A.E.’nin Beyanları
A.E. olay günü telsiz kayıtlarında herhangi çatışma olmadığı iddialarına cevap vermek istediğini söyledi. Bazen çatışmalı günlerde dahi telsizin çalışmaması nedeniyle bunun kayıtlara geçmemesinin söz konusu olduğuna şahit olduğunu ileri sürdü:
“Geçen duruşmadaki bazı şeylere netlik kazandırmak isterim. O günlerde sokağa çıkma yasağı mevcuttu. Sürekli operasyonlar içerisindeydik. Gün içerisinde belki 20 - 30 defa taciz atışına uğruyorduk ve karşılık veriyorduk. Bir şeyler elde edebildiysek veya yoğun bir şekilde ateş altındaysak telsiz üzerinden bilgi veriyorduk. Bazen telsizler çekmiyordu. Bir keresinde tek başıma ateş altında kaldım, kafamdan yaralandım. Telsizden bastım bastım bir türlü yardım gelmedi. Ben anons etmeme rağmen teknik sebeplerle anonslar iletilmiyordu.
Anons ettim mi etmedim mi bilmiyorum ama olayı basit bir olay gibi görüp anons etmemiş de olabilirim.”
Sanık avukatı, görüntülerden müvekkilinin daha önceden ateş ettiği yerlere ateş ettiğinin görüldüğünü ileri sürdü. Olaya tanıklık eden araç şoförünün dinlenmesini ve sanık polisin duruşmalardan bağışık tutulmasını talep etti.
Mahkeme heyeti birkaç dakikalık ara verip salondakileri dışarı çıkardıktan sonra kararın açıklanması için salonun kapıları yeniden açıldı. Heyet başkanı hakim kararları özetledi. Hakimin, sanığın tutuklanması yönündeki talep hakkındaki değerlendirmeyi açıklamaması üzerine anne Nazmiye Şen polisin tutukluluk konusundaki kararı sordu. Heyet başkanı, tutukluluk talebinin reddedildiğini söyledi. Anne Şen, "Bu ülkede adalet yok" diyerek tepki gösterdi. Bunun üzerine heyet başkanı hakim anne Şen'e, "Ya çık dışarı!" diyerek bağırdı. Hakimin tutumuna avukatlar tepki gösterdi.
Karar
Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin ara kararı:
- Mahkeme tarafından yapılan gözlem ve olay yeri görüntülerini incelemek üzere Av. Abdullah Zeytun'a gelecek celseye kadar süre verilmesine,
- Tanık İ* G* hakkında birden fazla kez zorla getirme emrine rağmen hazır olmaması, beyanlarının önem derecesi itibari ile hazır edilmesi “mahkemece gerekli görülmediğinden bu yöndeki ara karardan vazgeçilmesine,”
- Bir önceki celse 1-b maddesi uyarınca 155 ihbar hattına yapılan ihbarların gönderilmesi için ilgili emniyet birimine yazılan müzekkerenin yeniden yazılmasına,
- Dosyanın Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas dairesine gönderilmesi sağlanarak maktul Helin Şen'in kamera görüntülerindeki konumu, zırhlı araçtan yapılan atışların maktule isabet edip etmediği hususunda ayrıntılı rapor hazırlanmasının istenilmesine,
- Aile avukatının taleplerinden:
- Olay günü 09.15 ve sonrasına özellikle olay yeri incelemesinin yapıldığı 16.00 sularına kadarki, zırhlı aracın tüm video kayıtların temin edilmesine ilişkin talebinin bu hususta daha önce müzekkere yazılması ve olumsuz cevap verilmesi münasebeti ile reddine,
- “Neden ilgili emniyet görevlilerinin delil toplamadığı veya toplayamadığı hususlarında ilgili emniyet biriminden bilgi alınmasına ilişkin katılan vekilinin bu hususta dava konusu olay ile ilgili hukuki yarar bulunmadığından reddine,”
- “Dosyadaki delil durumu nazara alındığında ölçülü olmadığı kanaati ile sanığın tutuklanmasına ilişkin talebin bu aşamada reddine”,
- Sanık polisin avukatının taleplerinden:
- “Olaya ilişkin kamera görüntülerinin bulunması ve bir kısım kolluk görevlilerinin dinlenmiş olması, münasebeti ile araç şoförünün dinlenmesine ilişkin talebin reddine”,
- Atılı suçun vasıf ve mahiyeti, mahkemece görülen gereklilik nedeni ile sanık müdafinin, müvekkilinin vareste tutulmasına ilişkin talebin reddine,
Ara günlerin dolu olması, ATK'dan gelecek raporun hazırlanması aşamasında kaybedilecek süre ve araya adli tatilin girmesi münasebeti ile bir sonraki duruşmasının 6 Eylül 2022 saat 14.00’te görülmesine karar verildi.
