Canan Coşkun Davası

DHKP-C'ye yönelik bir soruşturma kapsamında gözaltına alınan 14 avukatı haberleştiren gazeteci Canan Coşkun hakkında, "soruşturmanın amacını tehlikeye sokacak şekilde haber yaptığı" ve soruşturmanın tanığını, "terör örgütlerine hedef gösterdiği" suçlamasıyla bir iddianame düzenlendi.

Arka Plan Bilgisi

Cumhuriyet gazetesi muhabiri Canan Coşkun hakkında, yapmış olduğu iki haber nedeniyle, Terörle Mücadele Kanunu'nun 6/1. maddesinde düzenlenen "Terörle mücadelede görev almış kişileri hedef göstermek" suçu kapsamında iddianame hazırlandı. Bu suç için kanunda bir yıldan, üç yıla kadar hapis cezası öngörülüyor.

Söz konusu iddianamede, Nuriye Gülmen ve Semih Özakça'nın avukatları hakkında soruşturma yürütüldüğü sırada, dosyada "kısıtlama kararı" olmasına rağmen Coşkun tarafından yapılan haberde soruşturma savcısı ve tanığın isminin yer almış olması atılı suça delil olarak gösteriliyor. Akademisyen Nuriye Gülmen ve Semih Özakça, OHAL kapsamında çıkartılan bir Kanun Hükmünde Kararname ile mesleklerinden ihraç edildikten sonra açlık grevine başlamış ve yaklaşık bir yıl süren bu grev, kamuda büyük yankı uyandırmıştı.

Canan Coşkun, savcılık huzurunda vermiş olduğu ifadesinde; adliye muhabiri olarak görev yaptığını, bu görev gereği adliyede yürütülen birçok dava ve soruşturmanın haberini yaptığını ve iddianameye konu haberin de bunlardan birisi olduğunu ifade etti. Bu doğrultuda, anılan isimlerin haberde yer almasının sadece haberin bir unsuru olduğu, kişileri terör örgütlerine hedef göstermek gibi bir hedefin bulunmadığının açık olduğunu söyleyerek atılı suçlamayı reddetti. 

İddianame, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi. Davanın ilk duruşması 6 Haziran 2018'da görüldü.

İstinaf Mahkemesi Kararı
Mahkemenin Coşkun hakkında 19 Temmuz 2018’de verdiği, 2 yıl 3 ay hapis cezası 14 Ocak 2020’de İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 2. Ceza Dairesi tarafından bozuldu.

Bozma kararında, Coşkun’un davaya konu yazısı hakkında, “yazı içeriği ve internet sitesinin niteliği bir bütün olarak değerlendirildiğinde, bu kapsamda hedef gösterme olarak kabul edilemeyeceği, demokratik toplumun zorunlu unsurlarından olan basının ‘bilgi verme, eleştirme, yorumlama’ işlevi ve
Anayasa’nın 26, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. maddelerinde düzenlenen ifade
özgürlüğü kapsamında değerlendirilmesi gereği gözetilmeden”
karar verildiği belirtildi.

İstinaf mahkemesi Coşkun’un beraatine karar verdi.

1. Duruşma

Davanın ilk duruşması 6 Haziran 2018 günü, İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Duruşmada, gazeteci Canan Coşkun ve avukatları ilk savunmalarını sundular.

Coşkun savunmasında; Cumhuriyet Gazetesi'nde adliye muhabiri olduğunu ve buna ilişkin haberler yaptığını, davaya konu haberin de kamuoyunca takip edilen bir soruşturma, dava olduğunu aktardı. Savunmada, ifadelerin alındığı gün, Adliye'de avukatlar ile karşılaşarak ifade tutanaklarını onlardan aldığını ve tutanaklarda, tanığın beyanına dayanarak, gözaltındaki avukatlara Dilek Doğan, Hasan Ferit Gedik ve Berkin Elvan davalarıyla ilgili sorular yöneltildiğinin yazdığını ve tanığın da ismininin tutanakta açık şekilde yazdığı, eğer gizli tanık olsaydı bunun kod adıyla yazacağı ve kendisinin de haberde bu durumda bu kod ismi kullanacağını belirtti.

