3. Duruşma

Gazeteci Hayri Demir’in “terör örgütüne üye olma” ve “terör örgütü propagandası yapmak” suçlarından yargılandığı davanın 3. duruşması, 23 Ocak 2020'de Ankara 15. Ağır Ceza Mahkemesi’nde görüldü.  Duruşma 1 saat 25 dk geç başladı.

Demir Sanık Kürsüsünde

Kürsüye gelen Hayri Demir, savunmasında şunları söyledi:

“Geçen duruşmada görüntülerin bir kopyasının tarafıma verilmesini istemiştim. Bunlar celse arasında tarafıma verildi. Çünkü, diğer celsede de dediğim gibi, görüntülerde bana ait olmayan deşifreler var. Özellikle buna dikkat çekmek için görüntülerin karşılaştırmasının bir kısmını yaptım.

Örneğin, (Demir’e ait olduğu iddia edilen deşifreleri içeren) araştırma tutanağında 33. sayfada 09:11 görüntü dökümünde ‘bizi çekme, silahımız’ yok ifadeleri dikkat çekmek amacıyla boldlanmış (kalın punto ile yazılmış). Bu ifadeler bana ait değil. Tutanakta bunun gibi çok sayıda ifade var. Bunlar benim ifadelerimmiş gibi araştırma tutanağına konulmuş. Ondan bir önceki tutanakta da bunun gibi bana ait olmayan ifadeler var. Bunları uzatmak mümkün, böyle başka ifadeler de var. Ben bunları kabul etmiyorum.

Evet, benim çektiğim ve konuştuğum ifadeler var. Yaklaşık 50 görüntünün deşifresi var orada. Deşifresi yapılanlar arasından, hepsini okumayacağım ama bir tanesini okuyayım. Bakarsanız hepsi aynı mahiyette.”

Demir, tutanakta alıntılanan, kendisine ait haber anonsunu okuduktan sonra:

“50 görüntünün tamamı neredeyse bu mahiyette görüntüler. Bunu neden okumak istedim? Çünkü izlerseniz siz de göreceksiniz… Elimde mikrofon var ve ben anons geçiyorum.

Bugün mesela burada bir olay olduğu zaman, eğer ki görüntülü bir haber odasında çalışıyorsam ya da bir televizyon kanalında çalışıyorsam; gazeteci olarak okurumu temsilen orada bulunuyorsam, mikrofondan anons çekerim. Bu, gazeteciliğin olmazsa olmazıdır. Orada da (durum) aynı şekilde. Bunu kime gösterirseniz gösterin, zaten birazdan haberleri de sunacağım, bunlar bir haber metninde olabilecek ayrıntılardır. O bölgede ne yaşanıyorsa, nasıl bir olay vuku bulmuşsa, o vakanın ayrıntıları nelerdir, belli kurallar etrafında…”

Hakim, Demir’in sözünü ilk kez kesti:

“Tamam. Gazetecilik konusunda mahkemenin bilgisi var. Ayrıntıya girmeden. Evet?”

Mikrofona yaklaşan Demir:

“Devam ediyorum… Mesela deşifrelerden sonra da şöyle deniliyor. IŞİD örgüt mensuplarından ele geçirilen köyde yaşananları Kürtçe lehçesi ile anlattıklarının yer aldığı notu düşülmüş görüntülerden sonra. Ama bu görüntülerin neresinin suç unsuru olduğu ya da neden suç unsuru olarak değerlendirildiğine, dosyaya konulduğuna dair tek bir şey yok. Çünkü zaten hepsi haber mahiyetinde çekilmiş.

Bir başka husus var. Mesela orada yaptığım 3 röportaj var. Bunlardaki isimler de konulmuş. O röportajları yaptığım kişilerden birisi Türkmen bir komutan. O dönem Demokratik Suriye Güçleri’nin komutanı olan Talal Ali Silo diye birisi. Tutanağa da geçsin diye belirteyim.”

