Cumhuriyet Davası

Arka Plan Bilgisi

31 Ekim 2016 günü sabah saatlerinde Cumhuriyet Gazetesi’nin toplam 13 yöneticisi ve çalışanı, İstanbul Başsavcılığı’nın kısıtlama ve gizlilik kararı ile yürüttüğü soruşturma kapsamında gözaltına alındı. Gözaltına alınanlar beş gün boyunca avukatları ve yakınları ile görüştürülmedi.

5 Kasım 2016 tarihinde Bülent Utku, Güray Öz, Önder Çelik, Kadri Gürsel, Turhan Günay, Musa Kart, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör ve Murat Sabuncu tutuklandı; Aydın Engin ve Hikmet Çetinkaya hakkında ise, yaşları ve sağlık durumları dikkate alınarak adli kontrol kararı verildi. Günseli Özaltay ve Bülent Yener, ifadelerinin alınmasının ardından serbest bırakıldı. Akın Atalay ise, yurtdışından dönmesinin ardından 12 Kasım 2016 tarihinde tutuklandı.

30 Aralık 2016 tarihinde tutuklanan Ahmet Şık’ın dosyası ise sonradan ana dava ile birleştirildi.

Ağustos 2016 yılında başlayan soruşturma süreci, Nisan 2017'de sonlandı ve 17’si Cumhuriyet gazetesi çalışanı toplam 19 kişi hakkında hazırlanan iddianame, 18 Nisan 2017 tarihinde İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.

  • Can Dündar, Akın Atalay, Bülent Utku, Güray Öz, Önder Çelik, Kadri Gürsel, Turhan Günay, Musa Kart, Bülent Yener, Günseli Özaltay, Hakan Karasinir, Mustafa Kemal Güngör, Murat Sabuncu, Aydın Engin, Hikmet Çetinkaya, Ahmet Şık ve Orhan Erinç’in “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte yardım etme” suçundan,
  • İlhan Tanır’ın “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan, Ahmet Kemal Aydoğdu’nun ise “terör örgütü yöneticisi olma” suçundan cezalandırılması talep edildi.

Cumhuriyet Gazetesi muhasebe çalışanı Emre İper hakkında ayrıca açılan soruşturma, 10 Ağustos 2017 tarihinde ana davaya eklendi.

1.Duruşma

Cumhuriyet Davasının ilk duruşması, 24 – 28 Temmuz 2017 arası beş gün boyunca İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam etti. 12’si tutuklu olmak üzere toplam 17 kişinin savunması dinlendi.

Beş günün sonunda mahkeme heyeti,

  • Bülent Utku, Musa Kart, Güray Öz, Mustafa Kemal Güngör, Önder Çelik ve Hakan Karasinir’in adli kontrol ile Turhan Güney’in ise adli kontrol olmaksızın tahliyesine karar verdi.
  • Ahmet Şık, Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel ve Kemal Aydoğdu hakkında ise tutukluluğun devamına karar verildi.

Yargıtay kararı sonrası yeniden yargılama duruşması

Yargıtay’ın eski Cumhuriyet gazetesi çalışanları ve yöneticileri hakkında verilen mahkumiyet kararlarını bozmasının ardından İstanbul 27. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yeniden görülen davanın ilk duruşması 21 Kasım 2019, saat 13:40’ta başladı.

Cumhuriyet Gazetesi’nin eski yazar ve çalışanı 13 sanık ve 22 sanık avukatı duruşmada hazır bulundu.

İzleyiciler

Çağlayan Adliyesi’nin en büyük salonlarından birinde görülen duruşmayı çok sayıda gazeteci, İstanbul Barosu Başkanı Mehmet Durakoğlu, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto ve bir milletvekili izledi. Ayrıca, Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), Article 19, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, P24, DİSK Basın-İş, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) ve muhtelif hak örgütleri temsilcileri yeniden yargılamayı izlemek üzere salondaki yerlerini aldılar.  

Yargıtay Kararı

Duruşmanın başlangıcında Yargıtay 16. Ceza Dairesi’nin 12 Eylül 2019 tarihli kararının özeti okundu. Buna göre Yargıtay;

  • 1 sanık hakkında verilen Silahlı Terör Örgütüne Üye olma cezasının onanmasını,
  • Akın Atalay, Mehmet Murat Sabuncu, Mehmet Orhan Erinç, Aydın Engin ve Hikmet Aslan Çetinkaya, Önder Çelik, Bülent Uyku, Güray Tekin Öz, Hacı Musa Kart, Murat Karasinir, Mustafa Kemal Güngör ve Kadri Gürsel hakkında verilen hapis cezalarının delil yetersizliği nedeniyle bozulmasını,
  • Ahmet Şık hakkında; suç nitelendirmesinde yanılgıya düşüldüğü, “örgüte üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleyeme” suçlamasıyla değil, “terör örgütü propagandası” ve “devletin kurum ve organlarını alenen aşağılaması” suçlarından değerlendirme yapılması gerektiği gerekçesiyle hükmün bozulmasını karara bağlamıştı.

Mütalaa

Yargıtay’ın kararının okunmasından sonra, mütalaayı okumak üzere söz iddia makamına verildi.  Savcı, 2018’deki suçlamaları tekrar ederek, “16/03/2018 tarihli mütalaamızda belirtilen sevk maddeleri gereğince” Yargıtay kararına direnilmesini ve sanıkların cezalandırılmasını talep etti.

Savunmalar ve “Son Söz”ler

Sanıklar ve avukatları, mütalaayı kabul etmediklerini ifade ettiler. Mahkemenin, Yargıtay’ın bozma kararına uymasını talep ettiler.

