AB-Türkiye Geri Kabul Anlaşması’nın Gölgesinde 18 Aralık Dünya Göçmenler Günü
18 Aralık Dünya Göçmenler Günü’nün 13. yıl dönümünde Uluslararası Göç Örgütü’nün (IOM) yaptığı açıklamaya göre 2013 yılında 2360 göçmen sınırları geçmeye çalışırken hayatını kaybetti. Kayıt altına alınmayan ölümlerle bu sayının çok daha fazla olduğu tahmin ediliyor. Devletlerin sınırlarda göçmenlere karşı aldığı önlemlere her gün yeni biri ekleniyor.
Sınırlarda artan ölümler, devletlerin aldığı bu önlemlerle yakından ilgili. Sınırlara tel örgüt ve duvar çeken devletler göçmenleri daha büyük riskler alarak yola çıkmaya zorluyor. Devletlerin düzensiz göç hareketlerini kontrol etmeye çalışırken aldıkları bu “önlemler” ile savaş, çatışma, zulüm, insan hakları ihlali gibi nedenlerle ülkelerinden kaçmak zorunda kalan mültecileri de etkilemeye devam ediyor.
İç çatışmaların, savaşların devam ettiği Asya, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinden kaçmak zorunda kalanlar için Avrupa Birliği ülkeleri halen hedef konumunda. Fakat AB ülkeleri göçmenlerin sınırlarından içeri alınmaması için her geçen gün yeni önlemler almaya devam ediyor. Hedef ülkelere ulaşabilen düzensiz göçmenler yasadışı bir şekilde geri-itme/geri-atma uygulamasıyla karşı karşıya kalıyor. Sınırlara çekilen duvarlar, dikenli teller, sınır bölgelerine döşenen mayınlar, yakalananları uzun süre hukuka aykırı bir şekilde gözetim altında tutmak, uluslararası koruma ihtiyacı olan kişilerin sığınma prosedürüne erişimini engellemek, transit geçiş ve menşe ülkelere teklif edilen geri kabul anlaşmaları devletlerin hem hukuki hem de insani sorumluluktan kaçtıklarını gözler önüne seren uygulamalara örneklerdir.
BMMYK verilerine göre Suriye’de meydana gelen olaylar nedeni ile 2.5 milyon kişi ülkesini terk etmek zorunda kaldı. Suriyelilerin büyük bölümü Lübnan, Ürdün, Türkiye, Mısır ve Irak gibi komşu ülkelere sığınmışlardır. Uluslar arası insan hakları örgütlerinin hazırladığı çeşitli raporlarda Suriyelilerin sığındıkları ülkelerde ihtiyaçlarının yeterince karşılanamadığı belirtilmektedir. Özellikle AB ülkelerinin bu konuda sorumluluk almakta isteksiz davranması kabul edilemez.
Günümüzdeki en popüler göç kontrolü önlemlerinden olan geri kabul anlaşmaları, insan hakları ve insan onuru çerçevesinde değerlendirildiğinde, hedef ülkelerin sorumluluklarını başka ülkelere yüklemeye çalıştığı ve ciddi insan hakları ihlallerine sebep verecek zincirleme sınırdışı mekanizmaları kurma potansiyeline sahiptir. Avrupa Birliği’nin bir süredir Avrupa dış sınırlarına ördüğü görünür/görünmez kale duvarlarının bir halkası olan diğer geri kabul anlaşmaları gibi Türkiye-AB arasında da 16 Aralık 2013 günü bir geri kabul anlaşması imzalanmıştır. İmzalanan anlaşma göçmen ve mültecilerin haklarının ihlal edilmesi ile ilgili riskler taşımaktadır.
Dünya Göçmenler Günü vesilesi ile İnsan hakları örgütleri olarak, göçmenlerin ve mültecilerin hakları ile ilgili endişe ve risklere dikkat çekmek istiyoruz:
- Aralarında uluslararası korumaya ihtiyacı olan mülteci ve sığınmacıların da olduğu düzensiz göçmenlere yönelik sınırlarda gerçekleşen hak ihlallerinin son bulması gerekmektedir.