7. Duruşma
“Silahçı” polis memuru A.E.’nin “bilinçli taksirle ölüme sebep olma” suçlamasıyla Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın 7. duruşması 6 Eylül 2022’de görüldü.
Diyarbakır Adliyesi’ne girebilmek için, iki kez üst araması yapıldığı ve bir GBT sorgusundan geçmenin zorunlu olduğu görüldü.
İzleyiciler
Duruşmayı JİNHA ve Mezopotamya haber ajansları muhabirleri, Hafıza Merkezi’nin Faili Belli projesi gözlemcisi ve İHD temsilcisi izledi.
Yargılama
Duruşmada müşteki sıfatıyla Helin Şen’in anne ve babası hazır bulundu. Şen ailesi üç avukatla temsil edildi. Şen’in babasının oğlunun da davaya müşteki olarak katılma talebi reddedildi.
Duruşma başında, salonun ikinci katında bulunan ve basamaklardan oluşan izleyiciler bölümüne polis memurlarının geldiği görüldü. Polisler, izleyicilerin iki basamak yukarı çıkmalarını istedi. Aralarında Şen’in 13-14 yaşlarındaki kardeşinin de bulunduğu izleyiciler talebi yerine getirdi. Gazetecilerin salonun sesini duyabilmek için ilk sırada kalkma isteği üzerine kendilerine müdahale edilmedi.
İzleyiciler bölümünün en ön sırasında iki, kapıda bir ve en arka sırada üç polis memurunun konuşlandırıldığı görüldü.
Baba Şen, kızının yedi -sekiz yıldır toprak altında olduğunu hatırlattı. Sanığın tutuklanmasını talep etti. Anne Nazmiye Şen, sanık polisin derhal görevinden alınarak tutuklanmasını talep etti.
Aile avukatı Abdullah Zeytun, soruşturmanın genişletilmesi taleplerini sıraladı. Sanığın tutuklu yargılanmasına sebebiyet verecek çok sayıda delil olduğunu söyledi. Zıhlı aracın kamerasına ait görüntülerin, sanığın cevaplarının aksine başka bir gerekçeyi gösterdiğini; emniyet tutanaklarının sanığın bu eylemi bizzat sanığın kasten gerçekleştirdiğini gösterdiğini ileri sürdü.
Av. Zeytun, dosyanın soruşturma aşamasında delillerin kasıtlı olarak eksik toplandığını ve soruşturmanın bilinçli şekilde dört yılı aşan bir sürede yürütüldüğünü söyledi. Sanık hakkında soruşturma işlemlerini yapan kişilerin sanıkla aynı birimde görev alan personel olduklarını hatırlattı. Dava açıldıktan sonra soruşturmayı yürüten personel hakkındaki gerçeğin bilinmesine rağmen hiçbir şekilde etkili kovuşturmaya yönelik bir adım atılmadığını söyledi.
