Dünyadaki protestolar

Son aylarda tüm dünyayı devasa ölçekte bir protesto dalgasının sardığı görülüyor. Hong Kong’dan La Paz’a, Port-au-Prince’ten Kito’ya, Barselona’dan Beyrut’a ve Santiago’ya kadar dünyanın dört bir yanındaki sokaklarda kitlelerin protesto hakkını kullanmak ve iktidarlardan değişim talep etmek için sokaklara çıktığına tanık olduk.

Ne yazık ki tüm bu protestoların ortak noktası, devletlerin aşırı sert tepkisi ve birçok durumda ağır insan hakları ihlalleri işlenmesi oldu.

Uluslararası Af Örgütü olarak, Ekim ayında, şimdiye kadar BolivyaLübnanŞiliİspanyaIrakGineHong KongBirleşik KrallıkEkvadorKamerun ve Mısır’da gerçekleştirilen protestolardaki yetki istismarı ve ihlallere ilişkin verileri belgeledik.

Protestolar Hong Kong gibi ülkelerde polisin baskılarına rağmen uzun bir süre devam ederken, diğer ülkelerde toplu gözaltılar gibi taktikler kullanılarak hızla bastırıldı. Mısır’da 2.300’ün üzerinde kişi Eylül ayında gerçekleştirilen protestolara katıldıkları için gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar mahkemeye sevk edilirse bu Mısır tarihinin protestolarla bağlantılı en büyük ceza davası olacak.

Uluslararası Af Örgütü olarak barışçıl protestonun suç olmadığını, tam tersine bir insan hakkı olduğunu daima açıkça ortaya koyduk. Hükümetlerin protestolara tepki verme biçimi ise genellikle çok büyük ölçüde orantısız, kanuni dayanaktan yoksun ve bu nedenle de hukuka aykırı oldu. 

Protestocular insan haklarını kullanmaktadır ve haklarını kullanmalarına izin verilmelidir. Ancak aynı derecede önemli olan şey, insanların insan hakları kaygılarıyla bağlantılı gerekçelerle sokaklara çıktığı gerçeğidir.

İnsanları protestoya iten temel unsurların bazılarını ele alalım.

Yolsuzluk

Hükümette yolsuzluk iddiaları Şili, Mısır ve Lübnan’da kitlesel protestoların fitilini ateşleyen nedenlerden biriydi.

Eylül ayının sonlarına doğru Mısır’ın dört bir yanında binlerce kişi protestolara katıldı. Protestocuların birçoğu Kahire’de, eski devlet başkanı Hüsnü Mübarek’in devrilmesiyle sonuçlanan 2011 protestolarıyla ünlü Tahrir Meydanı’nda toplandı. Protestolar, Mısır ordusunun üst kademelerinde yolsuzluk yapıldığını iddia eden bir dizi videonun internette yayılması üzerine başladı.

Lübnan’da hükümete yönelik istifa çağrılarının, hatta daha genel anlamda siyasal rejimin değişmesine yönelik taleplerin en önemli sebeplerinden biri, yolsuzluk yaptığı düşünülen rejimin temel sosyal ve ekonomik hakları güvence altına alamaması. Lübnan’da insanlar etkili bir şekilde tüm bakanlar ve kamu görevlilerinden, halktan çalındığı düşünülen kamu kaynakları nedeniyle hesap sorulması çağrısında bulunuyor.

Kamu kaynaklarının yolsuzluk yapılarak istismar edilmesi cezai bir konu olmanın yanı sıra, insan haklarıyla da ilgili bir konudur; çünkü bu durum çoğunlukla temel hizmetlerin sağlanamamasına yol açar. İnsan hakları hukuku gereğince hükümetler, insanların onurlu yaşamını güvence altına almak için kaynakları en iyi şekilde kullanmakla yükümlüdür.

Yaşam maliyeti

Yolsuzluğa itiraz edilen yerlerde yaşam maliyeti de bir itiraz konusu olarak ortaya çıkıyor. Şili’de protestolar, hükümetin başkent Santiago’da ulaşım ücretlerinde artış yapılacağını duyurması üzerine başladı.

Protestolar o günden bu yana Şili’nin dört bir yanındaki sıradan vatandaşların ekonomik, kültürel ve sosyal haklarına yük getiren çok sayıda hükümet politikasını da kapsayacak şekilde büyüdü. Şili, dünyada gelir eşitsizliğinin en yüksek boyutlara ulaştığı ülkelerden biri. Bu durum, Şili halkının eşitsizlikle ilgili kaygılarının altını çiziyor.

