Fransa: Adil olmayan terörle mücadele yöntemlerine 'yargılamak için değil zulmetmek için' başvuruluyor
Uluslararası Af Örgütü’nün (UAÖ) yayımladığı yeni rapor, Fransa’da olağanüstü hal bir yıl önce kaldırılmasına rağmen, istisnai terörle mücadele yetkilerinin, halen insanları adil olmayan bir biçimde cezalandırmak için kullanıldığını ortaya koyuyor. Herhangi bir suçlama veya yargılama olmaksızın bu yetkilerle cezalandırılan birçok insan, yasal bir belirsizliğe sıkışıp kalmış durumda.
Yargılanmadan cezalandırılanlar: Fransa’da terörle mücadele bağlamında başvurulan idari denetim yöntemleri başlıklı rapor, olağan ceza adalet sistemini ve ilkelerini görmezden gelen denetim emirlerinin insanların haklarını ciddi biçimde sınırlandırdığını gösteriyor.
UAÖ Batı Avrupa Araştırmacısı Rym Khadhraoui konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Olağanüstü hal döneminde yürürlüğe sokulan yöntemlerin istisnai ve geçici olması amaçlanmıştı, ancak bu yöntemler şu anda Fransa hukukunun ayrılmaz bir parçası haline gelmiş durumda. Bu yöntemler, insanları temel haklarından mahrum bırakarak hayatlarını mahvediyor” dedi. Khadhraoui, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Fransa, insanları oldukça geniş ve muğlak koşullara göre hedef alan, kaynağı belli olmayan istihbari bilgiye dayanan ve insanların kendilerini savunmaları için kayda değer fırsatlar sunmayan, ikinci sınıf bir adalet sistemi yarattı.”
Yetkililere olağan ceza adalet sistemi dışında insanların cezalandırılması için önemli yetkiler tanıyan idari denetim yöntemleri, istismar edici ve ayrımcı biçimde uygulanmaya son derece açık ve bu yöntemler Müslümanlara karşı da kullanılıyor. George Orwell’in 1984 romanında anlattığı ‘düşünce suçu’nun bir anlamda günümüze tercüme edilmiş hali olan denetim yöntemleri, suç niteliği taşıyan herhangi bir eylemin gerçekleştirilmesine göre değil, kişinin gelecekte yapabileceği eylemlere göre uygulanıyor. Buna benzer “suç-öncesi” girişimler, hedef alınan kişilerin ve ailelerinin hayatlarında köklü değişimlere yol açabilir. Muğlak koşullara ve genel olarak kaynağı belli olmayan istihbari bilgiye dayanan denetim yöntemleri, İçişleri Bakanlığı’nın insanlara çok çeşitli kısıtlamalar uygulamasını mümkün kılıyor. Bu kısıtlamalar arasında insanların belirli bir kentten çıkışının yasaklanması, her gün polise bilgi verilmesi zorunluluğu ve belirli kişilerle iletişim kurmalarının yasaklanması da var.
Rochdi, bir buçuk yıldır Echirolles isimli küçük kentte idari denetim altında. Bu süre içinde başka bir bölgede yaşayan annesini ziyaret edemedi ve sadece sekiz kilometrekarelik bir kent olan Echirolles’deki sınırlı imkanlar nedeniyle iş bulmakta oldukça zorlandı. UAÖ’ye konuşan Rochdi, “Hayatımı mahvettiler” dedi ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Bu durum bir anlamda hapis cezasından daha kötü çünkü biz dışarıdayken hapisteyiz. En azından cezaevinde başka bir alternatif yok.”
Rochdi’ninkine benzer durumlarda idari kontrol yöntemleri adil olmayan bir biçimde kişinin seyahat özgürlüğünü kısıtlamakla kalmıyor, aynı zamanda özel yaşam ve aile yaşamı hakkı ile çalışma hakkını da sınırlandırıyor. Bu tür kısıtlamalar, Fransa’nın uluslararası hukuk gereğince sahip olduğu yükümlülüklerin ihlalidir.
Kamel Daoudi on yıldan uzun bir süredir denetim emri altında. Denetim emri gereğince ailesinden 400 kilometre uzaktaki bir köyde yaşamaya zorlanan Kamel’in günde üç kez polis merkezine giderek bilgi vermesi ve geceleri sokağa çıkmaması gerekiyor. Kamel’in geçici oturma iznini yenilemeyi reddeden Fransa yetkilileri, onu işkence görme tehlikesi bulunduğu için vatandaşı olduğu Cezayir’e de gönderemiyor. Sonuç olarak, fiilen ve süresiz bir şekilde mahsur durumda olan Kamel, “Bu insanlık dışı bir yöntem. Tüm hayatım bana uygulanan kısıtlamalara göre şekilleniyor. İdari denetim yöntemi yüzünden hayatım saçma sapan bir hal aldı” dedi.
