15. Duruşma

Özgür Gündem gazetesi yazarları ve imtiyaz sahibi 9 kişinin İstanbul 23. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılandığı davanın 15. duruşması 13 Ocak 2020 saat 10:00’da başladı.

Duruşmada Eren Keskin ve Necmiye Alpay ile 6 savunma avukatı hazır bulundu.

Mütalaa

Yargılamanın başlamasından bu yana geçen 3 yıl 50 günün sonunda iddia makamı mütalaasını mahkemeye sundu.

Mütalaada:

  • Eren Keskin, İnan Kızılkaya ve Kemal Sancılı hakkında “silahlı terör örgütüne üye olmak” suçlamasıyla cezalandırılma talep edildi.
  • Aslı Erdoğan ve Bilir Kaya hakkında “terör örgütü propagandası yapmak” suçlamasıyla cezalandırma talep edildi.
    • Aslı Erdoğan hakkında istenen cezaya delil olarak Erdoğan’ın 4 farklı yazısına dikkat çekildi. Bu yazılarda Erdoğan’ın “terör örgütü PKK’ya yönelik güvenlik güçlerince yürütülen operasyonları eleştirdiği” ve “güvenlik güçlerinin sivil halkı katlettiği yalanını okuyucuya aktardığı” gerekçeleriyle cezalandırılması istendi.
  • Bilke Oykut ve Necmiye Alpay’ın beraatleri talep edildi. Buna gerekçe olarak “gazetede yayın danışma kurulu üyesi olmalarından başka mahkumiyete yetecek, kesin ve inandırıcı nitelikte delil elde edilememesi” gösterildi.
  • İddianamede bazı sanıklara cezalandırma talep edilen “devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma” suçu için ise “dosya kapsamında yer alan delillere göre bu suçun unsurlarının oluşmadığı” gerekçesiyle mütalaada beraat talep edildi.
  • Ragıp Zarakolu ve Filiz Koçali’nin mevcut yargılamadan ayrılması talep edildi.

Mütalaanın okunmasının ardından, söz savunmaya verildi.

Savunma Makamı

Kürsüye gelen Necmiye Alpay mütalaaya katıldığını ve ekleyecek bir sözü olmadığını ifade etti. Daha sonra mahkeme heyeti başkanı, Eren Keskin’e mütalaaya karşı savunma yapıp yapmayacağını ve süre isteyip istemediğini sordu.

Eren Keskin, terör örgütü üyeliğiyle suçlanmasına yönelik tepkisini bir serzenişle dile getirdi:

“Tabii ki bir süre isteyeceğim. Çünkü ben şu anda bir silahlı örgüt üyesi olarak adlandırılıyorum iddia makamı tarafından. Şunu söylemek istiyorum sadece. İddia makamının benim hakkımda ve ceza istediği diğer sanıklar hakkında verdiği mütalaanın Türkiye’nin kendi iç hukukuna da aykırı olduğunu düşünüyorum. Bu maalesef bir süredir uygulanan bir düşman hukuku. Bizi düşman olarak görüyorsunuz. Düşman olarak görüyorsunuz.

Ben insan hakları savunusuyum. Otuz yıldır insan hakları mücadelesi verdim. Ve ben bu gazete baskı gördüğü için, dayanışma amacıyla, hala savunuyorum, genel yayın yönetmeni gözüktüm. Yapmadım. Ama bunun üyelik olarak değerlendirilmesi…

Ben otuz yıldır avukatım. Akıl almaz buluyorum. Böyle bir şey olabilir mi? Süre istiyorum çünkü ben üyeymişim. Silahlı örgüt üyesi olarak bir savunma hazırlayacağım. Bugüne kadar olmadığım bir şey olarak bir savunma hazırlayacağım. Bu nedenle süre istiyorum. Sayın mahkemenizin de bu mütalaayı gerçekten doğru değerlendirmesini talep ediyorum.”

Sanıkların sözlerini tamamlamaların ardından söz avukatlarına verildi. Avukatlar, esasa dair savunmalarını hazırlayabilmek üzere ek süre istediler.

Savunma adına söz alan son avukat Gülizar Tuncer oldu:

Şimdi bizim her iki müvekkilimiz hakkında da, İnan Kızılkaya ve Eren Keskin hakkında iddia makamı lütfedip TCK 302 kapsamında devletin birliğini bütünlüğünü bozmak suçundan cezalandırılmalarına yer olmadığını demekle beraber, TCK 314/2 gereğince cezalandırılmalarını talep etti.