“Sanığın bizzat delillere, tanıklara etki edebileceği bilinmesine rağmen, tutukluluk şartları da kasten insan öldürme gibi bir suçun varlığı ve kuvvetli suç şüphe [nedeniyle] oluşmasına rağmen tutuklu olmaması; sizin dosyayı bu salonda normal bir adli bir davaymış gibi ele almanıza sebebiyet verdi. Bu dava üzerinde tüm soruşturma işlemlerinin terör suçlarıyla yetkili savcılık tarafından yapılmış olması, bu soruşturmaya başlanırken potansiyel bir suçlu olarak failin değil, mağdurun kimliğinden dolayı, bir çocuk oluşundan, bir Kürt oluşundan hareketle bu soruşturma başlatılmıştır. Sanığa değil müştekiye suçlu gözüyle yaklaşılmıştır.”
Av. Zeytun’un, AİHM’nin kolluk mensuplarının şiddeti ile oluşan yaşam hakkı ihlalleri ve onların kötü muamele eylemleriyle ilgili ihlal kararlarına rağmen Türkiye’nin konuyla ilgili iç hukuk düzenlemelerini yapmadığını söylediği sırada heyet başkanı tarafından sözü kesildi. Hakim, “Avukat Bey, dosyayla ilgili açıklama yapın” dedi.
Zeytun, failin serbestçe görev yapabilmesine sebebiyet veren politikayı ifade ettiğini, AİHM’nin bu tür ihlallerle ilgili karara bağladığı dosyalara ilişkin Türkiye’nin bu kararların gereğini yapmadığını vurgulamak istediğini söyledi. Türkiye’nin ihlal gereklerini yerine getirmemesiyle ilgili çeşitli kurumların yaptığı başvurulardan söz etti. AİHM’nin kolluk şiddeti dosyalarında Türkiye’den uzun yıllar sonra bazı taleplerde bulunduğunu vurguladı. Türkiye’ye yöneltilen talepleri okumak istediğini söyledi. Hakim “Okumayın” diyerek araya girdi.
Av. Zeytun, yargılama dosyası hakkında idari izin alınabilmesinin dört mahkeme celsesi sürdüğünü, bu nedenle dosyanın bir yıl sürüncemede kaldığını söyledi. Sanığın tutuklanmasını talep etti.
Zeytun’un beyanları sırasında savcının yaklaşık 10 dakika boyunca telefonuyla ilgilendiği görüldü.
Avukat Yakup Güven, “Özellikle bölgede Kürt yurttaşlara karşı failinin kamu görevlisi olduğu suçlarda sistematik bir hal almış” cezasızlık politikası yürütüldüğünü ileri sürdü. “Çoğu zaman yargılama da yapılmıyor, failin beraatına ya da herhangi mahkumiyet sonucu doğurmayacak cezalara hükmediliyor” dedi.
Av. Güven, sivil toplum kuruluşları tarafından hazırlanan raporlarda bulgulanan zırhlı araç kaynaklı can kayıplarının neredeyse tamamının Kürtlerin yaşadığı bölgelerde meydana geldiğini, bu olayların hiçbirinde mahkemelerce cezaya hükmedilmediğini, doksanlı yıllardan beri binlerce faili meçhul ve kayıp olaylarına ilişkin etkili soruşturma yürütülmediğini söyledi.
“Adli bir olayda bir magandanın açtığı ateşte istemediği halde bir mağdurun yaşamını yitirmesi durumunda o magandanın kastı olmasa bile tutukluluk veriliyor. Ama somut olayda sürekli insanların geçtiği sokağa insanların, mahalle sakinlerinin yaşamlarını ciddi şekilde tehlikeye sokan ve sonucunda müvekkilin çocuğu olan Helin’in ölümüne sebebiyet veren sanık hakkında hala tutukluluk verilmemiş olması bu yargılamanın hakkaniyetli olduğu konusunda tarafımızda şüphe uyandırıyor.”
Sanık A.E.’nin Beyanları
Sanık, maktul yere düştükten sonra ateş ettiği iddiasını reddetti. Karşı taraftan kendilerine yönelik atış yapıldığını ileri sürdü, “Adli rapor incelendiğinde maktulün yüzünün önünden giriş olduğu belirtilmiş. Sırtı dönük insanı yüzünden vurduğumu söylüyorlar.” dedi.
