Berkin Elvan Davası
Berkin Elvan(14) Taksim Gezi Parkı Protestoları sırasında polisin attığı gaz fişeğiyle başından yaralandı. Hastanede 268 gün boyunca yaşam mücadelesi veren Elvan 11 Mart 2014'te hayatını kaybetti. Bir polis memuru hakkında “olası kast ile adam öldürmek” suçlamasıyla iddianame düzenlendi.
Arka Plan Bilgisi
14 yaşındaki Berkin Elvan, İstanbul’da Gezi Parkı Protestoları sırasında Okmeydanı’nda kolluk görevlileri tarafından kullanıldığı iddia edilen gaz fişeği kapsüllerinden birinin başına isabet etmesi sonucu 16 Haziran 2013 günü yaralandı. Aynı gün soruşturma başlatıldı.
Berkin Elvan, soruşturma devam ederken, tedavi gördüğü Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde 11 Mart 2014 günü hayatını kaybetti. Ertesi gün, yaklaşık bir milyon kişi, polis şiddetine, cezasızlığa karşı görülmemiş düzeyde bir katılımla Berkin’in cenazesi için sokaklara çıktı.
Adli Tıp Kurumu raporunda, Berkin’in ölümünün kafa travmasına bağlı gelişen beyin kanaması sonucu gerçekleştiği saptandı.
Soruşturmanın toplam beş savcı değiştirmesinin ardından, dosyayı devralan altıncı savcının hazırladığı iddianame, 20 Aralık 2016 günü İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edildi.
İddianamede şüpheli polis memuru F.D’nin, “gaz fişeklerinin kullanım esaslarına aykırı şekilde hareket etmesi” ve “etkili mesafede öldürücü niteliği haiz bulunan gaz tüfeği ile yaşı küçük maktulü hedef almamasına rağmen ölüm sonucunu öngörerek bölgeye ateş etmesi sebebiyle”, “olası kast ile öldürme” suçundan cezalandırılması talep edildi.
Dosyada bulunan diğer 42 şüpheli polis memuru hakkında ise kovuşturmaya yer olmadığı kararı verildi.
İddianamenin tek sanığı polis memuru F.D, tutuksuz olarak yargılanıyor.
Blog: Berkin Elvan davası devam ediyor.
1. Duruşma
Berkin Elvan davasında ilk duruşma 6 Nisan 2017 tarihinde görüldü.
Duruşmada, Ankara, Adana, Aydın, Antalya, Bursa, Balıkesir, Manisa, İzmir, Diyarbakır ve Van Baroları ile Britanya Alevi Federasyonu'nun davaya katılma talepleri, suçtan doğrudan zarar gören olmadıkları gerekçesiyle reddedildi.
Aynı duruşmada Van’da bulunan sanık polis memuru F.D.’nin savunması Berkin Elvan ailesinin avukatlarının itirazlarına karşın SEGBİS (Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi) yoluyla alındı.
Duruşmada Berkin Elvan'ın annesi Gülsüm Elvan’ın ve babası Sami Elvan’ın da olay gününe dair beyanları alındı. Berkin Elvan'ın annesi Gülsüm Elvan, konuşması ardından fenalaştı.
Berkin Elvan ailesi avukatları duruşmada, soruşturma sürecinde delillerin karartıldığına dair örnekler sundu ve sanık polis memurunun tutuklu yargılanmasını talep ettiler.
Mahkeme ara kararında; F.D.’nin tutuklu yargılanması talebini reddederek, bir sonraki duruşma tarihini 6 Temmuz 2017 olarak belirledi.
4. Duruşma
Berkin Elvan davasında dördüncü duruşma 13 Aralık 2017 günü gerçekleşti.
Olay yeri görüntüleri üzerinden Berkin Elvan ailesi avukatları beyanlarını sundu ve dosyadaki cezai sorumluluğun tek bir polis memurunda olmasının mümkün olmadığını vurguladılar. Avukatlar, davanın tek sanığı polis F.D.’nin halen görev başında ve silah kullanabiliyor olduğuna dikkat çekti ve bu nedenle sanığın tutuklanması talep edildi.
Mahkeme ara kararında, sanık F.D.’nin birlikte görev yaptığı birlik personelinin bir sonraki duruşmada dinlenmesi için talimat yazılmasına karar verdi.
Sanık polis memuru hakkındaki tutuklama talebi ise bu duruşmada da reddedildi.
Bir sonraki duruşma 27 Şubat 2018 tarihinde görülecek.
5. Duruşma
Berkin Elvan davasının 5. duruşması 27 Şubat 2018 günü gerçekleşti.
Duruşmaya Berkin Elvan ailesi avukatları ve Bursa Barosu ile Diyarbakır Barosu’ndan avukatlar katıldı.
Duruşma gün ve saatinde, daha önce büyük duruşma salonunun hazır edilmesi yönünde iki farklı ağır ceza mahkemesine yazı yazıldığı ancak salonların dolu olması nedeniyle talebin karşılanamadığı belirtildi. Bu nedenle küçük bir salonda gerçekleşen duruşma sırasında, izleyicilerin oturacak yer bulma konusunda güçlük yaşadığı görüldü.
Sanığın görev yaptığı birlik ve gruptaki diğer polis memurları ve Berkin Elvan ailesinin gösterdiği tanıkların bir kısmı duruşmada dinlendi.
Aynı zamanda avukat olan ve olay günü Berkin Elvan’ın yaralandıktan sonra getirildiği Okmeydanı Hastanesi’nde Baro tarafından görevlendirilen iki tanık, olay gününe dair görgüye dayalı beyanlarını aktardılar. Bu beyanlarda, Berkin Elvan’ın iddia edildiği üzere torpil- patlayıcı madde çıktığına dair hiçbir işaret olmadığı ver hastane çalışanlarının da bu yönde kanıt sunamadıkları belirtildi.
Berkin Elvan getirildiğinde Hastanede nöbetçi olan bir memur da tanık olarak dinlendi. Tanık, Berkin Elvan’ın üstünde bulunan eşyaların tutanak altına alınmasından sonra imza karşılığında eşyaları teslim aldığını belirtti. Duruşma sırasında tutanaktaki imza gösterildi, tanık, imzanın kendisine ait olduğunu onayladı.
Duruşma sırasında Berkin Elvan’ın babası ve annesi söz aldılar. Ancak anne Gülsüm Elvan birkaç kez fenalaşarak duruşma salonu dışına çıkmak zorunda kaldı.
Berkin Elvan’ı mahalleden tanıyan ve olay anında mahallede olan tanıklar, Berkin’in vurulma anında çok fazla sayıda gaz fişeği atıldığını, hatta gaz fişeklerinin hedef alıp atıldığını, polisin doğrudan nişan aldığını aktardılar.
Tanık olarak dinlenen ve sanık F.D. ile aynı grupta görev yapan diğer polisler, her birinin farklı şehirlere nakilleri gerçekleştiği için SEGBİS aracılığıyla dinlendiler. SEGBİS’in kullanımı sırasında teşhiste bağlantı ve netlik sorunları nedeniyle zorluk yaşandı ve tanık polislerin büyük çoğunluğu görüntüleri ayırt edemediklerini beyan ettiler.
Diğer birçok soru da yine tanık polisler tarafından “hatırlamadıkları” yönünde cevaplandırıldı.
Berkin Elvan ailesi avukatları mahkeme dosyasında bulunan ve teşhis için uygun olan görüntünün Jandarma Kriminal Laboratuvarına gönderilmesini ve diğer iki tanığın SEGBİS üzerinden değil, mahkeme huzurunda dinlenmesini talep etti.
Yine aynı duruşmada avukatlar sanık polisin ölümüne sebep olan tutuklanmasını ve sanığın SEGBİS aracılığı ile değil Mahkeme huzurunda dinlenmesini talep etti.
Mahkeme ara kararında, görüntülerin Jandarma Kriminal Büro'ya gönderilmesini kabul ederken, sanığın tutuklanması talebi reddedildi.
Bir sonraki duruşma 10 Mayıs 2018’de görülecek.