Akın Atalay’ın avukatı Bahri Belen, önceki yargılama sürecinde tüm iddialar yönünden tek tek açıklamalarda bulunduklarını ve savunmalarını ayrıntılı bir şekilde yaptıklarını ifade etti.

15 Temmuz darbe girişimini bir silahlı örgütün gerçekleştirdiğini ve gelinen noktaya bu silahlı örgütün faaliyetleri doğrultusunda gelindiğinin bilindiğini ifade eden Belen şöyle konuştu:

“Şimdi 15 Temmuz günü Cumhurbaşkanı’nın, Başbakan’ın, Bakanlar Kurulu’nun, ülkenin tüm tehlikelerden korunması için faaliyet gösteren MİT’in, dış güvenlik için bilgi toplayan genelkurmay istihbaratının, ülkenin iç güvenliği için istihbarat toplayan emniyetin bilmediği bir örgüt var. Ancak bu örgütü benim müvekkillerim bilecekler… Sayın savcının mütalaasından şunu anlıyorum ki aslında şu anda Sayın Cumhurbaşkanı’nın, bakanların ve iktidarın bunu bildiğini söylemek istiyor, ki bu son derece yanlış bir şeydir. Savcı onları da suçlamış oluyor. “

Ahmet Şık, hukuki saikli bir yargılama süreci söz konusu olmadığını belirtip, mahkeme heyetine hitaben:

“Cumhuriyet komplosu, hukuki saiklerle açıklama yapılacak bir dava olduğunu düşünmüyorum. Bir suç vardır ancak bu suçu burada sanık sıfatıyla var olanlar işlemedi. Mafyalaşmış bir siyasi iktidara tetikçi rolü üstlenmiş bir yargı var. Suç onlara ait. Savcı Bey’i dinlerken şunu anladım ki, o bu suça ortak olmak istedi. Sizin de ortak olup olmadığınızı son karar ile göreceğiz.”

Sanık sandalyesinden kalkıp kürsüye gelen Aydın Engin mütalaaya ilişkin, “Yerimden de cevap verebilirdim. Savcı mütalaasını dinlemeseydim yerimden cevap verecektim. Ayıplı bir iddianameyi kabul etmişti bu savcı. Şimdi de o iddianameye sahip çıktı. Cansiperane şekilde savundu.” dedi. Ahmet Şık’ın ifadesine atfen “Şık, savcı komplonun parçası olmayı seçti demişti. Bir ihtimal daha var; zannediyorum kendisi hukuk fakültesindeyken pencereden dışarı bakmış.”

Daha sonra söz alan avukat Ergin Cinmen, davada cezanın şahsiliği ilkesinin, Cumhuriyet savcısının mütalaasında suç fiilleriyle sanıkların ilişkilendirilmemesiyle yok sayıldığını; bir gazetenin yayın politikasından suç ve ceza üretmenin çağdaş hukuka uymadığını ileri sürdü.

Murat Sabuncu da sözlerini kısa tuttu: “Son sözü daha sonra söyleyeceğim. Sayın savcının mütalaasından anlıyorum ki, 3 yıllık yargılama süreci yetmemiş. Daha da fazla yargılanacağız gibi bir hisse kapıldım. Biz duruşmaya dik girdik. Dik çıkacağız. Gazetecilik yapmaya devam edeceğiz. Yargıtay kararına uyulmasını talep ediyorum.”

Mahkeme heyetinin Yargıtay’ın bozma kararına uyma veya direnme kararını henüz açıklamadan sanıklardan son söz almak istemesi, sanıklar ve avukatları tarafından tepkiyle karşılandı.

Savunma adına söz alan Ergin Cinmen: “Şu anda son sözlerin alınması mantığa aykırıdır. Son sözleri alabilmeniz için mahkemenizin bir karar vermesi ver ardından buna göre yargılamaya devam etmelidir. Onun için mahkemenizin önce bir karar verilmesini daha sonra bize söz verilmesini talep ediyoruz.” dedi. Mahkemenin bu kararını uygun bulmadıklarını belirten Cinmen; son sözün savunmadan sonra alınması gerektiğinden hareketle, henüz savunma yapılmadığı için bunun bir ihsas-ı rey hali olduğunu ileri sürdü.

Mahkeme heyeti ihsas-ı rey talebini “red sebebi ve delilinin gösterilmemesi” ve “duruşmayı uzatmak amacı ile yapıldığı” gerekçesiyle reddetti.

 

Karar

Mahkeme, Yargıtay 16. Ceza Dairesinin bozma kararına ilişkin;

  • Kadri Gürsel yönünden “Anayasa Mahkemesi’nin kararı, diğer sanıklara göre konumu, iddianameye konu yazısının ise ağır eleştiri kapsamında değerlendirilmesi gerektiği, yönetim kurulunda olmadığı, bu nedenle bu sanık yönünden bozma kararına uyulmasına” ve beraatine,
  • Diğer 18 sanık yönünden, Yargıtay’ın bozma kararın “dosyadaki delillere uygun düşmediği, sanıkların üzerlerine atılı suçların sabit olduğu,” “usul ve yasaya uygun olmadığı” gerekçesiyle karara direnilmesine ve sanıkların cezalandırılmalarına hükmetti.
  • Ayrıca, haklarında yurt dışına çıkma yasağı bulunan 12 sanığın yasağının devamına karar verdi.

Davaya ilişkin nihai kararı Yargıtay Genel Kurulu verecek.