Sanık avukatı, Helin Şen’in ölmeden önceki yürüyüş pozisyonu ve yerden kaldırılma pozisyonu incelendiğinde maktulün kafası ve ayaklarının ne tarafta bulunduğunun tespit edilebileceğini söyledi. Merminin giriş yön ve açısı ile Şen’in annesinin beyanı birlikte değerlendirildiğinde sanığın silahından çıkan mermi sonucunda değil, teröristler tarafından gelen atışlar neticesinde öldürülmüş olduğunu ileri sürdü.
Sanık avukatı, Adli Tıp Kurumu’na müzekkere yazılarak maktulün yerde yatış pozisyonu, merminin giriş açısı dikkate alınarak mermini karşı yönden gelme ihtimalinin de değerlendirilmesini talep etti. Tüm delillerin toplandığını, dosyadaki delillerin lehte olduğunu ifade eden sanık avukatı müvekkilinin duruşmalardan bağışık tutulmasını talep etti. Duruşmaya karar arası verildi.
Karar, duruşma salonu kapısı önünde bekleyen Şen’in babasının telefonuna sadece SMS mesajı ile bildirildi. Mesajda, bir sonraki duruşma tarihinin 15 Aralık 2022 olarak belirlendiği paylaşıldı. Mahkeme heyetinin kararı kapalı şekilde verdiği, tarafların ve izleyicilerin yüzüne okumadığı görüldü.
8. Duruşma
“Silahçı” polis memuru A.E.’nin “bilinçli taksirle ölüme sebep olma” suçlamasıyla Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın 8. duruşması 15 Aralık 2022’de görüldü.
Adliyeye binasına girebilmek için iki x-ray taraması, bir demir döner kapı ve bir GBT sorgusundan geçme zorunluluğu uygulandığı görüldü.
İzleyiciler
Davayı basından Jin-Ha, Jin-News, Mezopotamya Haber Ajansı muhabirleri izledi. Sivil toplum alanından Rengarenk Umutlar Derneği, Çocuk Çalışmaları Derneği, Mezopotamya Göç İzleme ve Araştırma Derneği, FİSA Çocuk Hakları Merkezi gözlemcileri de izleyici sıralarında yer aldılar. Şen’in kardeşi de izleyiciler arasındaydı.
Yargılama
Davada Şen ailesini temsilen dört avukat, sanık polisi temsilen bir avukat hazır bulundu. Sanık polis duruşmaya fiziken veya SEGBİS’le katılmadı. Helin Şen’in babası ve annesi Ekrem ve Nazmiye Şen duruşma salonunda hazır bulundu.
13.30’da başlaması gereken duruşma 15 dakika gecikmeyle başladı.
Mahkeme heyeti başkanının ve solunda oturan üye hakimin üzerinde kırmızı renkli sivil bir kıyafetin bulunduğu, omuzlarında herhangi hakim cübbesinin giyilmediği görüldü.
Duruşma salonunda izleyici bölümü girişi ile davanın taraflarının ve mahkeme heyetinin bulunduğu giriş kapılarının ayrı olduğu görüldü. Salonun izleyicilere ayrılan ve diğer bölümün yaklaşık iki metre yukarısında kalan izleyici bölümünün amfiteatr basamakları şeklinde olduğu görüldü. İki bölümün ayrıca yaklaşık bir metre uzunluğunda demir parmaklıklarla ile ayrıldığı görüldü.
İzleyiciler salona giriş yaptıktan sonra bir güvenlik görevlisi izleyicilere en önde bulunan ilk basamağı boşaltmaları yönünde uyarı yaptı. En ön sırada oturan bir izleyicinin basından olduğunu söylemesi üzerine basın mensupları ve gözlemcilerin ön sırada oturmasına müdahale edilmedi.
Salonda en az bir üniformalı polis, bir sivil polis silahlı şekilde davanın taraflarının bulunduğu bölümde yer aldı.