11. Duruşma
Davanın 11. duruşması 27 Şubat 2019 günü görüldü.
Duruşmada, polis memurlarının tanık olarak dinlenmesine devam edildi.
Tanık olarak ifadesine başvurulan polislerin tümü sanık F.D.’yi tanımadıklarını beyan ettiler ve kendilerine izletilen görüntülerde de F.D.’yi teşhis edemediler.
Sanık polis F.D.’nin avukatları tarafından bilirkişi raporunun tarafsız olmadığı ileri sürüldü.
Berkin Elvan ailesi avukatları, daha önceki duruşmalarda bizzat tankların da ifade ettiği gibi, ilgisiz kişilerin tanıklığına başvurularak dosyanın kalabalık hale getirildiğini ve bu kişilerin hepsinin dinlenmesi yoluyla da yargılamanın uzatıldığını beyan ederek, daha fazla dosyada olarak belirtilmiş polislerin dinlenmemesini talep ettiler. Yine kaçma şüphesi ve bilirkişi raporlarıyla Berkin Elvan’ın sanık F.D. tarafından ateşlenen Zet silahıyla vurulduğunun %75 oranında tespit edilmesi karşısında, sanığın tutuklanması talebi tekrar edildi.
Mahkeme ara kararında, tanık olarak dinlenecek polislerle ilgili talimatların yazılmasına, olay yerinde keşif yapılmasına karar vererek duruşmayı 8 Mayıs 2019 gününe erteledi.
Mahkeme sanığın tutuklanması talebinin ise reddine karar verdi.
9. Duruşma
Davanın 9. duruşması 29 Ocak günü gerçekleşti.
Duruşma başlarken, beklenen bilirkişi raporunun, duruşma günü sabah saatlerinde dosyaya eklendiği belirtildi.
Duruşmada iki polis tanık sıfatıyla dinlendi. Tanık polisler, Zet silahının kullanılma teknikleri hakkında ve sanık F.D.’yi tanımadıkları yönünde beyanda bulundular.
Tanık beyanlarının ardından Berkin Elvan ailesi avukatı dosyaya sunulan üçüncü bilirkişi raporuyla; atışın havaya yapılmadığını, yerden de sekmediğini, Berkin Elvan’ın 2. zetçinin silahıyla vurulduğunun açık şekilde belirtildiğini ve 2. zetçinin sanık F.D. olduğunu aktardı.
Berkin Elvan ailesi avukatları dosyadaki mevcut inceleme ve deliller doğrultusunda sanık F.D.’nin tutuklanması talebinde bulundular.
Mahkeme, ara karasında, sanığın tutuklanması yönündeki talebin sanığın duruşmaları takip ediyor olması, yaptığı görev itibariyle kaçma şüphesinin bulunmaması dikkate alınarak tutuklanması yönündeki talebin reddine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 27 Şubat 2019 günü görülecek.
8. Duruşma
Davanın 8. duruşması 28 Kasım günü görüldü.
Bir önceki celsede dosyanın, rapor alınmak üzere bilirkişiye gönderilmesine karar verilmişti ancak duruşmada raporun henüz dosyaya gönderilmediği aktarıldı.
Duruşmada, tanıkların dinlenmesine devam edildi. Tanıklık eden polisler beyanlarında, sanık F.D.’yi tanıyıp tanımadıkları yönündeki sorulara, buna ilişkin bilgileri tam olarak hatırlamadıklarını belirterek yanıt verdiler.
Elvan ailesi avukatları tanıkların duruşmaya SEGBİS aracılığı ile bağlanmalarına, bu yöntemin teşhiste bulunmayı imkânsız hale getirdiğini, bu hususun usulün ihlaline neden olduğunu ifade ederek itiraz ettiler. Tanıkların beyanlarının çelişkili olduğu ve gerçekdışı beyanda bulundukları da diğer bir itiraz nedeni oldu.
Mahkeme, ara kararında dosyanın bilirkişiden dönüşünün beklenmesine, tanıkların dinlenmesi için gerekli işlemlerin yapılmasına, sanığın tutuklanması yönündeki talebin ise reddine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 23 Ocak 2019 günü görülecek.
7. Duruşma
Davanın 7. duruşması 19 Eylül günü görüldü.
Duruşmada tanık polis beyanları dinlendi. Olay günü görevli olan tanık polisler; olay günü başka bir yerde görevli olduklarını, “Zed” tüfeği kullanmadıklarını söyledi ve kendilerine izletilen görüntülerden sanık polis F.D.'yi teşhis edemedilerDuruşma dinlenen dört polis tanık, kendilerine silah ve fişek teslim edilirken bir tutanak imzalatılmadığını veya bunu hatırlamadıklarını söyledi. Sadece bir tanık, malzemelerin depodan tutanak ile teslim edildiğini beyan etti.
Berkin Elvan ailesi müdafi; dosyaya gelen Adli Tıp raporunda, görüntülerin uzaklığı ve belirsizliğinden dolayı tespit yapılamayacağının belirtildiğini, bu nedenle Ulusal Kriminal Büro'dan rapor alınmasını talep etti.
Mahkeme ara kararında; sanığın tutuklanması talebinin reddine ve dosyanın bilirkişiye gönderilmesine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 28 Kasım günü görülecek.
6. Duruşma
Davanın altıncı duruşması 10 Mayıs 2018'de görüldü.
Duruşmada, olay günü Okmeydanı Hastanesi'nde nöbetçi olan memur ve sanık polisle aynı grupta görev yapan polisler tanık olarak dinlendi.
Tanık polislerin bir kısmı ortak bir şekilde, olay günü, olay yerinde değil bir başka yerde görev yaptıklarını ileri sürdü. Yine tanık polislerin hemen hepsi, olayın üzerinden çok uzun bir zaman geçtiğini söyleyerek sanık polisi teşhis edemediler.
Duruşmada ayrıca, Berkin Elvan ailesi avukatları ve sanık müdafiileri, iki celse arasında dosyaya sunulan Jandarma Kriminal Laboratuvarı raporu hakkında beyanda bulundular.
Berkin Elvan ailesi avukatları, raporda yüzde 75'in üzerinde bir oranla, Berkin Elvan'ın hayatını kaybetmesine neden olan gaz fişeğinin, sanık F.D. tarafından ateşlendiği tespitinin yer aldığını beyan ettiler. Aynı şekilde gaz fişeğinin olması gereken açıyla değil, yere paralel bir şekilde ve hedef alınarak atıldığı da rapora ilişkin bir diğer tespit olarak duruşmada aktarıldı. Tüm bu tespitler dahilinde, Berkin Elvan ailesi avukatları sanığın tutuklanmasını ve dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilmeden, gerekirse keşif yapılarak sonuçlandırılmasını talep ettiler.
Sanık F.D. müdafiileri ise rapordaki tespitlere itiraz ederek dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesini talep etti.
Mahkeme ara kararında F.D.'nin tutuklanması talebinin reddine ve dosyanın Adli Tıp Kurumu'na gönderilmesine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 19 Eylül'de görülecek.
3. Duruşma
Davanın üçüncü duruşması 16 Kasım 2017 tarihinde görüldü.
Sanık F.D. duruşmaya SEGBİS aracılığıyla bağlandı. Ancak Van’da elektrik kesintisi nedeniyle SEGBİS bağlantısının gerçekleştirilememesi üzerine, duruşmaya bir kez ara verildi. Sistemin yeniden çalışmaya başlaması üzerine duruşmaya devam edildi.
Berkin Elvan ailesi avukatları SEGBİS’in çalışmadığı sürede duruşmaya devam edilmesine, sanığın yokluğunda duruşmaya devam edilebilmesi için muvafakatinin alınmasının gerektiğini söyleyerek itiraz etti.
Aynı duruşmada Berkin Elvan ailesi avukatları TÜBİTAK’ın yaptığı görüntü iyileştirmenin önemli kısımları daha da kötü hale getirdiğini ileri sürerek TÜBİTAK incelemesine ilişkin de itirazlarını sundular.
