Ali el Hemdan Davası

Suriyeli tekstil işçisi Ali el Hemdan(18)  Adana'nın Seyhan ilçesinde kimlik kontrolü sonrasında katil zanlısı polis memuru F.K. tarafından kalbinden vurularak öldürüldü.

Arka Plan Bilgisi

Adana’nın Seyhan ilçesinde 27 Nisan 2020 saat 12.00 civarında kolluk güçleri kimlik kontrolü uygulaması yapıyordu. Olay günü koronavirüs önlemleri kapsamında 20 yaş altına sokağa çıkma yasağı uygulanmaktaydı.Henüz 18 yaşını doldurmamış olan tekstil işçisi Suriyeli Ali el Hamdani caddede arkadaşı H.H.A.A ile yürümekteydi. Polisler Hamdani ve arkadaşını durdurdu. Arkadaşı kimliğini polis memuruna uzattı. Polis memuru, H.H.A.A’nin üzerini aramaya başladı. Hamdani 20 yaşının altında olması nedeniyle geride durdu. Polisler Hamdani’den kimliğini istediler.  Hamdani bunun üzerine geldikleri doğrultuda yürümeye devam ederek birkaç metre ilerledi, yan sokağa girdi. Polis grubunda bulunan 26 yıllık polis memuru F.K. Hamdani’nin peşinden gitti. Hamdani’nin arkasından “Dur!” ihtarında bulundu. Hamdani durdu, arkasını döndü. Bu sırada silahının emniyetini açık hale getirmiş olan polis memuru F.K. silahını ateşledi. Katil zanlısı polis, Hamdani’yi kalbinden vurarak öldürdü.

Olaydan Sonra Gündeme Gelen İddialar

Hamdani’nin vurulmasından kısa süre sonra online platformlarda olaya ilişkin çeşitli iddialar yer aldı:

  • “Polisin dur ihtarına uymayan Suriyeli vuruldu!”
  • “Uygulamadan kaçınca yanlışlıkla vurulan genç öldü”
  • “Adana’da polisin uygulamasından kaçan genç, bacağından vurularak yakalandı.”
  • “Adana’da ‘dur’ ihtarına uymayıp kaçınca polise başka çare bırakmadı.”

Adana Valiliği 28 Nisan 2020’de olaya ilişkin bir basın bülteni yayımladı. Bültende olaya ilişkin “uygulama noktasında ‘dur’ ikazına uymayarak kaçan Suriye uyruklu A. H. isimli şahıs, uyarı ateşi açılması esnasında kazaen yaralanmıştır. Yaralı olarak hastaneye sevk edilen A. H yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybetmiştir” ifadeleri kullanıldı. Polis memurunun açığa alındığı; adli ve idari soruşturmanın devam etmekte olduğu bilgisi kamuoyuyla paylaşıldı.

Adana Valisi, Adana İl Emniyet Müdürü ve Adana İl Göç İdaresi Müdürü’nün Hamdani’nin ailesini ziyaret ettiği ve “Ailenin her türlü ihtiyacının giderildiği” bilgisi Anadolu Ajansı tarafından paylaşıldı. Yedi yıldır Türkiye’de yaşadığı ifade edilen Hemdani ailesine Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı verildiği bilgisi basında yer aldı.

Avukatların ve Hak Savunucuların Olayı İncelemesi

Olaydan haberdar olan Adana Barosu İnsan Hakları Komisyonu, Çağdaş Hukukçular Derneği, İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi, Kamu Emekçileri Sendikalar Konfederasyonu olayın ertesi günü bir komisyon oluşturup Hamdani’nin vurulduğu noktada incelemeler yaptılar. Görgü tanıklarını ve olay yerini gören güvenlik kameralarını tespit ettiler. Olayı ve olaya ilişkin tespitleri içeren raporu 28 Nisan 2020’de yayımladılar.

Raporda, olayı aydınlatmak için yapılan görüşmelerin kolluk kuvvetleri tarafından engellenmek istendiği iddiası yer aldı:

“Heyetimizce öldürülen gencin taziye yerinde ailesi ile yaptığı görüşme esnasında polisler tarafından çok yakın mesafede dinlediği, hangi kurumdan ve kimlerin geldiğine ilişkin çeşitli sorular sorarak yazılı notlar alınmak suretiyle heyetimize görüşmeye müdahale edilmek istenmiştir. (…) hakkımızda ihbar olduğu bu nedenle kimlik tespiti yapmak isteyerek GBT sorgulaması adı altında kimliklerimiz alınmış ve inceleme görevimiz engellenmeye çalışılmıştır.”

Adli Soruşturma Süreci

Katil zanlısı polis memuru F.K. Adana Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 28 Nisan’da gözaltına alındı. “Kasten öldürme” suçlamasıyla Adana Sulh Ceza Hakimliği’nce tutuklanarak Cezaevi’ne gönderildi.

F.K. savcılıktaki ifadesinde; kontrol noktasına yaklaşan Hamdani ve H.H.A.A’nın “biraz tedirgin davrandığını”, Hamdani’nin kaçması üzerine peşinden koştuğunu söyledi. Hamdani’yi durması için birçok kez uyardığını, ara sokağa girmesi üzerine “sokaklar sıkıntılı şahısların oturduğu yerler olduğu için” ve “biraz da kendimi güvende hissetmek amacıyla” eline silah aldığını ileri sürdü.

Sokağın kalabalık olması nedeniyle Hamdani’nin kendisine döndüğünü görmediğini, hatırlamadığını, “koşan başka şahıslar”ın da olması nedeniyle dikkatinin onlara yöneldiğini, olay anında “lastik patlaması gibi bir sesin de duyulduğunu”, “o an paniklediğini” iddia etti.

F.K ateş etme anını şöyle anlattı:

“Koşarken elimde eldiven bulunduğundan ve çok yorulduğumdan sendeledim, o sırada yere düştüm. Yere düşerken de silah ateş aldı. Ben kesinlikle silahı şahsa doğrultmadım. Sadece şahsı yakalamaya çalıştım. Ölen şahısla aramızda yaklaşık 30 metre mesafe vardı. Ardından çocuk yere düştü. Ben hemen çocuğun yanına gittim.”

F. K. İfadesinde; havaya ateş açmak üzere eline aldığı silahın yanlışlıkla ateş aldığını söyledi. “Sendeleyip düştüğüm için yorgunluk ve Ramazan dolayısıyla böyle bir olay meydana geldi” dedi.

Kovuşturma Süreci

Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi polis memuru F.K. hakkındaki iddianameyi kabul etti. Mahkeme tarafından duruşma için 9 Temmuz 2020 tarihine gün verildi.