Şen’in Anne ve Babasının Beyanları
Baba Ekrem Şen, sanık polis memurunun bir an önce tutuklanmasını istediğini söyledi. Anne Nazmiye Şen, sekiz yıldır beklediklerini sadece adalet istediklerini söyledi.
Aile avukatı Abdullah Zeytun, heyet başkanı hakime sanığı göremedikleri uyarısında bulundu. Hakim, sanığın duruşmada bulunmadığını söyledi. Zeytun’un takip eden sorusu üzerine sanığın mahkemeye herhangi gerekçe de sunmadığını açıkladı.
Şen Ailesi Avukatlarının Beyanları
Av. Zeytun, Adli Tıp Kurumu (ATK) İhtisas Dairesi tarafından gönderilen rapor ve kayıtların kendilerine tebliğ edilmesini talep etti. Dosyaya giren ve ATK tarafından gönderilen cevabın UYAP sistemine yüklenmediği ve bu nedenle avukatların belgeye ulaşamadığı anlaşıldı.
Heyet başkanı hakim, ATK’dan gelen cevapta mahkemenin istediği tespitlerin kendilerinin görev alanına girmediğinin belirtildiğini aktardı. Av. Zeytun, rapora karşı beyanda bulunmak için süre talep etti.
Av. Zeytun, sanığın kasten öldürme suçuyla yargılandığı davada herhangi mazeret dahi bildirmeden duruşmaya gelmemesini eleştirdi:
“Sanığın duruşmaya katılmamasını biz mahkemenizin mevcut kovuşturma evresindeki tavrına bağlıyoruz. İlk aşamadan itibaren, sanığın bizzat burada katılanlar ve vekillerinin ve siz mahkeme heyetinin huzurunda savunmalarının alınması, çapraz sorgu hakkımız gereği sanığa soru sorma hakkımızın, yüz yüzelik ilkesi gereğince yerine getirilmesi hususunda talepte bulunmuştuk. Ne yazı ki bütün bu talepler ve bu hususlarda dikkat çektiğimiz meseleler göz önünde bulundurulmadı.
(…) (Sanığın) kasten atış yaptığına, bir insanı kasten öldürdüğüne yönelik kuvvetli suç şüphelerinin bulunmasına rağmen tutuklama talebimiz reddedildi.”
Zeytun, sanığın keyfi ve mahkeme kararlarına aykırı şekilde duruşmaya gelmediğini söyledi. Sanığın önceki celsedeki vareste tutulma talebinin reddi yönünde ara karar kurulmuş olduğunu söyledi.
Zeytun, ATK’dan gelen cevaba kabaca baktığını, gelen cevabın yalnızca iki cümlelik bir keyfiyetle yanıtlandığını söyledi. “Dosyanın (ATK’ya)gönderilmesindeki amaç neydi?” diye sordu.
Görüntülerde, tanık annenin ve diğer görgü tanıklarının beyanlarında sanığın kasten hareket ettiğinin ifade edildiğini söyledi. Müfettişlerin kesin kanaat ile tespitlerde bulunduğu idari soruşturmada sanığa ceza uygulandığını; sanığın Helin Şen’i net bir şekilde kasten öldürdüğü tespitinin yapıldığını ileri sürdü.
ATK’dan gelen kısa cevabı eleştiren Zeytun daha uzman bir mütalaanın dosyaya katkı sunabileceğini söyledi. ATK’dan Helin Şen’in yere düştüğü pozisyon ve olayın bütün boyutlarını inceleyecek bir adli uzman görüşü istenmiş olmasına rağmen sanki görüntüler üzerinden netleştirilme konusunda bir beyan istenmiş gibi bir değerlendirme yapıldığını ve ATK’nın dosya hakkında bilgi vermekten çekindiğini ileri sürdü.
“Madem ATK İhtisas Dairesi bir görüş ve kanaate sahip değil; görüş ve kanaate sahip olan uzmanlık dairesini de ifade etmemiş. Görüş belirtmekten kaçınmış. Bir saikin olduğu çok açık.”