Mahkeme ara kararında, sanık polisin tutuklanması yönündeki talebi, "sanığın kaçma şüphesinin bulunmadığını" öne sürerek reddetti.
Bir sonraki duruşma tarihi 13 Aralık 2017 olarak belirlendi.
2. Duruşma
Davanın ikinci duruşması 6 Temmuz 2017 tarihinde görüldü.
İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya sanık polis F.D., SEGBİS aracılığıyla katıldı. Berkin Elvan'ın annesi Gülsüm Elvan ile babası Berkin Elvan'ın da hazır bulunduğu duruşmayı, milletvekilleri de izledi.
Duruşmada, Berkin Elvan'ın yaralandıktan sonra kaldırıldığı Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde görevli olan polis memuru tanık olarak dinlendi.
Berkin Elvan'ın ailesinin avukatları üst arama tutanaklarındaki çelişkiye ve sanığın tutuksuz yargılanmasına dair itirazlarını sundular.
Mahkeme heyeti, sanığın delil durumu, duruşmaları takip etmiş olması, yaptığı görev itibariyle kaçma şüphesinin bulunmaması dikkate alarak tutuklanması talebini reddetti ve TÜBİTAK'a görüntü iyileştirilmesine dair müzekkerenin beklenmesine karar vererek duruşmayı 16 Kasım tarihine erteledi.
13. Duruşma
Davanın 13. duruşması 19 Haziran 2019 günü görüldü.
Duruşmada iki polis tanık olarak dinlendi. Tanıklar kendilerine izletilen olay yeri görüntülerindeki kişileri teşhis edemedi ve olay gününe dair de bir şey hatırlamadıklarını beyan ettiler.
Berkin Elvan ailesi avukatları, dosyaya gönderilen keşif raporuna ilişkin olarak; dosyada atışı yapan kişinin hedef gözeterek ateş ettiğinin anlaşıldığı, atışın kim tarafından yapıldığının da belirli olduğu ve bu anlamda yeni raporda ateş edilirken kullanılan açı ile ilgili tespitlerin sorunlu olduğu yönünde beyanda bulundu.
Savcılık ise esas hakkındaki mütalaasını hazırlamak üzere dosyanın kendisine verilmesini talep etti.
Mahkeme ara kararında;
- henüz dinlenmeyen tanıklar için gerekli işlemlerin yapılmasına,
- sanık olduğu iddia edilen görüntülerde sağ kolu dirseğinden beyaz sargı ile sarılı kişinin eylemi sırasında Zet tüfeği kullanması sebebiyle yönetmeliklere, talimatlara aykırı hareket edip etmediği, bu olayda kusuru olup olmadığı hususunun dosyadaki Adli Tıp Kurumu raporları, Jandarma Kriminal Raporları, diğer bilirkişi raporları, Zet tüfeğinin ve kapsülünün özellikleri, olayın olduğu ana ilişkin görüntüler ve diğer deliller göz önüne alınarak rapor düzenlenmesi için dosyanın İzmir Foça Jandarma Okul Komutanlığı’nda görevli gaz tüfeği eğitmenlerinden oluşturulacak iki kişilik bilirkişi ile olay yeri inceleme bilirkişisi olmak üzere üçlü bilirkişiye gönderilmesine karar verdi.
Bir sonraki duruşma 25 Eylül günü 10:00’da görülecek.
12. Duruşma
Davanın 12. duruşması 8 Mayıs’ta görüldü.
Daha önceki tarihte yapılan keşfe ilişkin raporun düzenlenmesi için ek süre talep edildiği anlaşıldı.
Kısa süren duruşmanın ardından, bir sonraki duruşma 19 Haziran’a ertelendi.
15. Duruşma
Davanın 15. duruşması 13 Kasım 2019 günü görüldü.
Duruşma 30 dakika gecikme ile başladı. Duruşmanın 24 kişilik izleme alanı bulunan bir salonda gerçekleşmesi nedeniyle izleyicilerin çoğu ayakta kaldı.
Tanık polisler SEGBİS üzerinden dinlendi. Polisler sorulan soruların çoğuna "hatırlamıyorum", "görmedim" ve "bilmiyorum" şeklinde cevap verdi.
Mahkeme başkanı, ZET silahları hakkındaki raporun, istenilen zamanda gelmediğini söyleyerek, kararı kasten geciktirmek gibi bir amaç olmadığını belirtti. Adli tıp raporunun ardından taraflara ek süre verileceğini ve sonrasında mütalaa isteneceğini söyledi. Duruşmaya ara verildi.
Ara kararda, dinlenemeyen tanıkların zorla getirilmesine ve
Mahkeme ara kararında;
- henüz dinlenmeyen tanıkların zorla getirilmesine,
- Adli Tıp raporunun geliş süresinin göz önünde bulundurulduğu söylenerek bir sonraki duruşmanın 5 Şubat 2020 saat 10:00'a bırakılmasına
oybirliğiyle karar verildi.
Bir sonraki duruşma 5 Şubat 2020 saat 10:00'da görülecek.
16. Duruşma
Berkin Elvan Davası’nın 16. duruşması 5 Şubat 2020’de, İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü. Duruşma 25 dakika gecikmeyle başladı.
Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi önünde duruşma öncesi ek güvenlik önlemleri alındı. Çok sayıda polis, TOMA (Toplumsal Olaylara Müdahale Aracı) ve 'akrep' olarak bilinen zırhlı araçlar adliye önünde bekletildi.
İzleyiciler
Taksim Dayanışmasından Mücella Yapıcı ve Cumartesi Anneleri duruşmayı takip edenler arasındaydı.
Yargılama
Berkin Elvan’ın ailesinden Sami Elvan, Gülsüm Elvan, Özge Elvan ve Gamze Elvan duruşmada katılan sıfatıyla hazır bulundu.
Mahkeme heyeti başkanı, celseyi açarken, dava sürecinin başından beri yaşanan ‘zorlukları’sıraladı. Bilirkişinin davadan çekildiğini, iki tanığın FETÖ şüphesiyle halen arandığını ve kayıp olduklarını söyledi. “Buna karşın dosyanın %90’ı tamamlandı. Dosya bize geldiğinde %28 -29 oranında tamamlanmıştı.” ifadelerini kullandı.
Sanık polis Fatih Dalgalı, duruşmaya sesli ve görüntülü bilişim sistemi (SEGBİS) aracılığıyla Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi’nden bağlandı.
Berkin Elvan’ın ailesinden, Sami Elvan, Gülsüm Elvan, Özge Elvan ve Gamze Elvan duruşmada katılan sıfatıyla bulundu.
Sanık polisi temsilen üç, katılanları temsilen beş avukat duruşmada hazır bulundu. Ayrıca Hatay ve Bursa Barolarından avukatlar da duruşma salonundaydı.
Aşağıdaki hususlar mahkeme zaptına geçirildi
- 2. celsedeki ara karar uyarınca tanık M.A hakkında getirilen zorla getirme kararına verilen cevapta “şahsa ulaşılamadığının bildirildiği”,
- 3. celsedeki ara karar uyarınca tanıklar E.T ve A.B.A hakkında yakalama emri bulunması karşısında duruşma gününden önce UYAP’tan yakalama durumlarının araştırılarak sonucuna göre işlem yapılmasına karar verildiği,
- Yakalama emrinin devam ettiğinin anlaşıldığı,
- 4. celsedeki ara karar uyarınca dosyanın Adli Tıp Kurumu’ndan döndüğü, istenilen hususların kurumun görev kapsamı dışında olduğundan dosyanın iade edildiği,
- “Sanık olduğu iddia edilen sağ kolu dirseğinden beyaz sargı ile sarılı zet tüfeği kullanıcısının olayda herhangi bir kusurunun bulunup bulunmadığı hususlarında ayrıntılı ve gerekçeli kusur oranları da belirtilmek suretiyle ek bilir kişi raporu düzenlemek üzere Foça Asliye Ceza Mahkemesi’ne talimat yazıldığı,”
- Dosyanın ek rapor düzenlenmesi hususunda bilirkişilere tevdi edildiği,
- Bilirkişilerin raporlarını dosyaya ibraz ettiğinin görüldüğü,
- 5. Celsedeki ara karar uyarınca sanığın teşhis işlemleri de yaptırılacağından hazır edilmesi için görev yaptığı yer mahkemesine talimat yazıldığının anlaşıldığı,
- 6. Celsedeki ara karar uyarınca rapor alındıktan sonra tarafların esasa ilişkin beyanlarının alınmasına karar verildiğinin anlaşıldığı,
- 7. Celsedeki ara karar uyarınca dosya taraflarının esasa ilişkin beyanları alındıktan sonra iddia makamından esas hakkındaki mütalaasının alınmasına karar verildiğinin anlaşıldığı,
- 8. Celsedeki ara karar uyarınca güvenlik önlemlerinin alınması için İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazıldığı,
- Gerekli işlemlerin yapıldığının bildirildiğinin anlaşıldığı,
Avukat Beyanları
Avukat Çiğdem Akbulut, son raporu dosyaya alınmasına itiraz etti. Önceki polis ve jandarma raporlarını hatırlattı. “Kafayı öne eğme hareketi göstermiştir ki Berkin Elvan’ın hedef alınarak ateş edildiği kanıtlandı. Son rapor bizim için hiçbir şey ifade etmemektedir.” dedi.