1. Duruşma

Suriyeli Ali el Hemdan’ın katil zanlısı polis memuru F.K’nın “kasten öldürme” suçlamasıyla Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın ilk duruşması 9 Temmuz 2020’de görüldü.

Mahkeme koridorundaki -biri telsiz taşıyan- iki sivil giyimli memur, duruşma salonunun kapısı açılana dek maktül Ali el Hemdan’ın babası A.E.H. ile selamlaşan ve görüşen avukatlarınkiler de dahil olmak üzere, baba Hemdan’ın iletişimini not aldılar.

Saat 10:40’ta görülmesi beklenen duruşma yoğunluk gerekçesiyle öğleden sonra 14:00’da başladı.

İzleyiciler
İzleyicilere önce Covid19 önlemleri kapsamında salona 4 izleyicinin alınacağı söylendi. Daha sonra 9 izleyicinin içeri girmesine izin verildi. 2 sivil giyimli ve 1 üniformalı polis memuru da salonun kapısının önünde beklediler. Üniformalı memur duruşma boyunca içeri girip çıktı.

Duruşmada Adana Barosu, İzmir Barosu, Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD) ve İnsan Hakları Derneği’ni (İHD) temsil eden avukatlar da hazır bulundular. Katılma taleplerini mahkeme heyetine yazılı ve sözlü olarak sundular.

Duruşma Salonu
Tutuklu sanık polis memuru F.K. salondaki televizyon ekranı ve ses donanımıyla sağlanan SEGBİS görüntüsü aracılığıyla duruşma salonunda hazır bulundu. Duruşmaya SEGBİS üzerinden bağlandı.

Avukatların Katılma Talepleri

Duruşmaya avukatların katılma talepleriyle başlandı. Barolar Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 237. maddesindeki “suçtan zarar gören gerçek ve tüzel kişiler ile malen sorumlu olanlar, ilk derece mahkemesindeki kovuşturma evresinin her aşamasında hüküm verilinceye kadar şikâyetçi olduklarını bildirerek kamu davasına katılabilirler.” ibaresine dayandırdıkları davaya katılma taleplerini Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi heyetine yazılı olarak ilettiler.

İzmir Barosu’ndan Mülteci Hakları Merkezi(?) adına avukat Ayşegül Karpuz, baronun katılma taleplerini sözlü olarak da ifade etti: “Bu dava sadece kolluğun görev aşımından ibaret değildir. Mültecilere karşı bir yaşam hakkı ihlali söz konusudur.”

Adana Barosu ve Çağdaş Hukukçular Derneği’nden Tugay Bek, cinayetten hemen sonra hadiseye ilişkin kamuoyunu yanlış yönlendirmeye yönelik yayınlar yapıldığını söyledi. Soruşturma dosyasına eklenen Emniyet Kriminal Raporu’ndaki “tişörtteki delikten yola çıkılarak” yapılan “çıkan kurşun” vurgusuna dikkat çekerek, rapordaki “seken kurşun” iddiasının da yanıltma kastı taşıdığını ileri sürdü.

İnsan Hakları Derneği adına davaya katılma başvurusunu ileten avukat Yasemin Dora Şeker, İHD Adana Şubesi’nin Adana Barosu İnsan Hakları Komisyonu, Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu(KESK) ve ÇHD Adana Şubesi ile birlikte hazırladığı, “27.04.2020 TARİHİNDE POLİS SİLAHI İLE VURULARAK ÖLDÜRÜLEN ALİ EL HEMDAN İSİMLİ GENCİN ÖLDÜRÜLMESİNE İLİŞKİN RAPOR”u mahkeme heyetine sundu. Raporun olaya ilişkin tanık beyanlarını ve çeşitli bulguları içerdiğini vurguladı.

Mahkeme heyeti başkanı İddia makamına katılma taleplerine ilişkin görüşünü sordu. Savcı, katılma taleplerinin reddedilmesini talep etti.

Sanık polis memurunu temsil etmek üzere mahkeme heyetinin sol tarafında bulunan avukatlara söz verildi.

Söz alan savunma avukatı katil zanlısının vekalet verdiği avukatın davadan çekildiğini, sanığın savunmasını kendilerinin üsteleneceklerini ifade etti. An itibariyle müvekkilleri F.K ile açık görüş gerçekleştiremediklerini söyledi. Bu nedenle F.K’nın kimlik tespiti ve sorgusunun avukatlarıyla görüşüp savunmasının hazırlanmasından sonrasına ertelenmesini talep etti.

Katılma Talepleri Reddedildi
Mahkeme heyeti ara kararında “tüzel kişinin kamu davasına katılmasının Ceza Muhakemesi Kanunu 237’deki şartlara bağlı olduğunu”, “suçtan doğrudan zarar görme durumu bulunmaması” nedeniyle Adana Barosu, İzmir Barosu, Çağdaş Hukukçular Derneği ve İnsan Hakları Derneği’nin davaya katılma taleplerini reddetti. F.K’nın avukatlarının kimlik tespiti ve sanığın ifadesinin alınmasının “sanığın savunma hakkının kısıtlanmaması için”bir sonraki celsede yapılması talebini kabul etti.

Mahkeme heyeti başkanı henüz içeri giren bazı izleyicileri uyardı. Yeni gelen kişilerin gözlemci olduklarını beyan etmeleri üzerine “ceza usulünde gözlemci diye bir süje yok. Sağlığımız açısından hepinizi bu salona alamayacağım.” dedi.

Hemdan’ın Babası Müşteki A.E.H Beyanları
Avukatların beyan ve taleplerinin alınmasının ardından Ali el Hemdan’ın babası A.E.H’ye “suçtan zarar gören” sıfatıyla söz verildi. A.E.H’nin Arapça beyanları tercüman aracılığıyla alındı. Ancak Türkçe görülen duruşma boyunca diğer konuşma ve zabıtlar son sözü sorulana dek A.E.H’ye tercüme edilmedi. A.E.H’ye çeviri yapılmamasının duruşmanın sonuna doğru avukatlar tarafından gündeme getirilmesi üzerine, tüm beyanlar heyet başkanının talimatıyla kendisine tercüman tarafından özetlenerek kısa sürede tercüme edildi.

Heyet başkanı A.E.H’ye katil zanlısı polis memuru F.K hakkındaki suçlamaları özetledi.

Hemdan’ın babası şikayetçi olduğunu söyledi. Heyet başkanı tercümana “Kamu davasına katılmak ve hakkını sonuna kadar aramak istiyor mu?” sorusunu yöneltti. Tercüman, mahkeme heyeti başkanının sorusunu A.E.H’ye açıkladı. “İstiyor.” dedi.