Biraz önce müvekkillerimizden Eren Keskin de ifade etti. Yasadışı silahlı örgüte üye olmakla suçlanıyor müvekkillerimiz. Peki suçları ne? Bu zamana kadar yaptıkları iş? Birisi yazı işleri müdürü, birisi gazetenin genel yayın yönetmeni. Üstelik genel yayın yönetmenliği yapan müvekkilimiz Eren Keskin yıllardır bu davalarda yargılanırken söylüyor. ‘Ben İnsan Hakları Derneği’nin eş genel başkanıyım. İnsan hakları savunucusuyum. Ve bu gazeteye destek amacıyla, yani bu ülkede ifade özgürlüğü devlet ve yargı organları tarafından sürekli bir biçimde ihlal edildiği için, sadece ve sadece destek ve dayanışma amacıyla sembolik olarak orada adım geçti’. Zaten fiilen de bu işi yürütmesi mümkün değil. Gazeteci değil müvekkilimiz. Avukat. Avukatlık yapıyor. Türkiye’den uluslararası düzeyde toplantılara katılıyor. İnsan Hakları Derneği genel başkanı olma sıfatıyla sürekli bir biçimde sempozyumlar, toplantılar, paneller, avukatlık mesleği yapıyor, dilekçeler yazıyor…

Yani size neyi nasıl ispat edeceğiz? Gazetede fiilen genel yayın yönetmeni olmadığını. Üstelik genel yayın yönetmeni olsa bile, İnan Kızılkaya gibi… Biz esas hakkındaki savunmamızı yapacağız ama buna bir şey dememiz lazım. Yani onun gibi yazı işleri müdürlüğü konumu nasıl yürütülüyorsa ya da yürütülmüyorsa Eren Keskin’in konumunda olduğu gibi…

İnsanlar bu ülkede artık yazı yazarak, sadece düşüncelerini ifade etikleri için -bakın yazılarından dolayı da yargılanıyor müvekkilimiz- ya da gazeteye destek ve dayanışma amacıyla genel yayın yönetmeni ya da danışma kurulu üyesi olarak adları geçtiği için silahlı terör örgütü üyeliğiyle suçlanıyorlar.

Yasadışı silahlı örgüt üyeliği ne demektir? Artık son dönem yargı işleyişinde tamamen unutuldu. Sürekli biçimde biz eski sıkıyönetim mahkemesi, Askeri Yargıtay kararlarını örnek verir olduk ama bunların da artık bir anlam ifade etmediğini görüyoruz.

Eskiden hep anlatırdık biz.  Yasadışı örgüte üye olmak için bazı kriterler aranırdı. Sıkıyönetim mahkemelerinde dahi aranırdı yani. El yazısı dökümanlar, örgütsel dökümanlar, illegal bir örgüt işleyişi aranırdı. Yasadışı illegal bir örgüt işleyişine uygun, gizlilik koşullarına uygun sahte kimlik ve benzeri belgeler aranırdı. Silahlı eylemlilikler aranırdı.

Şimdi nasıl yani? Neyle suçladığınızı bilmiyorsunuz bence...”

 

Hakim, avukat Tuncer’in sözünü kesti:

“Savunma sınırlarını aşmadan savunma yapın.”

Tuncer devam etti:

“Biraz önce müvekkilimizin de söylediği gibi, yıllardır bu ülkede yargı işleyişini kendi gibi düşünmeyen insanlara yönelik düşmanla savaş hukuku uygulaması yürütülüyor. Yıllardır olan bu. Şu andaki mütalaaya yansıyan bakış açısı da bu. Yani böyle bir şeyi kabul etmemiz mümkün değil. Tabii ki süre istiyoruz. Ancak buna karşı da bir şey dememiz gerekiyor yani…”

“Savunma sınırlarının içerisinde her şeyi söyleyebilirsiniz.”

“Ama savcılık makamının mütalaası hukuki kriterler içermiyor…”

“Savunma sınırlarının dışına çıkmayın”

Hukuk diye bir şey yok bu mütalaada… Sadece ve sadece siyasi bakış açısı var. İdeolojik karşıtlık…”

“Süre talebiniz var mı?”

“Tabii ki var… İdeolojik karşıtlık temelinde bir suçlama söz konusu.”

Hakim, beşinci kez araya girerek savunma avukatının sözlerine son verip katibe seslendi:

“Dosya incelendi gereği düşünüldü diyelim…”

Karar

Mahkeme heyeti, mütalaaya yönelik savunmalarını hazırlayabilmeleri için savunmaya ek süre verilmesine karar verdi.

Davanın bir sonraki duruşması 14 Şubat 2020, saat 10:00’da görülecek.