Atalay, iddia makamının esas hakkındaki beyanından önce söz isteyerek, delil karatma çabalarına karşı dosyadaki mevcut durumu anlatacaklarını söyledi. Avukat Atalay, yeni bilirkişi raporuyla İçişleri Bakanlığı’nın davaya doğrudan müdahale ettiğini gördüklerini ve delillerin karartılmaya çalışıldığını ifade etti.
“Dosyadaki bütün raporlar olay anında gösteri olmadığını kanıtlıyor. Son rapor ‘barışçıl olmayan gösteriye katıldı’ diyerek çocuğu suçlu göstermeye çalışıyor. Bunların hiçbiri kanıtlanabilir ve kabul edilebilir değil. Tam tersi ise kanıtlandı.
Bir polis memuru nişan alarak çocuğu vuruyor. Gösteri sonlanmış. Çocuk ekmek almak için evinden çıkmış. Sizin elimizde silah analizi yapabilecek olanak yok diye, adli tıp olanağımız yok bahanesiyle, rapordan kaçıyorsa, bu olası kasıttır aksi konuşulamaz bile.
Bu raporun altında imzası olanlar bir çocuğu tali kusurlu gösterecek kadar alçalmışlardır.
Bir çocuk Okmeydanı’nda yaşıyor, Ramallah’ta Gazze’de, Diyarbakır’da yaşıyor diye suçlu olmaz bu bile bir yargı düzenin sonuna geldiğimizi gösterir. Bu rapor bir rezillik.
İçişleri Bakanlığı bilirkişi raporu yoluyla davaya müdahale ediyor.”
Karar
Mahkeme heyeti,
- Kayda alınan mevcut duruşmanın çözümünün mahkeme kaleminde 17. Ağır Ceza mahkemesi hakimi N.Ö. kontrolünde yapılmasına,
- Tanık M.A hakkında yeniden “tüm adreslerinden zorla getirme emri düzenlenmesine, telefonuna SMS gönderilmesine”,
- Tanıklar E.T ve A.B.A hakkında “yakalama emri bulunması karşısında duruşma gününden önce UYAP’tan yakalama durumlarının araştırılarak sonucuna göre işlem yapılmasına”,
- “Teşhis işlemleri de yaptırılacağından”, sanık polis memurunun bir sonraki celsede hazır edilmesi için görev yaptığı yer mahkemesine talimat yazılmasına”,
- Bir sonraki celsede dosyanın tüm içeriğine karşı davanın taraflarının esasa ilişkin beyanlarının alınmasına, “ayrıca sanık tarafına bilirkişi raporuna karşı beyanda bulunmak üzere önümüzdeki celseye kadar süre verilmesine”,
- Tarafların esasa ilişkin beyanlarının alınmasından sonra iddia makamından esas hakkındaki mütalaasının alınmasına,
- Güvenlik önlemlerinin alınması için İstanbul Cumhuriyet Baş Savcılığı’na müzekkere yazılmasına,
- Mahkeme dosyasının “niteliği göz önüne alınarak duruşmanın büyük salonlardan birinde yapılması için ilgili yerlere müzekkere yazılmasına”,
karar verdi.
Davanın bir sonraki 17. duruşması 18 Mart 2020 saat 10:00’da görülecek.
20. Duruşma
11 Mart 2014’te 269 günlük koma neticesinde hayatın kaybeden Berkin Elvan’ın katil zanlısı polis memuru F.D’nin “olası kast ile adam öldürmek” suçlamasıyla İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın 20. duruşması 18 Haziran 2021'de görüldü.
Yetersiz Kapasiteli Duruşma Salonu
Duruşma tutanağına göre; 17. Ağır Ceza Mahkemesi davanın 19. celsesindeki kararında, bir sonraki celsenin daha yüksek izleyici kapasitesine sahip bir duruşma salonunda görülebilmesi için salonu daha büyük olan iki farklı ağır ceza mahkemesine müzekkere yazdı. 14. Ağır Ceza Mahkemesi “duruşma yoğunluğu” nedeniyle talebi reddetti. 27. Ağır Ceza Mahkemesi ise cevabında “belirtilen tarihin çok ileri bir tarih olması”, “mahkemece yeni duruşma günlerinin belirtilen tarih civarlarına” verilmiş olması, “diğer mahkemelerin de duruşma salonu talep etmeleri” gerekçeleriyle; “ilerleyen tarihlerde talep edilmesi halinde mahkeme duruşma tarihleri değerlendirilerek cevap verilebileceğini” bildirdi. Bu cevap üzerine, konu hususunda 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne müzekkere yazılmasını Elvan Ailesi’nin avukatlarından Çiğdem Akbulut 17. Ağır Ceza Mahkemesi’nden talep etti. Mahkeme, talep üzerine 27. Ağır Ceza Mahkemesi’ne yeniden müzekkere yazdı. Gelen yeni cevapta, “belirtilen tarihte mahkemenin çok sanıklı dava dosyasının duruşması bulunduğundan mahkeme salonunun mahkemece kullanılacağı” gerekçesiyle talebi reddetti.
İzleyiciler
Duruşmayı CHP’den dört, HDP’den bir ve TİP’ten bir milletvekili; EMEP’ten genel başkan düzeyinde bir ve Sol Parti’den bir temsilci izledi. Çok sayıda sivil toplum kuruluşunun ve aralarında Taksim Dayanışması’nın da bulunduğu organizasyonların izlediği duruşmayı basından Evrensel ve Cumhuriyet Gazeteleri; Diken, Mezopotamya Haber Ajansı, dokuz8HABER ve DW (Deutsche Welle) izledi.
Yargılama
Duruşmada Elvan Ailesi’nden Sami Elvan, Gülsüm Elvan, Özge Elvan ve Gamze Elvan katılan sıfatıyla hazır bulundular. Onları temsilen 18 avukat salonda hazır bulundu. Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nden SEGBİS bağlantısı yoluyla duruşmada hazır bulunan sanık polis memuru F.D. salonda altı avukat tarafından temsil edildi.
Duruşma saat 11.00’de başladı. Mahkeme heyetinin değişmiş olması nedeniyle önceki zabıtların okunduğu kaydedildi. Salonun izleyicilerle kapasite üzerinde dolu olduğu, oturacak yer bulamayanların duruşma salonu kapısının dışına kadar yığıldığı, izleyicilerin önemli kısmının mahkeme başkanı ve avukatların sesini duymakta güçlük çektikleri görüldü.
Mahkeme heyeti başkanı, yargılama sürecinde “ellerinden geleni yaptıklarını” ifade etti. “Adil bir yargılama yapmak ve adil bir karar vermekten başka bir amacımız yok. Sadece somut delillere ve kanuna uygun bir karar vermeye çalışıyoruz” dedi. Duruşma salonuna yığılan ve ayakta kalan çok sayıda izleyici konusunda “duruşma salonunun yetersizliği malum” ifadelerini kullanan başkan, “[adliyede] sadece iki tane büyük duruşma salonu olduğu için sosyal mesafeye uymadan oturmak zorunda kaldık” dedi.