Mısır ve Ekvador’da olduğu gibi hükümetler oldukça sert kemer sıkma tedbirleri uygulayarak insanların gittikçe artan yaşam maliyetleriyle ilgili meşru kaygılarını derinleştiriyor.

Ekvador’da hükümetin akaryakıt desteğini kaldırma kararı, tartışmalı bir kemer sıkma paketine yönelik geniş çaplı protestolara yol açtı. Hükümetin bu paketten vazgeçmesi isteniyor.

Kemer sıkma tedbirlerinin insanlar üzerindeki etkisi her geçen gün ağırlaşıyor. Yayımlanan bir rapora göre 2021’de tüm ülkelerin üçte ikisi ve yaklaşık altı milyar kişi kemer sıkma tedbirlerinden etkilenecek. Bu durumun insani açıdan maliyetine gelince, milyonlarca kişinin alternatif iş imkanı olmaksızın işsiz kalacağı tahmin ediliyor.

İklim adaleti

İklim değişikliği ve çevresel bozulmanın yarattığı adaletsizlikler geçen yılki protestoların temel unsurlarından biri haline geldi. Çevresel bozulmaya karşı verilen mücadeleye öncülük eden Yerli aktivistlerden Birleşik Krallık’ta manşetlerden düşmeyen sivil itaatsizlik gruplarının ortaya çıkışına ve Bolivya’da hükümetin orman yangınlarına müdahaledeki yetersizliğine karşı düzenlenen kitlesel protestolara kadar insanlar giderek daha kalabalık şekilde liderlerin iklim krizine yönelik adımlarıyla ilgili kaygılarını ifade etmek için sokaklara çıkıyor.

Bu konuda akıllarda yer eden anlardan biri Eylül ayında yaşandı. 185 ülkede 7 milyon 600 binin üzerinde kişi iklim grevleri haftasına katıldı. Protestolar, bir yıl kadar önce İsveç parlamentosu önünde hükümetin iklim politikalarını boykot eden Greta Thunberg’in öncülük ettiği gençlik hareketi Fridays For Future tarafından düzenlendi.

Uluslararası Af Örgütü en yüksek ödülü olan Vicdan Elçisi Ödülü’nü bu yıl Fridays For Future hareketine verdi. Greta Thunberg ödülü aldıktan sonra şunları söylemişti: “Bu ödül, dünyanın dört bir yanında bir araya gelerek Fridays For Future hareketini oluşturan milyonlarca gencin ödülüdür. Tüm bu korkusuz gençler gelecekleri için mücadele ediyor. Kesin gözüyle bakmaları gereken, ancak görünüşe göre kesin gözüyle bakmalarının mümkün olmadığı gelecekleri için.”

Siyasi özgürlük

Bu ay, İspanya Yüksek Mahkemesinin 12 Katalan siyasi lideri ve aktivisti hapis cezasına mahkum etmesi üzerine Barselona’da ve Katalunya’nın diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler ve protestolar düzenlendi.

Hindistan hükümetinin Hindistan Anayasası’nın Cammu Keşmir’e özerklik statüsü veren 370. Maddesi’ni tek taraflı olarak kaldırması ve eyaleti iki ayrı birlik bölgesine ayırması üzerine protestolar başladı. İlgili kanun teklifleri ve yasal değişiklikler haberleşme imkanlarının kesildiği, sokağa çıkmanın yasaklandığı ve bölgedeki siyasi liderlerle aktivistlerin toplu halde gözaltına alındığı bir ortamda yapıldı.

Bu yıl siyasi özgürlüklerle bağlantılı en geniş kapsamlı ve en uzun süre devam eden protestolara muhtemelen Hong Kong sahne oldu. Protestolar Nisan 2019’da, Hong Kong hükümetinin suçluların Çin’e iade edilmesini öngören bir kanun teklifi sunması üzerine başlamıştı.

Daha önce benzeri görülmeyen sayıda kişi sokaklara çıktı. Bunun üzerine hükümet en sonunda yasa taslağını iptal etti, ancak protestolar polisin protestolara müdahalesinin eksiksiz şekilde soruşturulması ve Hong Kong’un liderlerini Hong Kongluların seçmesini mümkün kılacak siyasal değişiklikler yapılmasını da içeren daha geniş kapsamlı değişim çağrılarına dönüştü.

Dünyanın dört bir yanında devam eden protestolarla ilgili en güncel haberler için Twitter’da @amnestypress hesabını takip edebilirsiniz.