Zeytun, ATK’nın bu kararının sebebinin yargılanan failin bir polis memuru olması olduğunu söyledi. Mahkemeden, görüntüleri konunun uzmanı bir resmi ihtisas birimine göndermesini talep etti.
Sanık polisin olay tarihinde en az 10 yıllık özel harekat polisi olduğuna, operasyonel faaliyetlerdeki uzmanlığına, fazla sayıda benzer operasyona katılmasından ileri gelen tecrübesine dikkat çekti:
“Olay sırasındaki mesafe ve yakınlık ile atış pozisyonundaki durumu da göz önüne alındığında, sanığın atıştaki maksadın nereye yöneleceği konusunda zaten bir uzmanlığı da bulunmakta. Bizim bu konuda şüphemiz yok.”
Dosyadaki bulunan raporda sanığın kullandığı atış aygıtının görüşü en az 1000 metreye kadar netleştirebildiğinin ifade edildiğini söyledi. Bu nedenle sanığın “Ben o uzaklıktaki canlıyı seçemedim”, “Oraya ateş etmedim”, “O maksatla ateş etmedim” iddialarının tamamının geçersiz olduğunu ileri sürdü.
Sanıkla birlikte aynı operasyonda görev alan personellerin dosyada bulunan beyanlarında ve haberleşme kayıtlarında olay günü için herhangi bir eylemin gerçekleşmediğinin belirtildiğini söyledi.
“Dolayısıyla sanığın o gün ateş açıldığı ve Helin’i vuran ateşin de başka yerden gelmiş olabileceği yönündeki beyanlarına rağmen tüm kolluk beyanları, tutanaklar ve telsiz görüşmeleri bunun tersinedir.”
Zeytun, tüm bunlardan hareketle sanığın olaydaki kastının Helin Şen’i öldürmek olduğunu ileri sürdü. Yaşam hakkına kasteden bir eylemde bulunan sanığın dosyadaki deliller, hakkındaki kuvvetli suç şüphesi ve kamu görevlisi olması nedeniyle delillere etki edecek bir pozisyonda bulunması nedeniyle CMK Md. 100 gereği derhal tutuklanmasını talep etti.
Av. Abdullah Zeytun, mahkeme heyetine sürmekte olan pratiğin bir yargılama olduğuna ve sanığın yargılandığına ilişkin izleyicileri ve katılan tarafı ikna edebilecek herhangi gelişme görüp görmediklerini sordu. İddia makamı ve şikayetçi avukatlarının sanığa soru sormasına imkan veren bir mahkemenin mevcut olup olmadığını sordu. “Biz olmadığını düşünüyoruz, ki tanık da böyle keyfi (duruşmaya gelmeme) davranışlarda bulunabiliyor” dedi.
14.08 itibariyle, omuzlarında cübbe bulunmayan üye hakimin cübbesini giydiği görüldü.
Söz alan aile avukatı Ercan Yılmaz önceki celse talep edilen ve son celse arasında dosyaya giren 112 ve 155 kayıtları hakkında konuştu. Evrakı UYAP sisteminden ayrıntılı şekilde göremediklerini söyledi.
“Kayıtlar içerisinde çok çeşitli ihbarlar var. Helin’in öldürülmesinden sonra çok yoğun şekilde 112 ve 155 aranmış. Polis memurlarının ambulansın geçişine izin vermediği, bir polis memurunun çocuğu öldürdüğü yönünde beyanlar var. O şahısların hiçbirine ne bizim ne ailenin ulaşma şansı olmadı. O numaralarda Helin’in öldürülmesine dair beyanı geçen, arayan kişilerin tespit edilmesini talep ediyoruz.”
Av. Ercan Yılmaz, sanığın olaydan sonra Kahramanmaraş’ta bu kez bir vatandaşın burnunu kırdığını söyledi. Suça meyilli olan sanığın kamu görevini yürüttüğü sırada bir darp olayının olduğunu söyledi. Karar açıklanırken iyi hal değerlendirmesi yapacak olan mahkeme heyetinin yalnızca bunun için bile Kahramanmaraş’taki dosya hakkında bilgi edinmesi gerektiğini söyledi. Oradaki dosyanın müzekkere yazılarak istenmesini talep etti.