Rapor ayrıca olağanüstü hal döneminde hedef alınan ancak sonrasında herhangi bir soruşturma veya suçlamayla karşılaşmayan insanların halen ıstırap çektiğini ortaya koyuyor. İnsanlar, yetkililerin yaptıkları nedeniyle travma yaşadıklarını ve bu durumun kendileri ve ailelerinde yarattığı psikolojik hasarın ve stresin sürdüğünü söyledi. Mevcut denetim yöntemleri de benzer uzun vadeli etkilere neden olabilir. “Fransa’da olağanüstü halin kaldırılma sebebi, aşırı sert ve kalıcı bir güvenlik devletinin ortaya çıkarılmasıydı. Olağanüstü yöntemler normalleştirildi ve kanıtların yerini kaynağı belli olmayan istihbari bilgi aldı. Bu yöntemler insanları yargılamak için değil, onlara zulmetmek için kullanılıyor” diyen Rym Khadhraoui, sözlerini şöyle sonlandırdı:
“İnsanların şiddetli saldırılardan korunması hayati önem taşısa da, kişileri gelecekte suç işleyebilecekleri varsayımıyla hedef almak için ceza adalet sistemini görmezden gelmek absürttür ve haksızdır. Söz konusu denetim yöntemleri yürürlükten kaldırılmalıdır.”
Arka plan
Fransa hükümeti, 2015’teki Paris saldırıları sonrasında ilan edilen olağanüstü hali Ekim 2017’de kaldırdı. Altı kez uzatılan olağanüstü hal döneminde Fransa yetkilileri, Fransa’nın insan hakları yükümlülüklerinden bazılarını ihlal etti ve belirli idari denetim yöntemleri de dahil olmak üzere bir dizi istisnai yetkiyi kullandı. Bu yetkiler, genel olarak “beyaz dosyalar” olarak da anılan kaynağı belli olmayan istihbari bilgiye (notes blanches) dayandırıldı ve hakkında idari denetim emri verilen kişilere herhangi bir suç isnat edilmeden ve bu kişiler yargılanmadan uygulandı.
“İç Güvenliği Güçlendirme ve Terörle Mücadele” isimli yeni yasa, Kasım 2017’de yürürlüğe girdi. Yeni terörle mücadele yasası, idari yetkililerin temel hakları kısıtlayan denetim yöntemlerini uygulama yetkisini ellerinde tutmalarını mümkün kılıyor. UAÖ, 2016’da yayımladığı bir raporda, Fransa’da başvurulan aşırı sert olağanüstü hal yöntemlerinin, binlerce kişinin haklarını ihlal ettiğini ve insanların travma yaşamalarına ve damgalanmalarına neden olduğunu belgelemişti. UAÖ’nün 2017’de yayımladığı bir rapor ise geniş kapsamlı yeni yasaların Avrupa’yı sonu belirsiz ve tehlikeli bir “güvenlik devletleri” sürecine ittiğini ve terörle mücadele yöntemlerinin çoğunlukla ayrımcı olduğunu ortaya koymuştu.
Basın Açıklamaları
- İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprağı: Netanyahu, Gallant ve El Masri kendilerine isnat edilen savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlardan ötürü UCM’de adalet önüne çıkarılmalı
- Ukrayna: Rusya’nın savaş suçu kapsamına giren saldırılarında çocuklar öldürülmeye ve yaralanmaya devam ediyor
- ABD, İsrail’in insani yardımları engellemesine karşılık ABD yasalarını uygulamıyor
- Türkiye: “Etki ajanı” olarak bilinen yasa teklifinin geri çekilmesi sivil toplum için önemli bir kazanım
- Küresel: FIFA 2034 Dünya Kupası adaylık sürecini durdurmalı ve 2030 için güvenilir bir insan hakları stratejisi talep etmeli
- COP29: Liderler adil iklim finansmanı sağlamayı ve fosil yakıtlardan tamamen uzaklaşmayı taahhüt etmeli
- Uluslararası Af Örgütü ABD Başkanlığına seçilen Trump’ın ikinci döneminde de insan haklarını savunacak
- Türkiye: ‘Etki ajanı’ yasası olarak bilinen yasa teklifi sivil topluma yönelik bir saldırıdır ve reddedilmelidir