Mahkeme heyeti başkanı bu sırada bazı avukatların salonu terk ettiklerini fark etti. Giden avukatları tespit edip zapta geçirdi.

Tercüman’a “Bize ne anlatmak istiyor” sorusunu yöneltti.

Tercüman, A.E.H’nin Arapça beyanlarını tercüme etti:

“Söylemek istediğim hususlar var. Efendim, olay bana okuduğunuz şekilde olmamıştır. Üç kişi gidiyorlarmış. Aralarından sadece benim oğluma seslenerek yanına çağırmış. Polis kimlik sorar. Oğlum, yanında kimliği olduğu halde, ceza yememek için yanımda kimliğim yok der. ‘Sana ateş edeyim mi’ deri. O da ‘Ateş et.’ demiş.

Ateş et dedikten sonra o da kalbine yüz yüze ateş etmiş. Eğer benim oğlum kaçmış olsaydı o zaman sırtından vurulurdu.”

Heyet başkanı Hemdan’ın babasına “Kendisi olayı görmüş mü? Bunları nereden biliyor?” sorusunu yöneltti.

Tercüman baba A.E.H’nin cevabını tercüme etti:

Efendim, beni kastederek, sen de oradaydın. Cinayet Şube’ye geldin. Orada iki şahit vardı ya. Bu şekilde olmuş olay.”

Heyet başkanı sorusunu yineledi: “Normalde görmüş mu olayı?”

A.E.H olayı görmediğini, kapının önünde bulunan “Türk komşu ve kızının” olaya şahit olduğunu ve olayı kendisine bu şekilde anlattıklarını söyledi. Heyet başkanının “Onlar mı anlatmışlar?” sorusuna “Evet efendim, halen de dışarıdalar şu anda. Bize anlattıktan sonra Cinayet Büro’ya gidip ifade vermiş olmaları lazım. Verdiler diye biliyorum.” cevabını verdi. İfade veren tanıklardan birinin telefonunda bulunan olay anına ait fotoğraflara Cinayet Büro’da el konulduğunu söyledi.

Heyet başkanı, A.E.H’ye oğlunun olay günü yanında bulunan diğer iki kişinin kim olduklarını sordu. A.E.H, bu kişilerin isimlerini bilmediğini ancak oğlunun arkadaşları olduklarını söyledi. Olaya dair duyduklarını yeniden anlattı. Hemdan’ın “alışverişe giderken polis memuruyla karşılaştıklarını”, sanık F.K’nın “biraz geriye giderek” ateş ettiğini söyledi. Ekledi:

“Oğluma ateş ettikten sonra, oğlum yere düştükten sonra, yanına gidip oğluma bu şekilde bastırıp ‘Sakın ölme, benim beş çocuğum var boynumda’ demiştir.”

Adana Barosu’ndan avukat Nurettin Tanış söz aldı:

“Olay sonrası Adana Barosu, İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi ve Çağdaş Hukukçular Derneği Adana Şubesi ile birlikte biz olay yeri inceleme yaptık ve rapor hazırladık. Olay sonrası İnsan Hakları Derneği’nin katılma dilekçesi zabıttadır. Oradaki gözlemimizde ay sonrası Ali el Hemdan’nın arkadaşlarından birinin ifadesini de aldık. Orada ismi de var.

Baba tanır mı bilmiyoruz ama bu kişinin de mahkeme huzurunda tanık olarak dinlenmesini talep ediyoruz.

Şu husus da var. Babanın olaya dair net görgüsü olmadığı ve duyuma dair bilgisi olduğu için olayları net aktarmamış olabilir.”

Katılma talebinde bulunan avukatlardan biri, babasına Ali el Hemdan’ın yaşının sorulmasını talep etti.

Mahkeme Salonundaki Polis Memurları
Daha sonra söz alan avukat Tugay Bek, mahkeme heyetinin tensip zaptı ve ara kararlarına bakıldığında Emniyet Müdürlüğü’nden polis desteği talebi olmadığını söyledi; salondaki iki sivil, bir üniformalı polis memurunun mevcudiyetine dikkat çekti:

“(…)Sanık polis memurunun salondaki meslektaşları hangi sıfatla bulunuyor? Güvenlik Şube’ye bağlı polis memurları sabahtan itibaren mağdurun yanında, onu yönlendiriyorlar. Bunun tehdit ihtiva eden bir davranış olduğu düşüncesindeyiz. Kendiliğinden bunu yapamamaları gerekir.”

Avukat Bek, sanığı baskı altına aldığını ifade ettiği bu uygulamanın sonlandırılmasını mahkeme heyetinden talep etti.

Söz alan avukat bir diğer “biz duruşmayı beklerken dışarıdaki polis memurları gerek tanıklar gerekse müştekiye çok sayıda polis memuruyla baskı uygulamaktadır. Biz bu hususun mahkemenizde dikkate alınmasını talep ediyoruz.

Covid19 önlemlerini hatırlatarak söz alan diğer bir avukat “Salona girerken salonun metrekaresi itibariyle davayla alakası olmayan kişilerin alınamayacağı söylendi. Bu arkadaşların da davayla alakası yok. Alakası olmayan kişilerin çıkarılmasını talep ediyoruz.”

Heyet başkanı cevap verdi:

“Biraz önce de söyledim. Şu an salondaki insan sayısı salonun büyüklüğüne göre astronomik bir sayı. Sanık taraf da müşteki taraf da bizim haklarımız kısıtlanmasın istiyor. Evet biz de hiç kimsenin hakkının kısıtlanmamasını istiyoruz. Ama sırf tarafların bir endişesi olmasın diye ben şu kalabalığa izin veriyorum.”

Avukat, salondaki polislerin duruşmanın tarafı olmadıklarını ileri sürdü:

“Kalabalığın büyük bir kısmı davanın tarafı. Vekil sıfatları var. Kastettiğimiz kişilerin bu dava ile ilgili hiçbir sıfatları yok. Çıkarılmalarını talep ediyorum.”

Bunun üzerine heyet başkanı hakim duruşmanın kapalı yapılmasını tartışmaya açtı:

Bundan sonraki duruşmaları kapalı mı yapayım? Ne yapalım dersiniz? Genel sağlık bunu gerektiriyor aslında. Kapalı mı yapalım? Ne yapalım?”

Avukat Tugay Bek yeniden söz aldı:

“Ben kamu görevlisi sıfatıyla burada bulunuyorum. Polis memurlarını burada görev yapması için kim görevlendiriyor? Bu kişiler şahsen kendi inisiyatifleriyle mi giriyor? Birisi mi görevlendiriyor? Burada bulunmasındaki amaç nedir? Müştekiyi, mağduru baskı altına almak dışında ne gibi bir amaç olabilir?”

