Avrupa, Kadına Yönelik Şiddet İle Mücadele Etmek İçin İstanbul Sözleşmesi'ni Onaylamalı

 

İstanbul Sözleşmesi 1 Ağustos itibariyle yürürlüğe girmişken Uluslararası Af Örgütü, Avrupa’daki ve Avrupa Birliği üyesi hükümetlerin, aile içi şiddet gibi kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddetle mücadele ve bu şiddetin önlenmesi için kıta çapında yeni bir araç olan sözleşmeyi derhal imzalaması ve onaylaması gerektiğini dile getirdi.

Uluslararası Af Örgütü’nün Hukuk ve Politikalar Direktörü Michael Bochenek, "Avrupa’da dövülen, tecavüze uğrayan, taciz edilen ya da kadın sünnetine maruz bırakılan pek çok kadın, umutsuz gördükleri bu durumdan kendilerini kurtaracak yollara erişimi engellendiği için sessiz bir şekilde acı çekiyor. Avrupa bu gerçeğe uyanmak zorunda. İstanbul Sözleşmesi, Avrupa’daki milyonlarca kadının gündelik hayatını mahveden bu yaygın insan hakkı ihlaliyle mücadele etmek için güçlü bir araç. Avrupa ve Orta Asya’daki hükümetler şimdi politik irade göstermeli ve somut bir eylem ortaya koymalı" diye konuştu.

Kadına yönelik şiddeti ve aile içi şiddeti doğrudan hedef alan ilk Avrupa sözleşmesi olan sözleşme, Avrupa Konseyi üyesi 47 ülkenin tamamı tarafından 11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da kabul edildi. Sözleşme, önleme, koruma, soruşturma ve bütüncül bir politika geliştirme konularında standartlar getiriyor. Sözleşmeyi onaylayan ülkelerin, şiddet mağdurlarını koruma ve onlara destek olma yükümlülüğü bulunuyor. Bu ülkeler ayrıca acil yardım hattı, sığınma evleri, sağlık hizmetleri, danışmanlık ve hukuki destek gibi hizmetler de sağlamak zorunda.
Bochenek “Hükümetler, kadınları kendi hayatlarının kontrolünü alabilmeleri için güçlendirmek ve aynı zamanda, şiddete karşı tazminat sağlayıcı, şiddet uygulayanları cezalandırıcı ve şiddetin tekrar etmesini önleyici politikalar oluşturmak zorunda” dedi.

Sorun:

Kadınlara yönelik fiziksel, cinsel ve psikolojik şiddet bütün Avrupa Konseyi üyesi devletler içinde çok yaygın bir insan hakları ihlali.

Avrupa Birliği tarafından hazırlanan yeni bir rapora göre, Avrupa Birliği üyesi 28 devlette her üç kadından biri (yüzde 33 ya da 62 milyon kadın) 15 yaşından itibaren fiziksel ve/veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Bu kadınlar tecavüze uğradı, sünnet edildi, taciz edildi, dövüldü ya da öldürüldü. Belçikalıların yüzde 56’sı ağır cinsel şiddete maruz kalmış en az bir kişi tanıyor. Bu insan hakları ihlali, önyargılar ve toplumsal baskı nedeniyle çoğunlukla şikayet edilmiyor.

Avrupa Birliği’nde tahminen 500.000 kadın ve kız çocuğun, kadına yönelik şiddetin başka bir şekli olan kadın sünnetine maruz kaldığı, her yıl 180.000 kadın ve kızın da buna maruz kalma riski altında olduğu tahmin ediliyor. Kadın sünnetinin en çok uygulandığı ülkeler, Birleşik Krallık, İtalya, Fransa, Almanya, İrlanda, Hollanda, İsveç ve Belçika. Bu yasa dışı uygulama, kadınların sağlığını, refahını ve kapasitelerini tam anlamıyla kullanmalarını etkiliyor.

Bochenek "Koruma, hükümetlerin kadınları ve kız çocukları şiddetten korumasını gerektiriyor. Önleyici tedbirler başarısız olduğunda ve şiddet eylemleri gerçekleştiğinde ya da gerçekleşmek üzere olduğunda, şiddet mağdurlarını ve tanıkları korumak ve şiddet mağdurlarının hayatlarını yeniden kurabilmeleri için onlara destek olmak önemli. Avrupa’nın dışında da şiddetin hedefi olan kadınların ve kız çocuklarının, insan kaçırma, kadın sünneti ya da zorla evlendirme gibi durumlarda uluslararası koruma talep etme hakları var" dedi.

Çözüm:

Sözleşme'ye bağlı olan hükümetler aşağıdaki bir dizi önlemi almak zorunda:

  • Toplumsal cinsiyet rolleri sorunlarına değinin ve kadınların ve kız çocuklarının toplumdaki rolleriyle ilgili davranış ve anlayış konusunda değişiklik yapın;
  • Şiddet mağduru ya da şiddet riski altında yaşayan kadınlarla çalışacak kişilere eğitim verin ve bu konuda uzmanlaşmış sivil toplum örgütleriyle birlikte hareket edin;
  • Fiziksel ve psikolojik yardım, sığınma evleri, cinsel şiddet başvuru merkezleri ve 7/24 ücretsiz acil yardım hatlarını da içerecek şekilde, kadınlar ve kız çocukları için uygun ve erişilebilir genel ve özel destek servisleri sağlayın;
  • Uluslararası korumayı da içeren koruma zorunluluğu nedeniyle toplumsal cinsiyete duyarlı bir mültecilik sistemi geliştirin. Bu zulmü önleyemeyen ya da yeterli koruma ve etkili başvuru yolları sağlayamayan kendi ülkelerinde toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kalan kadınlar ve kız çocukları, başka bir devletten koruma talep edebilir.

Bochenek “İstanbul Sözleşmesi’ni onaylamak ve uygulamak, kadınlara özel haklar vermek demek değil kadınların insan haklarının daha fazla ihlal edilmesini önlemek ve mevcut adaletsizlikleri gidermek demektir” dedi.