Güney Sudan: Hükümete bağlı birliklerin ve milis güçlerin yeni suçlar işlemesine göz yumuluyor

Uluslararası Af Örgütü’nün (UAÖ) yayımladığı yeni rapor, Güney Sudan’da yakın zamanda gerçekleştirilen askeri harekatın vahşetini gözler önüne seriyor ve savaş suçları işlediğinden şüphe edilen kişilerin yargılamaması ve cezalandırmaması nedeniyle vahşetin korkunç boyutlara vardığı belirtiliyor. Askeri harekat çerçevesinde sivillerin katledildiği, kadın ve kız çocuklarına sistematik olarak tecavüz edildiği ve çok geniş çaplı yağmalarla yıkımlar gerçekleştirildiği kaydediliyor.

“‘Nefes alan her şey öldürüldü’: Leer ve Mayendit’teki Savaş Suçları, Güney Sudan” başlıklı rapor, 2018 Nisan ayı sonları ile Temmuz ayı başında hükümet güçleri ile müttefik genç milislerin güneydeki Unity Eyaletinde yürüttüğü harekattan kaçan yaklaşık 100 sivilin tanıklıklarına dayanıyor.

UAÖ Doğu Afrika Bölge Direktörü Joan Nyanyuki konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Bu acımasız harekatın en önemli unsurlarından biri de, daha önce de bölgedeki sivilleri hedef alan şiddet olaylarının sorumlularının adalet önüne çıkarılmamasıydı” dedi. Nyanyuki, sözlerini şöyle sürdürdü: “Leer ve Mayendit bölgeleri geçmişteki harekatlar sırasında ağır şiddete tanık oldu, fakat Güney Sudan hükümeti şüpheli faillerin yeni suçlar işlemesine göz yummayı sürdürüyor. Sonuç, siviller açısından gerçekten bir felaket.”

Siviller köylerde ve bataklıklarda katledildi

Beş yıl önce Güney Sudan’da başlayan çatışmalarda  şiddetin en acımasız boyutlara vardığı yerlerden biri de Unity Eyaleti oldu. En son 21 Nisan 2018’de şiddet olayları patlak verdi ve Temmuz ayının başına dek sürdü. Bundan bir hafta önce, 27 Haziran’da arabulucuların çabasıyla ateşkes yapılmıştı. Onlarca sivil kadın ve erkek UAÖ’ye, Mayendit ve Leer’de muhaliflerin kontrolü altındaki bölgelerde harekatın korkunç derecede şiddetli olduğunu, sivillerin kasten vurularak öldürüldüğünü, canlı canlı yakıldığını, ağaçlara asıldığını ve zırhlı araçlarla ezildiğini söyledi. Askerler ve milisler, yakınlardaki bataklıklara kaçan sivilleri yakalamak için hem karada hem de suda hareket edebilen araçlar kullandı. Hayatta kalanlar, en az 5 askerden oluşan grupların insanları ararken bitkilerin içinden geçtiğini ve çoğunlukla sazlıklara doğru gelişigüzel ateş açtığını anlattı.

Nyalony isimli yaşlı kadın UAÖ’ye, askerlerin eşi ile diğer iki erkeği öldürdüğünü anlattı: “Saldırı sabah erken saatlerde biz uyurken başladı. Eşim ve ben birlikte bataklığa koştuk. İlerleyen saatlerde, çatışmalar bittikten sonra, askerler insanları aramak için bataklığa geldi ve saklandığımız yere kurşun yağdırdı. Eşim vurulmuştu, acı içinde bağırıyordu ama hala hayattaydı. Askerler onu yakaladı, ona tekrar ateş ettiler ve öldürdüler. Eşim silahsızdı ve militan değildi, yalnızca bir çiftçiydi.”

Kaçamayanlar, özellikle de yaşlılar, çocuklar ve engelliler çoğunlukla köylerde öldürüldü. Çok sayıda kişi, yaşlı yakınlarının veya komşularının tukul’larında (geleneksel evler) canlı canlı yakıldığını ve yaşı 90’ı geçmiş bir adamın bıçakla boğazının kesildiğini anlattı.

Leer’e bağlı Thonyoor köyünde askerlerin babasına ateş açtığını ve çok sayıda çocuğu vahşice katlettiğini söyleyen Nyaweke isimli 20 yaşındaki kadın, şahit olduğu vahşeti UAÖ’ye anlattı:

“Yedi kişilerdi [askerler], çocukları topladılar, bir tukul’a soktular ve tukul’u ateşe verdiler. Çığlıkları duyabiliyordum. Dört erkek çocuk vardı. Biri dışarı çıkmaya çalıştı ama askerler kapıyı üzerine kapattı. Beş erkek çocuğunu da bir ağacın önünde vurdular ve astılar. Çocuklar iki [ya da] üç yaşlarındaydı. Özellikle erkek çocukların yaşamasını istemiyorlar çünkü büyüdüklerinde asker olacaklarını biliyorlar.”

Hayatta kalan diğer kişiler de buna benzer korkunç olaylar anlattı. Tanıklıklara göre Leer’deki Rukway köyünde yaşlı bir adam ve kadınla iki küçük torunu bir evde yakılarak öldürüldü. Küçük bir bebek taşıyan kızları dışarı koştuğunda bir asker kadına ateş açtı, bebeği ise ayağıyla ezerek öldürdü.