Beyanların daha sonra yazılı çözümlemeleri yapılması için SEGBİS kaydı açıldı.
Savcı 29 Ocak 2021’de 19. duruşmada verdiği; sanığın iddianamedeki suçlama olan “olası kasıtla adam öldürme” değil, “bilinçli taksirle ölüme sebebiyet verme” suçlamasıyla cezalandırılmasını talep ettiği mütalaasını tekrarladı.
Elvan Ailesinin Avukatlarının Beyanları
Aileyi temsilen salonda bulunan avukatlardan dördü sırayla söz aldı.
Avukat Çiğdem Akbulut’un Beyanları
Sözlerine “Dosyaya ne kadar hakim olduğunuza dair soru işaretleri var” ifadelerini kullanarak başlayan Akbulut, “Bu bizim için çok önemli, çok özel bir dosya. 14 yaşında bir çocuğun öldürülmesine dair bir dosya” dedi. Berkin Elvan’ın hayatını kaybettiği olayın yaşandığı tarih itibariyle ne ilk ne de son olduğunu vurgulayan Akbulut, “Bugün, bundan sonra vereceğiniz kararla bir son olabilir” dedi. Avukat Akbulut şöyle konuştu:
“Berkin Elvan bundan sekiz sene önce ailesiyle birlikte yaşadığı Okmeydanı’nda vuruldu. Biz diyoruz ki sanık bunu kasten yaptı. Bu siyasi bir dosya. 14 yaşında bir çocuğun kolluk tarafından vurulması, onu vuran polisin saklanması ve yargıdan kaçırılması... Annesinin yuhalatılması. Dönemin Başbakanı tarafından ailelerin yakarışlarına karşı 'ne var, talimatı ben verdim’ dendiğini de biliyoruz ki; bu bilerek yapılan bir ateşlemenin sonucunda gerçekleşmiş bir ölüm.
Bugün aramızda olmayan avukatlar var. Berkin için adalet mücadele verdikleri için aramızda olamayan. , Berkin için adalet mücadelesi verdikleri için... Öldürüldüğü sokakta açlık grevi yaptıkları için tutuklanan, hüküm giyen ve ölen avukatları var Berkin’in. Meslektaşımız Ebru Timtik bu yüzden öldürüldü. Ebru Timtik ve arkadaşlarına 159 yıl ceza verdiler. Avukat Ebru Timtik de Berkin gibi, ölmedi; öldürüldü.”
Av. Akbulut dava dosyasının günümüze kadar geçirdiği süreci özetledi:
“Berkin 16 Haziran 2013’te vurulduğunda, [25 Haziran 2013’te] yaptığımız suç duyurusunda; olay yerinde görevli kolluk personelinin [listesinin] istenmesi, Berkin’i hastaneye götüren tanıkların hızla dinlenmesi, işkence ve adam öldürmekle sorumlu kolluk görevlilerinin tespiti.
İşimizin kolay olmadığını ve etkin bir soruşturma yürütülmeyeceğini o gün anladık. Kolluktan görev listelerini istediğimizde belirtilen tarihte o bölgede, şaka gibi, ‘herhangi görevlendirme yapılmadığına dair bir yazı geldi. Okmeydanı’nın geneline dair görevlendirme yapılmadığını gördük.
[Berkin Elvan’ın] 16 Haziran 2013’te 07.15 civarında vurulduğu anlaşılmışken; bize saat 08.00’den sonraki görev listeleri geldi. Savcı [görev listelerini] üç kez daha istedi. Sonunda tehdit etti, ‘olayla ilgisi olmayan personelin ismini göndermeyin’ dedi. Bir savcı, soruşturmayı yürütmekle görevli kolluktan bunu istemek zorunda kaldı.
Listeler geldi. Ama İstanbul’da görevli tüm polislere dair görev listeleri geldi. Kumda iğne aramak gibi didik didik bir çalışma yaptık. Polisten sadece [biber gazı kapsülü atan] zet silahı kullanan polislerin listesini istemiştik. Bize önce olay yerinde MOBESE’nin olmadığı söylendi. Sonra, ‘Var ama gezi eylemcileri kırdı’ dendi. Foto Film Şube’ye soruldu. ‘Okmeydanı bölgesinde çekili bir kaydın şubelerinde olmadığı’ söylendi.
Tekrar dilekçe sunuldu. Neredeyse bir yıl sonra, bugün dosyada bulunan polis araçları ve TOMA’ların görüntüleri dosyaya girmiş oldu. Savcılığın keşif talebi sulh ceza mahkemesi tarafından reddedildi. İtiraz da reddedildi.
Neden? 14 yaşında bir çocuk ölmüş. Gereksiz keşif yaparak haksız menfaat sağlamak ve gereksiz masraf yapmak gibi gerekçelerle…
Dosyada görmüşsünüzdür. Çeşitli kriminal çözümlemeler ve görüntüler var. Ateşleme yapan iki polis var. Emniyet’te kolluk toplanıyor. Şüpheli olabilecek kolluğa görüntüler grup grup izlettiriliyor.
‘Sarışın amir’ olarak geçen kişinin ismi tespit edildi. Amir ancak 2015’te dinlenebildi. Bölgeyi ve kimseyi hatırlamadığını söyledi. Soruşturmada, sadece bizim için, deliller yavaşça toplanarak devam edildi.
Emniyetin çok hızlı soruşturduğu bir iddia vardı: Berkin'in cebindeki maytaplar. Kolluk maytapları sürekli gündeme getirdi. Berkin polisi maytaplarda yaralayacaktı çünkü...”
Av. Akbulut, sanık polis memuru F.D.’nin teşhisi zorlaştırmak için takma bıyık kullandığını ve gözlük taktığını ileri sürdü:
“Gözlüğü aksesuar olarak kullandığını söyleyen, teşhisi zorlaştırmak isteyen bir sanıktı. Jandarma Kriminal Laboratuvarı uzmanlarıyla birlikte keşif yaptık. Heyet ayrıldı. Polis ve kriminal ekiple olay yerinde kaldık. Jandarmaların deneme atışları yaparak itinayla inceleme yapmalarının kolluk tarafından kötü karşılandığını gördük. Jandarma Kriminal, detaylı incelemesini yapmadan oradan ayrıldı. Jandarma Kriminal’in raporunu beklerken; bir anda ‘biz uzman değiliz rapor sunamayız’ dediklerini gördük.
Başından itibaren “deliller karartılıyorsa bu bir tutuklama gerekçesidir” dedik. Bir cezasızlıkla karşı karşıyayız. Bunun son bulmasını istiyoruz. İnsanların hak kullanımlarına, basın açıklamalarına müdahale eden polislerin bir daha bunu yapmamalarını istiyoruz.
Berkin’i sanık F*** D*** vurdu. Kasten vurdu. Çünkü kolluğa sınırsız yetki veren iktidar vardı. Eskişehir'de Ali İsmail’i pusu kurup sıkıştırarak öldürmüşlerdi. Ethem Sarısülük’ü silahla öldürdüler. Berkin kasten vuruldu. Çünkü olay yeri bunu doğrudan gösteriyor. Berkin bir sokakta vuruluyor. Sokakta bir duvar var ve fişek izleriyle dolu. [Sanık] Şunu söylüyor: insanları sokaktan uzaklaştırmak için duvara atış yapılmış. Ancak Berkin duvara yakın bir mesafede kafasından boynundan vuruluyor. Karşıdan gelen hiçbir şey yokken sadece Berkin'in vurulduğu sırada arka arkaya altı tane seri atış var. Yaklaşıyor eğiliyor Nisan alıyor ve ateşliyor.
Tüm polisler gecelerinin gündüzlerine karıştığını söylediler. Bunu kabul ediyoruz. O gaz bombası "yeter artık" diyerek doğrudan sıkıldı. Sanık F*** D***’nın her aşamada açıkça yalan söylediğini gördük.”
