Hak savunucusu arkadaşlarımız kimlerdir ve neden cezaevindeler?
5 Temmuz 2017 tarihinde Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü İdil Eser, diğer dokuz insan hakları savunucusuyla birlikte İstanbul’da gözaltına alındı. Aralarından sekizi tutuklandı, ikisi adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Tümü, terör suçlamalarıyla karşı karşıya bulunuyor ve 15 yıl hapis cezası alabilirler.
Gözaltılar, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Yönetim Kurulu Başkanı Taner Kılıç’ın da gözaltına alınmasından bir ay sonra yaşandı. Taner de haksız bir şekilde terör suçlamalarıyla karşı karşıya bulunuyor.
Ancak onlar insan haklarını savunmaktan başka bir şey yapmadı.
5 Temmuz’da ne oldu?
O gün direktörümüz İdil Eser için sıradan bir gün olmalıydı. İdil, diğer insan hakları örgütlerinden meslektaşlarıyla beraber İstanbul’da düzenlenen bir dijital güvenlik ve bilgi yönetimi çalıştayına katılıyordu. Bu, tüm dünyada her hafta gerçekleştirilen türden bir çalışmaydı. Çalıştay, insan hakları savunucularının karşılaştığı stresli durumlar ve stresle baş etmenin fiili yöntemleri hakkında da açık oturumlar içeriyordu.
Ancak polis, çalıştaya baskın düzenledi ve iki çalıştay eğitmeni de dahil olmak üzere tüm katılımcıları gözaltına aldı.
Gözaltına alınanlar, ilk olarak, İstanbul’daki farklı polis merkezlerine götürüldü, sonrasında ise günlerce İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü’nde tutuldu. 18 Temmuz’da savcının tutuklu yargılanmaları talebiyle hâkim karşısına çıkarıldılar.
Savcı, tümüne gülünç sorular yöneltti. İdil, henüz Uluslararası Af Örgütü’nde çalışmaya başlamadığı 2014 yılında yürütülen bir Uluslararası Af Örgütü kampanyası hakkında ve Yönetim Kurulu Başkanımız Taner ile konuşmuş olduğu gerekçesiyle sorgulandı. İdil ve Taner’in iletişim kurmasından daha doğal ne olabilir?
Hak savunucusu arkadaşlarımız kimlerdir?
Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Direktörü İdil Eser
5 Temmuz 2017’de İstanbul’da gözaltına alınan insan hakları savunucuları:
- İdil Eser, Uluslararası Af Örgütü Türkiye Direktörü
- İlknur Üstün, Kadın Koalisyonu
- Günal Kurşun, İnsan Hakları Gündemi Derneği
- Nalan Erkem, Yurttaşlık Derneği
- Özlem Dalkıran, Yurttaşlık Derneği
- Veli Acu, İnsan Hakları Gündemi Derneği
- Şeyhmus Özbekli, avukat
- Nejat Taştan, Eşit Haklar İçin İzleme Derneği
- Ali Gharavi, Dijital strateji ve esenlik danışmanı, yazar
- Peter Steudtner, Şiddetsizlik eğitmeni, dijital strateji ve esenlik danışmanı
Nejat Taştan ve Şeyhmus Özbekli adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Taner Kılıç ise 6 Haziran'da İzmir'de gözaltına alındı ve 9 Haziran'da tutuklandı.
Neden tutuklandılar?
Bu soruşturmalar, Türkiye’de muhalif sesleri susturmaya yönelik girişimlerin son örneklerinden biri.
Temmuz 2016’daki darbe girişiminden beri yaklaşık 150.000 kişi hakkında açılan ceza soruşturmaları halen sürüyor.
Geçen yıl 180’den fazla medya kuruluşunun kapatılmasıyla beraber sayısı 2.500 olarak tahmin edilen gazeteci ve diğer medya çalışanı da işlerini kaybetti. 140’tan fazla gazeteci ve medya çalışanı tutuklu yargılanıyor.