Sanık Avukatı Alper Uğurlu’nun Beyanları
Avukat Uğurlu, katılan avukatlarının sanığın vareste bırakılma talebinin reddedilmesine rağmen duruşmaya gelmediği iddiasına itiraz etti. Önceki celsedeki ara kararlarda sanığın vareste tutulup tutulmadığına dair bir karar verilmediğini söyledi.
Uğurlu’nun, müvekkilinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle duruşmaya gelemediğini aktarması üzerine heyet başkanı “Görevi nedir?” diye sordu. Uğurlu “Kamu görevi ifa etmektedir” diye cevapladı:
“Bana söyledi. Vareste tutulması konusunda bir ara karar kurulmaması nedeniyle sorun olmayacağını ben söyledim. Dosyanın tekamül ettiği bir aşama olmaması nedeniyle bir sıkıntı olmadığını söyledim.”
Video görüntülerinde müvekkilinin üç el ateş ettiğinin görüldüğünü ileri süren Uğurlu şöyle konuştu:
“Olayın akabinde memurlarca çekilen video görüntülerde memurların atış yaptığı tarafta mermi izlerinin olduğu ve başka yönlerden de atışlar olduğu görülüyor. Olay akabinde müteveffayı kaldıran şahsın onu kaldırış pozisyonu isabet alan merminin başka yönden geldiğine dair açık bir delildir. Atışların güvenli ölü bölgelere yapıldığı ve atış istikametinde kimsenin görülmediği video görüntülerinde sabittir.”
Av. Uğurlu müvekkilinin beraatını istedi.
Karar
Heyet başkanı hakimin karar arası verdiğini söylemesi üzerine Av. Abdullah Zeytun neden savcının mütalaasının alınmadığını sordu. Heyet başkanı hakim duruşma zaptının yukarısında Zeytun’un beyanlarından önce savcının mütalaasının alındığının yazılı olduğunu belirtti. Zeytun, mütalaayı görmediklerini söyledi.
Mahkeme heyeti izleyicileri ve tarafları salondan çıkarttıktan sonra kararını açıkladı. Karar açıktan okunmadı. Adliye koridorunda kararı bekleyen baba Şen’in telefonuna sonraki duruşma saatinin UYAP’tan SMS’le gönderilmesiyle kararın açıklandığı anlaşıldı.
Diyarbakır 1. Ağır Ceza Mahkemesi ara kararında;
- Sur İlçe Emniyet Müdürlüğü’ne müzekkere yazılarak olay yerinde kentsel dönüşüm uygulanıp uygulanmadığı konusunda bilgi istenmesine ve sokağın güncel fotoğraflarının gönderilmesinin istenmesine,
- “ATK tarafından belirtilen tespitler nazara alındığında” başka bir ihtisas kurulundan rapor alınmasında hukuki yarar bulunmadığı değerlendirilerek katılan avukatlarının yeni bir ihtisas raporu alınması talebinin reddine,
- Sanığın tutuklanması talebinin reddine,
- Sanığın SEGBİS salonu bulunan bir duruşma salonunda hazır edilmek üzere hakkında zorla getirme karar çıkarılmasına,
- 112 ve 155’e ihbarda bulunan kişilerin tanık olarak dinlenmesi talebinin “davanın esası ile bir ilgisi olmadığı kanaati ile” reddine,
- Sanığın Kahramanmaraş’ta yargılandığı iddia edilen suça ilişkin soruşturma veya kovuşturma evrakının ilgili adli birimin UYAP sisteminden istenmesine,
- Dosyanın, varsa soruşturmanın genişletilmesi talebini iletmek yoksa esas hakkındaki mütalaasını sunmak üzere savcılığa verilmesine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 2 Mart 2023 saat 13.30’da görülecek.
Mahkeme:
Duruşma sayısı: 3