 

Dosyadaki araştırma raporunun ilgili sayfasına okumaya başlayan Demir, ismi geçen komutanın sözlerinin Kürtçe olması nedeniyle çözümünün yapılamadığı ibaresini okudu. Açıklamaya devam etti:

“Aslında bu, çözümün üstünkörü bir biçimde hazırlandığını gösteriyor. Çünkü söz konusu şahıs Arapça konuşuyor. Kürtçe de konuşmuyor.  O bölgede o gün yaşanan gelişmelere dair bir basın açıklaması yapıyor. Ben de mikrofon uzatmışım. Açıklamalarını alıyorum. Haber mahiyetinde takip ediyorum ama, konuşması Kürtçe bile değil. Arapça. Hatta Kürtçe bilmiyor. Arapça biliyor. Ama buna rağmen Kürtçe olarak yazılmış.

Bu bölgesel ayrıntıları neden söylemek istiyorum? Çünkü öyle bir dosya öyle bir şekilde hazırlanmış ki tamamen gazetecilik faaliyetleri üzerine. Siz diyorsunuz, evet, mahkemenin gazetecilik konusunda bilgisi var. Ama ben bunları savunmak, bunları dile getirmek zorundayım. Çünkü dosyada başka bir şey yok. Soruşturma 2016’da başlatılıyor. Ben 2017’de gözaltına alınıyorum. Bu süre içerisinde yaptığım yüzlerce haber var ama hiçbir şey dosyaya konulmamış. Ne bir telefon dinleme tutanağı ne de farklı bir şey var. Tamamen haberler, yaptığım röportajlar ve yaptığım paylaşımlar.

Şimdi bu Talal Silo denilen, yani yaptığı açıklamalar dosyaya konulan kişinin kim olduğunu söyledim. Bu kişi Türkiye’de. 16 Kasım 2017’de Türkiye’de olduğu ortaya çıktı. Hala da Türkiye’de ailesi ve çocuklarıyla birlikte yaşıyor. Türkiye’ye iltica etmedi ama Türkiye’nin kontrolü altında yaşıyor. Bunun bilgisi haberlerde de var. Şöyle bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyorum….”

Hakim, sesini yükselterek Demir’in sözünü kesti:

“Yahu Talal Silo’nun Türkiye’de yaşayıp yaşamamasının senin savunmanla ne alakası var, sana isnad edilen suçla?”

Demir sözüne devam etmek istedi:

“Ama bir saniye… Suçlanıyorum. Devamına geleceğim…”

Hakim yine araya girdi:

“Tamam Türkiye’de yaşıyor?”

Demir devam etti:

“Aynı şahsın Kasım 2017’de Türkiye’de olduğu ortaya çıkıyor. 8 Aralık 2017’de Türkiye güvenlik yetkililerinin de huzurunda Reuters ve Anadolu Ajansı bununla röportaj yapıyor. “

Hakim:

“E tamam, evet…”

Demir:

“Buraya bağlayacağım çünkü ben. Yapılan röportaj her tarafta yayımlandı. Nedense bu röportaja soruşturma açılmıyor ama ben burada bu suçla yargılanıyorum. Bu yüzden de…”

Hakim:

“Anladım… Talal Silo’yla röportaj yapmak suç değildir diyorsun. Zaten Türkiye’de yaptılar diyorsun.”

Demir savunmasını sürdürürken elindeki haberleri heyete gösterdi:

“Özellikle şu hususa dikkat çekmek istiyorum. Söz konusu görüntüler Aralık 2016 tarihinde dosyaya konmuş. O günlerde çektiğim fotoğraflar, görüntüler, ki dosyada da mevcut, mahkemenize sunmak istiyorum. Mesela Ensonhaber sitesinden -Türkiye’nin en çok okunan haber sitelerinden birisi- 2 fotoğraf, Star Gazetesi, Evrensel Gazetesi, Hürriyet Gazetesi – yani Türkiye’nin en çok satan gazetelerinden birisi, Yeni Şafak Gazetesi. Bu 18 çıktıyı mahkemeye sunmak istiyorum. Buradaki haberler ve fotoğraflar tamamen benim o günlerde çektiğim ve çeşitli medya organlarının kullandığı görüntü ve fotoğraflar. Karşılaştırabilirsiniz de. Hatta bazılarında ben haber kaynağı, yani bölgedeki muhabir olarak gösteriliyorum.”

Demir, tutanaklara geçmesini istediği haberleri okumak üzere elindeki kağıtları karıştırmaya başladı. 10 saniyelik sessizliğin ardından hakim, “Bulduğun zaman okursun haydi bakalım” diyerek Demir’i ihtar etti.

