Aktivist Onur Kılıç Tahliye Oldu Ama Adil Olmayan Yargılanmayla Karşı Karşıya

Aktivist Onur Kılıç 26 Şubat Perşembe günü avukatının mahkemeye yaptığı tutukluluğa itiraz başvurusundan sonra tahliye oldu. 13 Şubat’tan beri “Cumhurbaşkanı’na hakaret suçu”ndan cezaevindeydi.

Siyasi aktivist Onur Kılıç, okullarda okutulan zorunlu din derslerine karşı 11 Ocak’ta yapılan bir eyleme katıldı. Bu eylem sırasında “Hırsız-Katil Erdoğan” sloganı attığı iddiasıyla “Cumhurbaşkanına hakaret suçu”ndan 12 Şubat’ta tutuklandı ve cezaevine gönderildi. Adalet Bakanı, Türk Ceza Kanunu’nun 299. Maddesi’nde suç olarak düzenlenen “Cumhurbaşkanına hakaret suçu” kapsamında dava açılabilmesi için gerekli izni verdi. Onur Kılıç 28 Şubat’ta tahliye oldu. Suçlu bulunması durumunda dört yıla kadar hapis cezası alacak.

İddianamede, Onur Kılıç’ın tutuklandığı gün attığı tweetler de Cumhurbaşkanı’na ‘tekrar hakaret etmek’e  delil olarak gösteriliyor:

“11 Ocak’ta İzmir’de düzenlediğimiz eylemde attığım ‘Hırsız-Katil Erdoğan’ sloganı nedeniyle ‘Cumhurbaşkanı’na hakaret’ suçlamasıyla gözaltına alındım.”

Ve

“Şu anda Terörle Mücadele Şubesi’ne götürülüyorum, daha sonra savcı ifademi alacakmış. Yeri gelmişken tekrarlayayım. Hırsız-Katil Erdoğan.”

Uluslararası Af Örgütü, TCK’nin 299. Maddesi altında yürütülen kovuşturmanın Türkiye’nin tarafı olduğu ve ifade özgürlüğünü koruyan Uluslararası Medeni ve Siyasi Haklar Sözleşmesi’nin 19. Maddesini ve İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin 10. Maddesini ihlal ettiğine inanmaktadır. Uluslararası Af Örgütü, yetkilileri bu madde altında yürütülen bütün kovuşturmaları düşürmeye ve bu maddeyi yasadan çıkartmaya çağırmaktadır.

Savcıyı Onur Kılıç hakkındaki davayı düşürmeye, yetkilileri düşüncelerini barışçıl yollarla ifade eden kişileri TCK’nin 299. Maddesi altında gözaltına almaya ve haklarında soruşturma açmaya son vermeye çağırıyoruz.


Dilekçemizi imzalayarak destek verebilirsiniz.

EK BİLGİ: 

İfade özgürlüğü hakkı, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesi ve Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin 19. Maddesi ile güvence altına alınmıştır. Türkiye her iki sözleşmeye de taraftır. Uluslararası insan hakları hukuku uyarınca ifade özgürlüğüne getirilebilecek sınırlamalar üç aşamalı katı gerekliliklere uymalıdır: yasalarda öngörülmüş olmalı; ulusal güvenlik, kamu düzeni veya başkalarının hakları veya itibarına saygı gibi belirli amaçlarla sınırlı olmalı; ve bu amaçlardan birinin gerçekleştirilmesi için gerekli ve orantılı olmalıdır.

Medeni ve Siyasi Haklar Uluslararası Sözleşmesi’nin uygulanmasını izleyen BM İnsan Hakları Komitesi, 34 numaralı Genel Yorum’unda “devlet ve hükümet başkanları gibi en üst siyasal konumda bulunanlar dâhil olmak üzere kamuda tanınan herkesin meşru olarak eleştiriye ve siyasal muhalefete tabi olması gerekir. Dolayısıyla, Komite, bu tür konularda getirilen lese majeste , desacado, yetkili makama saygısızlık, bayrak ve sembollere saygısızlık, devlet başkanına hakaret ve kamu görevlilerinin onurunun korunması gibi yasal düzenlemeler konusundaki kaygılarını dile getirirken, yasaların salt eleştiriye konu olan kişilerin kimlikleri nedeniyle daha ağır cezalar içermemesi gerektiğini belirtir. Taraf Devletler ayrıca ordu veya idare gibi kurumların eleştirilmesine de yasak getirmemelidir” diye belirtmiştir.