Av. Akbulut dava dosyasındaki son raporda, verilerin sanığın faille %75 benzerlik gösterdiğini kayıt altına aldığını ifade etti. Sanık polis F.D’nin yalan beyanlarda bulunduğunu söyledi:
“Sanık, grubunda resmi olarak zet silahı kullanan polis olmasına rağmen polis aracından hiç ayrılmadığını söyledi. Tanık polisler dinlendi ama hiçbiri teşhis edemediler F*** D***’yı. Ama D***’nın mevcut görüntüsünü de tespit edemediler. Onunla en uzun şekilde birlikte çalışan bir polis, ‘F*** olabilir’ dedi. Bunu önemsemiyoruz.
Bu kişinin F*** D*** olduğuna dair HTS kayıtlarımız var, bilirkişi raporlarımız var. Cezayı sadece Berkin için istemiyoruz. İstiyoruz ki bundan sonra bir polis tetiği çekerken bir kere daha düşünsün: ‘Bunun sonucu ne olabilir?’”
Av. Akbulut, sanık polis F.D’ye ceza verilmesini ve tutuklanmasını talep etti. Ancak, olayla ilgili tek sorumluluğu F.D.’ye atfetmediklerinin altını çizdi:
“Ama o yalnız değildi. Açık şekilde, arkasında ona talimat veren bir amir vardı. Haklarında takipsizlik verilen tüm kolluk hakkında itirazlarda bulunduk. AYM’den de AİHM’den de yerel mahkemedeki yargılamanın devam ettiği cevabını aldık.”
Avukat Akçay Taşçı’nın Beyanları
Avukat Taşçı, atışın yapıldığı yer ile Berkin Elvan’ın bulunduğu yer arasın 60-70 metre mesafe olduğunu ve olay günü havanın açık olduğunu vurguladıktan sonra, dava dosyasına giren bazı görsellerin duruşma sırasında gösterilmesini talep etti. Görüntüler açıldıktan ve video 4. dakika 43. saniyeden itibaren oynatılmaya başladıktan sonra olaydaki kasıt unsurunu videodan göstererek şöyle anlattı:
“Kastı tespit etmek için elimizde birkaç done var. [görüntüde] Diğer polisin normal bir zet atisi yaptığını görüyoruz, herhangi hedef gözetmeksizin bölgeyi gaza boğma amaçlı bir atış. Açıya dikkat edelim. O sırada sanık polisle konuşuyorlar dikkat edin. Bu sırada gaz atma niyetinde olan arkadaki iki polisin gaz atma açısına dikkat edin.
Konuşup karar verip farklı bir acıya geliyorlar. Bir anda harekete geçiyorlar. Köşeye geçerek nişan alıyorlar. Bu bize tam bu andaki atışın özel bir sebebi olduğuna dair bir veri sağlıyor.
Berkin’in düştüğünü görüyoruz. Sayın Başkan, tam karşıya bakın. O an için özel bir müdahale gerektiren, kamu düzenini ortadan kaldıran, polisler için tehlike arz eden bir durum yok. Sadece kafasını gösteren çocuklar var. O sırada sanık ve fişekçi polis karar alıyorlar ve ateş ediyorlar.
Diğer hiçbir atışta polisin bir nişan alma davranışı yok. Ama bu atışta vurma kastı var. Silahın namlusunun aşağı doğru olduğu, amacın sokağın içine atmak olmadığı görülüyor.
Duvardaki izlerin tamamını gördük. Defalarca duvara sektirerek atılmış. Bunlar deneyimli zet polisleri. 1.55[cm]’lik bir çocuğu vurmak için gerçekten yükseğe doğru ateş etmek gerekir. Dolayısıyla bu bilinçli bir atıştır. Sanık polisin davranışlarında tek bir tereddüt yok. Harekete geçip kararlı şekilde davranıyor. Dolayısıyla bilinçli taksirden bahsedemeyiz. Sanık polis orada gördüğü gruba karşı kesinlikle bir toplumsal olaya müdahale atışı yapmıyor. Sanık doğrudan hedef alarak ve yukarıdan aşağı doğru [atış yaparak] 1.55 boyunda bir çocuğu öldürmüştür.
Kasıt için bir husumet gerekir. Bu husumet en tepeden "yüzde elliyi evde zor tutuyoruz" diyenlerce oluşturuldu. Bu husumetin korunacağı konusunda bir güvence söz konusu. Başına hiçbir şey gelmeyeceği düşüncesiyle, sanık Berkin’i kasten öldürmüştür.”
Av. Taşçı görüntülerden hareketle olayı anlatırken, savcının çok büyük çoğunlukla önündeki ekrana baktığı, avukatlara bakmadığı, göz teması kurmadığı görüldü.
Avukat Can Atalay’ın Beyanları
Av. Atalay, esas hakkındaki savunma dilekçesinin duruşmadan önceki gün dosyaya girdiğini ve dilekçeyi akşam vakitlerinde okuduklarını, söyledi. Atalay, cinayetin işlendiği yer nedeniyle failin saikine ve kastına işaret edildiğini ifade ettikten sonra toplantı ve gösteri yürüyüşündeki polis müdahalesinin usulüne uygun geçekleşmediğini olay anını canlandırarak anlattı: belirtti:
“Gezi direnişi anındayız. İstanbul'un kent merkezinin, Türkiye'nin meydanının dönüştürülmesi, Taksim Gezisi’nin betonlaştırılması anındayız. Bilindik mesele. Taşeron şirketler aracılığıyla ağaçları sökülünce vatandaş tepki gösteriyor. Polis müdahale ediyor. Tepki artıyor.
Şu iki şey mümkün değil: Hem Fetullahçı çeteden bahsedip hem de polis zulmünün birinci sorumlusu olan Fetullahçı polisleri görmezden gelmek mümkün değil.
Sayın Yargıçlar,
Bir çocuğun Ramallah’ta doğması, Diyarbakır'da doğması, Belfast’ta doğması suç emaresi olarak kabul edilebilir mi? George Floyd öldürüldü. Tüm Amerika ayağa kalktı. Hiçbir genç baştan şüpheli olarak kabul edilemez.
Bir çocuk Okmeydanılı olduğu için, açık konuşalım, Alevi olduğu için -o çocuğun ailesi meydanda yuhalatıldı- suçlu kabul edilemez. Bu ancak ayrımcı apartheid rejimlerinde görülebilir. Bu yaklaşım da tarihin çöp sepetine gidecektir.
AİHM açıkça tek başına toplantı yürüyüşünün kendisinin, toplantıya, gösteriye müdahaleyi haklı kılamayacağını ortaya koyar.”
Av. Atalay AİHM’in bu konudaki Cisse v Fransa kararını örnek verdi ve devam etti:
“Türkiye'de kolluğun toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının kullanılması için değil kullanılmaması için kullanıldığı AİHM kararlarında söyleniyor.”
Av. Atalay, mahkemeye sundukları görüntülerden beş numaralı görüntünün açılmasını istedi. Görüntülerde görünen kişinin F.D. olduğunu ileri sürdü. Atalay keşif sırasında olanlara da değindi:
“Keşif bitmiş. Keşfi yapan kolluk, tehdit etti. Tehdide itiraz etti. O itirazın sonucunda bütün ekipmanı toplayıp bir anda [keşiften] çıktılar. Ona rağmen elimizde böyle bir rapor var. Önder Aytaç gaz fişeği öldürücü bir silah değildir diye günlerce anlattı. Fetullahçı argümanı. Polis akademisinde onlar kurmuşlar bu argümanı: Yivsiz ve setsiz bir silah… Bu özelliklere sahip bir silahla kuş vurabiliyorsunuz ancak bir elli boyundaki bir çocuğu vuramıyorsunuz... Buna inanmamızı bekliyorsunuz.
