• Dava Gözlem

Eskişehir 2. Onur Yürüyüşü Davası

Eskişehir'de 2022 yılında gerçekleştirilmek istenen 2. LGBTİ+ Onur Yürüyüşü de polis tarafından engellendi. Şiddet uygulayan polisler hakkındaki suç duyuruları reddedildi. Yürüyüşe katılan 8 hak sahibi hakkında dava açıldı.

Arka Plan

Eskişehir’de ilk kez 2021 yılında düzenlenmek istenen LGBTİ+ Onur Yürüyüşü’nün ikincisi için 3 Temmuz 2022’ye çağrı yapıldı. Polis güçleri, 23 Haziran 2023’te alınan “yasaklama kararı” gerekçesiyle yürüyüşe engel oldu.

Dört hak sahibi Onur Yürüyüşü sırasında göstericilere şiddet uygulayan polisler hakkında suç duyurusunda bulundu.                 17 Ekim 2022 tarihinde verilen “kovuşturmaya yer olmadığı” kararıyla bu suçlamalar Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından reddedildi. Kararda “bu yaralanmaların polis memurlarınca TCK 24 maddesi gereğince, kanun hükmü ve amirin emrinin yerine getirilmesi sırasında olduğu”, “polis memurlarınca yapılan müdahalenin orantılı ve hukuka uygun olduğu”, “olayda başka suç ve suç unsuruna rastlanmadığı” değerlendirmelerine yer verildi.

Gözaltına alınan sekiz hak sahibi hakkında 7 Ekim 2022’de “Kanuna aykırı toplantı ve yürüyüşlere silahsız katılarak ihtara rağmen kendiliğinden dağılmama” suçlamasıyla iddianame düzenlendi.

İddianame
İddianamede, polis tarafından kaydedilen görüntülere dayandırılarak aşağıdaki fiillere suç isnat edildi:

  • Grupla birlikte hareket etmek
  • Grubu fotoğraf makinesi ile fotoğraflamak,
  • Grubu cep telefonuyla kaydetmek,
  • Ses yükseltici cihazla açıklama yapmak
  • Slogan atmak, “Transfobik Devlet Yıkacağız Elbet’” şeklinde gruptan ayrı olarak tek başına slogan atmak.

İddianamede deliller şöyle sıralandı: 1 x 1.5 m ebadında pankart, bir megafon, bir adet 45 x 70 cm “LGBTİ renklerini barındıran bez parçası”, üç adet yaklaşık 90x120 cm ebatlarında “LGBTİ renklerini arındıran bez parçası” ve bir adet yaklaşık 50x50 cm ebatlarında “LGBTİ renklerini arındıran bez parçası.”

İddianamede, hak sahiplerinin ihtara rağmen dağılmadıkları ileri sürüldü.

Davanın ilk duruşması 8 Haziran 2023’te görüldü

2. Duruşma

3 Temmuz 2022’de Eskişehir Onur Yürüyüşü’nde gözaltına alınan sekiz kişinin “2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet etmek” suçlamasıyla yargılandığı davanın 2. duruşması, 8 Haziran 2023’te Eskişehir 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görüldü.

İzleyiciler
Duruşmayi gözlemlemek için Yaşam Bellek Özgürlük Derneği EşBaşkanı, Halkevi Eskişehir Şubesi Başkanı, EMEP Eskişehir Îl Örgütu yöneticisi, Ankara Barosu LGBTÌ Merkezi temsilcisi duruşma salonu onunde hazır bulundu

Yargılama
Beş hak sahibini temsilen sekiz avukat duruşmada hazır bulundu.

Hak Sahiplerinin Beyanları ve Polis Şiddeti
Söz verilen hak sahibi B.D., anayasal hakkını kullanmak üzere Onur Yürüşü’ne katıldığını söyledi. Yürüyüş sırasında polisin kendilerini yalnızca bir kez ve çıplak sesle (megafon kullanmadan), ikaz ettiğini söyledi. Herhangi fiziksel harekette bulunmamalarına rağmen polis güçlerinin kendilerinin üzerine koşmaya başladığını söyledi. Gözaltına alınmasına giden anları şöyle aktardı:

“Oradan kaçarken kardeşim de benle birlikte koşuyordu. Bir polis memuru çantasından onu yakaladı. Boğazından tutup onu yere itti. Yere yatırdı. Şiddet uyguladı. Ben bu yüzden yanına gidip gözaltına alınmış oldum.”