Bu doğrultuda, haber yapılarak soruşturmanın tehlikeye düşürüldüğü iddiasını kabul etmediğini ve Savcı isminin de haberde yazılmasının daha önce karşılaşılan bir durum olduğu ancak bu sebeple hiçbir muhabire dava açılmadığını vurgulayarak beraatini talep etti.

Coşkun'un müdafiileri de iddianameye konu suçun unsurlarının oluşmadığını, tanık koruma için Tanık Koruma Kanunu'nun mevcut olduğunu, tanık "gizli tanık" olsaydı TTK madde 5 uyarınca koruma altına alınmasının gerekeceğini ifade ettiler. Bu hususun da dosyada bulunmadığı, dolayısıyla atılı suçun oluşmasının mümkün olmadığını aktararak, Canan Coşkun'un beraatine karar verilmesini talep ettiler.

Mahkeme, ara kararında, dosyanın tamamlanmış olduğu tespitiyle, esas hakkındaki mütalaasını hazırlamak üzere, dosyanın Savcı'ya tevdiine karar verdi.

10.07.2018 tarihli bir sonraki duruşmada, Savcı'nın esas hakkındaki mütalaasını sunması bekleniyor.

2. Duruşma

Davanın 2. duruşması, 10 Temmuz 2018 günü İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Duruşmada, Savcılık esas hakkındaki mütalaasını açıkladı.

Savcı, mütalaasında; 

  • Canan Coşkun'un yapmış olduğu iki haberin ilişkili olduğu soruşturma dosyasında "Kısıtlama Kararı" bulunmasına rağmen soruşturmanın amacını tehlikeye sokacak şekilde haber yapıldığı,
  • aynı dosyada tanık olarak ifadesine başvurulan kişinin ve ailesinin haber ile teşhir edildiği, terör örgütlerine hedef gösterildiğinin anlaşıldığı,
  • bu kapsamda etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanarak örgüt faaliyetlerinin deşifre edilmesine katkıda bulunan kişinin isminin açıkça zikredilmek suretiyle, Coşkun'un üzerine atılı suçu işlediğinin sabit olduğunu belirterek

Canan Coşkun'un TMK madde 6/1 gereğince cezalandırılmasını talep etti.

Canan Coşkun ve müdafii esas hakkında savunmalarını sunmak üzere süre talep ettiler.

Bir sonraki duruşma 19 Temmuz 2018'de görülecek. 

3. Duruşma

Davanın 3. duruşması, 19 Temmuz 2018 günü görüldü.

Bir önceki duruşmada Savcılık makamının mütalaasını sunmasının üzerine, bu duruşmada Canan Coşkun esas hakkındaki savunmasını yaptı.

Canan Coşkun savunmasına, 2013 yılından bu yana Adliye muhabirliği yaptığını, dolayısıyla haberlerinin unsurlarının avukatlar, hakimler, mahkemeler ve savcılar olduğunu belirterek başladı. Daha önce takip ettiği davalar ve soruşturmalarda da dosyada kısıtlama kararı olsa da bununla ilgili haber yaptığını, bu haberler hakkında hiçbir soruşturma başlatılmadığını ifade etti. Yaptığı işin önemli bir parçasının bu haberleri yapmak olduğunu, bu nedenle bu türden haberleri yapmaya devam edeceğini söyleyerek savunmasını tamamladı.

Canan Coşkun'un avukatları da savunmaya ek olarak; Savcının isminin haberde yazılmasının, davaya konu suç olan "terör örgütlerine hedef gösterme" fiilinin gerçekleştiği anlamına gelmeyeceğini, ismi açıklandığı iddia edilen tanığın, Kanun'un (Terörle Mücadele Kanunu) aradığı anlamda "terörle mücadelede görev almış kişi" olarak kabul edilemeyeceği, bu nedenle de suçun unsurlarının oluşmadığını ifade ettiler.

Mahkeme, kararında, Canan Coşkun'un 2 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına karar verdi ve cezada herhangi bir indirim yapılmadı.