Nesrin Sutude'nin sağlığı ciddi risk altında


İMZACI OLUN

Yargı Gücü Başkanı İbrahim Reisi

Sayın İbrahim Reisi,

Haksız yere cezaevinde tutulan 57 yaşındaki insan hakları avukatı Nesrin Sutude 10 Ağustos 2020’de İran yetkililerinin ceza adalet sistemindeki süregelen ihlallerini protesto etmek için açlık grevine başladı. Sağlık durumu ağırlaşan Nesrin Sutude 19 Eylül 2020’de cezaevinin dışında bir hastaneye sevk edildi. Eşi Rıza Handan o gün Twitter’da Sutude’nin sağlık durumunun ağırlaştığını, kalbinde ritim bozukluğu olduğunu, tansiyonunun düşük seyrettiğini, nefes darlığı yaşadığını ve bu nedenle cezaevinde kalamayacağını açıkladı. Nesrin Sutude, 23 Eylül’de Tahran’daki Evin Cezaevi’ne sevk edildikten sonra yaptığı bir telefon konuşmasında, cezaevinin dışındaki hastanede kendisini muayene eden doktorların kalbiyle ilgili bir tıbbi müdahaleye ihtiyacı olduğunu söylediklerini aktardı. Buna rağmen Sutude halen Evin Cezaevi’nde kadınlar koğuşunun karantina bölümünde tutuluyor ve sağlık uzmanlarının durumu takip etmek üzere devamlı hazır bulunmadığı koşullarda açlık grevini sürdürüyor. Hastaneden cezaevinin karantina bölümüne sevk edilmesi, Sutude’nin ihtiyacı olan uzman tıbbi tedaviye erişemediği konusunda ciddi kaygılar yaratıyor çünkü bu hizmet cezaevinde mevcut değil. Sutude hastanedeyken güvenlik güçleri ailesinin onunla iletişim kurmasına izin vermedi ve ailesi Sutude’yi muayene eden doktorlara veya test sonuçlarına erişemedi. Kendisine konulan tanının ne olduğuna ilişkin bilgi verilmemesi, ailesinin Sutude’nin sağlığı ve esenliğine dair endişelerini artırıyor.

Nesrin Sutude, İran’ın istismar edici, alçaltıcı ve ayrımcı zorunlu başörtüsü yasalarına ve ölüm cezasına karşı çıkmayı da kapsayan barışçıl insan hakları çalışmaları nedeniyle 2016 ve 2018’de gerçekleştirilen ve hiçbir şekilde adil olmayan iki yargılama sonucunda toplamda 38 yıl altı ay hapis cezası ile 148 kırbaç cezasına mahkum edilmişti. Mart 2020 sonlarında bir cezaevi yetkilisi Nesrin Sutude’ye 2016’daki cezasının affedildiğini söyledi, ancak Sutude yazılı bir bildirim almadı. Bu af uygulansa dahi, İran’ın ceza infaz hükümlerine göre Sutude’nin 12 yıl cezaevinde kalması gerekecek. Kızı Mehraveh Handan’ın 17 Ağustos 2020’de gözaltına alınması ve Sutude’nin banka hesaplarının bloke edilmesi de dahil olmak üzere Sutude ve ailesi devamlı olarak misillemelere ve tacize maruz kalıyor. 

Size, yalnızca barışçıl insan hakları çalışmaları nedeniyle cezaevinde tutulan düşünce mahkumu Nesrin Sutude’yi derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakmanız için çağrıda bulunuyorum. 

Serbest bırakılana kadar geçen sürede Sutude’nin cezaevi dışında gizlilik, otonomi ve bilgilendirilmiş onay da dahil olmak üzere tıbbi etiğe uygun şekilde uzman tıbbi tedaviye erişimi sağlanmalı ve ailesinin onu ziyaret etmesine izin verilmelidir. 

Ayrıca, size, Sutude’nin ailesinin devlet tarafından taciz ve korkutmaya maruz kalmasına son verilmesini sağlamanız için çağrı yapıyorum.

Saygılarımla,


Barışçıl insan hakları faaliyetleri nedeni ile suçlanan Nesrin için harekete geç! İran yetkililerine insan haklarını savunmanın suç olmadığını söyle, imzacı ol!

Cezaevindeki insan hakları avukatı Nesrin Sutude’nin sağlığı ciddi risk altında. İran yetkililerinin siyasi suçlamalarla cezaevinde tutulan mahpusları tahliye etmemesi de dahil olmak üzere ceza adalet sistemindeki ihlalleri protesto etmek için açlık grevine başlayan Nesrin Sutude, sağlık durumunun ağırlaşması üzerine hastaneye yatırıldı. Bir doktor, Nesrin’in kalbiyle ilgili tıbbi müdahale gerektiğini söyledi, fakat buna rağmen İran yetkilileri Nesrin’i hastaneden cezaevine geri gönderdi.

Nesrin Sutude düşünce mahkumudur ve derhal ve koşulsuz olarak serbest bırakılmalıdır. 