Taş atan çocukların attığı taşı silah sayıp onlara ceza veriyorsunuz. Ama bu konuda eğitimli bir idari teşkilatlanmanın üyesinin yaptığı atışı elverişsiz silah olarak görüyorsunuz. 5 bin soruşturma var. Çoğunun takipsizlik kararı tebliğ edilmedi. [bu dosyalardaki iddia konusu atışların]Önemli bölümü belden yukarısı ve ağız boşluğuna isabet etmiş.”
Elvan Ailesi Fertlerinin Beyanları
Gülsüm Elvan’ın Beyanları
Berkin Elvan’ın annesi Gülsüm Elvan, sözlerine savcılık mütalaasına, “şiddetle, öfkeyle, acıyla” karşı olduklarını ve mütalaayı kabul etmediklerini söyleyerek başladı:
“Yalanla, dolanla bizi Vatan Emniyet’e götürdüler. Onun ne olduğunu ilk kez öğrendik. Ayın 16’sında vurulduktan sonra,[üzerinde bulunan] malını çıkartmışsınız ya... İzin verseydiler götürseydik belki de çocuğum yaşayacaktı. Ben 269 gün hastanede çile çektim. O hastane benim evim oldu yatağım oldu(…).”
Gülsüm Elvan’ın beyanları sırasında fenalaşan Sami Elvan, yanındakilerin yardımıyla salon dışına çıkarıldı.
Gülsüm Elvan dönemin emniyet müdürünün kendisini arayıp, “Buraya gelin de konuşalım” dediğini; kendisinin ise müdürün gelmesi gerektiğini söylediğini söyledi:
“Ondan sonra her türlü delili yok ettiler. Bu bilinçlidir. Bizi şuradan vuruyorlar. Alevidir… Ben Alevilik aramıyorum. İnsanlık arıyorum. Ben Aleviyim ne yapayım?
Çocuğum bilinçli şekilde vuruldu. Bu kanunu bu yasayı ben çıkarmadım. Ben ekmek almaya gidip gitmemesinde de değilim. [Berkin Elvan’ın ölümü sonrasında cebinden çıktığı iddia edilen] Bu torpil dediğimiz şey, kızkaçıran, çocukların Okmeydanı’nda oynadıkları bir şey. Bayramlarda yılbaşlarında çocuklar oynarlar.
Benim çocuğum o yıl mezun olacaktı. Kıyafetler aldık. ‘Anne’ dedi. ‘Ben kızkaçıran alacağım’ Ben çocuğuma beş lira verdim. Bir ekmek arası döner, bir de ayran… Bir de oyun oynadı. Kaç tane torpil alabilir o parayla?”
Gülsüm Elvan konuşurken heyet başkanının Elvan’a bakarak dinlediği ve notlar aldığı görüldü.
“Bu yasayı siz çıkardınız ben değil. 18’in altı... Diyelim ki altı... Onu öldürmeyecektin ya! Çocuğumu öldürmeyeceklerdi. Ama bunu devlet yaptı. Benim feryadım figanım yıllardır başka çocuklar ölmesin, başka analar ağlamasan. Ama maalesef her gün bize bir anne daha katılıyor.
Bu ülkeyi yönetenler bizi hiç görmedi. Bu vatan haini, bu terörist... Hayır: Bu çocuk. Rize'de öldürülen de aynı. Çocuklar kendi isteğiyle bir şey yapamaz. Hepiniz çocuk oldunuz.
Söylüyorum: Ben Gezi direnişine katıldım. İsyan ettim. İnsanca yaşamak istiyoruz. Bir park vardı çocuğumuzu götürebileceğimiz. Biz zengin değiliz.
Şu anda öyle acı geliyor ki bana, karşımda [duruşma salonunda Gülsüm Elvan’ın karşı tarafında bulunan savunma avukatlarını kastederek] anneler ve kadınlar… Annesiniz ya! Anne!
Çocuğumun katilin dışarıdayken gazeteciler suçlu. Bu devlet çocuğumu hem öldürdü hem de çocuğumun üstünden para kazandı. Yeter artık. Tüm olanların sebebi yargıçtı. Sizler ceza vermeyerek bu suçlara ortak olduğunuz için her gün bizim acımıza yenisi ekleniyor. Ben adalet istiyorum. Benim çektiğimi başka anne çekmesin. Bizi hala meydanlarda yuhalatıyorlar.
Bunlar tüm dünyanın önünde suçlu da; bütün katiller, emri ben verdim diyen kişi beni meydanlarda yuhalatan kişi yargının önüne çıkana kadar benim elim onların yakasında.
Siz kapatsanız da ben yapacağım. Ben durmayacağım. Çocuğumu bana verin.”
Gülsüm Elvan’ın cümlelerini tamamlarken fenalaştığı görüldü. Elvan son cümlesini söyledikten sonra duruşma salonundan yanındakilerin yardımıyla ayrıldı:
“Recep Tayyip Erdoğan o emri verdiği gibi emir versin. Çocuğumu geri getirsin.”
Elvan salondan ayrılırken “Övünün yasalarınızla!” dedi, salondan çıktıktan sonra da haykırmaya devam etti.
Özge Elvan’ın Beyanları
Berkin Elvan’ın kardeşi Özge Elvan söz aldı. Elvan, mahkemeden çıkacak en ağır cezanın ailenin içini bir nebze soğutacağını söyledi:
“(…) Belki annem için bir nebze soğutacağını düşünüyorum.
Burada sanki biz yargılanıyormuşuz gibi, sanki Berkin’in masumiyetini kanıtlamaya çalışıyor gibi olmamız çok ağır bir şey.
F*** D*** lütfen ölme. Vicdanin seni öldürsün!”
Gamze Elvan’ın Beyanları
Gamze Elvan “Sizin vicdanınıza sesleniyorum. Lütfen düzgün ve adil bir ceza verin” dedi. Yorgun ve yıpranmış görünen aile fertleri mahkeme salonunu terk etti.
Mahkeme heyeti 12.52 itibariyle duruşmaya yarım saat ara verdi. 13.50 itibariyle duruşma yeniden başladı. Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan da beyanlarını tamamladıktan sonra sanığın beyanlarına geçildi.
Sanık Polis Memuru F.D. ve Avukatlarının Beyanları
Duruşmada Van 2. Ağır Ceza Mahkemesi’nden SEGBİS bağlantısıyla hazır bulunan sanık polis F.D sözlerine “zaten baştan beri çok konuşmadığını, konuşma gereği de duymadığını” söyledi. F.D. “benim kendimi aklamamdan çok karşı tarafın iddialarını ispatlaması gerekiyordu. Zaten bir şey de ispatlanmadı” dedi. F.D. savunmasına şöyle devam etti:
“Baştan beri ‘delil karartıyor’ diye itham ettikleri İçişleri Bakanlığı’nın verdiği TOMA görüntüleriyle dava buraya getirildi. Bu davanın siyasi bir dava olduğu iddiasını reddediyorum. Bir avukat hayatını kaybetti ama bir savcımız da öldürüldü.”
İlk jandarma kriminal raporunda, “fail ile %75 benzerliği bulunmadığını” belirten F.D. daha sonra “benzetildiğini” ileri sürdü:
“(…) Benim saçıma bilmem kaç wattlık projektörle ışık tuttular. (…)
Tanık beyanları okunduysa, çelişkili olduğu görülecektir. Bir tanık ‘duvardan sekip Berkin'in kafasına geldi’ diyor. Sonra [ifadesini] değiştiriyor.
Baştan beri değinilmeyen bir konu gaz fişeklerinin çok yüksek ısılara ulaşmasıdır. Kaynakçı eldivenleri giyerlerdi [gaz kapsüllerini] bize geri atmak için. Berkin Elvan’ın kafasında yanık izi yok.
En baştan beri, 11 senedir devletime hizmet ettim. On bir senedir. Devletime hizmet edeceğim de.”
Sanık polisin SEGBİS yoluyla ifadesine devam ederken Berkin Elvan’ın babası Sami Elvan’ın duruşma salonunu terk ettiği görüldü.