İçerideki polislerden biri Güvenlik Şube’de çalıştıklarını söyledi.

Avukat Bek, mahkemenin hakim tarafından idare edildiğini, mahkemenin bir talebi olmadan Güvenlik Şube’nin duruşmaya polis memuru gönderememesi gerektiğini ileri sürdü. Bunun üzerine, mahkeme heyeti başkanı, mahkemenin bu yönde bir taleplerinin olmadığını söyledi. “Yargılamanın aleni olduğu, duruşmanın açık olduğu, kapalılık kararı bulunmadığı” gerekçesiyle hakim talebi reddetti.

Hemdan’ın Yaşı
Mahkeme heyeti başkanı Ali el Hemdan’ın yaşını babasına tercüman aracılığıyla sordu. Babası, Hemdan’ın Türkiye tarafından verilen kimliğinde yazılı yaşın doğru olduğunu, Hemdan’ın “18 yaşına  girdiğini” söyledi.

 

Tanık Beyanları
İlk Tanık
Olayı bulunduğu binanın üçüncü katından gören tanık, Hemdan’ın vurulma anını anlattı.

“Polisin iki kez ‘Dur!’ dediğini duydum. Çocuk hemen durdu. Döndü. Bir adım da geriye attı. Silah patladı. Polis çocuğun başına geldi. ‘Niye kaçıyorsun’ dedi. Zaten çocuk kaçmadı ki. O sırada can çekişiyordu. Silah polisin elindeydi. Silah sıkan polisin arkasında bir polis vardı.”

Sanık polisin avukatlarından biri kürsüdeki tanığın polise verdiği ilk ifadede “silahın birden elinde patladığını” söylediğini belirtti. Bu ifadenin duruşmada da zapta geçmesini ya da tanığa yeniden “silahın birden mi patladığını” sorulmasını talep etti.

Avukat Tugay Bek araya girdi:

“Silahlar genelde birden patlar efendim.”

Sanık polisin avukatı tanığın ilk ifadesinde Ali el Hemdan’ın olayın gerçekleştiği 3095. Sokağa hızlı adımlarla yürüdüğünü” söylediğini, sanığın hangi hızla yürüdüğünün tanığa sorulmasını talep etti. Heyet başkanı tanığa Hemdan’ınn “normal adımlarla mı hızlı adımlarla mı” yürüdüğünü sordu. Tanık, Hemdan’ın “normal” yürüdüğünü söyledi. “Çocuğun kaçtığını hiç görmedim” dedi.

Tanık, Hemdan ile polis arasında 15-20 metre mesafe olduğunu söyledi.

İkinci Tanık
İkinci görgü tanığı da salona alındıktan sonra kürsüye geldi:

“Biz mahallece ara sokakta oturuyorduk. O an bir silah sesi duyduk. Çocuğun havalanarak yere düştüğünü gördük. Bir döndüm baktım ki çocuk yere yıkıldı. Mahallede oturanların hepsi köşeye koştuk. Polis memurunu çocuğun önünde gördük o an. Onun çocuğu vurduğunu hissettik o an. Kim vuracaktı başka? Polis ‘Çocuk kaçıyordu. Dur dur dedim. Durmayınca da vurdum.’ dedi.”

Heyet başkanın Hemdan’ın koşup koşmadığını sorması üzerine tanık “Bana göre koşuyordu.” cevabını verdi. Cevabın tutanağa bu şekilde geçirilmesi üzerine katılma talebinde bulunan avukatlar cümledeki “bana göre” ifadesinin yön mü yoksa görelilik, “hatırlayamamaanlamı mı içerdiğinin anlaşılmadığını ifade eden itirazlarda bulundular. Mahkeme heyeti başkanı itirazlara “’Bana göre koşuyordu’ dedi. Ben de ‘bana göre koşuyordu’ yazdım.” cevabını verdi.

Söz alan avukat “bana göre” ifadesinin tanığın sanık F.K’nın “koştuğunu düşünmesine yönelik inancını” ifade ettiğini söylerken mahkeme heyeti başkanı “’Bana göre’ sözü size ne anlatıyor?” diyerek avukatın sözünü kesti. Avukat cevap verdi:

“Hakim Hanım siz anlıyorsunuz ancak bu dosyada hakim olarak kalmayabilirsiniz. Daha sonra tutanağı okuyan bir kişi yanlış anlayabilir. Bizim avukat olarak derdimiz bu yanlış anlamanın ileride oluşmaması.”

Hakim tanığa yeniden sordu: “Koşuyor muydu?”

Tanık, “Sayın hakim, şu an hatırlamıyorum. Çocuk zıplayarak yere düştü. Ancak koşuyor muydu koşmuyor muydu hatırlamıyorum. Koşuyor desem de koşmuyor desem de yalan olur.” cevabını verdi.

Üçüncü Tanık
Salona giren yeni tanık, olay anında evinin penceresinden “karşı binanın damındaki komşunun çocuklarıyla”  konuşmaktaydı. Tanık, olayın bulundukları binanın bitişiğindeki binanın önünde gerçekleştiğini ifade etti.

Mahkeme heyeti başkanının tanığa olayı dair tanıklığını sorması üzerine; tanık, bildiklerini Savcılıkta anlattığını söyledi. Hakim, tanığa Savcılıktaki “Sokak başında bir polisin bir genci kovaladığını gördüm.” beyanlarını hatırlattı. Tanık yanıt verdi:

“Çocuk koşuyordu. Polis de arkadan vurdu.”

Heyet başkanı, tanığa “İkisi de koşuyordu demişsin. Doğru mu?” dedi. Tanık “Evet.” diye cevapladı. Hakim, tanığın Savcılıktaki ifadesini sesli okuyarak teyit ettirdi.

“Polis memurunun ‘Dur’ diye bağırmasıyla silah sesini de duydum. (…) Polis memuru vurulan çocuğun yanına geldi. Kendi kendine konuşuyordu(…)”.

Heyet başkanı, tanığa Savcılık ifadesinde değindiği, yaşadıkları evin alt katındaki döşeme dükkanının olay yerini gören açıya sahip güvenlik kamerası kaydına dair ifadesini hatırlattı:

“Evimizin alt katında döşeme dükkanı var. Bu dükkanın kayıt yapan kamerası var. Polisler kayıt cihazını incelemek için götürdüler. Cihaz çalışır durumdaydı. (…)(bir süre sonra ambülansın geldiği sırada) Telefona bağlı olan işyerine ait kameraya baktığımda ambülansı gördüğümü söyledim.“

Mahkeme heyeti başkanı, tanığın Savcılıktaki ifadesinde, kamera kaydının bulunduğu dükkanın sahibinin kaydı “tam geri sarıp bakacağı sırada yanında müşteri bulunduğu kaydı an geriye saramadığı”; ancak daha sonra polisin cihazı “kayıt yok diye geri getirdiğini” bilgisini teyit ettirdi.