Nesrin Sutude, açlık grevine başladığı 10 Ağustos 2020’de insan hakları aktivistlerine hitaben yayınladığı notta İran’daki insan hakları savunucularının uğradıkları hak ihlallerini şu ifadelerle açıklamıştı:

“İnsan hakları aktivistleri,

İran’ı ve tüm dünyayı saran koronavirüs krizi sürerken siyasi mahpusların koşulları öylesine zor ve meşakkatli bir hale geldi ki bu baskıcı koşullar altında tutukluluk hallerinin devam etmesi imkansız. Siyasi mahkumlara dair vakalar; casusluk, dünyada yolsuzluğu yaymak, ulusal güvenliğe aykırı hareket etmek, yolsuzluk, fuhuş ve Telegram kanallarında yasadışı gruplar kurmak gibi akla mantığa sığmayan suçlamalara dayanıyor. Davanın açılmasından karar çıkarılana kadarki süreç boyunca birçok sanığın bağımsız bir avukata erişimi veya avukatıyla serbestçe iletişim kurması engelleniyor. Devrim Mahkemesi hakimleri utanmazca ve devamlı olarak siyasi sanıklara yalnızca istihbarat ve güvenlik birimlerinin raporlarına dayanarak karar verdiklerini bildiriyor ve soruşturma görevlileri sanıklara kararı daha gözaltına alınır alınmaz söylüyor. Devrim Mahkemesi hakimlerinin hışmına uğrayan avukatlar cezaevine gönderiliyor. Akıl almaz derecede ciddi suçlamalarla karşı karşıya kalan sanıklar en yüksek hapis cezalarına, hatta bazı durumlarda en yüksek cezaların da üzerinde cezalara mahkum ediliyor. Sonrasında da bu haksız koşullarda cezalandırılan siyasi mahpuslar, yasal bir çıkış yolu umuduyla kuşku içinde beklemeye başlıyor.

Temyize başvurma hakkı, şartlı tahliye, hükmün açıklanmasının geri bırakılması veya infazların ertelenmesi, ayrıca asgari cezanın verilmesi gerektiğine vurgu yapan yeni yasayla ilgili sözler verildi; ancak hukuk dışı yargılamalarda bu yasal hakların tamamı soruşturma görevlilerinin takdirine bırakıldı ve böylece siyasi mahpuslara kalan son kapılar da kapatıldı. Bu mahpusların birçoğu mevcut durumda şartlı tahliyeye uygun, birçoğu da yeni yasanın uygulanmasıyla tahliye edilebilir; ancak mahpuslar halen böyle bir yasa çıkarılmamış ve bu yasal imkanlardan faydalanmaya hakları yokmuş gibi muamele görüyor. Mahpusların uygun yasal yollara başvuru dilekçeleri cevapsız bırakılıyor.

Yanıtsız bırakılan tüm başvurular ve siyasi mahkumların tahliye talepleri adına açlık grevimi sürdüreceğim. Ülkem İran’da adaletin sağlanması umuduyla.”

- Nesrin Sutude, Evin cezaevinin kadınlar koğuşu, 10 Ağustos 2020.

Nesrin Sutude Evin Cezaevi’nden hastaneye sevk edildikten sonra güvenlik güçleri nezaretinde hastanenin yoğun bakım ünitesine alındı. Güvenlik güçlerinden bazıları, mahremiyet gerektiren tıbbi muayeneler sırasında Sutude’nin gizliliğini ihlal edecek şekilde devamlı olarak odasında kaldı ve bununla ilgili herhangi bir yaptırım uygulanmadı.

Nesrin Sutude, 13 Haziran 2018’de Tahran’daki evinde tutuklanarak Evin Cezaevi’ne götürüldü ve o tarihten beri Evin Cezaevi’nde tutuluyor. 30 Aralık 2018’de 28 No’lu Tahran Devrim Mahkemesi’ndeki duruşması, yargılamaların adil olmadığı gerekçesiyle duruşmaya katılmayı reddeden Sutude’nin yokluğunda yapılmıştı ve Sutude’nin avukatına erişimi engellenmişti. Savcılık yetkilileri iddianamede Sutude’ye yedi ayrı suç isnat etti. Bunların dördü, zorunlu başörtüsüne karşı çıkmasıyla bağlantılı olan şu suçlardı: “Yolsuzluğu ve fuhşu teşvik etmek,” “başörtüsü olmadan halkın içinde görünerek açıkça günah işlemek,” “kamu düzenini bozmak” ve “kamuoyunu rahatsız etmek.” Diğer üç suçlama, yani “ulusal güvenliği bozma amacıyla grup kurma,” “sistem karşıtı propaganda yayma” ve “ulusal güvenliğe karşı suç işleme amacıyla toplanma ve işbirliği yapma” suçlamaları da yetkililerin “suç” saydığı barışçıl faaliyetlere dayandırıldı.

Bu faaliyetler, İnsan Hakları Savunucuları Merkezi ve Ölüm Cezasının Adım Adım Kaldırılması Kampanyası gibi insan hakları gruplarına üye olmayı da kapsıyor. Nesrin Sutude, Eylül 2016’daki ayrı bir davada, 28 No’lu Tahran Devrim Mahkemesi tarafından “ulusal güvenliğe karşı suç işlemek amacıyla gizli casuslarla işbirliği yapmak” suçundan beş yıl hapis cezasına mahkum edildi. Mahkeme, duruşma gününde Sutude’nin uygun İslami kıyafetler giymediği gerekçesiyle salona girmesine izin vermemiş ve duruşmayı onun yokluğunda yapmıştı. Daha fazla bilgi almak için tıklayın.