• Blog

Gökkuşağı ‘kafes’e sığmadı

Seçimin üzerinden bir hafta geçmiş. Bizi nasıl bir Türkiye’nin beklediğini bilmiyoruz. Artık normalleşecek miyiz, Olağanüstü Hal kaldırılacak mı? Bazı temel haklarımızı daha rahat kullanabilecek miyiz? İstanbul Onur Yürüyüşü’nde mesela, yürüyebilecek miyiz?

Akılımızda bu sorularda 1 Temmuz Pazar günü Taksim’deydik. Her yıl olduğu gibi bu yıl da, İstanbul Onur Yürüyüşü’nü gerçekleştirmek üzere Taksim’de toplanılacaktı. İstanbul Onur Haftası Komitesi yürümeye kararlı gözüküyordu. İstanbul Valiliği’yle görüşmeler sürüyordu.

Ancak nerede toplanılacak, nerede yürünülecek, hiçbir şey net değildi. İstanbul Onur Yürüyüşü en son dört yıl önce gerçekleşmişti ve o zamandan beri “güvenlik” ve “Ramazan ayında Müslümanların hassasiyetleri” gibi gerekçelerle yasaklanıyor. Onur Yürüyüşü’nden iki gün önce Valilik bir açıklama yaparak yürüyüşün güvenlik gerekçesiyle engellendiğini duyurdu.

Galata taraflarında LGBTİ+ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans, interseks ve artı) aktivisti Cihangir’le buluştuk.

Cihangir henüz 27 yaşında. İstanbul’da Onur Yürüyüşü’ne izin verildiği yıllarda hem şehirde değilmiş hem de o yıllar “dolaptan çıkma” dönemiymiş. Yani cinsel yönelim ve kimliğini tanımaya başladığı; bunu insanlarla paylaştığı ilk dönemler.

Sonrasında da zaten tüm çabalara rağmen yürüyüşler yapılamamış, polis müdahalesi ve gözaltılarla gruplar dağıtılmış.

‘Herkesin geleceği için bir ipucu’

Cihangir kaçırdığı yürüyüşlerin acısını çıkarmak istercesine kararlı, “Bugün yürüyeceğim, tek endişem dirseğimdeki kırık ve polisin kırık olan kolumu bükmesi” diyor. Onun için Onur Yürüyüşü sadece LGBTİ+’ların değil, herkesin geleceği için bir ipucu. “Bugün aslında istenmediğimiz bir yerde ne kadar var olacağımıza dair bir gün. Sadece LGBTİ+’lar değil, tüm baskıya uğrayan arkadaşlarımız yanımızda olacaklarını söyledi” diyor.

Tünel’den Taksim’e çıkınca, çok sayıda TOMA’nın (Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı) hareket ettiğini görüyoruz. Her sokağın başını polisler tutmuş. Yolda bazı bağımsız aktivistler, hala nerede toplanacaklarını bilmez halde geziyorlar.

Mis Sokağın başına gelene kadar belki yüzlerce polis görüyoruz. Sokağın başında polisler köpekleriyle duruyor. Her an polis müdahalesi olabilir, tehdidi hissediyoruz, başımıza neler geleceğini bilmiyoruz. Başımıza bir şey gelirse, bunun bir sonu var mı, onu da bilmiyoruz.

Sokağın ortasında bir hareketlilik var. Polis geçmemize izin verir mi diye düşünürken, ağzı bağlı köpeklerin saldırgan hırıltılarını aşıyoruz. Aklıma ilk gelen, kalabalığın, her an gerçekleşecek bir karmaşaya işaret ettiği.

Polis ve köpeklerin arasında bir gökkuşağı

Ama hayır, kalabalık Valilikle son pazarlıkları yapıyor. Sokağın dışına çıkılmadığı sürece toplanılmasına ve basın açıklamasının okunmasına izin verilmiş. 100 kişi katılabilir diye de sınır koyulmuş.

Birazdan Madonna çalmaya başlıyor ve insanlar biraz gevşiyor, müzikle hafif hafif sallanıyor. Herkes birbirine haber etmiş olmalı ki, insanlar gelmeye devam ediyor, kalabalık sıklaşıyor. Bir kafenin üst katına çıkıyoruz ve sloganları, bağırışları duyuyoruz. İki ucu polisle ve köpekle çevrili o daracık sokak, bir anda güvenli bir alana dönüşüyor.

Gözlem heyetinde yer alan AllOut LGBTİ+ hareketinden Kıdemli Kampanyacı Yuri de bizimle. Kırgın bir mutluluk içinde, “Bu Onur Haftası’nı bir kafeste kutlamaya benziyor” diyor. Kutlamaya katılanlardan bazıları şaşkın, belli ki sert bir müdahale bekliyorlardı. Bazılarıysa anın coşkusuna kapılmış, bağırarak slogan atıyor.

Cihangir’in de kalabalığın ortasında dans ettiğini, kendi olabilmeyi kutladığını görüyoruz.

Polisin anonsunu duyuyoruz, “Basın açıklaması okundu, artık dağılın yoksa müdahale olacak”. Barışçıl toplanma ve ifade özgürlüğü gibi temel hakların bu derece kısıtlanması, bunca tehdit altında gerçekleşmesi insanları aşağılanmış hissettiriyor.

Kalabalık dağılıyor. Polis de tüm dikkatini İstiklal’e varmış durumda. Ancak ileride, Odakule’nin arkasında kendiliğinden toplanan bir grubun basın açıklaması okuduğunu ve slogan attığını öğreniyoruz. Tam grup dağılmışken polislerin şaşkın ifadelerle oraya ulaştığı söyleniyor. Yasaklar, ifade özgürlüğünün coşkusuna ve hızına yetişemiyor.

Gün boyu Taksim’in çeşitli yerlerinde biber gazı kullanıldığı, hatta zaman zaman köpeklerle müdahale edildiği haberleri geldir. Kendi kaynaklarımızdan, 11 kişinin gözaltına alındığını ancak gece serbest bırakıldığını öğrendik.

Gün bittiğinde derin bir oh çekiyoruz. Demek ki işimiz hala zor, “Fırtınaya Göğüs Germek” raporunda da belirtildiği gibi, Türkiye’de hala bir korku iklimi hakim. Ancak insanların direnci, coşkusu, var olma ve kendini ifade etme arzusu bu baskılara bir delik açıyor. Baskı altında hisseden herkes, o ışığa tutunmaya çalışıyor.

Beril Eski
​​​​​​​Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi
Basın Koordinatörü