Daha sonra, heyet başkanı tanığa olay sırasındaki görüş açısını ve tanığın bulunduğu konumu anlamaya yönelik sorular sordu.

Tanığın beyanlarını bitirmesinin ardından söz alan avukat Nurettin Tanış, tanığa sordu: “Çocuk koşuyor muydu? Yürüyor muydu? Net bilgi veya görgünüz var mı?”

Tanığın soruya net bir cevap vermemesi üzerine avukat tekrar sordu: “Koştuğunu gördünüz mü?Onu soruyorum sadece.”

Avukatın soruyu tekrarlamasına rağmen tanığın net bir cevap vermemesi üzerine hakim yeniden sordu:

“Koştuğunu kendin gördün mü?”

Tanık “(F.K’nın) ’Dur’ sesini duydum. Silah sesini duydum. Çocuğun yıkıldığını gördüm” dedi. ihtarını ve psilah sesini duyduğunu söyledi

Hakim, tanığın biraz önce teyit ettiği Savcılık ifadesinde “koşuyordu” demesiyle mevcut beyanlarının çelişkili olduğuna dikkat çekti. Hakimin yeniden sorması üzerine tanık “Şu an hatırlamıyorum” dedi.

Avukat Tanış, tanığın Hemdan’ın koşup koşmadığını görmediğin anlaşıldığını vurguladı.

Söz alan avukat Tugay Bek, tanığa olayın ne zaman ilgi alanına girdiğini sordu. Tanık, “Dur dediğinde” dedi.

Tanık beyanlarının tamamlanmasının ardından, mahkeme heyeti başkanı baba A.E.H’e söylemek istediği bir şeyin olup olmadığını sordu. Tercüman soruyu A.E.H’e çevirirken, salondaki avukatlar bir saatten fazla süredir devam eden tanıklar sorgusu boyunca hiçbir konuşmanın baba A.E.H’e çevrilmediğine dikkat çekti: “Bu soru çok anlamsız kalıyor.(Hemdan’ın babası kendisine) Ne anlatıldığını bilmiyor ki.”

Avukatın eleştirileri üzerine, hakim tercümandan dinlenilen tanıkların söylediklerinin hepsini tercime etmesini istedi. Tercüman, konuşulanların aklında olduğunu söyledi. Tercüman dinlenen tanıkların ifadelerini yaklaşık iki dakikada baba A.E.H’e anlattı.

Baba Hemdan tercüman aracılığıyla mahkeme heyetine ve kendisini destekleyen avukatlara teşekkür ettiğini söyledi.

Mahkeme başkanı, taleplerini beyan etmeleri için sözü avukatlara verdi. 

Avukat Nurettin Tanış, Hemdan’ın olay sırasında yanında olan arkadaşının ismini mahkemeyle daha önce paylaştığını hatırlattı. Bu kişinin adres araştırmasının yapılarak tanık olarak dinlenmesini talep etti.

Sanık F.K’nın Avukatlarının Talepleri

F.K’nın avukatları soruşturmanın genişletilmesini talep ettiler. Polis tarafından düzenlenen kriminal uzmanlık raporunda “kurşunun çarpma ve sekme sonucunda” isabet ettiği bilgisiyle otopsi raporu arasında çelişki olduğunu ifade etti. Konuya ilişkin ek bilirkişi raporu alınmasını ve olay yerinde keşif yapılmasını talep etti. Müvekkilinin olaydan hemen sonra 112 Acil Servisi’ni aradığını, arama kayıtlarının mahkemece istenmesini ve ifadesi alınamayan tanıklar hakkında zorla getirme kararı çıkar talep etti. Ayrıca, sonraki celselerde kendi tanıklarını getireceklerini ifade etti.

Karar

Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi ara kararında;

  • Dinlenemeyen tanıklar hakkında zorla getirilmesine,
  • Baba A.E.H’nin duruşmalara katılan sıfatıyla kabul edilmesine,
  • Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Kurulu’nun raporunun beklenilmesine,
  • Otopsi raporunu düzenleyen heyete, maktulün vücuduna merminin giriş deliği ile merminin bulunduğu yer birlikte değerlendirildiğinde kurşunun sekme sonucu isabet edip etmediğinin tespitinin mümkünatının sorulmasına,
  • Keşif talebinin reddine,
  • 112 Acil Servis kayıtlarının istenmesine,
  • Tutuklu polis memuru F.K’nın tutukluluk halinin devamına karar verdi.

Bir sonraki duruşma 13 Kasım 2020 saat 09:30’da görülecek.

 

4. Duruşma

Suriyeli Ali el Hemdani’nin katil zanlısı, polis memuru F.K.’nın Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “kasten öldürme” suçlamasıyla yargılandığı davanın 4. duruşması 27 Mayıs 2021’de görüldü.

Mübaşirden edinilen bilgiye göre, Adana’nın SEGBİS altyapısındaki sorun nedeniyle gerçekleşen gecikmeler nedeniyle saat 11.00’de başlaması planlanan ve sanık polisin SEGBİS’le bağlanacağı duruşmanın, takriben saat 12.00’ye veya öğleden sonraya kalabileceği öğrenildi. Duruşmanın başlama saati daha sonra 14.00 olarak güncellendi.

İzleyiciler
Duruşmayı, “Türkiye’nin yakın geçmişindeki ağır insan hakları ihlallerine dair yürütülen ceza yargılaması süreçlerini izleme çalışmasının çıktılarının bulabileceği dijital bir arşiv” olan Faili Belli temsilcisi ve biri sanık yakını beş ila sekiz kişi arasında değişen izleyiciler izledi. Duruşma salonunda birbirinden ayrılmış sıralar halinde boş sandalyeler bulunmasına rağmen, 14.13 itibariyle salona giren izleyicilerden, salonun arka kısmında bulunan çuvallar yığılı bölümde ayakta beklemeleri istendi. İzleyicilerden pandemi önlemleri gerekçesiyle “kendi aralarında beş kişi belirlemeleri”, diğer izleyicilerin salondan çıkması, mübaşir aracılığıyla talep edildi. Ayrıca, görevli bir polis memuru izleyicilerin basın kartlarını tek tek kontrol etti.