Söz verilen bir diğer hak sahibi E. D., polis müdahalesini anlattı. Yürüyüş saati öncesinde bir kafede oturduklarını, bu sırada polisin tüm sokağı kapattığını aktardı. Polisler geldikten sonra bir araya toplandıklarını, sonrasında herhangi ikaz olmadan polisin üzerlerine saldırdığını söyledi. E.D. yürüyüş sırasında polis güçleri ve vatandaşlar tarafından maruz kaldığı şiddeti anlattı:

“Polis beni yere yatırdı. Boğazımı sıktı, nefessiz kaldım. Kafamı kaldırıma çarpmak üzereydim. Beni kurtarmaya gelen basın emekçisi bir arkadaş vardı. O arkadaşın da kamerasını yere fırlattılar. Polis otobüsünde de aynı şiddet devam etti. Telefonumuza el koydular. Avukatlarımıza görüşmemize engel oldular. Biz dağılmaya çalışırken bir vatandaş bize küfretmeye ve saldırmaya başladı. Polis bu adama yönelik bir eylem yapmadı. Bize tehdit arz eden vatandaşı uzaklaştırmadı.”

E.D. tüm bunlara rağmen kendilerine şiddet uygulayanların değil haklarını savunmak üzere mücadele edenlerin yargılanmasının faşizmin bir göstergesi olduğunu ileri sürdü. “Bizleri hayattan silmeye çalışanlara, görünmemize engel olmaya çalışanlara inat buradayız. Trans kadın arkadaşlarımızın bize bıraktığı mücadeleyi sürdüreceğiz, (...) devam edeceğiz.” dedi.

Hak sahibi L., sözlerine bir trans kadın olduğunu söyleyerek başladı.

Hakim, hak sahibine “Oğlum, trans olmanız beni ilgilendirmiyor” dedi. Hak sahibi, hakimden kendisine “Oğlum” diye hitap etmemesini istedi. Gözaltına alınma anını anlattı.

“Büyük bir alan içindeydik, yürüyüş sırasında, arkadaşlarımın direkt kaçtığını gördüm. Herhangi bir polis ihtarı duymadım. Polisin direkt en öndeki arkadaşın yakasına yapıştığını gördüm. Can güvenliğim açısından geriye doğru kaçmaya başladım. Şayet bir ihtar yapılmış olsaydı kaçmayacaktım. Yürüyüş esnasında kaçmaya çalışırken, iki tane arkadaki polisin direktifiyle bana çelme takıldı. Yere yatırılarak ters kelepçelendim. Polis dizliyle sırtıma bastırdı.”

L. gözaltı otobüsündeyken başındaki türbanının polis tarafından zorla alınmaya çalışıldığını ve neticede alındığını söyledi. Onur Yürüyüşü'nün bir insan hakkı gereği olduğunu, LGBTI+’nın bir kurum ya da örgüt olmadığını vurguladı.

Trans öznelerin öldürülmeye çalışıldığını, onlara iş ve ev verilmek istenmediğini, onların açlığa mahkum bırakılmasına çaba gösterildiğini belirtti. Kendilerinin bu çabalar nedeniyle yargılandıklarını düşündüğünü söyledi.

Bir sonraki hak sahibi E.’ye söz verildi. Hakim “Sana oğlum diyeceğim de kızıyorlar. Ne diyorsun oğlum, ne diyorsun E. ?” dedi.

L., Onur Yürüyüşü günü bir trans+ olarak temel insan hakları ve eşit yurttaşlık talepleri için alanda olduğunu söyledi. Anayasal hakkımı kullandığını, polis engelini görüldüklerinde ana pankartı ve LGBTİ+ bayraklarını indirip dağılmaya başladıklarını belirtti. Dağılmalarına rağmen polisin "Hepiniz alının" talimatı sonrası polisin tüm grubu gözaltına almaya başladığını söyledi.

Arkadaşıyla birlikte aslında ilk müdahalede gözaltına alınmadıklarını aktaran L. daha sonrasında polisin dış görünüşlerine dayanarak onları gözaltına aldığını aktardı:

“Ben ve arkadaşım ara sokakta bir binada soluklandık ve yürüyüş dağıldığı için kendimizi bir kafeye atıp dinlenmek istedik. Fakat (…) Caddesi'nin başındaki polis bizi fark edip görüntümüz ve kılık kıyafetimizden dolayı gözaltı işlemi uyguladı.”