Türkiye’de muhalif olmak tehlikeli bir hal aldı ve şu an insan hakları savunucuları bile hedef seçiliyor.
Bu insanlar, başkalarını savunmak için kendi güvenliklerini tehlikeye attı. Aralarından hiçbiri yanlış bir şey yapmadı. Türkiye, yüzlerce gazeteciyi ve diğerlerini hapse attığı gibi bu insanları da hapse atarak insan hakları savunucularının tehlikeli olduğu ve durdurulması gerektiği gibi bir anlayışı yaygınlaştırıyor. Bu, gülünçtür ve en basit ifadeyle gerçeğe aykırıdır.
Nerede tutuluyorlar?
Tutuklu yedi insan hakları savunucusu, Türkiye’nin en yüksek güvenlikli cezaevi olan İstanbul’daki Silivri Cezaevi'nde, biri ise Ankara’daki Sincan cezaevinde tutuluyor. Taner Kılıç ise İzmir'deki Şakran Cezaevi'nde tutuluyor. İki hak savunucusu adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı.
Silivri Cezaevi'nde tutulan arkadaşlarımızın kitap ve gazete okumalarına izin veriliyor fakat dışarıdan mektup almalarına izin verilmiyor. Her biri cezaevinde bir başka kişiyle beraber tutuluyorlar ve birbirlerini görmeleri mümkün değil.
Arkadaşlarımız avukatlarıyla haftada bir saat ve gözlem altında olmak suretiyle görüşebiliyor. Onları ziyaret eden yakınlarıyla ise bir camın arkasından telefonla iletişim kurabiliyorlar.
İdil’in yakınlarından hiçbiri hayatta olmadığı için Eylül ayına dek yalnızca avukatının ziyaretine izin verildi. Eylül ayında ise arkadaşlarının İdil’i ziyaret edebilme başvuruları nihayet onaylandı.
Sayılarla Türkiye’deki baskı ortamı
Temmuz 2016’da Türkiye’de bir darbe girişimi yaşandı. O tarihten beri, yalnızca darbe girişimine katıldığına dair hakkında meşru bir şekilde şüphe duyulan kişiler değil, medya dahil olmak üzere hükümeti eleştiren neredeyse herkesin hedef alındığı bir baskı ortamı yaşanıyor.
- 4 kez olağanüstü hal uzatıldı
- 149.000'den fazla kişi soruşturmaya uğradı
- 50.000'den fazla kişi gözaltında
- 100.000'den fazla kişi işinden ihraç edildi
- 140'dan fazla gazeteci gözaltına alındı
- 180'den fazla medya kuruluşu KHK ile kapatıldı
- 3.800'den fazla sivil toplum örgütü kapatıldı
Darbe girişiminin sorumluları adalet önüne çıkarılmalıdır. Ancak güçlükle kazanılan haklar bu süreçte ortadan kaldırılamaz.
Sen de bize katıl, tutuklu hak savunucularının serbest bırakılması ve tümü hakkındaki suçlamaların düşürülmesini beraber talep edelim.
Blog
- İnsanlığın geleceğini güvence altına almak için küresel olarak harekete geçmeliyiz
- 2024’ün ilk yarısında elde edilen insan hakları kazanımları
- Gazze'de acil bir ateşkes, uluslararası toplumun kendisini yeniden yaratması için bir zorunluluktur
- “Temas kurmak, güvenli alanlar yaratmak ve varoluşumuzu kutlamak için Trans Onur Yürüyüşü’ne ihtiyacımız var”
- Oyun Fransa için değişmiyor: Paris Olimpiyatları ve sporda başörtüsü yasağı
- Cumartesi Anneleri/İnsanları’nın Yeri Galatasaray Meydanı’dır!
- Bölünmez Bütünün Bölünmez Bütün Mücadelesi
- İşgal Altındaki Filistin Topraklarında İsrail’in Apartheid Rejimi