İzleyicilerden birinin “Aralıklı dursak olmaz mı? Aramızda 1,5 metre mesafe var.” diyerek heyet başkanına kararını gözden geçirip geçiremeyeceğini sorması üzerine mübaşir “Maalesef. Fark etmiyor, sonuçta pandemi. Başkan’ın talimatı. Benim yapabileceğim bir şey yok. Yahu arkadaşım, ben ne diyorum siz ne diyorsunuz? Beş kişi. Bir kişi sanık yakını var. Dört kişi kendi aranızda ayarlayın, ben bir şey demiyorum. Şu anda mantıklı mı sizce bu durum pandemi sebebiyle?” cevabını verdi. Bir izleyicinin mesafeye dikkat ederek duruşmayı izleyebileceklerini söylemesi üzerine mübaşir “Yahu mesafe yok şu anda. Dikkat edilebilecek bir mesafe yok. Lütfen.” dedi. Bir izleyicinin ayakta durmak yerine, salonun önünde boş bulunan sandalye saflarından birine oturmayı talep etmesi üzerine mübaşir “Oraya alamıyoruz. Duruşma salonunun düzenini size göre yönlendirmiyoruz. Burası (izleyicinin oturmak istediği boş alanı kastederek) duruşmaya ait bir yer. Seyirci alanı (çuvalların yığılı olduğu sandalyesiz alanı kastederek) bu taraf. Dilekçe yazın. Her gün görüşün. Burası duruşma yeri. Kendi aranızda dört kişi belirleyin. Kasıt yok burada.” dedi.

Mahkeme heyeti 14.18’de salona geldi. Heyet başkanı “Heyet beş kişi almayı uygun gördü. Aranızda anlaşın. Kim katılmak istiyorsa buyursun izlesin.” dedi.

Yargılama
Katil zanlısı polis memuru F.K. duruşmada SEGBİS bağlantısı yoluyla hazır bulundu. Duruşma salonunda izleyicilerin dışında polis memuru F.K.’yı temsil eden iki avukat hazır bulundu. Ali el Hemdan’ın dosyada şikayetçi sıfatıyla taraf olan babasını temsilen herhangi avukat duruşmaya gelmedi.

Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD)’yi temsilen Av. Tugay Bek ve İnsan Hakları Derneği’ni (İHD) temsilen Av. Yakup Ataş katılma taleplerini mahkemeye yeniden iletmek üzere avukat mahalinde, sanık avukatlarının karşısında yerlerini aldılar.

Hakim, ÇHD ve İHD’yi temsil eden avukatlara “Vekaletiniz varsa alayım. Yoksa sizi izleyici bölümüne alayım. Vekaletinizi aldığınızda sizi taraf bölümüne alacağım.” dedi. Av. Tugay Bek, beyanda bulunmak istediklerini söyledi ve hakimin “talimatının” duruşma tutanağına geçirilmesini talep etti. Hakim talebi daha önce üç kez reddettiklerini belirtti, “Tekrar mi reddedelim?” ifadelerini kullanarak talebi reddetti. “Orada oturmakta ısrarcıysanız, oturun.” dedi.

Otopsi Uzmanının Beyanları
Ali el Hemdan’ın otopsi işlemini gerçekleştiren kişi mahkemede hakim ve sanık avukatlarının sorularına cevap verdi. Hakim, soruşturma aşamasında olayın, merminin sekmesi sonucunda meydana geldiğine ilişkin bir uzman raporu olduğunu ifade ettikten sonra, “Otopsi raporunda tespit edilen tıbbi bulgulara göre vücudundaki mermi girişlerinin seyir durumunun, aşağıdan yukarı mı yukarıdan aşağı mı, olduğu konusunda sizden bilgi almak istiyorum.” dedi.

Uzman, merminin “önden arkaya düz seyirli” ilerlediğini ve vücuttan çıkış yapmadığını söyledi. Göğüs boşluğunun alt bölgesinde bulunan merminin kanın içerisinden kepçeyle alındığını, Ali el Hemdan’ın vurulması sonrasında vücudun hareket ettirilmesi nedeniyle merminin kaymış olduğunu ifade etti. Sanık avukatının sorusu üzerine açıkladı:

“Şahsın hareketi nedeniyle, mermi boşluk içerisinde karnın içerisine doğru düşebilir. Seken bir mermi için de bu ihtimal geçerli.”

Heyet başkanının görüşünü istemesi üzerine savcı sanık polis F.K’nın tutukluluğunun devamını talep etti.

Söz alan sanık avukatı şöyle konuştu:

“Müvekkilimin maktulü tanımadığı gibi öldürme kastıyla hareketini gerektiren bir durum yoktur. Müvekkil neticeyi öngörmediği gibi öldürme kastı taşımamıştır. Olay öncesine bakıldığında müvekkilimin sokağa çıkma yasağını ihlal eden şahıslar hakkında adli işlem yapmak üzere bakanlık tarafından görevlendirilmiştir. Müvekkilimiz (olay günü) oruç tutmakta, maskeli ve epilepsi hastasıdır. Maktulü yanına çağırdığında maktul koşmaya başlıyor. Müvekkil maktulün peşinden gidip defalarca sözlü ihtarda bulunuyor.

Müvekkilimiz kendi güvenliği için silahını kuruyor. Olay yerinde bir polisin şehit olduğu, iki polisin yaralandığı tanıklar tarafından beyan edilmiştir. Aynı mahalle aynı sokak. Olay yeri hem terör faaliyetleri hem de polise yönelik saldırılar açısından bilinen bir yer. Müvekkilimiz bu nedenle silahını kurarak sokağa giriyor. Müvekkilimiz maktulü tanımıyor. Maktulün vefat ettiğini dahi anlamıyor. Maktulün yanına vefat ettiğini bilmeyerek sakince gidiyor. Vefat ettiğini görünce ‘Benim de çocuğum var ölme ölme!’ diyor.’ Sonra 112’yi arayarak haber veriyor.”

Sanık avukatı, katil zanlısı F.K.’nın silahını isteyerek ateşleyip ateşlemediğinin belirlenmesi için hastaneye müzekkere yazılmasını talep etti:

“Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne müzekkere yazılarak (F.K’nın) kullandığı ilaçlar sebebiyle sinir sisteminde anı kasılmaların tetiklenmesinin mümkün olup olmadığı, ani kasılmalar sonucu silahın ateş almasını mümkün olup olmadığının sorulmasını talep ediyoruz.”

Katil zanlısı polis memurunu temsilen salonda bulunan ikinci avukat; Yargıtay 12. Ceza Dairesi’nin “özel harekatçı bir polis memurunun meslektaşını boynundan vurulması olayında” sanığın uykusuzluk sonucunda meslektaşını vurmuş olduğunu değerlendirerek fiili basit taksir olarak kabul ettiğini söyledi.