Demir, o dönem onlarca gazetecinin bulunduğu ve “alternatif medyada da”an” bir bölgede bir gazeteci olarak bulunmasının bir habercilik faaliyeti olduğunu ifade edip, elindeki haberlerden bir alıntı yaptı: “ayrıca bölgedeki gelişmeleri takip etmek için Dicle Haber Ajansı muhabiri Hayri Demir’i twitterdan takip edebilirsiniz.”

Heyet başkanı hakim, “Tamam. Toparlayalım şimdi. Anladık.” diyerek bir kez daha Demir’in sözünü kesti. Demir devam etti:

“Aslında bu dosyanın hazırlanmasının, tırnak içinde, bir intikam şeyi var demek istiyorum. Benim bulunduğum bölge Türkiye tarafından, hatta dönemin başbakanı Ahmet Davutoğlu tarafından, Türkiye’nin kırmızı çizgisi ilan edilmişti. Bu açıdan herkesin gözü oradaydı. Ben de gazeteci olarak orada bulunuyordum.

Nedense deşifreler (video kayıtlarının çözümü) yapılırken özellikle bu konu üzerinde durulmuş. Sanki ben orada kırmızı çizgiyi geçerken bilmem ne yapmışım diye. Ama bu, haberlerde bahsedilirken, mesela Hürriyet’in haberinde bile o bölgeden bahsedilirken kırmızı çizgi ilan ediliyor. Kaldı ki Davutoğlu’nun 26 Aralık günü Belgrad’da yurt dışı programı vardı. Orada bu konu kendilerine soruldu. Kürtler Fırat’ın batısına geçti mi diye soruldu gazeteciler tarafından. Kendisi ‘Hayır, Kürt unsurlar geçmedi. Bizim aldığımız bilgiye göre koalisyon güçleriyle ortak hareket eden yerel güçler, Arap unsurlarının da olduğu yerel güçler geçti’ dedi. Ama gelin görün ki, üzerinden süre geçtikten sonra benim orada olmam, benim Demokratik Suriye güçlerini takip etmem ya da oradaki yerel unsurları takip etmem… Ki biz Demokratik Suriye Güçleri’nden bahsediyoruz. İddianameye de öyle girmiş. Ama Türkiye’de….”

Heyet başkanı Demir’in bir kez daha sözünü kesti:

“Şimdi bak Hayri Demir. Siyasi savunma yapmayı arzu edebilirsin, tamam mı? Bizim mahkemeler siyasetin yapıldığı yerler değil. Senin siyasi görüşün, düşüncen, başka şeylerin… Hükümeti beğenirsin beğenmezsin. Herkesin kendi özgür iradeleri… Biz iddianame içeriğindeki anlatımla beraber insanları yargılıyoruz. Suç unsuru olup olmadığına bakıyoruz. Anlaşıldı mı? Dolayısıyla, sana dijital materyalleri teslim ettik. Bunları inceledin. Hangisi sana ait değil, veya raporlamada bunların yansıtılıp yansıtılmadığı gerekçesiyle sana söz hakkı verdim. Burada siyasi savunma yapacaksan dosyamızın esasıyla irtibatlı olmadığı gerekçesiyle savunmanı sonlandırırım. Tamam mı? Suçlamalara yönelik cevap vereceksen seni dinleyeceğiz. Yoksa dinlemeyeceğiz. Evet buyur.”

Demir yanıt verdi:

“Sayın heyet, burada siyasi savunma değil, burada Demokratik Suriye Güçleri’nin… burada benim dosyamda görülüyor, konulmuş… Ben de diyorum ki, Demokratik Suriye Güçleri’nin terör örgütü olduğuna dair bir karar var mı yok mu? Bunu söylemek istiyorum.”

Heyet başkanı araya girerek, “Tamam bunu söyle. Biz sana bir şey demiyoruz onları niye söylüyorsun diye. Ama olayı sana isnat edilen suçlamadan alıp başka bir boyuta getiriyorsun.” dedi.

Bunun üzerine Demir’in avukatı Nuray Özdoğan söze girdi: “O dönem, suçlama konusu olan, takip ettiği söz konusu örgüte dair….”