- Başta AB olmak üzere tüm devletler ülkelerinden kaçmak zorunda kalanlar için daha aktif rol almalı, hukuki ve insani sorumluluğunu yerine getirmelidir.
- Göçmenlerin temel ihtiyaçlarının karşılanması ve insan haklarının tesis edilmesi için yasal güvenceler artırılmalıdır.
- Türkiye ve AB’nin birbiri ile ilgisi olamayan geri kabul anlaşması ile vize muafiyeti anlaşmasının birbiriyle bağlantılıymış gibi gösterip, karşılıklı pazarlık konusu yapılması kabul edilemez. Hükümet tarafından bu anlaşmanın kamuoyuna Türkiye vatandaşlarına vize kolaylığı/serbestliğinin bir şartı gibi sunulması ve anlaşma metninin uzmanlar ve kamuoyu tarafından tartışılmasına izin vermeden imzalanması şeffaflıktan uzak bir uygulamadır.
- Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşan kişilerin geldikleri ülkelere baktığımızda Suriye, Afganistan, Irak, Iran, Somali gibi savaş ve insan hakları ihlallerinin yoğun yaşandığı ülke vatandaşların başta geldiğini görmekteyiz. Geçmiş ve mevcut uygulamalar, bu kişilerin vardıkları Avrupa ülkelerinde korunma ihtiyaçlarını yetkili makamlara iletme imkanı bulamadan ikili geri kabul protokolleri veya yasadışı geri atma-geri itme metodları ile Türkiye’ye gönderildiklerini bize göstermektedir.
- Yunanistan, Bulgaristan ve Türkiye gibi sağlıklı bir sığınma prosedürü olmayan ülkelerin geri kabul anlaşması ile uluslararası korumaya ihtiyaç duyup duymadığına bakılmaksızın göçmenleri ülkelerine geri göndereceğinden kaygı duyuyoruz.
- TBMM’ye sunulacak geri kabul anlaşmalarının onay sürecinde tüm milletvekillerini mülteci, sığınmacı ve göçmenlerin hakları ile ilgili bir kez daha düşünmeye ve duyarlı olmaya davet ediyoruz.
İNSAN HAKLARI DERNEĞİ
İNSAN HAKLARI GÜNDEMİ DERNEĞİ
KAOS – GL
MÜLTECİLERLE DAYANIŞMA DERNEĞİ
ULUSLARARASI AF ÖRGÜTÜ TÜRKİYE ŞUBESİ
Basın Açıklamaları
- İsrail/İşgal Altındaki Filistin Toprağı: Netanyahu, Gallant ve El Masri kendilerine isnat edilen savaş suçları ve insanlığa karşı işlenen suçlardan ötürü UCM’de adalet önüne çıkarılmalı
- Ukrayna: Rusya’nın savaş suçu kapsamına giren saldırılarında çocuklar öldürülmeye ve yaralanmaya devam ediyor
- ABD, İsrail’in insani yardımları engellemesine karşılık ABD yasalarını uygulamıyor
- Türkiye: “Etki ajanı” olarak bilinen yasa teklifinin geri çekilmesi sivil toplum için önemli bir kazanım
- Küresel: FIFA 2034 Dünya Kupası adaylık sürecini durdurmalı ve 2030 için güvenilir bir insan hakları stratejisi talep etmeli
- COP29: Liderler adil iklim finansmanı sağlamayı ve fosil yakıtlardan tamamen uzaklaşmayı taahhüt etmeli
- Uluslararası Af Örgütü ABD Başkanlığına seçilen Trump’ın ikinci döneminde de insan haklarını savunacak
- Türkiye: ‘Etki ajanı’ yasası olarak bilinen yasa teklifi sivil topluma yönelik bir saldırıdır ve reddedilmelidir