Savunma yapan bir sonraki hak sahibi, kendisinin bir trans kadın olarak anayasal hakkını kullandığını ifade etti. Bir kez çıplak sesle yapılan uyarı sonrasında gözaltına alındığını aktardı. Arkadaşıyla birlikte Doktorlar Caddesi'ne yürürken polislerin onları dış görünüşlerine dayanarak gözaltına aldığını söyledi.

Bir diğer hak sahibi, polisin müdahale gerçekleştirdiği alandan arkadaşıyla birlikte kaçtıklarını söyledi.

“İsmi Ü** olan polis memuru beni çantamdan yakaladı. Beni boğazlayarak yere yatırdı. Dizlerim paramparça oldu. Gözaltına alındıktan sonra küçücük bir aracın içinde nefessiz bir ortamda hastaneye götürüldük. Hastanede, gözaltı aracında ‘Perdeyi açmayın’, ‘Sessiz durun’ gibi anlamsız, yüksek sesli yaptırımlar uyguladılar.”

Hak sahibi, doktor kontrolü sırasında, itiraz etmelerine rağmen polisin muayene alanına girdiğini aktardı. Avukatları gelene kadar polislerin yanlarından ayrılmadığını söyledi.

Avukatların Beyanları
Avukat Hasan Çayır, konuşmasına LGBTİ+’ların ve bu kavramın tarihinden kısaca bahsetmek istediğini söyledi. Araya giren hakim, “Tarihe girmeyin. 40 tane dosyam var. (…) 1700 – 1800’lere mi gidelim” dedi. Çayır’ın LGBTİ+’larin tarihini anlattığı sırada hakim araya girdi. Avukattan olay tarihine gelmesini istedi. Av. Çayır, “Ben o tarihle ilgili savunma yapmak zorunda değilim. Onur Yürüyüşlerini anlatmaya çalışıyorum” dedi. Hakimin “her şey geçilmez zapta” demesi üzerine Çayır, “Geçirmezseniz ben de tutanak tutarım” dedi.

Çayır, “derhal beraat” için gerekli şartların oluştuğunu ileri sürdü. Sözlerine, “Tüm sanıklar hakkında derhal beraat kararı verilerek bu yargısal tacizin son bulmasını talep ediyorum” ifadeleriyle son verdi.

Söz verilen bir diğer avukat, idari işlemlerin amacının kamusal yarar sağlamak olduğunu vurguladı. Eskişehir Valiliği’nin son yıllarda kent merkezindeki festival, konser, yürüyüşleri yasaklayan bir tutum içerisinde olduğuna dikkat çekti. Valiliği eleştirdi.

 

“Fezlekede 18:00'de çağrı yapıldı” diyor ama ilk gözaltılar 17:30'da oluyor. Yani eylem başlamadan. Başlamamış bir eylem için 2911 şartları oluşmamıştır. Çıplak sesle dağılın denmiş.

Biz kadın aktivistler olarak 25 Kasım'da yürüyüşler yapıyoruz. Kimse bize bir şey demiyor. Ama söz konusu LGBTİ+ olduğunda sanki çok tehlikeli bir terör örgütü muamelesi görüyoruz. Çok sert gözaltına alınıyoruz.”

Polisin görevi göstericilerin güvenliğini sağlamaktır. Dışarıdan sataşanları engellemek yerine, gösteri başlamadan, gösteriye başlamayan kişilere çok sert engellendi.

Söz verilen bir diğer avukat, gözaltına alınan bir kişi hakkında LGBTİ+ olmamasından bahisle kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmesini eleştirdi. Avukatlar “derhal beraat” taleplerin yinelediler. Hakim “derhal beraat” uygulamasının Türkiye'de mevcut olmadığını söyledi. Artık savunmalar alındığı için “derhal beraat” kararının verilemeyeceğini söyledi.

Karar
Dosyayı incelemek istediğini söyleyen hakim duruşmayı bir hafta sonrasına bıraktı. Davanın bir sonraki duruşması 15 Haziran 2023 saat 14:00’a ertelendi.