‘Tecavüz etmek için bizi sıraya dizdiler’

Hayatta kalanlar, hükümet güçleri ile müttefik güçlerin çoğunlukla kadınlar ve kız çocukları olmak üzere çok sayıda sivili kaçırdığını ve haftalarca alıkoyduğunu da anlattı. Alıkonulan sivillere sistematik olarak cinsel şiddet uygulandı. Bir kadın, “Dinkalar tecavüz etmek için bizi sıraya dizdi” dedi.

Birçok kadın ve kız çocuğu toplu tecavüze uğradı, bazıları ise ağır yaralandı. Direnmeye çalışanlar öldürüldü. Görüşme yapılan bir kişi, daha sekiz yaşındaki bir kız çocuğunun toplu tecavüze uğradığını söyledi. Başka bir kadın ise 15 yaşındaki bir erkek çocuğuna tecavüz edildiğine tanıklık etti. 

60 yaşındaki bir adam, 13 yaşındaki kız yeğeninin beş erkeğin toplu tecavüzüne uğradığını şu sözlerle anlattı: “Erkek kardeşimin kızı tecavüze uğradı, ölmek üzereydi. Ona tecavüz ettiklerinde gelip onu bulduk, ağlıyordu ve kanaması vardı… Saklanamamıştı. Beş erkeğin kendisine tecavüz ettiğini söyledi. Onu taşıyamıyorduk, o da yürüyemiyordu.”

Sınır Tanımayan Doktorlar örgütü, yalnızca bir köyde ve 48 saat içinde, cinsel şiddetten hayatta kalan 21 kişiyi tedavi ettiklerini bildirdi. Kaçırılan kadınların ve kız çocuklarının birçoğu tecavüze uğramanın yanı sıra çalışmaya zorlandı. Yağmalanmış eşyaları uzun mesafelere taşımaya ve onları esir alan kişiler için yemek ve temizlik yapmaya zorlandılar. Kadınlar ve erkekler de dahil olmak üzere, alıkonan sivillerin bazıları metal konteynerlerde tutuldu ve darp edildi ya da kötü muameleye uğradı.

Yıkımın izleri

Hükümet güçleri ve müttefik milisler, Leer ve Mayendit’teki saldırıları sırasında sivillerin geri dönmesini önlemek amacıyla oldukça geniş çaplı yağmalar ve yıkımlar gerçekleştirdi. Sivillerin evleri sistematik olarak yakıldı, yiyecek stokları yağmalandı veya yakıldı ve besi hayvanları ile değerli eşyalar çalındı.  Haftalarca, bazen deaylarca saklandıktan sonra evlerine geri dönen siviller, her şeyin yok edildiğini gördü. Özellikle yiyecek stoklarının hedef alındığını anlatan bu kişiler, ekinlerin yakıldığını, besi hayvanlarının yağmalandığını veya öldürüldüğünü, hatta meyve ağaçlarının bile köklerinden söküldüğünü söyledi.

Besin kaynaklarını kasten hedef alan bu saldırılar, Leer ve Mayendit’in Şubat 2017’de Güney Sudan’da ilan edilen kıtlığın zararlarını henüz onarmaya başladığı bir dönemde gerçekleştirildi. Dünyada 2011’den bu yana ilk defa Şubat 2017’de kıtlık ilan edilmiş oldu.

Cezasızlığın körüklediği kısır döngü

UAÖ 2016 yılı başında Unity Eyaletini ziyaret etmiş ve Leer bölgesi de dahil olmak üzere eyaletin güney kısımlarındaki askeri harekat sırasında işlenen ihlalleri belgelemişti.

2016’daki araştırma sonucunda, savaş suçları ile insanlığa karşı işlenen suçlarla ilgili sorumluluk taşıdığından şüphe edilen dört kişiyi tespit eden Af Örgütü, Güney Sudan’ın Genelkurmay Başkanı’na bu kişiler hakkında soruşturma yapması çağrısında bulunmuştu. Ancak bu çağrı yanıtsız kaldı. Birleşmiş Milletler’in yakın tarihli raporları, söz konusu kişilerin 2018 harekatı sırasında işlenen suçlarda da pay sahibi olabileceğini belirtiyor.

UAÖ Kriz Müdahale Kıdemli Danışmanı Joanne Mariner konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Acımasız gerçeği göz ardı etmek mümkün değil. Güney Sudan yetkilileri 2016’daki uyarılarımız doğrultusunda harekete geçseydi, Leer ve Mayendit’teki sivilleri hedef alan bu son şiddet olayları önlenebilirdi” dedi. Mariner, sözlerini şöyle sonlandırdı:

“Bu kısır şiddet döngüsünü kırmanın tek yolu, çatışmanın hangi tarafından olursa olsun Güney Sudanlı militanların faydalandığı cezasızlığa son vermektir. Hükümet, sivillerin korunmasını sağlamalı ve bu korkunç suçların sorumlularından hesap sormalıdır.”

UAÖ, Güney Sudan hükümetine, tüm ihlallere son verme ve 2015’ten beri kurulması beklenen Karma Mahkeme’yi derhal kurma çağrısı yapıyor. UAÖ ayrıca Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyine, oldukça geç kalan ve ancak Temmuz ayında kabul edilen silah ambargosunu uygulaması için de çağrıda bulunuyor.