Hakim devam etti: “Avukat hanım size söz hakkı verdiğimde siz de suçlamalara yönelik sınırsızca savunma yapabilirsiniz. Biz kimsenin savunmasını kesmiyoruz. Savunma, dosyanın esasıyla alakalı bir şeydir. Tamam mı?” Avukatın açıklamaya devam etmesi ve karşılıklı bir diyalog oluşması üzerine hakim ekledi: “Evet devam edelim, buyur. Avukat hanım karşılıklı konuşmayalım lütfen. Siz devam edin savunmanıza.”

Demir savunmasını sürdürdü: “Dosyanın dışında herhangi siyasi savunma yapmıyorum. Ben orada bana isnat edilen suçların perde arkasını açmak zorundayım. O günün konjonktürünü, o günün siyasi atmosferini, o gün neler yaşandığını ben belirtmeden, orada neden bulunduğumu ya da oradaki gelişmelerin nasıl değerlendirildiğini ben belirtmek zorundayım. Bir bütün olarak ele almak zorundayım…”

Hakim araya girdi: “Savunmanın özü hakkında suçlamalara yönelik cevap verecekseniz dinliyoruz sizi. Vermeyecekseniz yargılamaya devam edeceğiz. Susma hakkınızı kullanmış kabul edeceğiz. Buyrun.”

Demir devam etti:

“Susma hakkımı kullanmıyorum da suçlamalara…”

Hakim:

“Suçlamalara cevap verecekseniz cevap verin. Vermeyecekseniz…”

Savunmasına devam eden Hayri Demir, kişisel web sitesinden “sadece başlıkları alınan” bazı yazıların yargılama dosyasına ve iddianameye dahil edildiğini, ancak aynı yazılar nedeniyle İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’nde zaten yargılandığını ve basın kanunu kapsamında bu davalar için düşme kararı verildiğini söyledi. İlgili yargılamaların esas numaralarını mahkeme heyetiyle paylaştı. Demir, halihazırda yargılandığı dosyaya eklenen yazıların sadece başlıklarının dosyaya eklenip içeriklerinin konmamış olmasında bir art niyet söz konusu olduğunu belirtti. Başlıklardaki ifadelerin röportaj yaptığı kişilere ait olduğunu; ancak, bunların araştırma tutanağına kendi görüşleriymiş gibi geçirildiğini söyledi

Avukatın Savunması

Demir’in savunmasını bitirmesinin ardından, avukatı Nuray Özdoğan söz aldı.

Özdoğan, dosyada bulunan soruşturma aşamasındaki tutanakların tamamına, hukuka uygun tutulmadıkları gerekçesiyle itirazları olduğunu ve bu konuya dair daha sonra ayrıntılı beyanda bulunacaklarını ifade ederek sözlerine başladı, ekledi:

“Ayrıca, dosyada müvekkilim için yargılama konusu olan olay haber takibi olup, takip ettiği haberler zaten siyasi ve askeri bir operasyonun yürüdüğü bir bölgeye dair olduğu için, buna dair verdiği beyanlarda geçerli kavramlar, aynı soruşturma aşamasında olduğu gibi, tarafınızca siyasi savunma olarak beyan edilmesini doğru bulmuyoruz. Çünkü takip ettiği haber alanı zaten siyasi ve askeri bir operasyonun bulunduğu alan. Dolayısıyla kullandığı kavramlar nedeniyle burada duruşma salonunda da suçlanıyor olması, aslında soruşturma sürecindeki hukuksuzluğun kovuşturma sürecinde de devam ettiğini gösteriyor.

Yargılamanın devam etmesini Anayasa’nın 28. Maddesinin ihlalinin de devam etmesi anlamına geldiğini de söylüyoruz mahkemenize.

Dosyadaki eksiklikler giderildikten sonra diğer delillere dair ayrıntılı beyanda bulunacağız.”

Ara Karar

Mahkeme heyeti:

  1. Demir’in ikamet ettiği evden 2016’da çalındığını beyan ettiği ve iddianameye konu teşkil eden SD kartlara ilişkin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nca 2016’da başlatılan soruşturmanın akıbetinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na müzekkere yazılmak sorulmasına,
  2. Demir’in daha önce yargılandığını belirttiği 2 davanın gerekçeli karar ve iddianamelerinin İstanbul 14. Ağır Ceza mahkemesi ve Diyarbakır 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nden istenmesine,

Karar verdi.

Davanın bir sonraki duruşması 28 Nisan 2020 saat 09:00’da görülecek.