Avukat Didem Boz’un Beyanları
Savunmalarını yazılı olarak sunduklarını belirten Av. Boz suçun maddi unsurlarına değinmek istediğini, müvekkilinin sanık olarak yargılandığı davada neye göre nedensellik bağı kurulduğunu anlatacağını söyledi.
“Bizim dosyamızda fiilin varlığı hala ispatlanmış değildir. Ne yapılmıştır? Maktulün arkadaşları olduğu iddia edilen kişilerle bir nedensellik bağı oluşturulmuştur.
Jandarma Adli tıpa inceleme için gönderilmiş ve bir sonuç alınamamıştır. İkinci bir tarama yapılmıştır. Müvekkilimiz, A** P**’den uzun olduğu için şüpheli sanık olmuştur. Bu zayıf ihtimal müvekkili dosyaya dahil etmiştir.
Müvekkilin de dediği gibi %30 benzerlik varsa %70 de benzememektedir. Bir şey elde edilemeyince dosyaya TOMA arkası görüntüleri sokuldu. Şu husus gözardı edildi. Olay yeri görüntüleriyle bu görüntüler farklı zamanlara aittir. Adli tıp 06.07.2018 (?)tarihli raporunda şöyle dedi (…)
İki farklı yer ve zamana ait görüntüler hukuk dışı varsayımlarla ilişkilendirildi. Müvekkil hiçbir şekilde tespit edilememiştir. Sonra TOMA arkası tabir edilen görüntülerle bir yüz karşılaştırması yapıldı. %75 aynı kişi olduklarına dair kanaat getirildi. Raporda zorlama bir yolla, ‘kuvvetle muhtemel aynı kişidir’ kanaatine varıldı. Delilden sanığa değil, sanıktan delile gidilmeye çalışıldı.
Olay yeri olduğu iddia edilen yerde maktulün zet tüfeğiyle vurulduğunda dair bir görüntü, bilirkişi incelemesi yapılamamıştır. Maktulün zet tüfeğiyle yaralandığı ispatlanmış olmadığı da dosyada mevcuttur. [Berkin Elvan’ın] Vücudunda yanık izine rastlanmamıştır. Zet tüfeği ateşlendiğinde işi yayar. Müvekkil hala ihtimaller üzerinden yargılanmaktadır. [iddialar] Açık bir ispata dayanmalıdır.”
Avukat Seçil Yeşil Güleç Tabanca’nın Beyanları
Av. Tabanca, “Hiçbir görüntünün olmadığı bir bilirkişi raporuna dayanarak” bir olay yeri yaratıldığını söyledi. “Zorlama yolla yaratılan olay yeri ve çelişkili tanık ifadelerine” dayanarak hüküm tesis etmenin hukuka aykırı olacağını ifade etti:
“İlk ameliyatını yapan ikinci doktor da bir yanık tespitinin yapılmadığını söylüyor.
Bu işin eğitimini almış polislerin değerlendirmesi şöyle; zet yivsiz, hedef alınması mümkün olmayan ve yalpa yaparak hareket eden sıcak nesne atam bir tüfektir. Bir kısım tanık ‘hedef alındı’ diyor. Bir kısım tanık ‘duvara çarptırılacak atıldı’ diyor. Diğer polislere gelince, olay yerinde ve saatinde yaralama kaydının olmadığı polislerin kayıtlarında mevcuttur. 112’ye telefon açılmadığını, bir ambulans talep edilmediğini söylüyorlar. Dolayısıyla müvekkilimin bu dosyada sanık olarak yargılanmasını kabul etmiyoruz. Müvekkilimin beraatını istiyorum.”
Avukat Nurcihan Koçeri’nin Beyanları
Olayda “kast ve taksirin olmadığının ortada olduğunu” ileri süren Avukat Koçeri, zet tüfeklerinin yapısının hedef almaya imkan vermediğini, yivsiz ve setsiz; öldürücü olmayan silahlar olduğunu ileri sürdü:
“[zet tüfeği] Dava konusu suçun işlenmesinde elverişsiz bir araçtır. Zet tüfekleri, ortalama bir tabanca mermisinden beş kat yavaş yol alırlar. Mütalaada bilinçli taksirden bahsediliyor.
Zet tüfeği tabanca gibi öldürücü olan bir araç değildir. Zet tüfeği kanuni yetki dahilinde kullanılmıştır. Bilirkişi raporları muğlak ve çelişkilidir. Kendi içlerinde tutarsızdır. Müvekkilin zet tüfeğini kullanan kişi olduğu ispat edilememiştir. Müvekkil aleyhine somut bir delil dosyada bulunmadığından beraatını istiyoruz.”
Avukat Derya Koyuncu’nun Beyanları
Savunmasında HTS kayıtlarından bahsedeceğini belirten Av. Koyuncu telefon sinyallerinin bir noktada sinyal vermesinin o kişiyi nokta halinde konumunu belirleyemeyeceğini ancak bölge olarak belirleyebileceğini; dolayısıyla F.D.’nin telefonun orada sinyal vermesinin suçu onun işlediği anlamına gelmeyeceğini ileri sürdü.
Avukat Aslı Yiğit’in Beyanları
Dosyada sanık polis F.D.’yi mahkum ettirebilecek “kesin delil” bulunmadığını, “bir takım tanık ifadelerinin hiçbirinin müvekkili teşhis etmediğini” ileri süren Av. Yiğit. Gaz fişeğini ateşleyen kişinin müvekkili olup olmadığının, görüntülerde yere düşen kişinin Berkin Elvan olup olmadığının belirsiz olduğunu ileri sürdü. Müvekkilinin beraatını talep etti.
Avukat Görkem Ünsal’ın Beyanları
Sanık polis F.D’yi temsilen söz alan son avukat Ünsal, zet tüfekleriyle noktasal, hedef gözeterek atış yapmamın mümkün olmadığını belirtti. İzmir Foça Jandarma Komando Okulu ve Eğitim Merkezi Komutanlığı bilirkişi heyetinin de olayın meydana gelmesinde sanığın hangi irade ile hareket ettiğine dair dosyada bir beyan veya belge olmadığını ileri sürdüğünden hareketle, müvekkilinin beraatını istedi.
Sanık Polis F.D.’nin Son Sözü
İsnat edilen tüm suçlamaları reddettiğini söyleyen F.D beraatını talep etti.
Mahkeme heyeti 14.25’te karar öncesi değerlendirme için duruşmaya yarım saat ara verdi.
Karar
İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi oybirliğiyle verdiği kararını, gerekçeli karar daha sonra yayımlanmak üzere, 16.00’da açıkladı:
- Sanık polis memuru F. D.’nin üzerine atılı “kasten öldürme” suçunu işlediğinin sabit olması nedeniyle;
- Müebbet hapis cezasıyla cezalandırılmasına,
- Sanığın suçu “olası kasıtla işlediği anlaşılması nedeniyle TCK 21/2 gereğince takdiren” 20 yıl hapis cezasına düşürülmesine,
- "Sanığa verilen cezanın geleceği üzerindeki olası etkisi dikkate alınarak" cezasından TCK 62. gereğince 1/6 indirim yapılarak sanığın 16 yıl 8 ay hapis cezasına çarptırılmasına karar verildi.
- TCK’da “kasten öldürme” suçunun “nitelikli halleri” arasında sayılan “Çocuğa ya da beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda bulunan kişiye karşı,” (TCK 82/1-e) durumunun sanık polis için "her türlü şüpheden uzak, somut ve inandırıcı" delil bulunmaması gerekçesiyle uygulanmasına yer olmadığına karar verdi.
- "Sanığın aktif görevde olması, duruşmaları takip etmiş olması, dosyanın istinaf ve temyiz süreci, hükmün kesinleşmesi halinde göreceği infaz rejimi, tutuklamanın neticede bir koruma tedbiri olması, suç tarihinden bu yana dosyanın geldiği aşama itibariyle bu aşamadan sonra adli kontrol tedbiri ile de amaca ulaşılabileceği” gerekçe gösterilerek, sanık hakkında “yurt dışı çıkış yasağı şeklinde adli kontrol tedbiri” uygulanmasına karar verdi.
Mahkeme:
Duruşma sayısı: 15