“Havanın sıcak olması, müvekkilin epilepsi hastası olması gözetilerek müvekkilimin tahliyesine karar verilmesini talep ediyoruz. Müvekkil ağzında maskeyle uzun süre koşuyor, oruçlu. Belki bu üç faktör epilepsi hastalığının tetiklemiş olabilir.”

Karar
Sanık avukatının, Adana Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne müzekkere ile soru sorulması talebini reddeden mahkeme heyeti, bir sonraki duruşmanın 9 Eylül 2021 saat 11.00’de görülmesine karar verdi.

6. Duruşma

Polis memuru F.K.’nın "kasten öldürme" suçlamasıyla Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı davanın 6. duruşması 25 Kasım 2021'da görüldü.

İzleyiciler
Duruşmayı Çağdaş Hukukçular Derneği (ÇHD), İnsan Hakları Derneği (İHD), İleri Haber, Faili Belli, Anadolu Ajansı (AA), Türkiye İşçi Partisi (TİP) temsilcisi ve sanık polisin aile fertleri izledi.

Yargılama
Duruşmanın tarafları duruşma salonuna 2 saat 40 dakika gecikmeyle alındılar. Sanık F.K.’nın tutuklu bulunduğu cezaevinin SEGBİS odalarının dolu olması nedeniyle, davanın tarafları ve izleyiciler salonda yarım saat daha beklediler. Sanık F.K. duruşmaya tutuklu bulunduğu cezaevinden SEGBİS ile bağlandı.

Salonda bulunan İHD temsilcisi Yasemin Dora Şeker, dosyada aleniyetin sağlandığının gösterilmesi için salonda bulunan İHD ve ÇHD temsilcisi avukatlara gözlemci statüsü verilmesini talep etti. Mahkeme heyeti başkanı kanunda gözlemci diye bir statü olmaması gerekçesiyle talebi reddetti. Av. Şeker’in, “taleplerinin reddedildiğinin en azından duruşma tutanağına geçirilmesi” talebi de reddedildi.

Mahkeme başkanı Uluslararası Af Örgütü (UAÖ) tarafından görevlendirildiği, dilekçeyle mahkemeye bildirilen gözlemcinin, izleyici sıralarında bulunduğunun görüldüğünü duruşma tutanağına geçirdi.

İHD temsilcisi Av. Şeker kendilerinin de aynı şekilde salonda bulunmalarından hareketle kendilerinin de zapta geçirilmelerini istedi. Hakim dosyada UAÖ’nün verdiği dilekçenin okunup dosyaya konulduğunun usül gereği zapta geçirildiğini, İHD temsilcisinin de dilekçe verebileceğini söyledi.

Duruşma başladı.

Sanık polisin avukatı Uğur Köksal müvekkilinin epilepsi hastası olduğunu, cezaevinde epilepsi krizi geçirip geçirmediğinin cezaevine müzekkereyle sorulmasını talep etti. Adana Şehir Hastanesi’nden sanık F.K. için yazılan epilepsi ilacı reçetelerini mahkemeye sundu.

El Hemdan’ın babasının avukatı hakimin sorusu üzerine mevcut aşamada bir taleplerinin olmadığını söyledi. Sanığın epilepsi hastalığına olaydan sonra yakalanmış olabileceğini belirten avukat, devlet kayıtlarında sanığın olaydan önce epilepsi hastası olduğuna dair bir belge bulunmadığını söyledi. Sanık avukatının taleplerinin reddini talep etti.

Savcının da bu taleplerin reddini istemesinin ardından mahkeme başkanı celse arasında sanığın cezai ehliyeti yönünden rapor vermeye yetkili hastaneden (cezai ehliyetinin bulunduğu yönünde) rapor alınmış olması nedeniyle sanık avukatının sanığın epilepsi hastalığına dair rapor alınması talebinin reddine karar verdi.

Duruşmada izleyiciler bölümünde bulunan ÇHD ve İHD avukatları “aleniyetin sağlanması için gözlemci sıfatıyla hazır bulunma” talebini içeren bir dilekçeyi mahkemeye sundular. Savcı, “CMK sisteminde gözlemci sıfatı bulunmadığından” talebin reddini istedi. Mahkeme başkanı gözlemci sıfatı verilmesi istemini reddetti.

Mütalaa
Savcı mütalaasında, dosya kapsamındaki görüntüler ve bilirkişi raporları ışığında olayı Ali el Hemdan ve arkadaşına kimlik sorulması anından, maktulün vurulması anına kadar özetledi. Ali el Hemdan’ın 3095. Sokağa girdikten sonra sanık F.K.’nın kendisine “Dur!” ihtarında bulunduğunu, maktulün yüzünü F.K.’ya dönmesinin ardından F.K’nın silahını çıkartıp namluya mermi sürerek ateş etmesi sonucunda maktulün yere düştüğünü ve hastanede hayatını kaybettiğini söyledi. Savcı; olay anına ilişkin görgüsü bulunan bir tanık beyanı ve bilirkişi raporları ışığında vurulma anı itibariyle sanıkla el Hemdan arasında 10 metre mesafe olması gerektiğinin kabul edilmesi gerektiğini söyledi. Sanık F.K’nın maktulün kaçmasını engellemek için “mesleki tecrübesi gereği farklı bölgelerine ateş edebilecek konumda olduğuna” dikkat çekti. Polisin silahını hangi şartlarda ve nasıl kullanabileceğini düzenleyen kanun maddelerini sıralayan savcı, somut olayda kanuni şartların oluşmadığını vurguladı.

Polis memuru F.K’nın “kasten öldürme” suçunu düzenleyen TCK 81/1 suçlamasıyla cezalandırılmasını talep etti.

Baba el Hemdan’ın avukatı mütalaaya kısmen katıldıklarını söyledi. Sanığın silahını görev ve vazifesi sırasında, sahip olduğu kamu gücünü kullanarak kullandığına dikkat çekti. Eğer Ali el Hemdan bir polis memuruyla karşı karşıya olmasaydı kendini savunma imkanına sahip olabileceğini ancak karşısındakinin bir polis memuru olması nedeniyle hareketsiz kaldığını ve bu nedenle hayatını kaybettiğini vurguladı.

Sanık F.K’nın, “kasten öldürme” suçun nitelikli hallerinden olan “yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle” TCK 81/1g uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırılmasını talep etti.

Söz verilen sanık avukatı mütalaaya karşı savunma hazırlayabilmek için mahkemeden ek süre talep etti. Geçen duruşma dinlenen, olay yerinde bulunan el Hemdan’ın arkadaşının tanıklığında F.K.’nın pişmanlığını aktardığını söyledi. Tanığın F.K’nın olayı gerçekleştirmek istemediğini söylediğini ileri sürdü. Olayın kasten mi taksirle mi gerçekleştirildiğinin tespit edilmesinin gerektiğini belirten avukat; müvekkilinin cezaevinde geçirdiği süre nedeniyle tahliyesini talep etti.

Karar
Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi ara kararında polis memuru F.K.’nın tutukluluğunun devamına ve sanık avukatına savunma hazırlayabilmesi için ek süre tanınmasına karar verdi.

Davanın bir sonraki duruşması 21 Aralık 2021 saat 11.00’da görülecek.

7. Duruşma

Suriyeli Ali el Hemdan’ın katil zanlısı polis memuru F.K.’nın Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi’nde “kasten öldürme” suçlamasıyla yargılandığı davanın 7. duruşması 21 Aralık 2021’de görüldü.

İzleyiciler
Duruşmayı sanık polis memuru F.K.’nın aile fertleri ile İnsan Hakları Derneği Adana Şubesi Başkanı, Çağdaş Hukukçular Derneği Adana Şubesi temsilcileri, Anadolu Ajansı, Faili Belli, Medyaport, Mezopotamya Haber Ajansı ve Evrensel gazetesi izledi.

Yargılama
11:00’de başlaması gereken duruşma önce 13:30’a ertelendi, daha sonra 14:40’a ertelenen duruşma saat 15:00’te başladı.

El Hemdan’ın ailesinin avukatının beyanları
Sanık polis F.K. duruşmaya tutulduğu cezaevinden SEGBİS ile bağlandı.

Ali el Hemdan’ın ailesinin avukatı Rıdvan Şahin, F.K.’nın el Hemdan’ı öldürme anı görüntülerini içeren kamera kayıtları ortaya çıkana kadar F.K.’nın ayağının takıldığı için düşerken silahının yanlışlıkla ateş aldığı ve el Hemdan’ın kaçtığı gibi asılsız argümanlarla kendini savunduğunu hatırlattı. Kamera görüntülerinin çok net olduğunu, F.K.’nın beyanlarıyla görüntüler arasında çelişkiler bulunduğunu söyledi. “Sanığın eylemine meşruiyet kazandırmak için söylediği kaçma beyanına itibar edilmemelidir. Bir insanın durduk yere öldürülmesi söz konusu. Ceza TCK 81/1g olmalı (“Kişinin yerine getirdiği kamu görevi nedeniyle” ağırlaştırılmış müebbet)” dedi.

Vatandaşların polislerle ilişkilerinde, bir polise dokunmanın dahi direnme suçunu oluşturduğunu hatırlatan Av. Şahin, faillerin polis olması durumunda da aynı hassasiyetin gösterilmesi gerektiğini ifade etti. F.K.’nın polis memuru olması ve sahip olması gereken özeni göstermemesi nedeniyle kendisi hakkında herhangi takdiri indirim uygulanmamasını talep etti.

Beyanlar sırasında F.K.’nın görüntüsünün bulunduğu SEGBİS ekranının renklerinin bozulup düzeldiği görüldü.

F.K.’nın avukatının beyanları
F.K.’nın avukatı kovalama ve koşma iddialarını dosyada beyanları bulunan bir tanığa dayandırdıklarını söyledi. Olaya ilişkin ilk tespit edilmesi gereken noktanın polis memuru F.K.’nın niçin olay yerinde bulunduğu olduğunu ifade eden avukat F.K.’nın bakanlık talimatıyla adli kolluk görevini yapmakta olduğunu söyledi. Kanuna göre kolluk görevlilerinin görevini yapmasına aykırı davranan kişilerin bundan menedildiğini, bunun ilgili kişilerin gözaltına alınması anlamına geldiğini söyledi.

“En ufak kimlik beyanında bile, gerçeğe aykırı beyanda bulunan kişilerin gözaltına alınması gerekir. TCK 265 (görevi yaptırmamak için direnme) tartışılmalıdır. Olay anında müvekkil açısından gözaltına alma şartları oluşmuştur. Bu şart bulunduğundan dolayı (F.K.) silah kullanma yetkisine haizdi.”

Avukat olayın “uzun bir kovalamaca sonrasında”, daha önce iki mermi kovanı bulunan ve bir polis memurunun şehit edildiği” bir muhitte gerçekleştiğini ileri sürdü. Yalnızca bir tanık beyanı ve geniş açılı bir kamera görüntüsüne dayanılarak karar verilmesinin hata olacağını söyledi. Bir tanık beyanına göre F.K.’nın olaydan sonra el Hemdan’ın cesedine “Ben sana dur demedim mi? Neden kaçıyorsun. Havaya ateş etmek istedim” dediğini, olayın havaya ateş ederken gerçekleştiğini ileri sürdü. F.K. ile el Hemdan’ın geçmişte bir husumeti bulunmadığını, F.K.’ya verilen kamu görevi olmasaydı olayın hiç gerçekleşmeyeceğini söyledi. F.K.’nın havaya ateş edeceği sırada olayın yanlışlıkla gerçekleştiğini söyledi. Ceza verilmesi halinde el Hemdan’ın “Dur!” ihtarına uymaması ve F.K.’nın sıcak takip uygulaması üzerine olayın gerçekleşmesinden hareketle, müvekkili hakkında haksız tahrik indirimi uygulanmasını istedi.

Söz alan diğer avukatın, Yargıtay içtihatlarına göre kasten öldürme suçunun oluşması için faille maktul arasında husumetin bulunması gerektiğini söylemesinin ardından F.K’ya son sözü soruldu.

Sanık polis F.K.’nın beyanları

“Böyle bir şey olsun istemedim. Öldürme kastıyla ateş etmedim. Böyle bir ihtimal olamaz.”

Bağlantıdaki sorun nedeniyle F.K’nın son cümlesi duyulmadı. Hakimin F.K.’dan cümlesini tekrarlaması üzerine araya giren F.K.’nın avukatı “Olayın nasıl olduğunu hala anlamadım” dediğini söyledi.

Verilen aranın ardından mahkeme heyeti kararını açıkladı.

Karar
Adana 9. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, sanık polis F.K.’nın “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis cezasına çarptırılmasına karar verdi. Sanığın, “olaydan sonraki davranışları, cezanın geleceği üzerindeki etkisi, geçmişteki hali” vb. kanunda yazılı unsurlar heyet tarafından değerlendirilerek, ceza 25 yıl hapis cezasına indirildi. Heyet başkanı cezada indirim uygulanmasına muhalefet şerhi koydu.